Yahudi

  • 2:62

    Şüphesiz ki: (Görünüşte) İman edenler (Müslüman bilinenler)le; Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden (Budistler ve diğer putperest din ve düşüncelerden olup da sonradan) her kim (cahiliye anlayış ve ahlâkını bırakıp) Allah’a ve ahiret gününe (gerçekten) iman eder ve (iyilik, istikamet, ibadet gibi) salih amellerde bulunursa; onların Allah katında ecirleri (verilecektir). Onlara korku yoktur, (bunlar) mahzun da olmayacak kimselerdir.

  • 3:21

    Allah'ın ayetlerini (gereksiz ve geçersiz görüp bile bile) inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri (Hakk düzeni gerçekleştirmek ve yürütmek isteyenleri) katledenler (var ya); işte onlara acıklı bir azabı müjdele. (Ki bunu yakında göreceklerdir.)

  • 3:23

    Kendilerine kitaptan (kutsal kaynaklardan) biraz nasip verilmiş olanları görmez misin: Ki onlar, aralarında hükmü uygulansın diye Allah’ın Kitabına çağırıldıklarında (işlerine gelmediğinden itiraz etmekte), sonra onlardan bir grup (Hakk’tan ve hayırdan) dönüp kaytarıvermektedir; ve onlar (gerçeklerden) yüz çevirmeyi âdet edinmişlerdir. [Not: Bu tanıma sadece Yahudi ve Hristiyan bilginler değil, bir kısım Müslüman âlimler ve yöneticiler de dahildir.]

  • 3:24

    Bu, onların: “(Biz seçilmiş ve sevgili kullarız, bu yüzden) Ateş bize (hafifletilmiş olarak) sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmesi sebebiyledir. [Not: Bunları asıl aldatan ve avutan şeytan vesvesesi ise; “Dünyalık makam ve menfaat için, bazı Tevrat hükümlerini -şimdi Kur'ani emirleri- terk etmemizde ve bazı günahları işlememizde, öyle korkulacak bir vebal yoktur. Çünkü bizim bu kötülüklerimize karşı, hayırlı hizmetlerimiz ve ibadetlerimiz de vardır. Bu nedenle cehennem ateşi ve ahiret azabı bize sayılı gün dışında asla dokunmaz” düşüncesidir.]

  • 3:52

    (Hz.) İsa onlardaki inkârı (isyan ve itirazı) sezince dedi ki: “(Sizden) Allah için bana yardım edecekler (samimi ve sürekli destek verecekler) kimdir?” Havariler ise: “Allah’ın yardımcıları biziz. Biz Allah’a inandık, (ey İsa!) bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahit ol” demişlerdi.

  • 3:54

    Onlar (Yahudilerden inanmayanlar, Hz. İsa’yı öldürmek üzere) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık onlara) bir düzen kurdu (ve şeytani oyunlarını bozdu). Allah, düzen kurucuların (ve tuzak hazırlayanların) en hayırlısıdır.

  • 3:67

    (Üstelik) İbrahim, ne Yahudi idi, ne Hristiyandı; ancak, o hanif (sapkın inanç ve ahlâktan beri-muvahhid) bir Müslümandı, ve asla (sizin gibi) müşriklerden olmuş da değildi.

  • 3:77

    Allah’ın ahdini (ve Hakk davasına bağlı kalacakları hususundaki sadakat) yeminlerini, (sonradan makam ve menfaat hırsıyla) az bir paha (yani dünyalık değersiz şeyler) karşılığı satanlar (var ya), işte onlar için ahirette hiçbir pay (paye ve şeref) olmayacaktır, kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar (dinlerini ve davalarını dünyalık çıkarına satanlar) için çok acı ve alçaltıcı bir azap vardır. (Dünyada zillet ve hezimeti, ahirette ise cehennemi hak etmişlerdir.)

  • 3:78

    Onlardan (Yahudi ve Hristiyanlardan ve Müslüman görünen münafıklardan) öyleleri vardır ki, siz onu(n söylediklerini ve okur göründüklerini) kitaptan (Allah’ın kelâmından) sanasınız (ve kutsal kurallar gibi sarılasınız) diye dillerini kitaba doğru eğip bükerler; (veya kitapta olanı eksik ve değişik söylerler, onlar sadece istismar ve suistimal peşindedirler.) Oysa o (konuştukları), kitaptan değildir. (Ayrıca kendi uydurduklarını) "Bu Allah katındandır" derler; oysa o, Allah katından değildir. (Bunlar) Kendileri de (haksız ve dayanaksız olduğunu) bildikleri halde Allah'a karşı (O’nun adına böyle) yalan söyleyip (asılsız iddialar ileri sürmektedir).

  • 3:112

    (Yahudiler) Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, -(bunlardan) Allah'ın ipine (sarılanlar) ve insanların ipine sığınanlar (eman ve ahit garantisine ve zımmî olarak devlet himayesine alınanlar) dışında- onlara zillet (zorluk ve horluk damgası) vurulacaktır. Onlar, Allah'tan (hak ettikleri) bir gazaba uğramışlardır da (bu yüzden) üzerlerine aşağılanma (damgası) basılmıştır. Bu, Allah'ın ayetlerini inkâr etmelerinden ve peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. (Yine) Bu, onların (dine ve elçilere) asi olmalarından ve (her konuda) haddi aşmalarındandır.

  • 3:181

    Andolsun ki; (faizli sistemi mübah ve kazanç vasıtası sayan bazı sapkın Yahudilerden ve sömürücü zalimlerden) "Kesinlikle Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Allah işitmektedir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini (elbette) yazıp kaydedeceğiz ve: "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.

  • 3:182

    Bu (azap), ellerinizin önden sundukları (ve kötü amellerinizin sonuçları)dır. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir.

  • 3:183

    "Allah bize (kendiliğinden oluşan bir) ateşin yiyeceği (yakıp bitireceği şekilde, mucize olarak gökten inen) bir kurban getirmedikçe, hiçbir elçiye inanmamamız (gerektiği) konusunda ahit (yemin ve öğüt) verdi" (şeklinde asılsız iddialarda bulunup, mucize bekliyoruz) diyenlere de ki: "Şüphesiz, Benden önce nice elçiler, apaçık belgelerle ve söyledikleriniz (cinsinden mucizelerle) geldi; eğer siz doğru idiyseniz, o halde (inanıp itaat edeceğiniz yerde) onları ne diye öldürüverdiniz?"

  • 3:184

    (Ey Resulüm!) Eğer Seni yalanlarlarsa (aldırma, çünkü) Senden önce apaçık belgeler (mucizeler), Zeburlar (hüküm ve hikmet içerikli kutsal sahifeler) ve nurlu kitapla gelen elçileri de yalanlayıp (inkâr ve itiraz etmişlerdi).

  • 3:199

    Şu da bir gerçektir ki; (bazı) Kitap Ehlinden (az da olsa) Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -(hem de) Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar da vardır. Onlar, Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir (en adil ve kâmil Hâkim-i Mutlak’tır).

  • 4:49

    Kendi kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmez misin? Hayır; Allah dilediğini (ve hak edeni) temizleyip yüceltir ve onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılacak değildirler.

  • 4:51

    Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri (ama bu bilgi ve becerilerini nefsi hevesler ve dünyevi hedefler için istismar edenleri ve halk arasında âlim ve fazıl bilinen münafık tipleri) görmez misin? Onlar tağut’a (şeytani rejimlere ve zalim güçlere) ve cibt’e (hain ve işbirlikçi liderlere) inanıp (peşlerine takılıyorlar) ve (saldırgan) kâfirler için: “Bunlar, mü’minlerden daha doğru bir yoldadır!?” diyorlar. (Hakk nizam kurulsun diye çalışanları fitne-fesat çıkarmakla suçluyorlar. Oysa asıl kendileri fasık ve münafık kişilerdir.)

  • 4:52

    İşte bunlar, (kâfir zihniyetleri ve münafık istismarcı tipleri, İslami düzen isteyenlerden üstün tutanlar) Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Her kim de Allah'ın lanetine uğrarsa, artık Sen ona hiçbir yardımcı bulamazsın. (Onlar helak olmayı hak etmişlerdir.)

  • 4:53

    (İyi niyetleri ve samimi hizmetleri nedeniyle kendilerini sevdiğim ve seçtiğim kullarımı kıskananların) Yoksa onların (Allah'a ait) mülkten bir payları mı var? (Kendilerini -hâşâ- Allah’ın ortakları mı sayıyorlar?) Eğer öyle olsaydı, insanlara çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomurcuğu bile vermezlerdi.

  • 4:54

    Yoksa onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? (Oysa Allah'ın her takdiri ve taksimi hikmetli ve adaletlidir.) Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk (servet ve devlet) de bahşettik.

  • 4:55

    Böylece, onlardan (Hz. İbrahim’in asrındaki ve sonrasındaki insanlardan) kimi ona inanmış, kimi de ona sırt çevirip (isyan ve inkâra kalkışmıştı). Çılgın ateş olan cehenneme (girmek için elçiye itiraz ve ihanetleri) yeterlidir.

  • 4:60

    (Ey Resulüm!) Sana indirilen (Kur'an'a) ve Senden önce gönderilen (Kitaplara), sözde inandıklarını öne süren (sahtekâr münafıkları) görmez misin? Ki bunlar, (hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (zalim ve bâtıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yahudi ve Hristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirler! Oysa (mü’min ve Müslüman sayılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkâr etmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin ve dönüşü olmayan bir sapkınlığa sürüklemek istemektedir. [Not: Bir Müslümanın şu soruları kendisine yöneltmesi ve samimi yanıtlarına göre iman durumunu değerlendirmesi gerekir. Benim istisnasız her konudaki tercihim ve hedefim: 1- İman ve itaat mı, İtiraz ve inkâr mı? 2- İslam'a (Hakka) teslim olmak mı, Fırsatçılık ve isyan mı? 3- Kur’an’ın Rahmani esasları mı, Batı’nın şeytani yasaları mı? 4- Faizsiz bir nizam mı, Faizli sömürü çarkı mı? 5- İslam ülkeleri ittifakı mı, Haçlı ortaklığı mı? 6- Farz-helâl kuralları mı, Haramların mübahlığı mı? 7- Hidayet aydınlığı mı, Dalâlet karanlığı mı? 8- Hakk ve hayır mı, Şer ve bâtıl mı? 9- Nübüvvet ve Sünnet bağlayıcılığı mı, Nefsaniyet ve şehvet bataklığı mı? 10- Ahiret ve adalet amaçlı mı, Dünya ve menfaat ağırlıklı mı? Evet, bu 10 şıktan sadece 1 tanesinde bile ikinci maddeyi tercih ve tensip edenlerin, iman ve İslam şuuru yara almaya ve hidayeti kararmaya başlamış demektir. Baskıcı ve zorlayıcı durumlarda aciz ve çaresiz fertlere ve müstaz’af kesimlere İkrâh-ı Mülci=Ölüm ve sakatlama cinsinden ağır tehditler gibi bazı mecburiyetler bir mazeret sayılsa bile, imkân ve iktidar sahipleri için bu tür mazeretlere sığınmak geçersizdir.]

  • 4:105

    (Ey Resulüm!) Biz Sana Kitabı (Kur'an'ı) Hakk olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın Sana gösterdiği şekilde (adaletle) hüküm veresin (İslami ve insani hukuk kurallarına göre hükümet edesin). Sakın (İslami amaç ve çabalara balta vuran ve Hakk davadan ayrılan) hainlerin koruyucusu ve savunucusu olma!..” (Ve onların tarafını tutma! diye Hz. Peygamber Efendimizin şahsında bütün mü’minler uyarılmıştır.)

  • 4:107

    (İslam davasını ve iktidar imkânlarını istismar ve suistimal ederek, aslında) Kendi nefislerine hıyanet edenleri de savunma. Çünkü Allah (CC) daima (ve her fırsatta) hainlik yapan ve günahlara dalan kimseleri asla sevmez.

  • 4:108

    Onlar (hıyanet ve kötülüklerini) insanlardan (sakınıp) gizlerler de Allah’tan (utanıp) gizlemezler. (Ve O’nun kahrına uğrayacaklarını düşünmezler.) Oysa, (Rabbinizin) asla hoşnut olmayacağı sözden (sinsi ve siyasi projelerden ibaret hıyanet girişimlerini) ‘geceleri (ve gizlice) düzenleyip kurarlarken’, O (Allah) onlarla beraberdir. Allah (kullarının) bütün yaptıklarını (ilmiyle ve kudretiyle) kuşatıvermiştir.

  • 4:109

    İşte siz böylesiniz; (haydi marazlı münafıkları sahiplenip) dünya hayatında onları savunmak için mücadele ettiniz (diyelim...) Peki, kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunabilecektir? Ya da onlara vekil (ve kefil) olacak kimdir?

  • 4:151

    Ve işte bunlar, (Müslüman görünseler de) gerçekten kâfir olanlardır. Biz ise kâfirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. [Not: Bu ayetler: “Evreni Allah yaratmıştır, sonra kendi haline ve her şeyi insanların tercihine bırakmıştır; bir peygambere ve Dine de ihtiyaç kalmamıştır” şeklindeki DEİST düşüncenin de KÜFÜR ve SAPKINLIK olduğunu vurgulamaktadır.]

  • 4:153

    Kitap Ehli Senden, kendilerine gökten (mucizevi) bir kitap indirmeni talep etmişlerdi. Halbuki (Hz.) Musa'dan (arsızlık ve azgınlık bakımından) bundan daha büyüğünü istemişler ve "Bize Allah'ı açıkça göster” demişlerdi. Böylece zulümlerinden dolayı onlar yıldırım çarpmışa (dönmüşlerdi). Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, (bu sefer sapıtıp) buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Biz bunu da affedip bağışladık ve Musa'yı apaçık olan ispatlayıcı delil ve yetkiler verip donattık. (Onu sultana=güç ve iktidara ulaştırdık.)

  • 4:154

    (Tevbe edip) Kesin söz vermeleri (ve ahitlerinden dönmemeleri) için Tûr'u (Beni İsrail’in) üstlerine yükselttik (dağı başlarına düşürmekle tehdit ettik) ve onlara: (Kudüs’e ve kutsal yerlere) "Bilinen kapıdan (saygıyla baş eğerek) secde ederek girin" dedik ve onlara: "(Yasaklanan) Cumartesi’nde (balık avı yapıp) haddi aşmayın" diye tembihledik. Ve onlardan kesin bir söz de almıştık.

  • 4:155

    (Ama) Onlar; kendi sağlam sözleşmelerini bozmaları, Allah'ın ayetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz örtülüdür" (bu yüzden elçileri ve öğretilerini anlamıyoruz) demeleri nedeniyle (Yahudileri lanetledik.) Aslında Allah, (gizli) inkârları dolayısıyla onların (kalplerini mühürleyip) damga basmıştır (artık imanları kararmış, vicdanları kapanmıştır). Onların pek azı dışında, iman etmeyeceklerdir. (Çünkü Allah’ın ğadabını hak etmişlerdir.)

  • 4:156

    (Kalplerinin mühürlenmesinin bir sebebi de) Onların küfür ve nankörlükleridir ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar atıp (asılsız iftiraları) söylemeleridir.

  • 4:157

    Ve (onlar yalan yere): "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (Yahudilere böyle bir ceza verilmiştir.) Oysa Onu kesinlikle öldürmediler ve Onu asmadılar. Ama onlara (Hz. İsa'nın) benzeri gösterildi. (Hz. İsa'yı para karşılığı gammazlayan baş havarisinin yüz şekli Hz. İsa'ya benzetildi ve çarmıha gerildi.) Gerçekten Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların boş bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Kesin olan gerçek şudur ki Onu (Yahudiler Hz. İsa'yı) öldürememişlerdir. (Hz. İsa’nın ruhu fevt edilip göklere yükseltilmiştir. Ahir zamanda tekrar geri gönderilecektir.)

  • 4:159

    Andolsun Kitap Ehlinden, (Hz. İsa yeniden gelip, Deccalizmi devirdikten sonra) ölmeden önce Ona (haklılığına ve Allah’ın zafere ulaştırdığına) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, O da onların (inkârcı Yahudi ve Hristiyanların ve Müslüman geçinen münafıkların) aleyhine şahit olacaktır. [Not: Bu ayet, Hz. İsa’nın göklere kaldırıldığına ve ahir zamanda dünyaya yollanacağına delil sayılmıştır.]

  • 4:161

    (Yahudileri) Ondan yasaklandıkları (zulüm ve haksız kazanç aracı olduğu için haram kılındığı) halde, (sürekli ve sistemli şekilde) faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemek (ve gasp etmek üzere sömürü ve soygun düzeni kurmaları) nedeniyle (öyle yaptık ve lanete uğrattık.) Onlardan kâfir (ve zalim) olanlara pek acıklı bir azap hazırlamışızdır. (Ahir zamanda da, bütün insanlığı sömürüp ezen faizci Banka sistemini Siyonist Yahudiler kuracaklardır.)

  • 4:162

    Ancak onlardan ilimde rüsuh sahibi olup derinleşenler (yaratılış gerçeğine ve kitabın hikmetine erişenler) ile (sadık) mü'minler, Sana indirilene ve Senden önce indirilene inanırlar. (Bunlardan) Namazı dosdoğru kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar var ya, Biz onlara büyük bir ecir bahşedip (mükâfatlandıracağız).

  • 4:163

    (Ey Resulüm!) Gerçekten Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, Sana da (iman ve İslam esaslarını) vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davud'a da Zebur’u verdik.

  • 5:18

    Yahudi ve Hristiyanlar: (Hâşâ) "Biz Allah'ın çocuklarıyız ve O'nun sevdiği (kullarıyız)" demektedirler. De ki: "Peki (öyle ise), ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor? Hayır, siz (sadece) O'nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır. (Bütün hayat ve kâinat; Allah’ın yaratıp donattığı ve bunlarla bize sıfatlarını ve sanatını tanıttığı harika eserleridir. Herkes ve her şey Allah’ın nuruna ve huzuruna geri dönecektir.)"

  • 5:41

    Ey Peygamber (ve her asırda Allah yoluna rehber şahsiyetler! Sakın haklı ve hayırlı bir davaya) kalpleri inanmadığı halde, ağızlarıyla “inandık” deyip (istismar eden münafık kimselerle), Yahudilerden küfür içinde çaba gösteren (Siyonist)ler Seni üzmesin… Onlar (hem kendileri şeytani kesimlerin) yalanına kulak asanlar, (hem de açıkça) Sana gelmeyen (içinize girip sorumluluk yüklenmeyen malum ve mel’un) bir kavim adına kulak tutan (sizden haber toplayıp onlara ulaştıran) kimselerdir. Onlar, (Kur’ani) kelime (ve kavramları, temel esas ve kuralları) asli yerlerine konulmasının (ve sağlam bir düzene bağlanmasının) ardından, (onları) saptırmaya ve çarpıtmaya uğraşırlar ve (çevrelerine): “Eğer size şu (makam ve menfaatler ve lehinize hükümler) verilirse onu alın, yok eğer o (ruhsat ve fırsatlar) verilmezse ayrılıp uzaklaşın” (diyen hainlerdir). Allah kimlerin fitneye düşmesini isterse, artık Sen onun (niyeti ve tıyneti bozuk olan) için Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın (düzeltemezsin). İşte onlar, Allah'ın kalplerini temizleyip arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette ise onlar için büyük bir azap (gereklidir).

  • 5:42

    O (Yahudi inkârcılar ve Müslüman geçinen münafıklar ki;) yalana (ve din adına uydurma safsatalara) çokça ve sıkça kulak verenler ve (nasıl kazanıldığına bakmayıp) haramı ve haksız kazancı doyumsuzca yiyenlerdir. Şayet (bunlar hakemlik yapman için) Sana gelirlerse (ister) aralarında (adaletle ve kendi kitaplarına göre) hükmet veya onlardan yüz çevir (Sen bilirsin). Eğer onlardan yüz çevirip (ilgilenmezsen) kesinlikle ve hiçbir şekilde Sana zarar veremeyeceklerdir. Aralarında hükmedecek olursan da adaletle karar vermelisin. Şüphesiz Allah adil (dengeli ve gerekli şekilde) hüküm verenleri sever (hayra ve huzura eriştirir).

  • 5:43

    (İçinde) Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, (neden) Seni (önce) hakem kılıyorlar da, sonra bunun ardından nasıl yüz çeviriyorlar? İşte (aslında) bunlar inanmış kimseler değillerdir.

  • 5:44

    Gerçek şu ki, içinde bir hidayet ve nur bulunan Tevrat'ı Biz indirdik. (Allah'a) Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginler (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse (ey bilgili ve yetkili kimseler!) insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim (hükümet ederken, hâkimlik ve hakemlik yaparken) Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse (siyasi, ekonomik, ilmi ve ahlâki konularda çözüm üretirken ve kanun hazırlarken, hiçbir engelleyici mazeret ve mecburiyeti bulunmadığı halde, Kur’an’ın emir ve yasaklarını temel ölçü edinmezse); işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

  • 5:45

    Biz onda (Tevrat’ta), onların üzerine şöyle yazdık (farz kıldık): Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (ve azalara karşılık) kısas vardır. (Bu Allah’ın adalet kuralıdır.) Ama kim bunu (kendi hak ve hukukunu, saldırgana acıyıp) sadaka (ve hayırhahlık) olarak bağışlarsa, bu da kendisi için (günahlarına) kefaret sayılır. (Artık) Her kim Allah’ın indirdiği ile (ve emrettiği şekilde) hüküm ve karar vermez de (bunları değiştirmeye ve dejenere etmeye yeltenirse) işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

  • 5:51

    Ey iman edenler! (Fitne çıkarmamak, anarşi ve ahlâksızlığı kışkırtmamak ve karşılıklı hak ve hürriyetlere saygılı bulunmak şartıyla; onlarla birlikte yaşayın, komşuluk yapın, ülke ve bölge nimetlerini paylaşın, ilmi ve iktisadi konularda yardımlaşın, ama gerçekten iman ve Allah’a itimat ediyorsanız sakın ha!) Yahudilerin (ırkçı emperyalist kesimlerini ve yine haksızlık ve ahlâksızlık hedefleyen bazı) Hristiyan (merkezlerini) veliler (yöneticiler) edinmeyin. (Onları dost ve dürüst zannedip, kendinize idareci, karar verici olarak kabullenmeyin. Zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermeyin.) Çünkü onlar, (sizin değil) birbirlerinin dostları ve destekleyicileridir. (Artık) Sizden her kim onları dost (ve rehber) edinip (peşlerine giderse), kesinlikle o da onlardandır. Şüphesiz Allah (Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden) zalimler topluluğuna hidayet etmez (onların iman nurunu karartır). [Not: Bu ayet Yahudi ve Hristiyan kimselerle iyi ve insani ilişkileri, ticari ve bilimsel işbirliğini değil; zulüm sistemlerinin ve oluşumlarının güdümüne girmeyi yasaklamaktadır.]

  • 5:62

    (Bu münafık insanların) Çoğunluğunu günah işlemek, (İslami harekete) düşmanlık etmek ve (faiz ve rüşvet gibi) haram yemek hususunda adeta koşuşturup yarış ettiklerini göreceksin. (Bu) Yaptıkları ne kadar kötü bir şeydir.

  • 5:63

    (Maneviyat ehli geçinen ve Rabbaniyyun denilen haham takımı gibi) Din adamlarıyla, (ilim erbabı bilinen ve) Ahbar (denilen bazı istismarcılar da maalesef makam ve menfaat hatırına) bunların (münafık kesimlerin ve fasık yöneticilerin) yalan yanlış sözlerine ve açıkça haram ve haksız kazanç yemelerine (göz yumup fetva vermektedirler.) Oysa bunlara mâni olmaları gerekmez miydi? (Bütün bilginlerinin ve maneviyat önderlerinin, şeyhlerinin ve ağabeylerinin bu münafıklarla menfaat ortaklıkları yüzünden susmaları ne kötü bir şeydi!) Bu ustalıkla süslenmiş (sinsi ve kirli) amelleri ne kadar çirkindir!

  • 5:64

    Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" diyerek (iftira attılar ve haddi aştılar. Bu yüzden) Onların elleri bağlansın! (Ve bağlandı; cimri, bencil ve rezil insanlar yapıldı.) Ve söylediklerinden dolayı Allah’ın lanetine uğrasınlar! Hayır, bilakis; O'nun (Allah'ın) iki eli açıktır, nasıl dilerse (ve Keremine yakışır şekilde) infak eder. Andolsun Rabbinden Sana indirilen (Kur’an-ı Kerim), onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını ziyadeleştirir. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Her ne zaman savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Yahudiler şeytani amaçlarına erişemeyecektir). Halbuki onların âdetleri her zaman yeryüzünde fesada sa’yü gayret etmektir. (Oysa) Allah-u Teâlâ, fesat çıkaranları asla sevmemektedir.

  • 5:68

    De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirilen (Kur’an’ı ikame edip) uygulamadıkça, hiçbir esas ve hakikat üzerinde değilsiniz.” (Ey Resulüm!) Rabbinden Sana indirilen (bu Kur’an) elbette onlardan çoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır. Sen o kâfirler güruhu için üzülme. (Buna değmeyeceklerdir.)

  • 5:69

    Şüphe yoktur ki: İman eden (Müslümanlar) ile; Yahudilerden, Sabiilerden (putperestlerden) ve Hristiyanlardan (olup da); Allah'a, ahiret gününe gerçekten inanan ve salih amellerde (hayırlı ve yararlı işlerde) bulunanlar (var ya), onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Bâtıldan ayrılıp Hakkı tutanlar, hayırdan mahrum edilmeyeceklerdir.)

  • 5:82

    Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli (ve tehlikeli) düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri (ve Protestan, Evanjelik gibi Siyonistleşmiş Hristiyan kesimleri ve sözde Müslüman geçinen işbirlikçileri) bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz Nasarayız (Hz. İsa’nın doğduğu Filistin-NASIRA’dan dolayı NASARA diye tanımlanan, Hakka ve hayra yardımcı Hristiyanlarız.)" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım iyi niyetli ve istikamet ehli) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları (Kur’an’a ve İslam’a saygılı davranmaları) nedeniyledir.

  • 6:90

    İşte Allah’ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse Sen de onların bu hidayet yoluna (istikamet kaynağına-Kur'an’a) uy. De ki: “Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), âlemlere ancak bir öğüt ve hatırlatmadır.”

  • 6:114

    Şimdi O, size Kitabı (Peygamber tarafından) açıklanmış olarak indirmişken ve kendilerine Kitap verdiklerimiz(in sadıkları da), bunun gerçekten Rabbinden Hakk olarak indirilmiş olduğunu bilmekteyken, (ben kalkıp) “Allah'tan başka bir hakem (ve Kur’an’dan-Resulüllah’tan başka mihenk) mi arayayım?” Şu halde, sakın kuşkuya (ve umutsuzluğa) kapılanlardan olmayasın!

  • 6:146

    (Aşırılıkları ve sapkınlıkları yüzünden) Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında, iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız (sözlerimize ve haberlerimize asla yalan karıştırmayız.)

  • 7:156

    (Rabbim) Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, (hayır ve huzur takdir et ki) şüphesiz biz dönüp Sana yöneldik” diye (dua etti. Allah da buyurup) Dedi ki: "Azabımı dilediğime (müstahak olana) isabet ettiririm, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; onu (iyilik ve güzellikleri Rabbinden) korkup kötülükten vazgeçenlere (müttakilere), zekâtı verenlere ve Bizim ayetlerimize (gönülden) iman edenlere (ve İslam’ın gereğini yerine getirenlere) yazacağım (ki bu onların hakkıdır)."

  • 7:159

    Musa’nın kavminden, Hakk ile hidayete eren, (insanları) hayra yönlendiren ve onunla (Allah’ın kitabıyla) adalet eden (halkı hidayet ve adaletle yöneten) bir topluluk ve teşkilat da vardı.

  • 7:160

    Biz onları (İsrailoğullarını) ayrı ayrı oymaklar (torunlar) halinde on iki topluluk (ümmet-aşiret) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden (ihtiyaç duydukları) su(yu) istediğinde ise Musa'ya: "Asan'la taşa vur!" diye vahyedip (uyardık). Ondan hemen on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan topluluğu kendi su içecekleri yeri öğrenmiş durumdaydı. (Ayrıca İsrailoğullarının) Üzerlerine bulutla gölge çekip (rahatlattık) ve onlara (gökten her gün iki öğün) kudret helvası ile (hazır pişmiş) bıldırcın (kızartması) indirip (hayatlarını kolaylaştırdık. Sonra da onlara:) "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin (sakın nankörlük etmeyin)” diye hatırlattık. (Ama yine de itiraz ve isyan etmekle) Onlar Bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı.

  • 7:161

    (Hatta) O vakit onlara: "Şu şehirde yerleşip oturun, ondan istediğiniz yerden (helâl ve meşru şekilde kazanıp) yiyin, (ve sadece; Rabbimiz Senden) 'dileğimiz bağışlanmadır' (diye dua edin) ve kapısından (şükür) secde(si) ederek (hürmetle eğilerek) girin, ki (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım. Biz iyilik yapanların (ve muhsin kulların sevaplarını) artıracağız" denildiğinde (bu teklifi bile kötüye kullanmışlardı).

  • 7:162

    Onlardan zulmeden (birtakım hain kimseler, bu) sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. (Bazen de ayetlerin lafzını değil, anlamını dejenere edip, kâfirlerin hoşuna gittiler.) Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azap' indirip (kahrımızla yakaladık).

  • 7:163

    Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n halkının uğradığı sonucu) sorup (hatırlat). Hani onlar Cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', (tatil yaptıklarında denizden rızıkları olan) balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'Cumartesi günü iş yapma yasağına (ibadet tatili kurallarına) uymadıklarında' ise, (balıklar) gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan edip (belaya salmıştık). [Not: Bu ayet, gökteki kuşlardan, yerdeki varlıklardan denizdeki balıklara kadar, tek hücrelilerden fillere her şeyin ve her halde Allah’ın emir ve kontrolünde olduğunu da hatırlatmaktadır. Ayrıca; yasak mevsimlerde balıkları ve diğer canlıları avlamanın zararlı sonuçlarına da dikkat çekilmiş olmaktadır.]

  • 7:164

    O vakit onlardan (fasık ve gafil) bir topluluk (peygamberlerine): "Allah'ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azap (ve akıbete) düşürmek istediği(ni bildiğiniz bizim gibi) bir kavme, (hâlâ) ne diye (boşuna) öğüt veriyorsunuz? (Bizi niye rahatsız ediyorsunuz?)" diye (sorduklarında); "Rabbinize karşı hiçbir mazeretiniz (kalmasın ya da özür dileyip ıslah olasınız) diye ve olur ki (söz dinleyip) sakınırlar ümidiyle..." (yanıtını vermişlerdi.)

  • 7:165

    Vaktâki onlar kendilerine hatırlatılan uyarıları unuttuklarında ise, Biz de (içlerinden) kötülükten sakındıranları (nehy-i ani’l münker yapanları) kurtarmış, zulmedenleri ise yaptıkları fısk-u fücur (günah ve azgınlıkları) dolayısıyla pek zorlu bir azap ile yakalayıvermiştik.

  • 7:166

    Ne zaman ki bunlar, kendisinden nehyolundukları ‘şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca’ onlara: “Aşağılık maymunlar olunuz” dedik. (Onları taklitçi ve bâtılın takipçisi şahsiyetsiz kimseler haline getirdik.)

  • 7:167

    İşte o zaman Rabbin (her dönemde ve ülkede) onların üzerlerine en kötü azabı yapacak kimse(leri) kıyamet gününe kadar mutlaka göndereceğini de yeminle bildirdi. (Bu yüzden Yahudiler fitne ve hile ile her azdıklarında, onları rezil ve zelil edecek kimseler gönderildi ve gönderilecektir.) Şüphesiz, Rabbin (ceza ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, (samimi tevbekârları) Bağışlayandır, Esirgeyendir.

  • 7:168

    Onları (İsrailoğullarını hile ve hıyanetleri, isyan ve fitneleri sebebiyle) yeryüzünde ayrı ayrı topluluklar halinde paramparça edip (farklı bölgelere) dağıttık. (Bunların) Kimileri salih (davranışlar içerisindedir, ama genellikle) onların dışında kalanlar aşağılık kimselerdir. Olur ki dönerler (ve tevbe ederler) diye onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik.

  • 7:169

    Onların ardından yerlerine, kitaba mirasçı (İlahi kurallardan haberi ve payı) olan (Tevrat’ı -daha sonra Kur’an’ı- okuyan ama uymayan) birtakım '(kötü) kimseler' geçti. (Bunlar imkân ve iktidar fırsatı bulunca) Şu değersiz olan (dünya)nın geçici yararını alıyor ve: (Nasıl olsa) "İleride bağışlanacağız" diyerek (her türlü zulüm ve ahlâksızlığı yapıyorlardı,) bunun benzeri bir yarar (haram ve haksız bir kazanç fırsatı) gelince onu da alıyorlardı. Halbuki kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi konuşmayacaklarına (din adına yalan uydurmayacaklarına ve halkı aldatmayacaklarına) ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Ve maalesef onlar (Kitabın) içinde olanı okudular (ama hükümlerine uymadılar. Oysa Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?

  • 9:30

    Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" diyerek; Hristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" diyerek (sapıtıvermişlerdir). Bu, onların ağızlarıyla (dile getirdikleri asılsız) söylemleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini (şuursuzca) taklit etmektedirler. Allah onları kahretsin; nasıl da (Hakk’tan) çevrilip (bâtıla gidilmektedir).

  • 9:31

    Onlar, Allah'ı bırakıp (Allah’ın velisi ve şefaatçisi zannettikleri) bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de (ilahlaştırıp küfre düştüler). Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. (Çünkü) O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.

  • 16:118

    Şimdi Sana aktardıklarımızı (ve helâl kıldıklarımızın bir kısmını) daha önce Yahudi olanlara da haram kıldık. (Bunu da aşırılıkları ve azgınlıkları sebebiyle yaptık. Böyle davranarak) Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

  • 19:37

    (Ardından) İçlerinden (bazı) gruplar (va’ad edilen galibiyet ve ahiret günü hakkında) ihtilafa düştüler. Artık büyük güne (İslami Medeniyet-Mehdiyet devrimine ve ahiret gerçeğine) şahit olacaklarından dolayı, vay inkâr edenlere!.. (Ve perişan hallerine…)

  • 2:62

    اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالنَّصَارٰى وَالصَّابِـ۪ٔينَ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

    Şüphesiz ki: (Görünüşte) İman edenler (Müslüman bilinenler)le; Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden (Budistler ve diğer putperest din ve düşüncelerden olup da sonradan) her kim (cahiliye anlayış ve ahlâkını bırakıp) Allah’a ve ahiret gününe (gerçekten) iman eder ve (iyilik, istikamet, ibadet gibi) salih amellerde bulunursa; onların Allah katında ecirleri (verilecektir). Onlara korku yoktur, (bunlar) mahzun da olmayacak kimselerdir.

  • 3:21

    اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ

    Allah'ın ayetlerini (gereksiz ve geçersiz görüp bile bile) inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri (Hakk düzeni gerçekleştirmek ve yürütmek isteyenleri) katledenler (var ya); işte onlara acıklı bir azabı müjdele. (Ki bunu yakında göreceklerdir.)

  • 3:23

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ اِلٰى كِتَابِ اللّٰهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلّٰى فَر۪يقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ

    Kendilerine kitaptan (kutsal kaynaklardan) biraz nasip verilmiş olanları görmez misin: Ki onlar, aralarında hükmü uygulansın diye Allah’ın Kitabına çağırıldıklarında (işlerine gelmediğinden itiraz etmekte), sonra onlardan bir grup (Hakk’tan ve hayırdan) dönüp kaytarıvermektedir; ve onlar (gerçeklerden) yüz çevirmeyi âdet edinmişlerdir. [Not: Bu tanıma sadece Yahudi ve Hristiyan bilginler değil, bir kısım Müslüman âlimler ve yöneticiler de dahildir.]

  • 3:24

    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

    Bu, onların: “(Biz seçilmiş ve sevgili kullarız, bu yüzden) Ateş bize (hafifletilmiş olarak) sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmesi sebebiyledir. [Not: Bunları asıl aldatan ve avutan şeytan vesvesesi ise; “Dünyalık makam ve menfaat için, bazı Tevrat hükümlerini -şimdi Kur'ani emirleri- terk etmemizde ve bazı günahları işlememizde, öyle korkulacak bir vebal yoktur. Çünkü bizim bu kötülüklerimize karşı, hayırlı hizmetlerimiz ve ibadetlerimiz de vardır. Bu nedenle cehennem ateşi ve ahiret azabı bize sayılı gün dışında asla dokunmaz” düşüncesidir.]

  • 3:52

    فَلَمَّٓا اَحَسَّ ع۪يسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِۚ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ

    (Hz.) İsa onlardaki inkârı (isyan ve itirazı) sezince dedi ki: “(Sizden) Allah için bana yardım edecekler (samimi ve sürekli destek verecekler) kimdir?” Havariler ise: “Allah’ın yardımcıları biziz. Biz Allah’a inandık, (ey İsa!) bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahit ol” demişlerdi.

  • 3:54

    وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟

    Onlar (Yahudilerden inanmayanlar, Hz. İsa’yı öldürmek üzere) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık onlara) bir düzen kurdu (ve şeytani oyunlarını bozdu). Allah, düzen kurucuların (ve tuzak hazırlayanların) en hayırlısıdır.

  • 3:67

    مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

    (Üstelik) İbrahim, ne Yahudi idi, ne Hristiyandı; ancak, o hanif (sapkın inanç ve ahlâktan beri-muvahhid) bir Müslümandı, ve asla (sizin gibi) müşriklerden olmuş da değildi.

  • 3:77

    اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَل۪يلًا اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

    Allah’ın ahdini (ve Hakk davasına bağlı kalacakları hususundaki sadakat) yeminlerini, (sonradan makam ve menfaat hırsıyla) az bir paha (yani dünyalık değersiz şeyler) karşılığı satanlar (var ya), işte onlar için ahirette hiçbir pay (paye ve şeref) olmayacaktır, kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar (dinlerini ve davalarını dünyalık çıkarına satanlar) için çok acı ve alçaltıcı bir azap vardır. (Dünyada zillet ve hezimeti, ahirette ise cehennemi hak etmişlerdir.)

  • 3:78

    وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَر۪يقًا يَلْوُ۫نَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِۚ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

    Onlardan (Yahudi ve Hristiyanlardan ve Müslüman görünen münafıklardan) öyleleri vardır ki, siz onu(n söylediklerini ve okur göründüklerini) kitaptan (Allah’ın kelâmından) sanasınız (ve kutsal kurallar gibi sarılasınız) diye dillerini kitaba doğru eğip bükerler; (veya kitapta olanı eksik ve değişik söylerler, onlar sadece istismar ve suistimal peşindedirler.) Oysa o (konuştukları), kitaptan değildir. (Ayrıca kendi uydurduklarını) "Bu Allah katındandır" derler; oysa o, Allah katından değildir. (Bunlar) Kendileri de (haksız ve dayanaksız olduğunu) bildikleri halde Allah'a karşı (O’nun adına böyle) yalan söyleyip (asılsız iddialar ileri sürmektedir).

  • 3:112

    ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللّٰهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۠

    (Yahudiler) Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, -(bunlardan) Allah'ın ipine (sarılanlar) ve insanların ipine sığınanlar (eman ve ahit garantisine ve zımmî olarak devlet himayesine alınanlar) dışında- onlara zillet (zorluk ve horluk damgası) vurulacaktır. Onlar, Allah'tan (hak ettikleri) bir gazaba uğramışlardır da (bu yüzden) üzerlerine aşağılanma (damgası) basılmıştır. Bu, Allah'ın ayetlerini inkâr etmelerinden ve peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. (Yine) Bu, onların (dine ve elçilere) asi olmalarından ve (her konuda) haddi aşmalarındandır.

  • 3:181

    لَقَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ فَق۪يرٌ وَنَحْنُ اَغْنِيَٓاءُۢ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ

    Andolsun ki; (faizli sistemi mübah ve kazanç vasıtası sayan bazı sapkın Yahudilerden ve sömürücü zalimlerden) "Kesinlikle Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Allah işitmektedir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini (elbette) yazıp kaydedeceğiz ve: "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.

  • 3:182

    ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۚ

    Bu (azap), ellerinizin önden sundukları (ve kötü amellerinizin sonuçları)dır. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir.

  • 3:183

    اَلَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ عَهِدَ اِلَيْنَٓا اَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتّٰى يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُۜ قُلْ قَدْ جَٓاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْل۪ي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذ۪ي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

    "Allah bize (kendiliğinden oluşan bir) ateşin yiyeceği (yakıp bitireceği şekilde, mucize olarak gökten inen) bir kurban getirmedikçe, hiçbir elçiye inanmamamız (gerektiği) konusunda ahit (yemin ve öğüt) verdi" (şeklinde asılsız iddialarda bulunup, mucize bekliyoruz) diyenlere de ki: "Şüphesiz, Benden önce nice elçiler, apaçık belgelerle ve söyledikleriniz (cinsinden mucizelerle) geldi; eğer siz doğru idiyseniz, o halde (inanıp itaat edeceğiniz yerde) onları ne diye öldürüverdiniz?"

  • 3:184

    فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَٓاؤُ۫ بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ

    (Ey Resulüm!) Eğer Seni yalanlarlarsa (aldırma, çünkü) Senden önce apaçık belgeler (mucizeler), Zeburlar (hüküm ve hikmet içerikli kutsal sahifeler) ve nurlu kitapla gelen elçileri de yalanlayıp (inkâr ve itiraz etmişlerdi).

  • 3:199

    وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ

    Şu da bir gerçektir ki; (bazı) Kitap Ehlinden (az da olsa) Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -(hem de) Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar da vardır. Onlar, Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir (en adil ve kâmil Hâkim-i Mutlak’tır).

  • 4:49

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُزَكُّونَ اَنْفُسَهُمْۜ بَلِ اللّٰهُ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلًا

    Kendi kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmez misin? Hayır; Allah dilediğini (ve hak edeni) temizleyip yüceltir ve onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılacak değildirler.

  • 4:51

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلًا

    Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri (ama bu bilgi ve becerilerini nefsi hevesler ve dünyevi hedefler için istismar edenleri ve halk arasında âlim ve fazıl bilinen münafık tipleri) görmez misin? Onlar tağut’a (şeytani rejimlere ve zalim güçlere) ve cibt’e (hain ve işbirlikçi liderlere) inanıp (peşlerine takılıyorlar) ve (saldırgan) kâfirler için: “Bunlar, mü’minlerden daha doğru bir yoldadır!?” diyorlar. (Hakk nizam kurulsun diye çalışanları fitne-fesat çıkarmakla suçluyorlar. Oysa asıl kendileri fasık ve münafık kişilerdir.)

  • 4:52

    اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يرًاۜ

    İşte bunlar, (kâfir zihniyetleri ve münafık istismarcı tipleri, İslami düzen isteyenlerden üstün tutanlar) Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Her kim de Allah'ın lanetine uğrarsa, artık Sen ona hiçbir yardımcı bulamazsın. (Onlar helak olmayı hak etmişlerdir.)

  • 4:53

    اَمْ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَاِذًا لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَق۪يرًاۙ

    (İyi niyetleri ve samimi hizmetleri nedeniyle kendilerini sevdiğim ve seçtiğim kullarımı kıskananların) Yoksa onların (Allah'a ait) mülkten bir payları mı var? (Kendilerini -hâşâ- Allah’ın ortakları mı sayıyorlar?) Eğer öyle olsaydı, insanlara çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomurcuğu bile vermezlerdi.

  • 4:54

    اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظ۪يمًا

    Yoksa onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? (Oysa Allah'ın her takdiri ve taksimi hikmetli ve adaletlidir.) Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk (servet ve devlet) de bahşettik.

  • 4:55

    فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ بِه۪ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُۜ وَكَفٰى بِجَهَنَّمَ سَع۪يرًا

    Böylece, onlardan (Hz. İbrahim’in asrındaki ve sonrasındaki insanlardan) kimi ona inanmış, kimi de ona sırt çevirip (isyan ve inkâra kalkışmıştı). Çılgın ateş olan cehenneme (girmek için elçiye itiraz ve ihanetleri) yeterlidir.

  • 4:60

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَع۪يدًا

    (Ey Resulüm!) Sana indirilen (Kur'an'a) ve Senden önce gönderilen (Kitaplara), sözde inandıklarını öne süren (sahtekâr münafıkları) görmez misin? Ki bunlar, (hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (zalim ve bâtıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yahudi ve Hristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirler! Oysa (mü’min ve Müslüman sayılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkâr etmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin ve dönüşü olmayan bir sapkınlığa sürüklemek istemektedir. [Not: Bir Müslümanın şu soruları kendisine yöneltmesi ve samimi yanıtlarına göre iman durumunu değerlendirmesi gerekir. Benim istisnasız her konudaki tercihim ve hedefim: 1- İman ve itaat mı, İtiraz ve inkâr mı? 2- İslam'a (Hakka) teslim olmak mı, Fırsatçılık ve isyan mı? 3- Kur’an’ın Rahmani esasları mı, Batı’nın şeytani yasaları mı? 4- Faizsiz bir nizam mı, Faizli sömürü çarkı mı? 5- İslam ülkeleri ittifakı mı, Haçlı ortaklığı mı? 6- Farz-helâl kuralları mı, Haramların mübahlığı mı? 7- Hidayet aydınlığı mı, Dalâlet karanlığı mı? 8- Hakk ve hayır mı, Şer ve bâtıl mı? 9- Nübüvvet ve Sünnet bağlayıcılığı mı, Nefsaniyet ve şehvet bataklığı mı? 10- Ahiret ve adalet amaçlı mı, Dünya ve menfaat ağırlıklı mı? Evet, bu 10 şıktan sadece 1 tanesinde bile ikinci maddeyi tercih ve tensip edenlerin, iman ve İslam şuuru yara almaya ve hidayeti kararmaya başlamış demektir. Baskıcı ve zorlayıcı durumlarda aciz ve çaresiz fertlere ve müstaz’af kesimlere İkrâh-ı Mülci=Ölüm ve sakatlama cinsinden ağır tehditler gibi bazı mecburiyetler bir mazeret sayılsa bile, imkân ve iktidar sahipleri için bu tür mazeretlere sığınmak geçersizdir.]

  • 4:105

    اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يمًاۙ

    (Ey Resulüm!) Biz Sana Kitabı (Kur'an'ı) Hakk olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın Sana gösterdiği şekilde (adaletle) hüküm veresin (İslami ve insani hukuk kurallarına göre hükümet edesin). Sakın (İslami amaç ve çabalara balta vuran ve Hakk davadan ayrılan) hainlerin koruyucusu ve savunucusu olma!..” (Ve onların tarafını tutma! diye Hz. Peygamber Efendimizin şahsında bütün mü’minler uyarılmıştır.)

  • 4:107

    وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذ۪ينَ يَخْتَانُونَ اَنْفُسَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا اَث۪يمًاۚ

    (İslam davasını ve iktidar imkânlarını istismar ve suistimal ederek, aslında) Kendi nefislerine hıyanet edenleri de savunma. Çünkü Allah (CC) daima (ve her fırsatta) hainlik yapan ve günahlara dalan kimseleri asla sevmez.

  • 4:108

    يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطًا

    Onlar (hıyanet ve kötülüklerini) insanlardan (sakınıp) gizlerler de Allah’tan (utanıp) gizlemezler. (Ve O’nun kahrına uğrayacaklarını düşünmezler.) Oysa, (Rabbinizin) asla hoşnut olmayacağı sözden (sinsi ve siyasi projelerden ibaret hıyanet girişimlerini) ‘geceleri (ve gizlice) düzenleyip kurarlarken’, O (Allah) onlarla beraberdir. Allah (kullarının) bütün yaptıklarını (ilmiyle ve kudretiyle) kuşatıvermiştir.

  • 4:109

    هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللّٰهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَك۪يلًا

    İşte siz böylesiniz; (haydi marazlı münafıkları sahiplenip) dünya hayatında onları savunmak için mücadele ettiniz (diyelim...) Peki, kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunabilecektir? Ya da onlara vekil (ve kefil) olacak kimdir?

  • 4:151

    اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّاۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًا

    Ve işte bunlar, (Müslüman görünseler de) gerçekten kâfir olanlardır. Biz ise kâfirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. [Not: Bu ayetler: “Evreni Allah yaratmıştır, sonra kendi haline ve her şeyi insanların tercihine bırakmıştır; bir peygambere ve Dine de ihtiyaç kalmamıştır” şeklindeki DEİST düşüncenin de KÜFÜR ve SAPKINLIK olduğunu vurgulamaktadır.]

  • 4:153

    يَسْـَٔلُكَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَنْ تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَابًا مِنَ السَّمَٓاءِ فَقَدْ سَاَلُوا مُوسٰٓى اَكْبَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَقَالُٓوا اَرِنَا اللّٰهَ جَهْرَةً فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْۚ ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَنْ ذٰلِكَۚ وَاٰتَيْنَا مُوسٰى سُلْطَانًا مُب۪ينًا

    Kitap Ehli Senden, kendilerine gökten (mucizevi) bir kitap indirmeni talep etmişlerdi. Halbuki (Hz.) Musa'dan (arsızlık ve azgınlık bakımından) bundan daha büyüğünü istemişler ve "Bize Allah'ı açıkça göster” demişlerdi. Böylece zulümlerinden dolayı onlar yıldırım çarpmışa (dönmüşlerdi). Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, (bu sefer sapıtıp) buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Biz bunu da affedip bağışladık ve Musa'yı apaçık olan ispatlayıcı delil ve yetkiler verip donattık. (Onu sultana=güç ve iktidara ulaştırdık.)

  • 4:154

    وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِم۪يثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًا

    (Tevbe edip) Kesin söz vermeleri (ve ahitlerinden dönmemeleri) için Tûr'u (Beni İsrail’in) üstlerine yükselttik (dağı başlarına düşürmekle tehdit ettik) ve onlara: (Kudüs’e ve kutsal yerlere) "Bilinen kapıdan (saygıyla baş eğerek) secde ederek girin" dedik ve onlara: "(Yasaklanan) Cumartesi’nde (balık avı yapıp) haddi aşmayın" diye tembihledik. Ve onlardan kesin bir söz de almıştık.

  • 4:155

    فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلًاۖ

    (Ama) Onlar; kendi sağlam sözleşmelerini bozmaları, Allah'ın ayetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz örtülüdür" (bu yüzden elçileri ve öğretilerini anlamıyoruz) demeleri nedeniyle (Yahudileri lanetledik.) Aslında Allah, (gizli) inkârları dolayısıyla onların (kalplerini mühürleyip) damga basmıştır (artık imanları kararmış, vicdanları kapanmıştır). Onların pek azı dışında, iman etmeyeceklerdir. (Çünkü Allah’ın ğadabını hak etmişlerdir.)

  • 4:156

    وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظ۪يمًاۙ

    (Kalplerinin mühürlenmesinin bir sebebi de) Onların küfür ve nankörlükleridir ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar atıp (asılsız iftiraları) söylemeleridir.

  • 4:157

    وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَس۪يحَ ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُۜ مَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍ اِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَق۪ينًاۙ

    Ve (onlar yalan yere): "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (Yahudilere böyle bir ceza verilmiştir.) Oysa Onu kesinlikle öldürmediler ve Onu asmadılar. Ama onlara (Hz. İsa'nın) benzeri gösterildi. (Hz. İsa'yı para karşılığı gammazlayan baş havarisinin yüz şekli Hz. İsa'ya benzetildi ve çarmıha gerildi.) Gerçekten Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların boş bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Kesin olan gerçek şudur ki Onu (Yahudiler Hz. İsa'yı) öldürememişlerdir. (Hz. İsa’nın ruhu fevt edilip göklere yükseltilmiştir. Ahir zamanda tekrar geri gönderilecektir.)

  • 4:159

    وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يدًاۚ

    Andolsun Kitap Ehlinden, (Hz. İsa yeniden gelip, Deccalizmi devirdikten sonra) ölmeden önce Ona (haklılığına ve Allah’ın zafere ulaştırdığına) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, O da onların (inkârcı Yahudi ve Hristiyanların ve Müslüman geçinen münafıkların) aleyhine şahit olacaktır. [Not: Bu ayet, Hz. İsa’nın göklere kaldırıldığına ve ahir zamanda dünyaya yollanacağına delil sayılmıştır.]

  • 4:161

    وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ مِنْهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا

    (Yahudileri) Ondan yasaklandıkları (zulüm ve haksız kazanç aracı olduğu için haram kılındığı) halde, (sürekli ve sistemli şekilde) faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemek (ve gasp etmek üzere sömürü ve soygun düzeni kurmaları) nedeniyle (öyle yaptık ve lanete uğrattık.) Onlardan kâfir (ve zalim) olanlara pek acıklı bir azap hazırlamışızdır. (Ahir zamanda da, bütün insanlığı sömürüp ezen faizci Banka sistemini Siyonist Yahudiler kuracaklardır.)

  • 4:162

    لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْرًا عَظ۪يمًا۟

    Ancak onlardan ilimde rüsuh sahibi olup derinleşenler (yaratılış gerçeğine ve kitabın hikmetine erişenler) ile (sadık) mü'minler, Sana indirilene ve Senden önce indirilene inanırlar. (Bunlardan) Namazı dosdoğru kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar var ya, Biz onlara büyük bir ecir bahşedip (mükâfatlandıracağız).

  • 4:163

    اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُورًاۚ

    (Ey Resulüm!) Gerçekten Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, Sana da (iman ve İslam esaslarını) vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davud'a da Zebur’u verdik.

  • 5:18

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۘ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ

    Yahudi ve Hristiyanlar: (Hâşâ) "Biz Allah'ın çocuklarıyız ve O'nun sevdiği (kullarıyız)" demektedirler. De ki: "Peki (öyle ise), ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azaplandırıyor? Hayır, siz (sadece) O'nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır. (Bütün hayat ve kâinat; Allah’ın yaratıp donattığı ve bunlarla bize sıfatlarını ve sanatını tanıttığı harika eserleridir. Herkes ve her şey Allah’ın nuruna ve huzuruna geri dönecektir.)"

  • 5:41

    يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ اٰخَر۪ينَۙ لَمْ يَأْتُوكَۜ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِه۪ۚ يَقُولُونَ اِنْ اُو۫ت۪يتُمْ هٰذَا فَخُذُوهُ وَاِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواۜ وَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

    Ey Peygamber (ve her asırda Allah yoluna rehber şahsiyetler! Sakın haklı ve hayırlı bir davaya) kalpleri inanmadığı halde, ağızlarıyla “inandık” deyip (istismar eden münafık kimselerle), Yahudilerden küfür içinde çaba gösteren (Siyonist)ler Seni üzmesin… Onlar (hem kendileri şeytani kesimlerin) yalanına kulak asanlar, (hem de açıkça) Sana gelmeyen (içinize girip sorumluluk yüklenmeyen malum ve mel’un) bir kavim adına kulak tutan (sizden haber toplayıp onlara ulaştıran) kimselerdir. Onlar, (Kur’ani) kelime (ve kavramları, temel esas ve kuralları) asli yerlerine konulmasının (ve sağlam bir düzene bağlanmasının) ardından, (onları) saptırmaya ve çarpıtmaya uğraşırlar ve (çevrelerine): “Eğer size şu (makam ve menfaatler ve lehinize hükümler) verilirse onu alın, yok eğer o (ruhsat ve fırsatlar) verilmezse ayrılıp uzaklaşın” (diyen hainlerdir). Allah kimlerin fitneye düşmesini isterse, artık Sen onun (niyeti ve tıyneti bozuk olan) için Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın (düzeltemezsin). İşte onlar, Allah'ın kalplerini temizleyip arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette ise onlar için büyük bir azap (gereklidir).

  • 5:42

    سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ اَكَّالُونَ لِلسُّحْتِۜ فَاِنْ جَٓاؤُ۫كَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْۚ وَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْـًٔاۜ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ

    O (Yahudi inkârcılar ve Müslüman geçinen münafıklar ki;) yalana (ve din adına uydurma safsatalara) çokça ve sıkça kulak verenler ve (nasıl kazanıldığına bakmayıp) haramı ve haksız kazancı doyumsuzca yiyenlerdir. Şayet (bunlar hakemlik yapman için) Sana gelirlerse (ister) aralarında (adaletle ve kendi kitaplarına göre) hükmet veya onlardan yüz çevir (Sen bilirsin). Eğer onlardan yüz çevirip (ilgilenmezsen) kesinlikle ve hiçbir şekilde Sana zarar veremeyeceklerdir. Aralarında hükmedecek olursan da adaletle karar vermelisin. Şüphesiz Allah adil (dengeli ve gerekli şekilde) hüküm verenleri sever (hayra ve huzura eriştirir).

  • 5:43

    وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرٰيةُ ف۪يهَا حُكْمُ اللّٰهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَۜ وَمَٓا اُو۬لٰٓئِكَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ۟

    (İçinde) Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, (neden) Seni (önce) hakem kılıyorlar da, sonra bunun ardından nasıl yüz çeviriyorlar? İşte (aslında) bunlar inanmış kimseler değillerdir.

  • 5:44

    اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ

    Gerçek şu ki, içinde bir hidayet ve nur bulunan Tevrat'ı Biz indirdik. (Allah'a) Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginler (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse (ey bilgili ve yetkili kimseler!) insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim (hükümet ederken, hâkimlik ve hakemlik yaparken) Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse (siyasi, ekonomik, ilmi ve ahlâki konularda çözüm üretirken ve kanun hazırlarken, hiçbir engelleyici mazeret ve mecburiyeti bulunmadığı halde, Kur’an’ın emir ve yasaklarını temel ölçü edinmezse); işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

  • 5:45

    وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ ف۪يهَٓا اَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِۙ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْاَنْفَ بِالْاَنْفِ وَالْاُذُنَ بِالْاُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّۙ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌۜ فَمَنْ تَصَدَّقَ بِه۪ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

    Biz onda (Tevrat’ta), onların üzerine şöyle yazdık (farz kıldık): Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (ve azalara karşılık) kısas vardır. (Bu Allah’ın adalet kuralıdır.) Ama kim bunu (kendi hak ve hukukunu, saldırgana acıyıp) sadaka (ve hayırhahlık) olarak bağışlarsa, bu da kendisi için (günahlarına) kefaret sayılır. (Artık) Her kim Allah’ın indirdiği ile (ve emrettiği şekilde) hüküm ve karar vermez de (bunları değiştirmeye ve dejenere etmeye yeltenirse) işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

  • 5:51

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ

    Ey iman edenler! (Fitne çıkarmamak, anarşi ve ahlâksızlığı kışkırtmamak ve karşılıklı hak ve hürriyetlere saygılı bulunmak şartıyla; onlarla birlikte yaşayın, komşuluk yapın, ülke ve bölge nimetlerini paylaşın, ilmi ve iktisadi konularda yardımlaşın, ama gerçekten iman ve Allah’a itimat ediyorsanız sakın ha!) Yahudilerin (ırkçı emperyalist kesimlerini ve yine haksızlık ve ahlâksızlık hedefleyen bazı) Hristiyan (merkezlerini) veliler (yöneticiler) edinmeyin. (Onları dost ve dürüst zannedip, kendinize idareci, karar verici olarak kabullenmeyin. Zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine destek vermeyin.) Çünkü onlar, (sizin değil) birbirlerinin dostları ve destekleyicileridir. (Artık) Sizden her kim onları dost (ve rehber) edinip (peşlerine giderse), kesinlikle o da onlardandır. Şüphesiz Allah (Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek veren ve Müslümanlara hıyanet eden) zalimler topluluğuna hidayet etmez (onların iman nurunu karartır). [Not: Bu ayet Yahudi ve Hristiyan kimselerle iyi ve insani ilişkileri, ticari ve bilimsel işbirliğini değil; zulüm sistemlerinin ve oluşumlarının güdümüne girmeyi yasaklamaktadır.]

  • 5:62

    وَتَرٰى كَث۪يرًا مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    (Bu münafık insanların) Çoğunluğunu günah işlemek, (İslami harekete) düşmanlık etmek ve (faiz ve rüşvet gibi) haram yemek hususunda adeta koşuşturup yarış ettiklerini göreceksin. (Bu) Yaptıkları ne kadar kötü bir şeydir.

  • 5:63

    لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ

    (Maneviyat ehli geçinen ve Rabbaniyyun denilen haham takımı gibi) Din adamlarıyla, (ilim erbabı bilinen ve) Ahbar (denilen bazı istismarcılar da maalesef makam ve menfaat hatırına) bunların (münafık kesimlerin ve fasık yöneticilerin) yalan yanlış sözlerine ve açıkça haram ve haksız kazanç yemelerine (göz yumup fetva vermektedirler.) Oysa bunlara mâni olmaları gerekmez miydi? (Bütün bilginlerinin ve maneviyat önderlerinin, şeyhlerinin ve ağabeylerinin bu münafıklarla menfaat ortaklıkları yüzünden susmaları ne kötü bir şeydi!) Bu ustalıkla süslenmiş (sinsi ve kirli) amelleri ne kadar çirkindir!

  • 5:64

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ

    Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" diyerek (iftira attılar ve haddi aştılar. Bu yüzden) Onların elleri bağlansın! (Ve bağlandı; cimri, bencil ve rezil insanlar yapıldı.) Ve söylediklerinden dolayı Allah’ın lanetine uğrasınlar! Hayır, bilakis; O'nun (Allah'ın) iki eli açıktır, nasıl dilerse (ve Keremine yakışır şekilde) infak eder. Andolsun Rabbinden Sana indirilen (Kur’an-ı Kerim), onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını ziyadeleştirir. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Her ne zaman savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Yahudiler şeytani amaçlarına erişemeyecektir). Halbuki onların âdetleri her zaman yeryüzünde fesada sa’yü gayret etmektir. (Oysa) Allah-u Teâlâ, fesat çıkaranları asla sevmemektedir.

  • 5:68

    قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ

    De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirilen (Kur’an’ı ikame edip) uygulamadıkça, hiçbir esas ve hakikat üzerinde değilsiniz.” (Ey Resulüm!) Rabbinden Sana indirilen (bu Kur’an) elbette onlardan çoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır. Sen o kâfirler güruhu için üzülme. (Buna değmeyeceklerdir.)

  • 5:69

    اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِؤُ۫نَ وَالنَّصَارٰى مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

    Şüphe yoktur ki: İman eden (Müslümanlar) ile; Yahudilerden, Sabiilerden (putperestlerden) ve Hristiyanlardan (olup da); Allah'a, ahiret gününe gerçekten inanan ve salih amellerde (hayırlı ve yararlı işlerde) bulunanlar (var ya), onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Bâtıldan ayrılıp Hakkı tutanlar, hayırdan mahrum edilmeyeceklerdir.)

  • 5:82

    لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

    Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli (ve tehlikeli) düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri (ve Protestan, Evanjelik gibi Siyonistleşmiş Hristiyan kesimleri ve sözde Müslüman geçinen işbirlikçileri) bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz Nasarayız (Hz. İsa’nın doğduğu Filistin-NASIRA’dan dolayı NASARA diye tanımlanan, Hakka ve hayra yardımcı Hristiyanlarız.)" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım iyi niyetli ve istikamet ehli) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları (Kur’an’a ve İslam’a saygılı davranmaları) nedeniyledir.

  • 6:90

    اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدَى اللّٰهُ فَبِهُدٰيهُمُ اقْتَدِهْۜ قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًاۜ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْعَالَم۪ينَ۟

    İşte Allah’ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse Sen de onların bu hidayet yoluna (istikamet kaynağına-Kur'an’a) uy. De ki: “Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), âlemlere ancak bir öğüt ve hatırlatmadır.”

  • 6:114

    اَفَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْتَغ۪ي حَكَمًا وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ اِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًاۜ وَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ اَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ

    Şimdi O, size Kitabı (Peygamber tarafından) açıklanmış olarak indirmişken ve kendilerine Kitap verdiklerimiz(in sadıkları da), bunun gerçekten Rabbinden Hakk olarak indirilmiş olduğunu bilmekteyken, (ben kalkıp) “Allah'tan başka bir hakem (ve Kur’an’dan-Resulüllah’tan başka mihenk) mi arayayım?” Şu halde, sakın kuşkuya (ve umutsuzluğa) kapılanlardan olmayasın!

  • 6:146

    وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذ۪ي ظُفُرٍۚ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَٓا اِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَٓا اَوِ الْحَوَايَٓا اَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍۜ ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْۘ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ

    (Aşırılıkları ve sapkınlıkları yüzünden) Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında, iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız (sözlerimize ve haberlerimize asla yalan karıştırmayız.)

  • 7:156

    وَاكْتُبْ لَنَا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ اِنَّا هُدْنَٓا اِلَيْكَۜ قَالَ عَذَاب۪ٓي اُص۪يبُ بِه۪ مَنْ اَشَٓاءُۚ وَرَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۜ فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِاٰيَاتِنَا يُؤْمِنُونَۚ

    (Rabbim) Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, (hayır ve huzur takdir et ki) şüphesiz biz dönüp Sana yöneldik” diye (dua etti. Allah da buyurup) Dedi ki: "Azabımı dilediğime (müstahak olana) isabet ettiririm, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; onu (iyilik ve güzellikleri Rabbinden) korkup kötülükten vazgeçenlere (müttakilere), zekâtı verenlere ve Bizim ayetlerimize (gönülden) iman edenlere (ve İslam’ın gereğini yerine getirenlere) yazacağım (ki bu onların hakkıdır)."

  • 7:159

    وَمِنْ قَوْمِ مُوسٰٓى اُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِه۪ يَعْدِلُونَ

    Musa’nın kavminden, Hakk ile hidayete eren, (insanları) hayra yönlendiren ve onunla (Allah’ın kitabıyla) adalet eden (halkı hidayet ve adaletle yöneten) bir topluluk ve teşkilat da vardı.

  • 7:160

    وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ اَسْبَاطًا اُمَمًاۜ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اِذِ اسْتَسْقٰيهُ قَوْمُهُٓ اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَۚ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًاۜ قَدْ عَلِمَ كُلُّ اُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْۜ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَاَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوٰىۜ كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْۜ وَمَا ظَلَمُونَا وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

    Biz onları (İsrailoğullarını) ayrı ayrı oymaklar (torunlar) halinde on iki topluluk (ümmet-aşiret) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden (ihtiyaç duydukları) su(yu) istediğinde ise Musa'ya: "Asan'la taşa vur!" diye vahyedip (uyardık). Ondan hemen on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan topluluğu kendi su içecekleri yeri öğrenmiş durumdaydı. (Ayrıca İsrailoğullarının) Üzerlerine bulutla gölge çekip (rahatlattık) ve onlara (gökten her gün iki öğün) kudret helvası ile (hazır pişmiş) bıldırcın (kızartması) indirip (hayatlarını kolaylaştırdık. Sonra da onlara:) "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin (sakın nankörlük etmeyin)” diye hatırlattık. (Ama yine de itiraz ve isyan etmekle) Onlar Bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı.

  • 7:161

    وَاِذْ ق۪يلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُوا حِطَّةٌ وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا نَغْفِرْ لَكُمْ خَط۪ٓيـَٔاتِكُمْۜ سَنَز۪يدُ الْمُحْسِن۪ينَ

    (Hatta) O vakit onlara: "Şu şehirde yerleşip oturun, ondan istediğiniz yerden (helâl ve meşru şekilde kazanıp) yiyin, (ve sadece; Rabbimiz Senden) 'dileğimiz bağışlanmadır' (diye dua edin) ve kapısından (şükür) secde(si) ederek (hürmetle eğilerek) girin, ki (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım. Biz iyilik yapanların (ve muhsin kulların sevaplarını) artıracağız" denildiğinde (bu teklifi bile kötüye kullanmışlardı).

  • 7:162

    فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ۟

    Onlardan zulmeden (birtakım hain kimseler, bu) sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. (Bazen de ayetlerin lafzını değil, anlamını dejenere edip, kâfirlerin hoşuna gittiler.) Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azap' indirip (kahrımızla yakaladık).

  • 7:163

    وَسْـَٔلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّت۪ي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِۢ اِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ اِذْ تَأْت۪يهِمْ ح۪يتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعًا وَيَوْمَ لَا يَسْبِتُونَۙ لَا تَأْت۪يهِمْۚ كَذٰلِكَ نَبْلُوهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

    Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n halkının uğradığı sonucu) sorup (hatırlat). Hani onlar Cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', (tatil yaptıklarında denizden rızıkları olan) balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'Cumartesi günü iş yapma yasağına (ibadet tatili kurallarına) uymadıklarında' ise, (balıklar) gelmiyorlardı. İşte Biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan edip (belaya salmıştık). [Not: Bu ayet, gökteki kuşlardan, yerdeki varlıklardan denizdeki balıklara kadar, tek hücrelilerden fillere her şeyin ve her halde Allah’ın emir ve kontrolünde olduğunu da hatırlatmaktadır. Ayrıca; yasak mevsimlerde balıkları ve diğer canlıları avlamanın zararlı sonuçlarına da dikkat çekilmiş olmaktadır.]

  • 7:164

    وَاِذْ قَالَتْ اُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًاۨۙ اللّٰهُ مُهْلِكُهُمْ اَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَد۪يدًاۜ قَالُوا مَعْذِرَةً اِلٰى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

    O vakit onlardan (fasık ve gafil) bir topluluk (peygamberlerine): "Allah'ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azap (ve akıbete) düşürmek istediği(ni bildiğiniz bizim gibi) bir kavme, (hâlâ) ne diye (boşuna) öğüt veriyorsunuz? (Bizi niye rahatsız ediyorsunuz?)" diye (sorduklarında); "Rabbinize karşı hiçbir mazeretiniz (kalmasın ya da özür dileyip ıslah olasınız) diye ve olur ki (söz dinleyip) sakınırlar ümidiyle..." (yanıtını vermişlerdi.)

  • 7:165

    فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِه۪ٓ اَنْجَيْنَا الَّذ۪ينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّٓوءِ وَاَخَذْنَا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا بِعَذَابٍ بَـ۪ٔيسٍ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

    Vaktâki onlar kendilerine hatırlatılan uyarıları unuttuklarında ise, Biz de (içlerinden) kötülükten sakındıranları (nehy-i ani’l münker yapanları) kurtarmış, zulmedenleri ise yaptıkları fısk-u fücur (günah ve azgınlıkları) dolayısıyla pek zorlu bir azap ile yakalayıvermiştik.

  • 7:166

    فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَ

    Ne zaman ki bunlar, kendisinden nehyolundukları ‘şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca’ onlara: “Aşağılık maymunlar olunuz” dedik. (Onları taklitçi ve bâtılın takipçisi şahsiyetsiz kimseler haline getirdik.)

  • 7:167

    وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ يَسُومُهُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِۜ اِنَّ رَبَّكَ لَسَر۪يعُ الْعِقَابِۚ وَاِنَّهُ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ

    İşte o zaman Rabbin (her dönemde ve ülkede) onların üzerlerine en kötü azabı yapacak kimse(leri) kıyamet gününe kadar mutlaka göndereceğini de yeminle bildirdi. (Bu yüzden Yahudiler fitne ve hile ile her azdıklarında, onları rezil ve zelil edecek kimseler gönderildi ve gönderilecektir.) Şüphesiz, Rabbin (ceza ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, (samimi tevbekârları) Bağışlayandır, Esirgeyendir.

  • 7:168

    وَقَطَّعْنَاهُمْ فِي الْاَرْضِ اُمَمًاۚ مِنْهُمُ الصَّالِحُونَ وَمِنْهُمْ دُونَ ذٰلِكَۘ وَبَلَوْنَاهُمْ بِالْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّـَٔاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

    Onları (İsrailoğullarını hile ve hıyanetleri, isyan ve fitneleri sebebiyle) yeryüzünde ayrı ayrı topluluklar halinde paramparça edip (farklı bölgelere) dağıttık. (Bunların) Kimileri salih (davranışlar içerisindedir, ama genellikle) onların dışında kalanlar aşağılık kimselerdir. Olur ki dönerler (ve tevbe ederler) diye onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik.

  • 7:169

    فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُوا الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هٰذَا الْاَدْنٰى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَاۚ وَاِنْ يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مِثْلُهُ يَأْخُذُوهُۜ اَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِمْ م۪يثَاقُ الْكِتَابِ اَنْ لَا يَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّ وَدَرَسُوا مَا ف۪يهِۜ وَالدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

    Onların ardından yerlerine, kitaba mirasçı (İlahi kurallardan haberi ve payı) olan (Tevrat’ı -daha sonra Kur’an’ı- okuyan ama uymayan) birtakım '(kötü) kimseler' geçti. (Bunlar imkân ve iktidar fırsatı bulunca) Şu değersiz olan (dünya)nın geçici yararını alıyor ve: (Nasıl olsa) "İleride bağışlanacağız" diyerek (her türlü zulüm ve ahlâksızlığı yapıyorlardı,) bunun benzeri bir yarar (haram ve haksız bir kazanç fırsatı) gelince onu da alıyorlardı. Halbuki kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi konuşmayacaklarına (din adına yalan uydurmayacaklarına ve halkı aldatmayacaklarına) ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Ve maalesef onlar (Kitabın) içinde olanı okudular (ama hükümlerine uymadılar. Oysa Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?

  • 9:30

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ

    Yahudiler: "Üzeyir Allah'ın oğludur" diyerek; Hristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" diyerek (sapıtıvermişlerdir). Bu, onların ağızlarıyla (dile getirdikleri asılsız) söylemleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini (şuursuzca) taklit etmektedirler. Allah onları kahretsin; nasıl da (Hakk’tan) çevrilip (bâtıla gidilmektedir).

  • 9:31

    اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ

    Onlar, Allah'ı bırakıp (Allah’ın velisi ve şefaatçisi zannettikleri) bilginlerini ve rahiplerini rabler (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de (ilahlaştırıp küfre düştüler). Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. (Çünkü) O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir.

  • 16:118

    وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

    Şimdi Sana aktardıklarımızı (ve helâl kıldıklarımızın bir kısmını) daha önce Yahudi olanlara da haram kıldık. (Bunu da aşırılıkları ve azgınlıkları sebebiyle yaptık. Böyle davranarak) Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

  • 19:37

    فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ مَشْهَدِ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ

    (Ardından) İçlerinden (bazı) gruplar (va’ad edilen galibiyet ve ahiret günü hakkında) ihtilafa düştüler. Artık büyük güne (İslami Medeniyet-Mehdiyet devrimine ve ahiret gerçeğine) şahit olacaklarından dolayı, vay inkâr edenlere!.. (Ve perişan hallerine…)

  • 2:62

    اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالنَّصَارٰى وَالصَّابِـ۪ٔينَ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

  • 3:21

    اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ

  • 3:23

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ اِلٰى كِتَابِ اللّٰهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلّٰى فَر۪يقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ

  • 3:24

    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

  • 3:52

    فَلَمَّٓا اَحَسَّ ع۪يسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِۚ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ

  • 3:54

    وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟

  • 3:67

    مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

  • 3:77

    اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَل۪يلًا اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

  • 3:78

    وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَر۪يقًا يَلْوُ۫نَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِۚ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

  • 3:112

    ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللّٰهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۠

  • 3:181

    لَقَدْ سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ فَق۪يرٌ وَنَحْنُ اَغْنِيَٓاءُۢ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ

  • 3:182

    ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۚ

  • 3:183

    اَلَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ عَهِدَ اِلَيْنَٓا اَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتّٰى يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُۜ قُلْ قَدْ جَٓاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْل۪ي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذ۪ي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

  • 3:184

    فَاِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَٓاؤُ۫ بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ

  • 3:199

    وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ

  • 4:49

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُزَكُّونَ اَنْفُسَهُمْۜ بَلِ اللّٰهُ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلًا

  • 4:51

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلًا

  • 4:52

    اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يرًاۜ

  • 4:53

    اَمْ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَاِذًا لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَق۪يرًاۙ

  • 4:54

    اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظ۪يمًا

  • 4:55

    فَمِنْهُمْ مَنْ اٰمَنَ بِه۪ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُۜ وَكَفٰى بِجَهَنَّمَ سَع۪يرًا

  • 4:60

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَع۪يدًا

  • 4:105

    اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يمًاۙ

  • 4:107

    وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذ۪ينَ يَخْتَانُونَ اَنْفُسَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا اَث۪يمًاۚ

  • 4:108

    يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطًا

  • 4:109

    هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللّٰهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَك۪يلًا

  • 4:151

    اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّاۚ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًا

  • 4:153

    يَسْـَٔلُكَ اَهْلُ الْكِتَابِ اَنْ تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَابًا مِنَ السَّمَٓاءِ فَقَدْ سَاَلُوا مُوسٰٓى اَكْبَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَقَالُٓوا اَرِنَا اللّٰهَ جَهْرَةً فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْۚ ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَنْ ذٰلِكَۚ وَاٰتَيْنَا مُوسٰى سُلْطَانًا مُب۪ينًا

  • 4:154

    وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِم۪يثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًا

  • 4:155

    فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلًاۖ

  • 4:156

    وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظ۪يمًاۙ

  • 4:157

    وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَس۪يحَ ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِ لَف۪ي شَكٍّ مِنْهُۜ مَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍ اِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَق۪ينًاۙ

  • 4:159

    وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يدًاۚ

  • 4:161

    وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ مِنْهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا

  • 4:162

    لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْرًا عَظ۪يمًا۟

  • 4:163

    اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُورًاۚ

  • 5:18

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارٰى نَحْنُ اَبْنَٓاءُ اللّٰهِ وَاَحِبَّٓاؤُ۬هُۜ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۘ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ

  • 5:41

    يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذ۪ينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ مِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوبُهُمْۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ اٰخَر۪ينَۙ لَمْ يَأْتُوكَۜ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِه۪ۚ يَقُولُونَ اِنْ اُو۫ت۪يتُمْ هٰذَا فَخُذُوهُ وَاِنْ لَمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُواۜ وَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهُ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهُ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُطَهِّرَ قُلُوبَهُمْۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

  • 5:42

    سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ اَكَّالُونَ لِلسُّحْتِۜ فَاِنْ جَٓاؤُ۫كَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْۚ وَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْـًٔاۜ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ

  • 5:43

    وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرٰيةُ ف۪يهَا حُكْمُ اللّٰهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَۜ وَمَٓا اُو۬لٰٓئِكَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ۟

  • 5:44

    اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ

  • 5:45

    وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ ف۪يهَٓا اَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِۙ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْاَنْفَ بِالْاَنْفِ وَالْاُذُنَ بِالْاُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّۙ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌۜ فَمَنْ تَصَدَّقَ بِه۪ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُۜ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

  • 5:51

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ

  • 5:62

    وَتَرٰى كَث۪يرًا مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

  • 5:63

    لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ

  • 5:64

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ

  • 5:68

    قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَيْءٍ حَتّٰى تُق۪يمُوا التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ

  • 5:69

    اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالصَّابِؤُ۫نَ وَالنَّصَارٰى مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

  • 5:82

    لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

  • 6:90

    اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدَى اللّٰهُ فَبِهُدٰيهُمُ اقْتَدِهْۜ قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًاۜ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْعَالَم۪ينَ۟

  • 6:114

    اَفَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْتَغ۪ي حَكَمًا وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ اِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًاۜ وَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ اَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ

  • 6:146

    وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذ۪ي ظُفُرٍۚ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَٓا اِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَٓا اَوِ الْحَوَايَٓا اَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍۜ ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْۘ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ

  • 7:156

    وَاكْتُبْ لَنَا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ اِنَّا هُدْنَٓا اِلَيْكَۜ قَالَ عَذَاب۪ٓي اُص۪يبُ بِه۪ مَنْ اَشَٓاءُۚ وَرَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۜ فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِاٰيَاتِنَا يُؤْمِنُونَۚ

  • 7:159

    وَمِنْ قَوْمِ مُوسٰٓى اُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِه۪ يَعْدِلُونَ

  • 7:160

    وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ اَسْبَاطًا اُمَمًاۜ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اِذِ اسْتَسْقٰيهُ قَوْمُهُٓ اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَۚ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًاۜ قَدْ عَلِمَ كُلُّ اُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْۜ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَاَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوٰىۜ كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْۜ وَمَا ظَلَمُونَا وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

  • 7:161

    وَاِذْ ق۪يلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُوا حِطَّةٌ وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا نَغْفِرْ لَكُمْ خَط۪ٓيـَٔاتِكُمْۜ سَنَز۪يدُ الْمُحْسِن۪ينَ

  • 7:162

    فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ۟

  • 7:163

    وَسْـَٔلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّت۪ي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِۢ اِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ اِذْ تَأْت۪يهِمْ ح۪يتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعًا وَيَوْمَ لَا يَسْبِتُونَۙ لَا تَأْت۪يهِمْۚ كَذٰلِكَ نَبْلُوهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

  • 7:164

    وَاِذْ قَالَتْ اُمَّةٌ مِنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًاۨۙ اللّٰهُ مُهْلِكُهُمْ اَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَد۪يدًاۜ قَالُوا مَعْذِرَةً اِلٰى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

  • 7:165

    فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِه۪ٓ اَنْجَيْنَا الَّذ۪ينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّٓوءِ وَاَخَذْنَا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا بِعَذَابٍ بَـ۪ٔيسٍ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

  • 7:166

    فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَ

  • 7:167

    وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ يَسُومُهُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِۜ اِنَّ رَبَّكَ لَسَر۪يعُ الْعِقَابِۚ وَاِنَّهُ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ

  • 7:168

    وَقَطَّعْنَاهُمْ فِي الْاَرْضِ اُمَمًاۚ مِنْهُمُ الصَّالِحُونَ وَمِنْهُمْ دُونَ ذٰلِكَۘ وَبَلَوْنَاهُمْ بِالْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّـَٔاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

  • 7:169

    فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُوا الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هٰذَا الْاَدْنٰى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَاۚ وَاِنْ يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مِثْلُهُ يَأْخُذُوهُۜ اَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِمْ م۪يثَاقُ الْكِتَابِ اَنْ لَا يَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّ وَدَرَسُوا مَا ف۪يهِۜ وَالدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

  • 9:30

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ

  • 9:31

    اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهًا وَاحِدًاۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ

  • 16:118

    وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

  • 19:37

    فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ مَشْهَدِ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ