440. Sayfa

22. Cüz

  • 36:13

    وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا اَصْحَابَ الْقَرْيَةِۢ اِذْ جَٓاءَهَا الْمُرْسَلُونَۚ

    Sen onlara resullerin (davetçi ve tebliğcilerin) geldiği şu kent halkını misal olarak anlat ki;

  • 36:14

    اِذْ اَرْسَلْنَٓا اِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُٓوا اِنَّٓا اِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ

    Hani o vakit Biz onlara (tebliğ ve irşat edici) iki resul göndermiştik, (ama) onları yalanlamışlardı. Biz de (o davetçi elçileri) üçüncü biriyle destekleyip güçlendirdik. Bunun üzerine (gidip onlara-yöre halkına) dediler ki: “Şüphesiz biz, size gönderilmiş elçileriz. (Bizi dinleyiniz ve iman ediniz.)

  • 36:15

    قَالُوا مَٓا اَنْتُمْ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۙ وَمَٓا اَنْزَلَ الرَّحْمٰنُ مِنْ شَيْءٍۙ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا تَكْذِبُونَ

    Onlar dediler ki: "Siz ancak bizim benzerimiz olan bir beşersiniz!.. (Sıradan kişilersiniz…) Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş (ve göndermiş) değildir. Siz, sadece yalan söyleyen kimselersiniz.”

  • 36:16

    قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ اِنَّٓا اِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ

    (Elçiler onlara) Dediler ki: "(Siz ne söylerseniz söyleyin,) Rabbimiz (bizim) gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilmektedir."

  • 36:17

    وَمَا عَلَيْنَٓا اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ

    “Bizim üzerimize düşen de; (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden ibarettir.”

  • 36:18

    قَالُٓوا اِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ

    (İnkârcılar) Dediler ki: "Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa (ve huzursuzluğa) uğradık. Eğer (bu söylediklerinize ve yeni dine davetinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır (bakın peşinen sizi uyarıvermekteyiz)."

  • 36:19

    قَالُوا طَٓائِرُكُمْ مَعَكُمْۜ اَئِنْ ذُكِّرْتُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ

    (Elçiler) Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (huysuzluğunuz ve huzursuzluğunuz kendi küfrünüz ve kötülükleriniz sebebiyledir). Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradığınızı zannetmektesiniz)? Hayır, siz ölçüyü taşıran (israfa ve isyana kayan) bir kavimsiniz."

  • 36:20

    وَجَٓاءَ مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ رَجُلٌ يَسْعٰى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَل۪ينَۙ

    (O sırada) Şehrin ta öbür ucundan (inançlı ve vicdanlı) bir adam (Habib-i Neccar) koşarak geldi ve dedi ki: “Ey kavmim (hemşehrilerim!); uyun bu gönderilen elçilere!” (İtiraz ve inkâr etmeyiniz.) [Not: Hadislerde; normal gündelik işlerde sakin ve dikkatli hareket edilmesi, ama cihad ve mağdura yardım gibi hayırlı işlerde acele edilmesi tavsiye edilmiştir.]

  • 36:21

    اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ

    (Karşılığında) “Sizden bir ücret de istemeyenlere (dünyalık bir beklenti gözetmeyenlere) tâbi olun (ve destekleyin!) Çünkü onlar hidayete ermişlerdir. (Kendilerine riayet ediniz.)

  • 36:22

    وَمَا لِيَ لَٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ي فَطَرَن۪ي وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

    "Hem bana ne oluyor ki, beni (hiç yoktan) Yaratan'a (ve en uygun yeteneklerle donatana) kulluk etmeyecekmişim? Zaten siz de (sonunda) O'na (Yüce Yaratıcıya) döndürüleceksiniz. (Nihayet hepiniz de dönüp dolaşıp O’nun huzuruna götürüleceksiniz.)"

  • 36:23

    ءَاَتَّخِذُ مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةً اِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمٰنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ عَنّ۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـًٔا وَلَا يُنْقِذُونِۚ

    “Ben (akıllı ve anlayışlı biri isem) hiç, O’ndan başka ilahlar edinir miyim? Çünkü eğer O Rahman bana bir (keder ve) zarar verecek olursa, (O’nun dışındaki putların ve sahte ma’budların) onların şefaati bana hiçbir şeyle (ve hiçbir şekilde) yarar sağlamayacak ve beni asla kurtaramayacaktır.”

  • 36:24

    اِنّ۪ٓي اِذًا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

    (Bu takdirde) O zaman ben apaçık bir sapkınlık ve Hakk yoldan çıkmışlık içinde olacağım.”

  • 36:25

    اِنّ۪ٓي اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِۜ

    (Haberiniz olsun ki) Kesinlikle ben, Rabbinize iman getirdim. (Haydi gelin) Beni dinleyin.” (Siz de iman edin.)

  • 36:26

    ق۪يلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَۜ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْم۪ي يَعْلَمُونَۙ

    (Buna rağmen tutup öldürdükleri zata) Ona: “Cennete gir” denilince şöyle söyledi: “Ne olurdu, keşke kavmim (imanın ve İslam’ın kıymetini) bilselerdi.”

  • 36:27

    بِمَا غَفَرَ ل۪ي رَبّ۪ي وَجَعَلَن۪ي مِنَ الْمُكْرَم۪ينَ

    "Rabbimin beni bağışladığını ve nice ikram (ve ihsanlara) ulaştırdığını (bir görselerdi).”