462. Sayfa

24. Cüz

  • 39:41

    [Not: Allah ismi, cahiliye Araplarınca da biliniyor ve kullanılıyordu. Ancak onların konuştuğu "Allah" kelimesi Kur'an'daki "Allah" (CC) kelimesinden çok farklı bir anlam taşıyordu. Cahiliye Araplarına göre Allah; yeri göğü yaratan ve diğer şefaatçi tanrılardan (put ve tağutlardan) daha büyük olan, ancak etki ve yetki alanı sınırlı bulunan bir varlığı ifade ediyordu. Kur'an'daki "Allah" (CC) kelimesi ise, öyle tanrılar hiyerarşisindeki baş tanrı değil (hâşâ), varlığı gerçek olan, her şey elinde ve emrinde bulunan, kudreti her şeyi kuşatan, kullarının imani, ahlâki, siyasi ve iktisadi hayatlarına ait kanun ve kurallar koyan, Tek ve mutlak bir Rabb'dir. Kur'an'da geçen kitap, melek, nebi, resul, ahiret, takva, salât, zekât vb. bütün kelime ve kavramlar, "Allah" ismiyle mutlaka irtibatlı ve çok çeşitli daireler içerisinde bütün bunlar birbiriyle bağlantılıdır.]

    Şüphesiz Biz Sana bu Kitabı insanlar için Hakk (ölçüsü ve hidayet öncüsü) olmak üzere indirdik. (Resulüllah’sız ve Kur’an’sız; Hakkı-Bâtılı, Helâli-Haramı, Doğruyu-Yanlışı, Dostu-Düşmanı bilmek mümkün değildir. Bu nedenle DEİST’ler, sapkın ve münkirdir.) Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış demektir. Sen onların üzerinde vekil ve kefil değilsin. [Dikkat! İnsan ve toplum hayatıyla ilgili her konuda kural koyarken; Kur’ani hükümleri ve Sünneti esas almayanlar, hidayetten ayrılmış, dalâlete kaymış kimselerdir.]

  • 39:42

    Allah, (eceli gelenlerin) ölecekleri zaman canlarını alır, ölmeyeni (henüz eceli gelmeyeni) de uykusunda (ruhunu geçici olarak bedeninden ayırır.) Böylece kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı tutar (ahirete gönderir), diğerlerini ise adı konulmuş bir vakte kadar (ruhlarını bedenlerine) salıverir. Şüphesiz bunlar, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler içermektedir.

  • 39:43

    Yoksa bu gibiler (gafiller ve kâfirler) Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve (çok şeye) akıl da erdiremiyorlarsa (yine mi onların peşinden gidilecektir)?”

  • 39:44

    De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. (O’nun izni ve iradesi dışında kimse kimseye şefaatte bulunamayacaktır.) Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra (hepiniz) O'na döndürüleceksiniz."

  • 39:45

    (Her şeyin mutlak sahibi ve âlemlerin tek yetkili yöneticisi) Allah “Bir” olarak anıldığı vakit, ahirete (gerçekten) iman etmeyenlerin kalpleri sıkılıp tiksinir. Ama ondan başkaları (Allah’a ortak koşulan putlaştırılmış zatları) anıldığı zaman ise, hemen (yüzleri güler ve) sevinirler.

  • 39:46

    De ki: "Ey gökleri ve yeri yoktan var eden, gaybı ve müşahede edileni bilen Allah'ım! Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında Sen hüküm vereceksin."

  • 39:47

    Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları (ve unutulduğunu sandıkları) şeyler, (ahiret günü) Allah (tarafın)dan kendileri için (artık hepsi) açığa çıkarılmış ve ortaya dökülmüş vaziyettedir.