Tebuk seferi

  • 9:38

    Ey inananlar! Size ne oldu ki: “Allah yolunda seferber olup (topluca cihada) çıkınız” dendiği zaman (ürkeklik ve gevşeklikle ağırlaşarak) yere çakılıp kalıyorsunuz? Yoksa ahireti bırakıp, dünya hayatına (rahatlığına ve çıkarına) mı razı oldunuz? (Hâlâ anlamıyor ve inanmıyor musunuz?) Halbuki dünya hayatının nimet ve lezzeti ahirete nazaran pek az (ve kıymetsizdir).

  • 9:39

    Eğer (ciddiyetle kuşanıp hazırlanıp, cihad ve savunma için) sefere=çarpışmaya (savaşa) çıkmazsanız, O size pek acı bir azapla azap edecek ve yerinize bir başka topluluğu getirip (sizinle yer) değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 9:81

    Allah'ın Elçisine muhalif olarak (cihaddan) geri kalanlar, (evlerinde) oturup-kalmalarına ferahlanıp sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi (çaba harcamayı) çirkin ve tehlikeli görerek (çevrelerine): "Bu sıcakta (sefere) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Keşke bir kavrayıp-anlasalardı.

  • 9:83

    (Zafer ve galibiyete erişince) Bundan böyle, Allah Seni onlardan (daha önce cihaddan kaçan münafıklardan) bir topluluğun yanına döndürür de (bu sefer sahte bir kahramanlıkla cihada katılmak üzere) çıkmak için Senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak artık Benimle hiçbir zaman (cihada ve stratejik yolculuklara) çıkamazsınız ve kesin olarak Benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz ta başında (ve en sıkışık anımızda, zaten yerinizde) oturmaya razı olmuşlardınız; öyleyse (şimdi de) geride kalıp (kaytaranlarla) birlikte oturup (durmalısınız)." [Bu ayetle; daha önce döneklik ve hıyanet edenlerin, zaferden sonra devlet işlerinde stratejik görevlere getirilmeleri yasaklanmıştır.]

  • 9:90

    (Çölde ve köylerde yaşayan göçebe) Bedevilerden (cihada katılmamak için) özür uyduranlar, kendilerine izin verilmesi için gelip (asılsız bahaneler sıralamışlardı). Allah'a ve Elçisine yalan söyleyenler ise (rahatları ve menfaatleri hatırına yerlerinde) oturup kalmışlardı. Onlardan (itiraz, isyan ve) inkâr edenlere pek acı bir azap dokunacaktır.

  • 9:91

    (Cihada ve Milli Savunmaya katılamayanlardan) Allah ve Elçisi için nasihatte bulundukları (Dine ve davaya sadık kalıp insanları Kur’an’a ve Sünnete bağlı kalmaya çağırdıkları) sürece; güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir günah yoktur, (böyleleri) sorumlu tutulmayacaklardır. Muhsinlerin (iyilik sahibi, ibadet ve hizmetlerinde dikkatli ve samimi kimselerin) aleyhinde de bir yol yoktur. Allah Bağışlayandır, Esirgeyip Koruyandır.

  • 9:92

    Bir de (cihada katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için Sana her gelişlerinde; “Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum” dediğin (sadık kimseler) ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşanır vaziyette geri dönenler üzerinde de (vebal) yoktur. (Onlar da sorumlu tutulmayacaklardır.)

  • 9:93

    Ancak yol (suç ve sorumluluk), kesinlikle o kimseler aleyhinedir ki; zengin (ve sağlıklı) oldukları halde (cihada katılmamak ve kaytarmak için) Senden izin isteyip (bahane uydururlar) ve bunlar (riskten ve zahmetten kaçıp) geride kalanlar (kadınlar ve sakatlar)la birlikte bulunmaya razı olurlar. Allah, onların kalplerine mühür basmıştır, bundan dolayı da artık onlar bilmeyen (ve akıl erdirmeyen kimseler olup kalmışlardır).

  • 9:94

    Onlara geri döndüğünüz (ve yanlarına vardığınız) zaman (cihaddan kaçtıkları ve davadan kaytardıkları için) size özür belirtip (yaranmaya çalışacaklardır). De ki: “(Boşuna) Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmayacağız. (Çünkü) Allah bize, (gerçek) durumunuzu (Kur’an’la) haber vermiş (ve bizi uyarmıştır, bundan sonra) yaptıklarınızı da Allah ve O'nun Elçisi görecek (durumunuza bakacaktır). Daha sonra gaybı da, müşahede edilebileni de (gizliyi de görüleni de) bilene (Allah’a) döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecek (ve hak ettiğinize ulaştıracaktır).”

  • 9:95

    Onlara geri döndüğünüzde kendilerin(i kötü görmek)den vazgeçmeniz (onları hâlâ sadık mü’minler olarak bilmeniz) için Allah'a yemin edip duracaklardır. Artık siz onlardan yüz çevirip (tedbirli davranın). Onlar (münafıklar ve Hakk’tan cayıp bâtıla uyanlar) gerçekten pisliktirler (manen necis konumundadırlar. Artık bozuk niyetleri ve kötülük girişimleriyle) kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, varacakları barınma yerleri cehennem (zindanıdır).

  • 9:96

    (Buna rağmen, münafık tıynetleri gereği) Kendilerinden hoşnut olmanız (ve samimi olduklarına inanmanız) için size yemin edip duracaklardır. (Halbuki) Siz onlardan hoşnut olsanız bile, şüphesiz Allah, (Hakka hıyanet eden) fasıklar topluluğundan asla razı (ve memnun) olmayacaktır.

  • 9:102

    (Mü’min oldukları halde gevşek davranıp Tebük seferine katılmayan sahabelerden ve kıyamete kadar farz-ı ayın olan cihad ve milli savunma hizmetlerinden kaçtığına pişmanlık gösterenlerden) Diğer bir kısmı da günahlarını itiraf edip (özür beyanında bulunmuşlardır ki), bunlar salih amellerini, diğer (bazı) kötüleriyle karıştırmışlardır. (İyilikleriyle beraber -cihaddan kaytarmak gibi- kötülüklere de bulaşmışlardır.) Umulur ki Allah bunların tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah Bağışlayandır, Esirgeyendir.

  • 9:117

    Andolsun Allah; Peygamberin, Muhacirlerin ve Ensarın üzerine tevbe (ile Rablerine yönelme duygusu) ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi neredeyse kaymak ve caymak üzereyken- güçlük saatinde (zorluk-darlık vaktinde) Ona (Resulüllah’a) tâbi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok Şefkatlidir, çok Esirgeyicidir.

  • 9:118

    (Rahata ve menfaate meyletmeleri yüzünden cihaddan ve Bizans’a yönelik zorlu Tebük gazasından) Geri bırakılan (Sahabeden) o üç kişiye, (Kâ’b bin Mâlik, Mürâre bin Rebi, Hilâl bin Ümeyye’ye 50 gün boyunca uygulanan tecrit=ilgiyi kesme cezası yüzünden) olanca genişliğine rağmen yeryüzü dar gelmeye başlamış, vicdani (sorumluluk ve rahatsızlıkları) kendilerini sıktıkça sıkmış ve (artık) Allah'tan başka sığınacak hiçbir makam ve barınak olmadığı kanaatine varmışlardı. Sonunda (hatalarını fark ve terk edip yeniden hayra ve hizmete) yönelmeleri için, Allah onların tevbelerini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, Esirgeyendir.

  • 57:7

    (Bu nedenle) Allah'a ve O’nun Resulüne (tam) iman edin. (Onların sünnetine ve sistemine teslimiyet gösterin.) "Sizi üzerlerine sahip halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği” şeylerden (servet ve üretimlerden, yeterli ve ihtiyaç giderici şekilde) infak edin. (Allah için ihtiyaç sahiplerini gözetecek adil bir düzen kurup zekât verginizi ödeyin.) Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlara büyük bir ecir (verilecektir).

  • 9:38

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ

    Ey inananlar! Size ne oldu ki: “Allah yolunda seferber olup (topluca cihada) çıkınız” dendiği zaman (ürkeklik ve gevşeklikle ağırlaşarak) yere çakılıp kalıyorsunuz? Yoksa ahireti bırakıp, dünya hayatına (rahatlığına ve çıkarına) mı razı oldunuz? (Hâlâ anlamıyor ve inanmıyor musunuz?) Halbuki dünya hayatının nimet ve lezzeti ahirete nazaran pek az (ve kıymetsizdir).

  • 9:39

    اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـًٔاۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

    Eğer (ciddiyetle kuşanıp hazırlanıp, cihad ve savunma için) sefere=çarpışmaya (savaşa) çıkmazsanız, O size pek acı bir azapla azap edecek ve yerinize bir başka topluluğu getirip (sizinle yer) değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 9:81

    فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَرًّاۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

    Allah'ın Elçisine muhalif olarak (cihaddan) geri kalanlar, (evlerinde) oturup-kalmalarına ferahlanıp sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi (çaba harcamayı) çirkin ve tehlikeli görerek (çevrelerine): "Bu sıcakta (sefere) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Keşke bir kavrayıp-anlasalardı.

  • 9:83

    فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّاۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ

    (Zafer ve galibiyete erişince) Bundan böyle, Allah Seni onlardan (daha önce cihaddan kaçan münafıklardan) bir topluluğun yanına döndürür de (bu sefer sahte bir kahramanlıkla cihada katılmak üzere) çıkmak için Senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak artık Benimle hiçbir zaman (cihada ve stratejik yolculuklara) çıkamazsınız ve kesin olarak Benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz ta başında (ve en sıkışık anımızda, zaten yerinizde) oturmaya razı olmuşlardınız; öyleyse (şimdi de) geride kalıp (kaytaranlarla) birlikte oturup (durmalısınız)." [Bu ayetle; daha önce döneklik ve hıyanet edenlerin, zaferden sonra devlet işlerinde stratejik görevlere getirilmeleri yasaklanmıştır.]

  • 9:90

    وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

    (Çölde ve köylerde yaşayan göçebe) Bedevilerden (cihada katılmamak için) özür uyduranlar, kendilerine izin verilmesi için gelip (asılsız bahaneler sıralamışlardı). Allah'a ve Elçisine yalan söyleyenler ise (rahatları ve menfaatleri hatırına yerlerinde) oturup kalmışlardı. Onlardan (itiraz, isyan ve) inkâr edenlere pek acı bir azap dokunacaktır.

  • 9:91

    لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ

    (Cihada ve Milli Savunmaya katılamayanlardan) Allah ve Elçisi için nasihatte bulundukları (Dine ve davaya sadık kalıp insanları Kur’an’a ve Sünnete bağlı kalmaya çağırdıkları) sürece; güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir günah yoktur, (böyleleri) sorumlu tutulmayacaklardır. Muhsinlerin (iyilik sahibi, ibadet ve hizmetlerinde dikkatli ve samimi kimselerin) aleyhinde de bir yol yoktur. Allah Bağışlayandır, Esirgeyip Koruyandır.

  • 9:92

    وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ

    Bir de (cihada katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için Sana her gelişlerinde; “Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum” dediğin (sadık kimseler) ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşanır vaziyette geri dönenler üzerinde de (vebal) yoktur. (Onlar da sorumlu tutulmayacaklardır.)

  • 9:93

    اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

    Ancak yol (suç ve sorumluluk), kesinlikle o kimseler aleyhinedir ki; zengin (ve sağlıklı) oldukları halde (cihada katılmamak ve kaytarmak için) Senden izin isteyip (bahane uydururlar) ve bunlar (riskten ve zahmetten kaçıp) geride kalanlar (kadınlar ve sakatlar)la birlikte bulunmaya razı olurlar. Allah, onların kalplerine mühür basmıştır, bundan dolayı da artık onlar bilmeyen (ve akıl erdirmeyen kimseler olup kalmışlardır).

  • 9:94

    يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

    Onlara geri döndüğünüz (ve yanlarına vardığınız) zaman (cihaddan kaçtıkları ve davadan kaytardıkları için) size özür belirtip (yaranmaya çalışacaklardır). De ki: “(Boşuna) Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmayacağız. (Çünkü) Allah bize, (gerçek) durumunuzu (Kur’an’la) haber vermiş (ve bizi uyarmıştır, bundan sonra) yaptıklarınızı da Allah ve O'nun Elçisi görecek (durumunuza bakacaktır). Daha sonra gaybı da, müşahede edilebileni de (gizliyi de görüleni de) bilene (Allah’a) döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecek (ve hak ettiğinize ulaştıracaktır).”

  • 9:95

    سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

    Onlara geri döndüğünüzde kendilerin(i kötü görmek)den vazgeçmeniz (onları hâlâ sadık mü’minler olarak bilmeniz) için Allah'a yemin edip duracaklardır. Artık siz onlardan yüz çevirip (tedbirli davranın). Onlar (münafıklar ve Hakk’tan cayıp bâtıla uyanlar) gerçekten pisliktirler (manen necis konumundadırlar. Artık bozuk niyetleri ve kötülük girişimleriyle) kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, varacakları barınma yerleri cehennem (zindanıdır).

  • 9:96

    يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ

    (Buna rağmen, münafık tıynetleri gereği) Kendilerinden hoşnut olmanız (ve samimi olduklarına inanmanız) için size yemin edip duracaklardır. (Halbuki) Siz onlardan hoşnut olsanız bile, şüphesiz Allah, (Hakka hıyanet eden) fasıklar topluluğundan asla razı (ve memnun) olmayacaktır.

  • 9:102

    وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَاٰخَرَ سَيِّئًاۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    (Mü’min oldukları halde gevşek davranıp Tebük seferine katılmayan sahabelerden ve kıyamete kadar farz-ı ayın olan cihad ve milli savunma hizmetlerinden kaçtığına pişmanlık gösterenlerden) Diğer bir kısmı da günahlarını itiraf edip (özür beyanında bulunmuşlardır ki), bunlar salih amellerini, diğer (bazı) kötüleriyle karıştırmışlardır. (İyilikleriyle beraber -cihaddan kaytarmak gibi- kötülüklere de bulaşmışlardır.) Umulur ki Allah bunların tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah Bağışlayandır, Esirgeyendir.

  • 9:117

    لَقَدْ تَابَ اللّٰهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ ف۪ي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَز۪يغُ قُلُوبُ فَر۪يقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّهُ بِهِمْ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ

    Andolsun Allah; Peygamberin, Muhacirlerin ve Ensarın üzerine tevbe (ile Rablerine yönelme duygusu) ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi neredeyse kaymak ve caymak üzereyken- güçlük saatinde (zorluk-darlık vaktinde) Ona (Resulüllah’a) tâbi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok Şefkatlidir, çok Esirgeyicidir.

  • 9:118

    وَعَلَى الثَّلٰثَةِ الَّذ۪ينَ خُلِّفُواۜ حَتّٰٓى اِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ اَنْفُسُهُمْ وَظَنُّٓوا اَنْ لَا مَلْجَاَ مِنَ اللّٰهِ اِلَّٓا اِلَيْهِۜ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ۟

    (Rahata ve menfaate meyletmeleri yüzünden cihaddan ve Bizans’a yönelik zorlu Tebük gazasından) Geri bırakılan (Sahabeden) o üç kişiye, (Kâ’b bin Mâlik, Mürâre bin Rebi, Hilâl bin Ümeyye’ye 50 gün boyunca uygulanan tecrit=ilgiyi kesme cezası yüzünden) olanca genişliğine rağmen yeryüzü dar gelmeye başlamış, vicdani (sorumluluk ve rahatsızlıkları) kendilerini sıktıkça sıkmış ve (artık) Allah'tan başka sığınacak hiçbir makam ve barınak olmadığı kanaatine varmışlardı. Sonunda (hatalarını fark ve terk edip yeniden hayra ve hizmete) yönelmeleri için, Allah onların tevbelerini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, Esirgeyendir.

  • 57:7

    اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ

    (Bu nedenle) Allah'a ve O’nun Resulüne (tam) iman edin. (Onların sünnetine ve sistemine teslimiyet gösterin.) "Sizi üzerlerine sahip halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği” şeylerden (servet ve üretimlerden, yeterli ve ihtiyaç giderici şekilde) infak edin. (Allah için ihtiyaç sahiplerini gözetecek adil bir düzen kurup zekât verginizi ödeyin.) Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlara büyük bir ecir (verilecektir).

  • 9:38

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ

  • 9:39

    اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـًٔاۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

  • 9:81

    فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَرًّاۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

  • 9:83

    فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّاۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ

  • 9:90

    وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

  • 9:91

    لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ

  • 9:92

    وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ

  • 9:93

    اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

  • 9:94

    يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

  • 9:95

    سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

  • 9:96

    يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ

  • 9:102

    وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَاٰخَرَ سَيِّئًاۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

  • 9:117

    لَقَدْ تَابَ اللّٰهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ ف۪ي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَز۪يغُ قُلُوبُ فَر۪يقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّهُ بِهِمْ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ

  • 9:118

    وَعَلَى الثَّلٰثَةِ الَّذ۪ينَ خُلِّفُواۜ حَتّٰٓى اِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ اَنْفُسُهُمْ وَظَنُّٓوا اَنْ لَا مَلْجَاَ مِنَ اللّٰهِ اِلَّٓا اِلَيْهِۜ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ۟

  • 57:7

    اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ