Vasiyyet

  • 2:180

    Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır(lı mal ve diğer imkânlar) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya (ve alâkalı olanlara) bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı ama sonra hükmü kaldırıldı).

  • 2:181

    (Artık) Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten (ve kesinliğini bildikten) sonra değiştirirse, (veya gizlerse bunun) günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah Semî’ (her şeyi duyan) ve Alîm (olan)dır.

  • 2:182

    Bunun yanında; kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden, ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (vasiyet edenle, vasiyet edilenin veya ilgililerin) arasını bulup-düzeltirse, artık onun üzerinden vebal kalkacaktır. Gerçekten Allah, Bağışlayandır, Esirgeyip Acıyandır.

  • 4:9

    (Ölüp de) Arkalarında zayıf ve korumasız çocuklar bıraktıkları takdirde (onların beslenip-eğitilip yetiştirilmesi hususunda) korku (ve kuşku) duyacak kimseler; (şimdi kendi himayeleri altında olanlar ve başkaları için de haksızlık ve hakaret etmesinler diye) içleri ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara karşı doğru ve olumlu konuşmayı (tercih etsinler).

  • 4:11

    (Miras taksiminde) Çocuklarınızın (alacağı pay) konusunda Allah erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye buyurmaktadır. (Bu kural; evlenme masrafını erkeğin karşılayacağı ve ailesinin geçimini sağlayacağı dolayısıyladır.) Eğer onlar (çocuklar) ikiden fazla ve hepsi kadın varis ise (baba ve analarının) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. (Eğer) Kadın (veya kız mirasçı) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. Eğer (ölenin sadece) bir tek çocuğu varsa, geriye bıraktığından (yaşayan kendi) anne ve baba(sın)dan her biri için altıda bir (pay ayrılmıştır); (ölen kişinin) çocuğu olmayıp da (sadece) anne ve babası ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir (miras payı) vardır. (Gerisi babanındır. Şayet) Onun (vefat edenin eğer erkek ve kız) kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir kadardır. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyetinden veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınız (konusunda), siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, Bilendir, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 4:12

    (Mal ve servet sahibi olan kadın) Eşlerinizin, eğer (önceki kocalarından) çocukları yoksa, (öldükten sonra) geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda (kadınlarınızın miras) bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Eğer sizin çocuğunuz yokken (ölecek olursanız), geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Şayet sizin çocuğunuz varsa; geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan (paylaşılan) erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup da, (sadece anadan bir) erkek veya kız kardeşi bulunursa, onlardan her biri için (mirastan) altıda bir (hisse) vardır. Eğer (anadan bir kardeşleri) bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyetten ya da (varsa) borçtan sonra- (mirasın) üçte birinde zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir (farziyet) tavsiyesidir. Allah (her şeyi hakkıyla) Bilendir, (kullara) yumuşak davranandır. [Not: İslam’ın Miras Hukukunda, hisseler ile mükellefiyetler arasında bir denge gözetilmiştir. Böylece daha çok harcama ve sorumluluk yüklenecek olanlara mirastan daha fazla hisse verilmiştir.]

  • 5:106

    Ey iman edenler! Aranızdan herhangi birinize ölüm belirtisi gelip çattığı zaman, (yapacağınız) vasiyetin (hazırlanışı) sırasında, içinizden iki adaletli kişiyi şahit bulundurun. Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden (yakınlarınızdan) olmayan başka iki kişiyi (şahit tutuverin). Şayet (bunların vasiyeti değiştirmesinden) kuşkulanmanız durumunda (varisleri olarak; cenaze için kılınacak) namazdan sonra alıkoyup bekletirsiniz ki, onlar da: "Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiçbir maddi değer ve teklif karşısında değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkârlardan oluruz" diye Allah adına yemin etsinler (ki bu vasiyet resmi ve geçerli hale gelsin. Hayır için vasiyet mendûb -uygun ve güzeldir- ama borçları ve emanet eşyaları için farziyettir.)

  • 5:107

    Eğer (sonradan) o ikisi aleyhinde (mirasçılara haksızlık yapılsın diye) günaha (bulaştıklarına ve su-i zanna) müstahak olduklarına ilişkin kesin kanaate ulaşılırsa (hile ve hıyanetleri ortaya çıkarsa), bu durumda haksızlığa uğrayanlardan (ölenin yakınlarından) iki kişi -ki bunlar daha çok hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim şahitliğimiz o ikisinin şahitliğinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, (haksızlık yapmadık ve gerçeği çarpıtmadık) yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin içsinler (ki adaletli karar verilsin).

  • 2:180

    كُتِبَ عَلَيْكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ اِنْ تَرَكَ خَيْرًاۚ اَلْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَ بِالْمَعْرُوفِۚ حَقًّا عَلَى الْمُتَّق۪ينَۜ

    Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır(lı mal ve diğer imkânlar) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya (ve alâkalı olanlara) bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı ama sonra hükmü kaldırıldı).

  • 2:181

    فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَ مَا سَمِعَهُ فَاِنَّمَٓا اِثْمُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يُبَدِّلُونَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۜ

    (Artık) Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten (ve kesinliğini bildikten) sonra değiştirirse, (veya gizlerse bunun) günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah Semî’ (her şeyi duyan) ve Alîm (olan)dır.

  • 2:182

    فَمَنْ خَافَ مِنْ مُوصٍ جَنَفًا اَوْ اِثْمًا فَاَصْلَحَ بَيْنَهُمْ فَلَٓا اِثْمَ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

    Bunun yanında; kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden, ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (vasiyet edenle, vasiyet edilenin veya ilgililerin) arasını bulup-düzeltirse, artık onun üzerinden vebal kalkacaktır. Gerçekten Allah, Bağışlayandır, Esirgeyip Acıyandır.

  • 4:9

    وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافًا خَافُوا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًا

    (Ölüp de) Arkalarında zayıf ve korumasız çocuklar bıraktıkları takdirde (onların beslenip-eğitilip yetiştirilmesi hususunda) korku (ve kuşku) duyacak kimseler; (şimdi kendi himayeleri altında olanlar ve başkaları için de haksızlık ve hakaret etmesinler diye) içleri ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara karşı doğru ve olumlu konuşmayı (tercih etsinler).

  • 4:11

    يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًاۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًا

    (Miras taksiminde) Çocuklarınızın (alacağı pay) konusunda Allah erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye buyurmaktadır. (Bu kural; evlenme masrafını erkeğin karşılayacağı ve ailesinin geçimini sağlayacağı dolayısıyladır.) Eğer onlar (çocuklar) ikiden fazla ve hepsi kadın varis ise (baba ve analarının) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. (Eğer) Kadın (veya kız mirasçı) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. Eğer (ölenin sadece) bir tek çocuğu varsa, geriye bıraktığından (yaşayan kendi) anne ve baba(sın)dan her biri için altıda bir (pay ayrılmıştır); (ölen kişinin) çocuğu olmayıp da (sadece) anne ve babası ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir (miras payı) vardır. (Gerisi babanındır. Şayet) Onun (vefat edenin eğer erkek ve kız) kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir kadardır. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyetinden veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınız (konusunda), siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah'tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, Bilendir, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 4:12

    وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ

    (Mal ve servet sahibi olan kadın) Eşlerinizin, eğer (önceki kocalarından) çocukları yoksa, (öldükten sonra) geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda (kadınlarınızın miras) bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Eğer sizin çocuğunuz yokken (ölecek olursanız), geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Şayet sizin çocuğunuz varsa; geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan (paylaşılan) erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup da, (sadece anadan bir) erkek veya kız kardeşi bulunursa, onlardan her biri için (mirastan) altıda bir (hisse) vardır. Eğer (anadan bir kardeşleri) bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyetten ya da (varsa) borçtan sonra- (mirasın) üçte birinde zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah'tan bir (farziyet) tavsiyesidir. Allah (her şeyi hakkıyla) Bilendir, (kullara) yumuşak davranandır. [Not: İslam’ın Miras Hukukunda, hisseler ile mükellefiyetler arasında bir denge gözetilmiştir. Böylece daha çok harcama ve sorumluluk yüklenecek olanlara mirastan daha fazla hisse verilmiştir.]

  • 5:106

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةُ الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَنًا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذًا لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ

    Ey iman edenler! Aranızdan herhangi birinize ölüm belirtisi gelip çattığı zaman, (yapacağınız) vasiyetin (hazırlanışı) sırasında, içinizden iki adaletli kişiyi şahit bulundurun. Veya yolculukta olup size ölüm musibeti gelip çatarsa, sizden (yakınlarınızdan) olmayan başka iki kişiyi (şahit tutuverin). Şayet (bunların vasiyeti değiştirmesinden) kuşkulanmanız durumunda (varisleri olarak; cenaze için kılınacak) namazdan sonra alıkoyup bekletirsiniz ki, onlar da: "Akraba dahi olsa onu (yeminimizi) hiçbir maddi değer ve teklif karşısında değiştirmeyeceğiz ve Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz elbette günahkârlardan oluruz" diye Allah adına yemin etsinler (ki bu vasiyet resmi ve geçerli hale gelsin. Hayır için vasiyet mendûb -uygun ve güzeldir- ama borçları ve emanet eşyaları için farziyettir.)

  • 5:107

    فَاِنْ عُثِرَ عَلٰٓى اَنَّهُمَا اسْتَحَقَّٓا اِثْمًا فَاٰخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذ۪ينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْاَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ لَشَهَادَتُنَٓا اَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَاۘ اِنَّٓا اِذًا لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ

    Eğer (sonradan) o ikisi aleyhinde (mirasçılara haksızlık yapılsın diye) günaha (bulaştıklarına ve su-i zanna) müstahak olduklarına ilişkin kesin kanaate ulaşılırsa (hile ve hıyanetleri ortaya çıkarsa), bu durumda haksızlığa uğrayanlardan (ölenin yakınlarından) iki kişi -ki bunlar daha çok hak sahibidirler- öbürlerinin yerine geçerler ve: "Bizim şahitliğimiz o ikisinin şahitliğinden şüphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, (haksızlık yapmadık ve gerçeği çarpıtmadık) yoksa gerçekten zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin içsinler (ki adaletli karar verilsin).

  • 2:180

    كُتِبَ عَلَيْكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ اِنْ تَرَكَ خَيْرًاۚ اَلْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَ بِالْمَعْرُوفِۚ حَقًّا عَلَى الْمُتَّق۪ينَۜ

  • 2:181

    فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَ مَا سَمِعَهُ فَاِنَّمَٓا اِثْمُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يُبَدِّلُونَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۜ

  • 2:182

    فَمَنْ خَافَ مِنْ مُوصٍ جَنَفًا اَوْ اِثْمًا فَاَصْلَحَ بَيْنَهُمْ فَلَٓا اِثْمَ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

  • 4:9

    وَلْيَخْشَ الَّذ۪ينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافًا خَافُوا عَلَيْهِمْۖ فَلْيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلْيَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًا

  • 4:11

    يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًاۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًا

  • 4:12

    وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ينَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَلَهُٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَٓاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصٰى بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَٓارٍّۚ وَصِيَّةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَل۪يمٌۜ

  • 5:106

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ ح۪ينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ اَوْ اٰخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةُ الْمَوْتِۜ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَر۪ي بِه۪ ثَمَنًا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّٓا اِذًا لَمِنَ الْاٰثِم۪ينَ

  • 5:107

    فَاِنْ عُثِرَ عَلٰٓى اَنَّهُمَا اسْتَحَقَّٓا اِثْمًا فَاٰخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذ۪ينَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْاَوْلَيَانِ فَيُقْسِمَانِ بِاللّٰهِ لَشَهَادَتُنَٓا اَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَاۘ اِنَّٓا اِذًا لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ