Yahya(A.S.)

  • 3:38

    هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ

    Orada Zekeriya Rabbine şöyle dua etti: "Rabbim, bana katından tertemiz bir zürriyet bağışla, (salih bir evlat ver.) Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.

  • 3:39

    فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ

    O, mihrapta namaz kılarken, melekler ona (kalben şöyle) seslendiler: "Allah, sana (hayırlı bir oğul olarak) Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan (kutlu) bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, erdemli ve efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir."

  • 3:40

    قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَاَت۪ي عَاقِرٌۜ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ

    (Hz. Zekeriya, hayret ve sevincinden) Dedi ki: "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" (Cenab-ı Hakk ise:) "İşte böyle!.." dedi, "Allah dilediğini yapar" (diye uyarıverdi).

  • 3:41

    قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزًاۜ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟

    (Zekeriya:) "Rabbim, (bu konuda) bana bir alâmet (ayet) ver (ve kalbimi itminana eriştir)" deyince (Cenab-ı Hakk): "Sana alâmet; işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşamamandır (dilinin tutulmasıdır. Buna rağmen kendi içinden) Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O'nu tesbih et" buyuruvermişti.

  • 19:2

    ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّاۚ

    (Bu sure) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya (olan hidayet, inayet ve) rahmetinin bir zikridir. (İbretli ve hikmetli hikâyesinin hatırlatılıp yad edilmesidir.)

  • 19:3

    اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَٓاءً خَفِيًّا

    Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman (şöyle dua etmişti):

  • 19:4

    قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّ۪ي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ اَكُنْ بِدُعَٓائِكَ رَبِّ شَقِيًّا

    “Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve başım, yaşlılık aleviyle tutuştu (saçlarım ağarıverdi); ben Sana dua etmekle (İslam davasını güdüp dileklerimi iletmekle) hiç mutsuz olmadım (mahrum bırakılmadım)” demişti.

  • 19:5

    وَاِنّ۪ي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَٓاء۪ي وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِرًا فَهَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّاۚ

    (Ve şöyle devam etmişti:) “Doğrusu ben, arkamdan gelip yerime geçecek yakınlarım hakkında (ve emanetimi koruyacakları hususunda) endişe edip korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi katından bir yardımcı (yerime geçecek bir oğul) armağan et (ki)”;

  • 19:6

    يَرِثُن۪ي وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَۗ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا

    (Hem) Bana (manevi) mirasçı olsun, (hem de) Yakuboğullarına mirasçı olsun. (İman ve İslam yolumuzu takip ve tatbik etsin.) Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan ve makbul insanlardan) kıl” (diye dilemişti).

  • 19:7

    يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍۨ اسْمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا

    (Allah buyurdu:) “Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmış değiliz.”

  • 19:8

    قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا

    (Zekeriya hayretle) Dedi ki: “Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? (Üstelik) Ben de yaşlılığın son basamağına gelmişim!”

  • 19:9

    قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـًٔا

    (Ona gelen melek:) “İşte (durum) böyle” dedi. “Senin Rabbin: ‘Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni (nasıl) yaratmıştım (düşünsün)’ buyuruverdi.”

  • 19:10

    قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَ لَيَالٍ سَوِيًّا

    (Hz. Zekeriya) Dedi ki: "Rabbim, (bu ihtiyarlık halimde bir çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet (ayet) ver." (Cenab-ı Hakk) Buyurdu ki: "Senin alâmetin, sapasağlam iken, üç tam gece (gündüz boyunca) insanlarla konuşamamandır." (Bu süre içinde konuşma yeteneğin alındığından, insanlarla iletişimi işaretle gerçekleştirmendir.)

  • 19:11

    فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِه۪ مِنَ الْمِحْرَابِ فَاَوْحٰٓى اِلَيْهِمْ اَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا

    Böylelikle (Zekeriya) “mihrab”tan (mescidin ön tarafından, manevi harb-nefis cihadı yaptığı makamdan) kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaretle anlatıverdi: "Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin (hiçbir konuda O’na isyana yeltenmeyin)."

  • 19:12

    يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّاۙ

    (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) “Ey Yahya, (Allah’ın vahyi olan) Kitabı kuvvetle tut.” (Çünkü kitabın hükmü ancak 1- Sağlam manevi teslimiyet ve ciddiyetle, 2- Zahiri devlet otoritesi ve gücüyle yürütülebilir.) Böylece daha çocuk iken ona hikmet ve hükmetme yeteneği verdik.

  • 19:13

    وَحَنَانًا مِنْ لَدُنَّا وَزَكٰوةًۜ وَكَانَ تَقِيًّاۙ

    Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve (ahlâki) temizlik-safiyet (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi.

  • 19:14

    وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّارًا عَصِيًّا

    Ana ve babasına iyilikle yaklaşan (bir itaatkâr)dı ve asla isyan eden bir zorba değildi.

  • 19:15

    وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا۟

    Ona selam olsun!.. Doğduğu gün, öldüğü gün ve diriltilip (mahşere) kaldırılacağı gün… (Hep selamet ve emniyet içindedir.)

  • 21:89

    وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ

    (Ve yine) Zekeriya'yı da (hatırla ki); hani Rabbine (yakarıp): “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın (bana da halis ve salih bir evlat bağışla)” diye nida etmişti.

  • 21:90

    فَاسْتَجَبْنَا لَهُۘ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًاۜ وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ

    Onun da duasına cevap verdik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de (doğurmaya) elverişli hale getirdik. Gerçekten onlar (bütün peygamberler) hayırlarda yarışırlardı, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin ve gönülden saygı gösterirlerdi.