482. Sayfa

25. Cüz

  • Şûrâ Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 42:1

    حٰمٓ

    Ha, Mim.

  • 42:2

    عٓسٓقٓ۠

    Ayn, Sin, Kaf. (Bunlar İlahi şifreler ve formüllerdir!)

  • 42:3

    كَذٰلِكَ يُوح۪ٓي اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكَۙ اللّٰهُ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

    (Ey Nebim!) O Azîz ve Hakîm olan Allah, Sana ve Senden öncekilere işte böyle vahyetmektedir (ki;)

  • 42:4

    لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظ۪يمُ

    Göklerde ve yerkürede olanlar (hepsi ve her şey) O'na aittir. O pek Yücedir, Azamet (ululuk) sahibidir.

  • 42:5

    تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْ فَوْقِهِنَّ وَالْمَلٰٓئِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَنْ فِي الْاَرْضِۜ اَلَٓا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ

    (Allah’ın azamet ve heybetinden) Gökler, neredeyse üstlerinden çatlayıp-parçalanacak haldedirler, melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Dikkat ediniz (ve şunu iyi biliniz) ki; gerçekten Allah, (günahları) Bağışlayandır ve (kullarını) Esirgeyip merhamet edendir. (Yoksa inkârları ve isyanları sebebiyle dünyayı hemen yıkıverecektir!..)

  • 42:6

    وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهُ حَف۪يظٌ عَلَيْهِمْۘ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ

    O’nun (Allah'ın) dışında birtakım veliler (sahipler, sistemler) edinenlere (gelince), Allah onların üzerinde Gözetleyicidir (her yaptıklarını takip ve tespit etmektedir). Sen onların üzerinde (zorlayıcı) bir vekil değilsin. (Görevin sadece tebliğdir.)

  • 42:7

    وَكَذٰلِكَ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ قُرْاٰنًا عَرَبِيًّا لِتُنْذِرَ اُمَّ الْقُرٰى وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنْذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ فَر۪يقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَر۪يقٌ فِي السَّع۪يرِ

    (Ey Resulüm!) İşte Biz Sana böyle Arapça bir Kur’an vahyettik; şehirlerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları (tüm insanlığı) uyarman ve kendisinde şüphe olmayan (mahşerde) toplanma gününü (haber verip onları) korkutman için de (Seni gönderdik. O gün onların) bir bölümü cennette, bir bölümü çılgınca yanan ateşin içerisindelerdir.

  • 42:8

    وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَهُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ يُدْخِلُ مَنْ يَشَٓاءُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ وَالظَّالِمُونَ مَا لَهُمْ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ

    Eğer Allah dileseydi, onları (insanların hepsini) herhalde (aynı düşüncede) tek bir ümmet kılardı (ama imtihan gereği serbest bıraktı). Lâkin O, dilediğini (ve hak edeni) Kendi rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır, ne bir yardımcı (bulunabilir).

  • 42:9

    اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۚ فَاللّٰهُ هُوَ الْوَلِيُّ وَهُوَ يُحْيِ الْمَوْتٰىۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟

    Yoksa onlar, O'nun (Allah’ın) dışında birtakım veliler (hüküm vericiler, sahipler ve şefaatçiler) mi edindiler? (Ve onlara mı güvenmektedirler!) İşte Allah; (gerçek) Veli O'dur, ölüleri dirilten O'dur. O, her şeye güç yetirendir. (Gerçek mürşitler, insanları İslam ahlâkına ve Kur’an ahkamına rehberlik edenlerdir.)

  • 42:10

    وَمَا اخْتَلَفْتُمْ ف۪يهِ مِنْ شَيْءٍ فَحُكْمُهُٓ اِلَى اللّٰهِۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبّ۪ي عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُۗ وَاِلَيْهِ اُن۪يبُ

    Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şeyde; artık onun hükmü Allah'a aittir (Kur’an’a müracaat edilir). İşte Rabbim olan Allah (her şeyin yegâne hâkimidir.) Ben O'na tevekkül ettim ve yalnızca O'na dönüp-yönelirim.