22. Sayfa

2. Cüz

  • 2:146

    اَلَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ اَبْنَٓاءَهُمْۜ وَاِنَّ فَر۪يقًا مِنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

    Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudi ve Hristiyan bilginleri), Onu (Kur'an’ı ve Resulüllah’ı) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirlerdi. (Hz. Peygamberin özelliklerini ve güzelliklerini kitaplarında okurlardı ve gelişini beklerlerdi.) Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile (kasten haset ve hıyanet dürtüleriyle) kesinlikle gerçeği gizlerlerdi.

  • 2:147

    اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ۟

    (En doğru) Gerçek (Hakk); Rabbinden (gelen Kur’an-ı Kerim)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (Şüphe ve vesvese imanı tahrip edicidir.)

  • 2:148

    وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلّ۪يهَا فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللّٰهُ جَم۪يعًاۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

    Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön (cihet, hedef) vardır. Öyleyse (siz) hayırlarda yarışınız. (Çünkü siz Hakk ve hayır üzere bulunursanız) Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. (Size birlik ve dirlik nasip edecektir.) Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Bu ayette özel teşebbüsün serbestliğine ve çeşitli mesleki teşekküllerin gerekliliğine de işaretle izin verilmektedir.)

  • 2:149

    وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

    (Artık) Her nereden (yola) çıkarsan, (namazda) yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir Hakk’tır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

  • 2:150

    وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۙ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْن۪ي وَلِاُتِمَّ نِعْمَت۪ي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ

    (Ey Nebim! Namaza) Her nereden çıkarsan, yüzünü (Mekke’deki) Mescid-i Haram yönüne (Kâbe’ye) çevir. (Ey mü’minler, siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, (bile bile iftira dizip) zulmedenleri dışında insanların, size karşı (kullanabilecekleri) bir delilleri (ve itiraz gerekçeleri) olmasın. (Artık sakın) Onlardan (güç odaklarından) korkmayın, (sadece) Benden korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının (ki); üzerinizdeki nimetimi (izzet ve haysiyetinizi, huzur ve hürriyetinizi ve her türlü nimet ve faziletlerimi) tamamlayayım. (Böylece) Umulur ki hidayete erersiniz.

  • 2:151

    كَمَٓا اَرْسَلْنَا ف۪يكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكّ۪يكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَۜ

    Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan (ve açıklayan), sizi temizleyen (küfür ve kötülükten arındıran) ve size Kitap ve hikmeti (Sünneti) öğreten ve ayrıca bilmediklerinizi de öğretip (olgunlaştıran) bir Resul (olarak Hz. Muhammed’i) gönderdik.

  • 2:152

    فَاذْكُرُون۪ٓي اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا ل۪ي وَلَا تَكْفُرُونِ۟

    O halde (siz yalnız Bana itaat ve ibadet ederek devamlı) Beni zikredin ki; Ben de sizi (rahmetim ve mağfiretimle) zikredeyim. (Nimetim ve faziletimle şereflendireyim.) Bana (sürekli ve samimiyetle) şükredin, sakın nankörlük etmeyin.

  • 2:153

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ

    (Artık) Ey iman edenler, sabırla ve namazla (Allah için sıkıntılara katlanmak ve devamlı ibadet ve dua üzerinde bulunmakla Benden) yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.