Fetih Suresi

26 Ayetler

Nüzul Yeri Medine. 29 ayettir.

  • 48:26

    (Hudeybiye’de Müslümanlarla barış imzalamaya mecbur kalan, ama bunun ezikliğini çok ağır şartlar koşarak gidermeye çalışan) Kâfirler, kalplerinde o (şeytani) hamiyet gururunu (kavmiyetçilik ve ataperestlik taassubunu) ve cahiliye damarını kabartıp kaynattıkları zaman, Allah (CC) Peygamberinin ve mü’minlerin üzerine sabır ve sükûnet indirip (onları rahatlattı). Ve onların takva kelimesi (Peygambere, Hakk dava ve devlet liderine Allah için biat ve itaat sözleri) üzerinde kararlılıkla durmalarını sağladı. Zaten onlar (sadık sahabiler ve mü’minler) buna oldukça layık ve ehil (insanlar konumundalar)dı. (Yani sadakat ve liyakat ehli başarıya ulaşırlardı.) Allah (CC) her şeyi (ve herkesi) hakkıyla Bilendir.

  • 48:26

    اِذْ جَعَلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوٰى وَكَانُٓوا اَحَقَّ بِهَا وَاَهْلَهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا۟

    (Hudeybiye’de Müslümanlarla barış imzalamaya mecbur kalan, ama bunun ezikliğini çok ağır şartlar koşarak gidermeye çalışan) Kâfirler, kalplerinde o (şeytani) hamiyet gururunu (kavmiyetçilik ve ataperestlik taassubunu) ve cahiliye damarını kabartıp kaynattıkları zaman, Allah (CC) Peygamberinin ve mü’minlerin üzerine sabır ve sükûnet indirip (onları rahatlattı). Ve onların takva kelimesi (Peygambere, Hakk dava ve devlet liderine Allah için biat ve itaat sözleri) üzerinde kararlılıkla durmalarını sağladı. Zaten onlar (sadık sahabiler ve mü’minler) buna oldukça layık ve ehil (insanlar konumundalar)dı. (Yani sadakat ve liyakat ehli başarıya ulaşırlardı.) Allah (CC) her şeyi (ve herkesi) hakkıyla Bilendir.

  • 48:26

    اِذْ جَعَلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوٰى وَكَانُٓوا اَحَقَّ بِهَا وَاَهْلَهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا۟