Şahsi mesuliyet

  • 5:105

    Ey iman edenler! Üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. (Öncelikli sorumluluğunuz kendi niyetleriniz ve amellerinizdir. Bu nedenle kendinize dikkat edin ve düzeltin.) Siz (sadakatle hidayete ve İslamiyet’e yapışıp) doğru yola eriştiğiniz takdirde, (Hakk’tan ve hayırdan ayrılıp) sapan (kimseler) size zarar veremeyeceklerdir. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.

  • 6:31

    (Böylece) Allah'a kavuşmayı (huzuruna çıkmayı ve amellerinin karşılığını bulmayı) yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak, "Dünyada yaptığımız kusurlardan ve sorumsuz davranışlardan dolayı yazıklar olsun bize” diye (hayıflanacak ve pişmanlık duyacaklardır; şimdi dikkatle) bakın (ve ibret alın!) Yüklendikleri günah ne kadar kötü ve (cezası çok) ağırdır.

  • 6:104

    Gerçek şu ki; size Rabbinizden (O’nun kâinattaki zuhuratını ve Kur’an’ın hakikatini anlayıp kavrayacak) basiretler (yaratılış gerçeğini gösteren belgeler) gelmiştir. Kim (hikmet ve ibretle bakıp) basiretle görürse, kendi lehinedir; kim de (tabiat kanunlarındaki ve Kur’ani kurallardaki gerçeklere karşı) kör davranıp (görmek istemezse) bu da kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekçi (zorla imana getirici) değilim.

  • 6:164

    De ki: "O, her şeyin Rabbi (ve gerçek sahibi) iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. (Birisinin yaptığı zulüm ve kötülüklerden dolayı başkası sorumlu tutulmaz.) Günahkâr olan (kişi ahirette) bir başkasının günah yükünü taşımaz (ancak kötülüğe teşvik ve tahrik ettiği ve günah işlemesine sebebiyet verdiği kimselerden dolayı günah kazanır. Bak Nahl:25). Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."

  • 10:108

    De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden Hakk (Kur’an ve Peygamber) gelmiştir. Kim (Kur’an’a ve Resulüllah’a uyarak) hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmıştır. (İnkâr, itiraz ve isyanınızdan dolayı) Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim. (Görevim gerçeği duyurmaktır.)

  • 16:25

    Bu onların (Kur’ani hüküm ve haberleri inkâr edip küçümsemeleri) kıyamet gününde kendi günahlarının tamamını ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için (yeterlidir). Bak hele, ne kötü yük yüklenirler. (Çünkü bir şeye sebep olan ve kötü çığır açan, onu işleyenler gibi vebaldedir.)

  • 17:15

    Kim (hidayete uyar) doğru yolu (arayıp) bulursa, kendisi için (Hakkı ve hayrı) bulmuş olacaktır. Kim de sapıtırsa kendi zararına sapıtmış olacaktır. Günahkâr olan hiç kimse bir başkasının günah yükünü taşımayacaktır. (Ve zaten) Biz, (aydınlatıcı ve uyarıcı) bir Resul göndermedikçe (hiçbir kavme ve kişiye asla) azap edici olmayız (kendilerini sorumlu tutmayız).

  • 27:74

    Ve şüphesiz, Senin Rabbin, sinelerinin gizli tuttuklarını da ve açığa vurduklarını da kesin olarak bilmektedir (ve kaydetmektedir).

  • 27:75

    (Muhteşem) Göklerde ve yerde (gördüklerinizin ve bildiklerinizin dışında size gaib ve) gizli olan hiçbir (sır, âlem, varlık ve yaratık) yoktur ki, apaçık bir Kitapta (Levh-i Mahfuz'da kayıtlı) bulunmasın.

  • 34:25

    De ki: "Siz, bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz."

  • 34:50

    De ki: "Eğer Ben yanılıp şaşıracak olsam, ancak kendi nefsim aleyhine sapmış olurum ve eğer hidayeti bulmuşsam, bu da Rabbimin Bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, (her şeyi) İşitip duyandır, (kullarına) Yakın olandır."

  • 34:52

    (Bu durumda mecburen) "Biz O’na (Allah’a ve Kur’an’ına) iman ettik" derler; ancak onlara böyle uzak bir yerden (ve çok geç kalınmış bir halde hidayete) el uzatmaları (ve iman nimetine kavuşmaları artık) nerede (ve nasıl mümkün olacaktır? Çünkü son pişmanlık faydasızdır.)

  • 35:18

    Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenip çekemez. Yükü ağır olan onun taşınması için (başkasını) çağırsa (ve o kişi kendisinin) en yakını bile olsa da (onun günah) ağırlığından (kendisine yine hiç)bir şey yüklenemez. Sen ancak görmediği halde (gaybi haşyetle) Rablerinden korkanları ve namazı dosdoğru kılanları sakındırırsın. (Senin uyarıların ancak böylelerine fayda sağlayacaktır.) Kim (küfür ve kötülükten) temizlenirse o sadece kendisi için temizlenir. Sonunda dönüş Allah’adır.

  • 39:7

    Eğer inkâr (ve isyan) ederseniz (bu kendi aleyhinizedir, çünkü) kesinlikle Allah sizden müstağnidir (hiçbirinize ve ibadetinize muhtaç değildir.) Ne var ki O, kullarının küfre (ve kötülüğe düşmesine) rızası bulunmayandır. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olacaktır. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez (herkes sadece kendi yapıp ettiklerinin ve sebebiyet verdiklerinin karşılığını bulacaktır). Sonra (hepiniz) Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecek (ve sorgulayacaktır). Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilip durmaktadır.

  • 48:4

    (Böylece) O (Allah CC) imanlarını bir kat daha arttırsınlar diye mü’minlerin kalplerine sükûnet (huzur, itminan ve emniyet) indirdi (ve indirecektir). Göklerin ve yerin orduları (elbette) Allah’ındır. Allah (CC) her şeyi (nasıl yapacağını en iyi) Bilendir; Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 48:5

    (Her şeye gücü yeten, göklerdeki ve yerdeki ordularıyla işlerini yürüten Cenab-ı Hakkın ayrıca cihadı emretmesi; bu hizmet ve gayretleri sebebiyle) Mü’min erkek ve kadınları, altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere sokması ve onların günahlarını örtüp bağışlaması içindir. İşte Allah katında gerçek kurtuluş ve büyük mutluluk budur (ve sonsuz huzura bu sayede erişilir).

  • 53:38

    Doğrusu (ahirette) hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü ve suçunu yüklenmeyecektir.

  • 81:14

    (Artık her) Nefis, (ahireti için) neyi hazırladığını (yararlı ve zararlı neler yaptığını açıkça) bilip-öğrenmiştir.

  • 5:105

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

    Ey iman edenler! Üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. (Öncelikli sorumluluğunuz kendi niyetleriniz ve amellerinizdir. Bu nedenle kendinize dikkat edin ve düzeltin.) Siz (sadakatle hidayete ve İslamiyet’e yapışıp) doğru yola eriştiğiniz takdirde, (Hakk’tan ve hayırdan ayrılıp) sapan (kimseler) size zarar veremeyeceklerdir. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.

  • 6:31

    قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِلِقَٓاءِ اللّٰهِۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَتْهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً قَالُوا يَا حَسْرَتَنَا عَلٰى مَا فَرَّطْنَا ف۪يهَاۙ وَهُمْ يَحْمِلُونَ اَوْزَارَهُمْ عَلٰى ظُهُورِهِمْۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَ

    (Böylece) Allah'a kavuşmayı (huzuruna çıkmayı ve amellerinin karşılığını bulmayı) yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak, "Dünyada yaptığımız kusurlardan ve sorumsuz davranışlardan dolayı yazıklar olsun bize” diye (hayıflanacak ve pişmanlık duyacaklardır; şimdi dikkatle) bakın (ve ibret alın!) Yüklendikleri günah ne kadar kötü ve (cezası çok) ağırdır.

  • 6:104

    قَدْ جَٓاءَكُمْ بَصَٓائِرُ مِنْ رَبِّكُمْۚ فَمَنْ اَبْصَرَ فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ عَمِيَ فَعَلَيْهَاۜ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِحَف۪يظٍ

    Gerçek şu ki; size Rabbinizden (O’nun kâinattaki zuhuratını ve Kur’an’ın hakikatini anlayıp kavrayacak) basiretler (yaratılış gerçeğini gösteren belgeler) gelmiştir. Kim (hikmet ve ibretle bakıp) basiretle görürse, kendi lehinedir; kim de (tabiat kanunlarındaki ve Kur’ani kurallardaki gerçeklere karşı) kör davranıp (görmek istemezse) bu da kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekçi (zorla imana getirici) değilim.

  • 6:164

    قُلْ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغ۪ي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍۜ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ اِلَّا عَلَيْهَاۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۚ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ

    De ki: "O, her şeyin Rabbi (ve gerçek sahibi) iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. (Birisinin yaptığı zulüm ve kötülüklerden dolayı başkası sorumlu tutulmaz.) Günahkâr olan (kişi ahirette) bir başkasının günah yükünü taşımaz (ancak kötülüğe teşvik ve tahrik ettiği ve günah işlemesine sebebiyet verdiği kimselerden dolayı günah kazanır. Bak Nahl:25). Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."

  • 10:108

    قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِوَك۪يلٍۜ

    De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden Hakk (Kur’an ve Peygamber) gelmiştir. Kim (Kur’an’a ve Resulüllah’a uyarak) hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmıştır. (İnkâr, itiraz ve isyanınızdan dolayı) Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim. (Görevim gerçeği duyurmaktır.)

  • 16:25

    لِيَحْمِلُٓوا اَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۙ وَمِنْ اَوْزَارِ الَّذ۪ينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَ۟

    Bu onların (Kur’ani hüküm ve haberleri inkâr edip küçümsemeleri) kıyamet gününde kendi günahlarının tamamını ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için (yeterlidir). Bak hele, ne kötü yük yüklenirler. (Çünkü bir şeye sebep olan ve kötü çığır açan, onu işleyenler gibi vebaldedir.)

  • 17:15

    مَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولًا

    Kim (hidayete uyar) doğru yolu (arayıp) bulursa, kendisi için (Hakkı ve hayrı) bulmuş olacaktır. Kim de sapıtırsa kendi zararına sapıtmış olacaktır. Günahkâr olan hiç kimse bir başkasının günah yükünü taşımayacaktır. (Ve zaten) Biz, (aydınlatıcı ve uyarıcı) bir Resul göndermedikçe (hiçbir kavme ve kişiye asla) azap edici olmayız (kendilerini sorumlu tutmayız).

  • 27:74

    وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ

    Ve şüphesiz, Senin Rabbin, sinelerinin gizli tuttuklarını da ve açığa vurduklarını da kesin olarak bilmektedir (ve kaydetmektedir).

  • 27:75

    وَمَا مِنْ غَٓائِبَةٍ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ

    (Muhteşem) Göklerde ve yerde (gördüklerinizin ve bildiklerinizin dışında size gaib ve) gizli olan hiçbir (sır, âlem, varlık ve yaratık) yoktur ki, apaçık bir Kitapta (Levh-i Mahfuz'da kayıtlı) bulunmasın.

  • 34:25

    قُلْ لَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّٓا اَجْرَمْنَا وَلَا نُسْـَٔلُ عَمَّا تَعْمَلُونَ

    De ki: "Siz, bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz."

  • 34:50

    قُلْ اِنْ ضَلَلْتُ فَاِنَّمَٓا اَضِلُّ عَلٰى نَفْس۪يۚ وَاِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوح۪ٓي اِلَيَّ رَبّ۪يۜ اِنَّهُ سَم۪يعٌ قَر۪يبٌ

    De ki: "Eğer Ben yanılıp şaşıracak olsam, ancak kendi nefsim aleyhine sapmış olurum ve eğer hidayeti bulmuşsam, bu da Rabbimin Bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, (her şeyi) İşitip duyandır, (kullarına) Yakın olandır."

  • 34:52

    وَقَالُٓوا اٰمَنَّا بِه۪ۚ وَاَنّٰى لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍۚ

    (Bu durumda mecburen) "Biz O’na (Allah’a ve Kur’an’ına) iman ettik" derler; ancak onlara böyle uzak bir yerden (ve çok geç kalınmış bir halde hidayete) el uzatmaları (ve iman nimetine kavuşmaları artık) nerede (ve nasıl mümkün olacaktır? Çünkü son pişmanlık faydasızdır.)

  • 35:18

    وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَاِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ اِلٰى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۜ اِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَۜ وَمَنْ تَزَكّٰى فَاِنَّمَا يَتَزَكّٰى لِنَفْسِه۪ۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ

    Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenip çekemez. Yükü ağır olan onun taşınması için (başkasını) çağırsa (ve o kişi kendisinin) en yakını bile olsa da (onun günah) ağırlığından (kendisine yine hiç)bir şey yüklenemez. Sen ancak görmediği halde (gaybi haşyetle) Rablerinden korkanları ve namazı dosdoğru kılanları sakındırırsın. (Senin uyarıların ancak böylelerine fayda sağlayacaktır.) Kim (küfür ve kötülükten) temizlenirse o sadece kendisi için temizlenir. Sonunda dönüş Allah’adır.

  • 39:7

    اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

    Eğer inkâr (ve isyan) ederseniz (bu kendi aleyhinizedir, çünkü) kesinlikle Allah sizden müstağnidir (hiçbirinize ve ibadetinize muhtaç değildir.) Ne var ki O, kullarının küfre (ve kötülüğe düşmesine) rızası bulunmayandır. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olacaktır. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez (herkes sadece kendi yapıp ettiklerinin ve sebebiyet verdiklerinin karşılığını bulacaktır). Sonra (hepiniz) Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecek (ve sorgulayacaktır). Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilip durmaktadır.

  • 48:4

    هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ السَّك۪ينَةَ ف۪ي قُلُوبِ الْمُؤْمِن۪ينَ لِيَزْدَادُٓوا ا۪يمَانًا مَعَ ا۪يمَانِهِمْۜ وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۙ

    (Böylece) O (Allah CC) imanlarını bir kat daha arttırsınlar diye mü’minlerin kalplerine sükûnet (huzur, itminan ve emniyet) indirdi (ve indirecektir). Göklerin ve yerin orduları (elbette) Allah’ındır. Allah (CC) her şeyi (nasıl yapacağını en iyi) Bilendir; Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 48:5

    لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عِنْدَ اللّٰهِ فَوْزًا عَظ۪يمًاۙ

    (Her şeye gücü yeten, göklerdeki ve yerdeki ordularıyla işlerini yürüten Cenab-ı Hakkın ayrıca cihadı emretmesi; bu hizmet ve gayretleri sebebiyle) Mü’min erkek ve kadınları, altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere sokması ve onların günahlarını örtüp bağışlaması içindir. İşte Allah katında gerçek kurtuluş ve büyük mutluluk budur (ve sonsuz huzura bu sayede erişilir).

  • 53:38

    اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ

    Doğrusu (ahirette) hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü ve suçunu yüklenmeyecektir.

  • 81:14

    عَلِمَتْ نَفْسٌ مَٓا اَحْضَرَتْۜ

    (Artık her) Nefis, (ahireti için) neyi hazırladığını (yararlı ve zararlı neler yaptığını açıkça) bilip-öğrenmiştir.