341. Sayfa

18. Cüz

  • Mü'minûn Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 23:1

    قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ

    Kesinlikle ve elbette felaha (gerçek kurtuluşa ve mutluluğa) ermiştir (ve erecektir, samimi) mü’minler (ki, onlar şu özellikleri taşıyan kimselerdir):

  • 23:2

    اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ

    Onlar namazlarında (Hacclarında ve tüm dua ve niyazlarında) huşû (dikkat ve hürmet) halindedirler. (Mü'minler; Allah’a karşı ürken ve boyun büken bir saygı; derin bir edep, minnet ve mahcubiyet duygusu ve tevazu içindedirler. İbadetlerin, tebliğ görevlerinin ve cihad mesuliyetinin zahiri ve kalbi esaslarına dikkat ve riayet ederler. Zaten iman şuuruyla, kulluk borcuyla ve hesap korkusuyla devamlı huzur halindedirler. Çünkü namaz Allah’la “ahit”leşme ve “akit”leşmeyi tazelemektir; ayrıca namaz, “abid”leşmedir, yani kulluk görevidir ve Kur’an’ın tamamının sorumluluğunu üstlenme bilincidir.)

  • 23:3

    وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ

    (Öyle mü’minler ki) Onlar lağviyattan (boş sözlerden ve nahoş işlerden, ömür ve gönül çürütücü ekran seyirlerinden) yüz çevirenler (hayırlı ve ihtiyaç karşılayıcı eylemlere yönelenler)dir. (Bütün okullarda, devlet kurumlarında, özel girişim ortamlarında, televizyon ve internet yayınlarında; yararsız, ayarsız ve hayâsız program ve davranışlardan vazgeçerek, her türlü gereksiz ve erdemsiz tavırlara, beyin ve vakit israfına muarız olup=itiraz edip bunlara muhalefete ve mücadeleye girişen, böylece verimli bir üretim sürecini ve sistemini gerçekleştirenlerdir.)

  • 23:4

    وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَۙ

    Onlar (kurtulacak olanlar) zekât (verecek şekilde helâl kazanmak ve zekât vergisini uygulayacak adil bir düzeni kurmak) için çalışıp gerekli çabayı sarf edenlerdir.

  • 23:5

    وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ

    Ve onlar ırzlarını (namuslarını ve iffetli durumlarını titizlikle koruyup) muhafaza edenlerdir.

  • 23:6

    اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ

    Ancak eşleri (konusunda) ya da sağ ellerinin sahip olduklarına (yani sorumluluklarını üzerlerine aldıklarına ve resmi ama özel mazeret ve müsaadeyle yapılan nikâh sözleşmesi caiz bulunanlara) karşı (tutumları) hariçtir, çünkü bu konuda kınanmış değildirler.

  • 23:7

    فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ

    Fakat kim bundan ötesini ararsa (cinsellikte harama ve hayâsızlığa kayarsa,) artık onlar sınırı çiğneyenler (ve günaha girenler)dir.

  • 23:8

    وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۙ

    (Ve yine kurtuluşa erecek mü’minler şunlardır ki;) Onlar (borç, rehin ve oy verme gibi) emanetlerine ve verdikleri sözlere (ve sözleşme senetlerine) riayet (ve sadakat) üzerindedirler.

  • 23:9

    وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ

    Onlar (kurtuluşa ulaşanlar), salavâtını (bütün Kur’an ahkâmını ve İslami kurumları) da (titizlikle) korumak (için cehdü gayret gösterenlerdir). [Not: Hacc Suresi 40. Ayetinde “Salavât” dini kurumlar için kullanılmıştır.]

  • 23:10

    اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَۙ

    İşte (yeryüzünün hâkimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak bunlardır.

  • 23:11

    اَلَّذ۪ينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ

    Ki onlar (ahirette de) Firdevs (cennetlerin)e varis olacaklardır; (sonsuz ve kusursuz mutluluk) içinde de ebedi olarak kalacaklardır.

  • 23:12

    وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ ط۪ينٍۚ

    Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.

  • 23:13

    ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۖ

    Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine (ana rahmine) yerleştirip (bıraktık).

  • 23:14

    ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًاۗ ثُمَّ اَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا اٰخَرَۜ فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَۜ

    Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğunu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirip (donattık); sonra bir başka yaratışla onu (tastamam) inşa edip (hayata çıkardık). Yaratıcıların en güzeli ve en mükemmeli olan Allah ne Yücedir (anlamaya çalışınız).

  • 23:15

    ثُمَّ اِنَّكُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ لَمَيِّتُونَۜ

    (Dünya hayatınız ve imtihanınız bittikten) Sonra mutlaka sizler, bunun ardından elbette ölecek olanlarsınız.

  • 23:16

    ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ تُبْعَثُونَ

    Daha sonra siz, kesinlikle kıyamet günü diriltilecek (ve amellerinizin karşılığını bulacaksınız).

  • 23:17

    وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَٓائِقَۗ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِل۪ينَ

    Andolsun, Biz sizin üstünüzde yedi yol (gök tabakalarını veya duyu organlarınızı) yarattık; Biz (her türlü) yaratmadan (asla ve hiçbir zaman) gafiller olmadık. (Asıl siz gafletten uyanınız!)