-
16:35
(Zahiren Müslüman rolü oynayan, ama aslında) Şirk koşmakta olanlar: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk yapmazdık (asla Hakk’tan ve hayırdan sapmazdık); biz de, atalarımız da O'nsuz (O’nun izni ve iradesi olmadan) hiçbir şeyi haram kılmazdık (kaderimizde varmış” diyerek Allah'ı suçlamaya kalkışmışlardı). Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mıdır?
-
16:37
(Ey Resulüm!) Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar hırsla istesen de, şüphesiz Allah (çirkin işleri ve şirkleri nedeniyle doğru yoldan) saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edicileri (ve şefaatçileri) de yoktur (ve olmayacaktır).
-
16:38
Onlar, en güçlü yeminleriyle: "Öleni Allah (yeniden) diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu (hesaba çekmek üzere diriltme işi), O'nun üzerinde hak olan bir vaiddir (Allah kesin söz vermiştir), ancak insanların çoğu (bunu) bilmezler. (Onlar cahiller ve gafillerdir.)
-
16:39
(Oysa Allah) Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkârcı (ve münafıkların) kendilerinin yalancı olduklarını bilip anlamaları için (onları diriltecek ve hesaba çekecektir).
-
16:40
(Allah buyurur ki:) Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona sözümüz sadece "OL!" dememizdir. O şey de hemen oluverir.
-
16:41
Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri (rahatını ve menfaatini feda edip herkesin huzura kavuşacağı Hakk nizam kurulsun diye gayret gösterenleri) dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz (başarıya eriştireceğiz); ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Keşke (insanlar bunu) bilmiş olsalardı (ve ölüm sonrasına hazırlık görselerdi).
-
16:42
(Bu kutlu sona ulaşanlar) Onlar (her türlü zahmet ve ibadete ve nefislerin kötü dürtülerine) sabredenler ve (sadece) Rablerine tevekkül edenlerdir.