Zekeriya(A.S.)

  • 3:18

    شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَاُو۬لُوا الْعِلْمِ قَٓائِمًا بِالْقِسْطِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۜ

    Allah, (kâinat düzeninde, mahlûkat içerisinde ve Kur’an-ı Kerim’inde) adalet ve hakkaniyet ölçülerini ikame buyurarak (fıtrat ve tabiat nizamını ortaya koyup oturtarak), kesinlikle Kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; (mevcudiyetini, vahdaniyetini, kudret ve rahmet eserlerini gösterdi,) melekler ve ilim sahipleri de (bu gerçeği ikrar ve ilan etmişlerdir). Elbette O'ndan başka ilah yoktur, O Azîz ve Hakîm’dir.

  • 3:19

    اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ

    Hiç şüphesiz, Allah katında (tek ve gerçek) din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, ancak aralarındaki "kıskançlık, azgınlık ve aşırılık" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk gören (ve karşılığını verendir).

  • 3:25

    فَكَيْفَ اِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

    Artık onları, kendisinde şüphe olmayan bir gün (huzurumuzda) topladığımızda ve -haksızlığa uğratılmaksızın- her bir nefse kazandığı tam olarak ödenip (hak ettiğine kavuştuğunda, halleri) nasıl olacaktır? (Herkes buna göre hazırlıklı hareket etsin.)

  • 3:37

    فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًاۙ وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاۜ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًاۚ قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاۜ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

    Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu (Meryem’i) güzel bir bitki gibi (özel olarak eğitip) yetiştirdi. Zekeriya'yı da ondan sorumlu kıldı. (Hz. Meryem’i, Hz. Zekeriya’nın kefalet ve terbiyesine verdi.) Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, (onun) yanında (temiz ve leziz) bir yiyecek bulurdu. “Bu sana nereden geldi ey Meryem?” diye sorunca: “Bu, Allah katından (mucize bir nimettir.) Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir” derdi. [Not: Mihrab; Nefsi düşünceler, şeytani dürtüler ve zalim düzenlerle harb=mücadele edilen kutsal mekân, camilerin ön tarafındaki imam makamı.]

  • 3:38

    هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ

    Orada Zekeriya Rabbine şöyle dua etti: "Rabbim, bana katından tertemiz bir zürriyet bağışla, (salih bir evlat ver.) Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.

  • 3:39

    فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ

    O, mihrapta namaz kılarken, melekler ona (kalben şöyle) seslendiler: "Allah, sana (hayırlı bir oğul olarak) Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan (kutlu) bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, erdemli ve efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir."

  • 3:40

    قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَاَت۪ي عَاقِرٌۜ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ

    (Hz. Zekeriya, hayret ve sevincinden) Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" (Cenab-ı Hakk ise:) "İşte böyle!.." dedi, "Allah dilediğini yapar" (diye uyarıverdi).

  • 3:41

    قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزًاۜ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟

    (Zekeriya:) "Rabbim, (bu konuda) bana bir alâmet (ayet) ver (ve kalbimi itminana eriştir)" deyince (Cenab-ı Hakk): "Sana alâmet; işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşamamandır (dilinin tutulmasıdır. Buna rağmen kendi içinden) Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O'nu tesbih et" buyuruvermişti.

  • 6:85

    وَزَكَرِيَّا وَيَحْيٰى وَع۪يسٰى وَاِلْيَاسَۜ كُلٌّ مِنَ الصَّالِح۪ينَۙ

    Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik ve peygamber olarak gönderdik). Onların hepsi salihlerdendir.

  • 19:2

    ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّاۚ

    (Bu sure) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya (olan hidayet, inayet ve) rahmetinin bir zikridir. (İbretli ve hikmetli hikâyesinin hatırlatılıp yad edilmesidir.)

  • 19:3

    اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَٓاءً خَفِيًّا

    Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman (şöyle dua etmişti):

  • 19:4

    قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّ۪ي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ اَكُنْ بِدُعَٓائِكَ رَبِّ شَقِيًّا

    “Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve başım, yaşlılık aleviyle tutuştu (saçlarım ağarıverdi); ben Sana dua etmekle (İslam davasını güdüp dileklerimi iletmekle) hiç mutsuz olmadım (mahrum bırakılmadım)” demişti.

  • 19:5

    وَاِنّ۪ي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَٓاء۪ي وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِرًا فَهَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّاۚ

    (Ve şöyle devam etmişti:) “Doğrusu ben, arkamdan gelip yerime geçecek yakınlarım hakkında (ve emanetimi koruyacakları hususunda) endişe edip korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi katından bir yardımcı (yerime geçecek bir oğul) armağan et (ki)”;

  • 19:6

    يَرِثُن۪ي وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَۗ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا

    (Hem) Bana (manevi) mirasçı olsun, (hem de) Yakuboğullarına mirasçı olsun. (İman ve İslam yolumuzu takip ve tatbik etsin.) Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan ve makbul insanlardan) kıl” (diye dilemişti).

  • 19:7

    يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍۨ اسْمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا

    (Allah buyurdu:) “Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmış değiliz.”

  • 19:8

    قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا

    (Zekeriya hayretle) Dedi ki: “Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? (Üstelik) Ben de yaşlılığın son basamağına gelmişim!”

  • 19:9

    قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـًٔا

    (Ona gelen melek:) “İşte (durum) böyle” dedi. “Senin Rabbin: ‘Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni (nasıl) yaratmıştım (düşünsün)’ buyuruverdi.”

  • 19:10

    قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَ لَيَالٍ سَوِيًّا

    (Hz. Zekeriya) Dedi ki: "Rabbim, (bu ihtiyarlık halimde bir çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet (ayet) ver." (Cenab-ı Hakk) Buyurdu ki: "Senin alâmetin, sapasağlam iken, üç tam gece (gündüz boyunca) insanlarla konuşamamandır." (Bu süre içinde konuşma yeteneğin alındığından, insanlarla iletişimi işaretle gerçekleştirmendir.)

  • 21:89

    وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ

    (Ve yine) Zekeriya'yı da (hatırla ki); hani Rabbine (yakarıp): “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın (bana da halis ve salih bir evlat bağışla)” diye nida etmişti.