Cehennem

  • 2:23

    وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ۖ وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

    Eğer kulumuza (Muhammed’e parça parça) indirdiğimizden (Kur’an-ı Kerim’den) şüphe ediyorsanız ve (bu iddianızda) sadıklardan (samimi ve tutarlı olanlardan)sanız; haydi Allah’tan başka şahitliğine (bilgisine ve belgesine güvendiğiniz) tüm tanıklarınızı (ve tanıdıklarınızı yardıma) çağırın ve Onun (Kur’an’ın) surelerine benzeyen bir sure (meydana) getirin (bakalım)!

  • 2:24

    فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُۚ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ

    (Ama bunu asla yapamadınız) Yapamazsınız, ve (elbette) yapamayacaksınız; (öyle ise ey mü’minler) kâfirler için hazırlanmış bulunan ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının (ve ahirete hazırlık yapın)!

  • 3:12

    قُلْ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ اِلٰى جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ

    (Ey Elçim!) İnkâr ve nankörlük edenlere de ki: "Yakında (sisteminiz ve tüm tedbirleriniz çöküp yıkılacak ve) yenilgiye uğratılacaksınız ve (dünyada rezil olduğunuz gibi ahirette de) toplanıp cehenneme atılacaksınız!” O ne kötü bir yataktır. (Ne kahredici bir zindandır.)

  • 3:106

    يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ۠ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

    Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün; yüzleri kapkara kesilecek olanlara: "Siz imanınızdan sonra inkâr mı ettiniz? (Hakk’tan sonra tekrar bâtıla mı yöneldiniz?) Öyleyse inkâr etmenize karşılık olarak şimdi azabı tadın" (denilip azarlanacaklardır).

  • 4:56

    اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا سَوْفَ نُصْل۪يهِمْ نَارًاۜ كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَز۪يزًا حَك۪يمًا

    Biz ayetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ileride ateşe sokuvereceğiz. (Bunların) Derileri yanıp döküldükçe, azabı (sürekli) tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten Allah, (her dilediğini yapacak kadar) Güçlü ve Üstün olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 6:36

    اِنَّمَا يَسْتَج۪يبُ الَّذ۪ينَ يَسْمَعُونَۜ وَالْمَوْتٰى يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ ثُمَّ اِلَيْهِ يُرْجَعُونَ

    (Oysa Senin davetini) Ancak (dikkatle) dinleyenler (aklına ve vicdanına uyan diri kalpliler, bu Hakk çağrıları kabullenip) icabet ederler. (Küfür ve kötülükleri sebebiyle kalpleri) Ölüleri (ise), onları da (ancak) Allah diriltebilir. Sonra (hepsi) O'na döndürülecekler.

  • 6:38

    وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا طَٓائِرٍ يَط۪يرُ بِجَنَاحَيْهِ اِلَّٓا اُمَمٌ اَمْثَالُكُمْۜ مَا فَرَّطْنَا فِي الْكِتَابِ مِنْ شَيْءٍ ثُمَّ اِلٰى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ

    Yeryüzünde (tek hücrelilerden dev cüsselilere kadar) hiçbir canlı (hayvan) ve iki kanadıyla uçan hiçbir ‘uçucu’ yoktur ki, sizin gibi (kendilerine has kanunları ve hayat tarzları bulunan) bir topluluk (bir ümmet) olmasınlar. Biz Kitapta (Kur’an’da ve Levh-i Mahfuz’da anılması gereken) hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar (hesap vermek üzere) Rablerine toplanacaklardır.

  • 6:41

    بَلْ اِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ اِلَيْهِ اِنْ شَٓاءَ وَتَنْسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ۟

    Hayır, (her dara düştüğünüzde) yalnızca O'nu (Allah'ı) çağırırsınız, dilerse (yalvarışınızı kabul edip) kendisini çağırdığınız şeyi (uğradığınız musibeti) açar (giderir) ve siz de şirk koşmakta olduklarınızı unutup bırakırsınız. (Allah’ın dışında herkesin ve her şeyin aciz ve çaresiz olduğunu anlarsınız.)

  • 8:36

    اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَۙ

    Gerçek şu ki, münkirler (ve münafık kesimler, insanları) Allah'ın yolundan (Kur’ani kanun ve kuralların uygulanmasını) engellemek için mallarını harcayıp (halkı kandırmaya ve ayağını kaydırmaya çalışmaktadırlar); bundan böyle de harcayacaklardır. Sonra bu (çabaları), onlara yürek acısı olacaktır, (çünkü Allah az bir sadıklar topluluğu eliyle Hakkı hâkim kılacaktır,) sonra da (toptan) bozguna uğratılacaklardır. İnkâr edenler (ve işbirlikçi nankörler) en sonunda da cehenneme sürülüp toplanacaklardır.

  • 8:37

    لِيَم۪يزَ اللّٰهُ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَب۪يثَ بَعْضَهُ عَلٰى بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَم۪يعًا فَيَجْعَلَهُ ف۪ي جَهَنَّمَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟

    Bu, Allah'ın murdar olan (küfür ve kötülük ehlini), pak ve temiz olan (iyi niyetli ve istikametli mü'minlerden) seçip ayırması (böylece herkesin ayarını ortaya koyması); murdar (olanların) bir kısmını bir kısmının üzerine (musallat) kılıp, (birbirlerinin pisliğini ortaya çıkarması, sonra) hepsini yığınlar halinde cehenneme atması içindir. İşte bunlar (dünya ve ahirette) hüsrana uğrayanlardır.

  • 9:17

    مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ

    (Kur’an’ın pek çok hükmünü ve İslami yükümlülüğünü kabul etmeyerek) Şirk koşanların (ama hâlâ Müslümanlık taslayan münafıkların), kendi inkârlarına bizzat kendileri şahitler iken, Allah'ın mescitlerini onarmaları (veya dini hizmet kurumları açmaları) olacak iş değildir. (Mutlaka şeytani bir hesapları vardır.) İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır.

  • 9:34

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يرًا مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ

    Ey iman edenler! (Uyanık bulunun) Ahbar ve Ruhbanın (Yahudi hahamları ve Hristiyan papazları gibi, dinini dünyalık kazanç kapısı yapan bilgin takımının) birçoğu; insanların malını, hakkı olmadan (din istismarı ve sahtekârlıkla) alıp yemekte (bunlar kendilerine itimat ve itibar eden kimseleri zalim sistemlere uşak haline getirmekte) ve onları Allah yolundan çevirmektedirler. (Oysa) Altını ve gümüşü (parayı ve serveti) biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar(a gelince), işte onlara acı bir azabı müjdele. (Ki bunlar dine hizmet perdesi altında servet ve şöhret edinmektedirler.)

  • 9:35

    يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ

    (O) Gün (ahirette; haksız yollarla yığılan ve Allah yolunda harcanmayan malları) onlar için cehennem ateşinde kızartılacak; onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla (din istismarıyla kazanılan haram ve haksız kazançlarıyla) dağlanacak (ve): "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; (haksız kazanıp, hayırda harcamadığınız) bu yığıp-sakladıklarınızı(n azabını ve pişmanlığını şimdi) tadın" (denilecektir).

  • 14:16

    مِنْ وَرَٓائِه۪ جَهَنَّمُ وَيُسْقٰى مِنْ مَٓاءٍ صَد۪يدٍۙ

    (Böylelerinin) Önünde de (verasında=kendilerini çepeçevre kuşatmış) cehennem vardır ve (orada zorba ve inatçı mücrimlere) irinli sudan içirilecektir.

  • 15:43

    وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

    “Ve hiç şüphe yok, (isyana ve inkâra kalkışanların) onların tümünün buluşma yeri cehennem (olacaktır).”

  • 15:44

    لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۜ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ۟

    Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için (azgın ve sapkın) bir grup ayrılmıştır.

  • 20:127

    وَكَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ اَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِاٰيَاتِ رَبِّه۪ۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَشَدُّ وَاَبْقٰى

    İşte Biz (haddini aşıp) ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli, daha sürekli ve kalıcıdır.

  • 21:98

    اِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ حَصَبُ جَهَنَّمَۜ اَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ

    (Ey kâfirler!) Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacak (ve Allah’ın elinden kurtulamayacak)sınız.

  • 21:100

    لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ

    Orada (cehennem ortamında) kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Orada onların (kulakları sağır hale getirileceğinden artık) işitmez durumdadırlar. (Bu da ızdıraplarını ve kahırlarını arttıracaktır.)

  • 22:19

    هٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا ف۪ي رَبِّهِمْۘ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍۜ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُۚ

    İşte şunlar, (Yahudi ve Hristiyanlar gibi temelsiz) tartışıveren iki hasım gruptur ki, Rableri konusunda (boşuna) çekişmektedirler. Böylesi inkâr edenler (var ya), onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülecektir.

  • 22:22

    كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ۟

    Her ne vakit, sarsıcı ızdıraptan dolayı oradan çıkmak isterlerse, oraya tekrar geri çevrilirler ve (onlara denir ki;) “Yakıcı azabı tadın” (kaçıp kurtulamazsınız).

  • 25:11

    بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَاَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَع۪يرًاۚ

    Hayır, (aslında) onlar zaten kıyamet-saatini (ve dirilip hesaba çekilmeyi de) yalanlayıvermişlerdi; (oysa) Biz kıyamet-saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık (ki onları beklemektedir).

  • 25:14

    لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَث۪يرًا

    (Kendilerine:) “Bugün yok oluşu bir kere (arzulayıp) yalvarmayın, (hatta) birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın!” (Ama feryadınız boşunadır, siz bu cezayı hak ettiniz, denilecektir.)

  • 32:20

    وَاَمَّا الَّذ۪ينَ فَسَقُوا فَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَٓا اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَق۪يلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ

    Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateş (olacaktır). Oradan her çıkmak istediklerinde hemen geri çevrilecekler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın!" denilecek (ve kahra uğrayacaklardır).

  • 35:36

    وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَۚ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي كُلَّ كَفُورٍۚ

    İnkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi (yeterlidir). Onlar için; ne ölüp kurtulmalarına karar verilir, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankörlük yapanı böyle cezalandırırız (çünkü bunu hak etmişlerdir).

  • 35:37

    وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ ف۪يهَاۚ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ ف۪يهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَٓاءَكُمُ النَّذ۪يرُۜ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ۟

    Onlar (cehennemin) içinde (şöyle) feryat edip: "Rabbimiz bizi (buradan) çıkar, (şimdiye kadar) yaptığımız (kötü davranışlar)dan başka salih bir amelde (iman, itaat ve iyilik üzerinde) bulunalım" diyeceklerdir. (Onlara:) “Size orada (dünyada iken), öğüt alabilecek olanın düşünüp ders çıkarabileceği kadar ömür vermedik mi? Üstelik size uyarıcı (elçiler ve davetçiler de) gelmişti. Öyleyse (inkâr ve isyanınız sebebiyle şimdi azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur” (denilip istekleri reddedilecektir).

  • 37:60

    اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ

    (Dünyada iken Allah’a itaat ve din yolunda cihad edip sonsuz ahiret ve cenneti kazanmak!) İşte bu, şüphe yok ki en büyük kurtuluş(a ve en yüce mutluluğa ulaşmaktır).

  • 37:70

    فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ

    Kendileri de onların (bâtıl ve bozuk) izleri üzerinde koşturup-durmuşlardı.

  • 39:24

    اَفَمَنْ يَتَّق۪ي بِوَجْهِه۪ سُٓوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَق۪يلَ لِلظَّالِم۪ينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ

    (Mü’min ve mücahit kimseler) Kıyamet günü o kötü azaptan kendi yüzünü (ve özünü) korumaya çalışan (pişmanlık ve perişanlık içindekilerle) bir midir? Ve (o gün) zalimlere "Kazandığınızı tadın!" denilir.

  • 39:25

    كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ

    Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) yalanlamıştı; bunun üzerine azap, onlara hiç şuurunda ve farkında olmadıkları bir yerden gelip-yetişmişti.

  • 40:70

    اَلَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَٓا اَرْسَلْنَا بِه۪ رُسُلَنَا۠ۛ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَۙ

    Ki onlar, Kitab'ı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri (inatla ve akılsızca) yalanladılar. Artık yakında (anlayıp) bileceklerdir. (Ama iş işten geçecektir.)

  • 40:76

    اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ

    (Şimdi artık) İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür! (denilecektir.)

  • 44:43

    اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ

    Doğrusu, o zakkum ağacı (cehennem meyvesidir);

  • 44:50

    اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ

    "Gerçekten bu (hesap ve azap), sizin kuşkuya kapıldığınız (olacağını pek hesaba katmadığınız) şeydir."

  • 52:11

    فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ

    İşte o gün, (Kur’an’ın hükümlerini ve haberlerini) yalanlayanların vay haline! (Ki perişan ve pişman olacaklardır.)

  • 52:16

    اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

    (Haydi) "Girin ona; artık (cehennemde) ister sabredin, ister sabretmeyin! Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz" (denilerek, kâfirler ve zalimler cehenneme kapatılacaklardır.)

  • 55:37

    فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِۚ

    (Kıyamet günü) Gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı (sahtiyan=deri benzeri) bir gül halini aldığı (âlemdeki her şeyin Allah’ın nurunun yansımaları ve enerjinin değişik dalga boyları olduklarının anlaşıldığı) zaman (ne yapacaksınız?)

  • 55:39

    فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذَنْبِه۪ٓ اِنْسٌ وَلَا جَٓانٌّۚ

    İşte o gün, ne insana ne cinne; (kendi suçu ve sorumluluğu dışında başkasının) günahından sorulmayacaktır.

  • 55:41

    يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِس۪يمٰيهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاص۪ي وَالْاَقْدَامِۚ

    (Çünkü o gün) Suçlu-günahkârlar, simalarından tanınacak da alınlarındaki (saçlarından) ve ayaklarından yakalanacaklardır.

  • 55:43

    هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَۢ

    İşte bu, suçlu-günahkârların kendisini yalanladıkları cehennemdir (ki tüm kâfirler ve zalimler oraya doldurulacaktır).

  • 55:44

    يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَم۪يمٍ اٰنٍۚ

    Onlar, kendisiyle (cehennem ateşiyle) alabildiğine kaynar hale getirilmiş (pis) su arasında (çaresizce zahmet ve zillet içinde) dönüp-kıvranacaklardır.

  • 56:41

    وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ

    "Ashab-ı Şimal"(e gelince), ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal!" (O küfür ve kötülük ehli ne acı ve alçaltıcı bir ortamdadır.)

  • 56:56

    هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ

    İşte bu, onların din (hesap ve ceza) günündeki (azap) sofrasıdır.

  • 66:6

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْل۪يكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

    Ey iman edenler, kendinizi ve ehlinizi (ailenizi, neslinizi, kardeşlerinizi, eliniz ve emriniz altındaki kimseleri cehennemdeki) ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve (kömür cinsinden) taşlardır; (cehennemin) üzerinde (görevli olarak) oldukça sert, güçlü ve şiddetli melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse (kesinlikle yerine getirirler), O’na (asla) isyan etmezler ve emredildiklerine göre hareket ederler.

  • 66:7

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ۟

    (Dünyada iken Allah’ı ve Kur’an ahkâmını inkâr edenlere ahirette melekler şöyle diyecektir:) “Ey kâfirler, bugün (boşuna) özür beyan etmeyin. Size ancak yaptıklarınızın (küfür ve kötülüklerinizin) karşılığı verilecektir.”

  • 67:8

    تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ

    (O cehennem) Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacaktır. Her bir (kâfir, gafil ve zalim) grup onun içine atıldığında, yetkili görevlileri onlara: "Size (bugünleri haber veren) bir uyarıcı gelmedi mi?" diye soracaklardır.

  • 67:9

    قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ

    Onlar: "Evet" diyecekler, "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi (ve Hakka çağırıp bugünleri hatırlattı). Fakat biz (onları) yalanladık ve (üstelik): 'Allah (sizin vesilenizle) hiçbir şey indirmemiş (ve göndermemiş)tir, siz sadece büyük bir sapmışlık içindesiniz' dedik" (şeklinde yanıtlayacaklardır).

  • 67:10

    وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ

    (Keşke) “Eğer biz (gerçekleri) dinleyip duyan ve akıl edip anlayan kimseler olsaydık, (şimdi) bu azgın ateşe girenlerin arasında bulunmazdık” diyerek (hayıflanacaklardır).

  • 67:11

    فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقًا لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ

    Böylece kendi günahlarını itiraf edip (pişmanlık duyacaklardır. Ama artık) çılgınca yanan ateşin halkı bu azaba müstahaktır, çünkü o kahrolası ve kovulası (insanlara, Allah'ın rahmetinden) uzaklık yakışır.

  • 74:26

    سَاُصْل۪يهِ سَقَرَ

    Ben de onu, cehenneme sürükleyip-atacağım.

  • 74:37

    لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَتَقَدَّمَ اَوْ يَتَاَخَّرَۜ

    (Kur'an) Sizden (iyilik, ibadet ve hizmet yolunda gayret edip) ileri geçmek isteyenlerle, (tembellik edip) geride kalmak isteyenleri (uyaran ve ayıran bir Kitaptır).

  • 76:4

    اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ وَاَغْلَالًا وَسَع۪يرًا

    Çünkü elbette Biz kâfirlere zincirler, demir halkalar ve çılgınca yanan bir ateş hazırlayıvermişizdir.

  • 78:21

    اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًاۙ

    Kesinlikle cehennem, (suçluları) gözetleyip beklemektedir.

  • 78:30

    فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَابًا۟

    (Kur’an’ın bir hükmünü dahi gereksiz ve geçersiz gören kâfirlere denilecek ki:) Şimdi tadın (bakalım). Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;

  • 88:1

    هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْغَاشِيَةِۜ

    (Ey Resulüm, her tarafı yaygın olarak kuşatacak ve dehşeti tüm Dünya’yı kaplayacak olan) Kıyametin haberi Sana geldi mi? (Artık görevin insanlara duyurmak ve onları uyarmaktır.)

  • 88:2

    وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌۙ

    O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmış (ve utanç kaplamış)tır.'

  • 88:3

    عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌۙ

    Kimisi de (dünyada iken çok) çalışıp çabalamış (ama niyeti halis, ameli salih olmadığından) boşuna yorulmuş (olacaktır).

  • 88:4

    تَصْلٰى نَارًا حَامِيَةًۙ

    (Böyleleri küfrü ve kötülüğü yüzünden) Kızgın bir ateşe (cehenneme) atılıp yakılacaktır.

  • 88:5

    تُسْقٰى مِنْ عَيْنٍ اٰنِيَةٍۜ

    (Hiddet ve şiddetle) Kaynayan (boğazı ve iç organları yakıp kavuran) bir kaynaktan içmeye (mecbur kalacaklardır).

  • 88:6

    لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ اِلَّا مِنْ ضَر۪يعٍۙ

    Onlar için (zehirli olan) sert, sivri ve kuru dikenden başka bir yiyecek yoktur (olmayacaktır).

  • 88:7

    لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ

    (Bu ise) Ne doyurup beslenmesine yarayacak, ne de açlıktan kurtulmasını sağlayacaktır.

  • 104:1

    وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍۙ

    Arkadan çekiştirip duran (gıybet ve dedikodu yapan) ve kaş göz işaretiyle (insanlarla) alay edip (aşağılayan) her kişinin vay haline. (Ki bu açık bir gururlanma, aldanış ve fesatlıktır.)

  • 104:2

    اَلَّذ۪ي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُۙ

    Ki o, (helâl haram demeden, zekât ve infakını vermeden) mal yığıp toplayan ve onu saydıkça sayan (ve servet çokluğu ile avunan)dır.

  • 104:3

    يَحْسَبُ اَنَّ مَالَهُٓ اَخْلَدَهُۚ

    (Zavallı) Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanmaktadır.

  • 104:4

    كَلَّا لَيُنْبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِۘ

    Hayır; andolsun o (cimri ve gönül incitici kişi), 'hutame'ye atılacaktır.

  • 104:5

    وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحُطَمَةُۜ

    'Hutame'nin ne olduğunu sana bildiren nedir (anlatayım mı)?

  • 104:6

    نَارُ اللّٰهِ الْمُوقَدَةُۙ

    (O) Allah'ın (kâfirler ve zalimler için) tutuşturulmuş ateşidir. (Cehennemin zorlu bir tabakasıdır.)

  • 104:7

    اَلَّت۪ي تَطَّلِعُ عَلَى الْاَفْـِٔدَةِۜ

    Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkacak (inkârcıların ve münafıkların iç organlarına kadar yakıp kavuracak)tır.

  • 104:8

    اِنَّهَا عَلَيْهِمْ مُؤْصَدَةٌۙ

    Şüphesiz (sonunda) o (cehennem), onların üzerine kilitlenecek (ve mücrimler azap hapishanesine kapatılacak)tır.

  • 104:9

    ف۪ي عَمَدٍ مُمَدَّدَةٍ

    (Kendileri de bu karanlık ateş zindanlarında) Dikilip-yükseltilmiş (çözülüp kurtulması imkânsız) sütunlarda uzatılıp (bağlanacaklar)dır.