Şahitler

  • 2:154

    Allah yolunda (yani, milli savunma; halkın huzurunu, onurunu ve namusunu koruma, Hakk ve adaleti hâkim kılma uğrunda çalışıp; düşmanlar ve anarşist saldırganlarla çarpışarak) öldürülen (şehit)lere, sakın “ölüler” deyip (gaflete düşmeyin, çünkü) bilakis onlar (gerçek ve yüksek bir hayata geçmiş olarak) diridirler. Velâkin siz bunun farkında ve şuurunda değilsinizdir.

  • 2:181

    (Artık) Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten (ve kesinliğini bildikten) sonra değiştirirse, (veya gizlerse bunun) günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah Semî’ (her şeyi duyan) ve Alîm (olan)dır.

  • 2:282

    Ey iman edenler! Belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. (Senet yapınız. Şahitli noter sistemini uygulayınız.) Aranızdan (resmi görevli ve yetkili) bir kâtip (borçlanma senetlerini) doğru ve tam olarak yazsın. (Borçlar, noterlik gibi resmi ve geçerli bir kayıt altına alınsın.) Kâtip, Allah'ın kendisine öğrettiği (ve devletin belirlediği) gibi (gerçeği) yazmaktan kaçınmasın, (olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da (bu şahitli ve resmi senedi) yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmeye kalkmasın. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), aklı ermez (safdil) biri ya da za'af (bedeni ve psikolojik bir sorun) sahibi ise, veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, onun velisi (borç senedini) dosdoğru şekilde yazdırsın. (Bu borçlanma senedine) Erkeklerinizden de iki şahit tutun; eğer iki erkek yoksa, şahitliklerine rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri unutup şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur. Çünkü kadınlar genellikle duygusaldır ve kendi işlerine yoğunlaşırlar). Şahitler çağırıldıkları zaman (hâkim karşısında gerçeği aynen konuşmaktan) kaçınmasınlar. (Bu nedenle) Onu (her türlü borcu ve özellikle SELEM; yani para peşin, mal veresiye senetlerini) az olsun, çok olsun, (borçlandığınız şeyleri) süresiyle (cinsi ve miktarı ile) birlikte yazmaya üşenmeyin (ki, sonra hiç kimse borcunu inkâr ve istismara kalkmasın ve insanlar mağdur olmasın). Bu, Allah katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüpheye düşmemeniz için de en uygun olandır. Ancak aranızda (hemen) devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. (Artık) Alış-veriş ettiğinizde (para veya kıymetli eşya karşılığında arsa, araba, ev ve dükkân devrettiğinizde) de şahit tutun (ve resmiyete sokun). Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Noterlik ve yol masraflarını karşılayın.) Eğer aksini yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah (böylece senetleşmeyi ve borçlarınızı garanti etmeyi) size öğretiyor. Allah her şeyi (hakkıyla) Bilendir (ve ona uygun hükümler koyandır).

  • 2:283

    Eğer yolculukta olursanız ve (resmen yetkili ve görevli bir) kâtip de bulamazsanız, bu durumda (borçludan) alınan rehinler (yeterli sayılır). Yok eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan (korkup haramdan) sakınsın da emanetini (sahibine geri) ödesin (borcunu versin). Şahitliği (asla) gizlemeyin (ve değiştirmeyin). Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkârdır (ve kötülük yuvasıdır. Oysa) Allah, bütün yaptıklarınızı Bilendir.

  • 3:169

    Sakın Allah yolunda öldürülmüş olanları ölmüşler sanma, hayır onlar (sonsuz bir) hayattadırlar ve Rableri yanında yaşayıp rızıklanırlar. (Onlar böyle kutlu ve mutlu bir ortamdadırlar.)

  • 3:170

    (Şehitler) Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle (ferahlanıp) sevinç içinde (mutludurlar). Onlar, arkalarından henüz kendilerine ulaşmayanlara (şunu) müjdelemeyi isterler ki: “Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”

  • 3:171

    Onlar (şehit olanlar ve Allah’ın rızasına ulaşanlar), Allah'tan bir nimeti, bir fazilet ve bereketi ve kesinlikle Allah'ın mü'minlerin ecrini asla boşa vermeyeceği (gerçeğini) müjdeleyip durmaktadırlar.

  • 4:69

    Her kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse (ve sonuna kadar İslam’da ve cihadda sebat gösterirse), işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar (Hakkı doğrulayan sadıklar), şehitler ve salihlerle beraberdirler. Bunlar arkadaş olarak; ne iyi ve ne güzel (kimseler)dir.

  • 4:135

    Ey iman edenler! Hakk üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan (hâkimler) ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. (Dürüstlükten ve hakkaniyetten asla uzaklaşmayın.) Velev ki bu şahitliğiniz kendinizin, ana-babanızın veya akraba ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa! (Yine doğruluktan ve Hakk’tan ayrılmayın. Üzerine şahitlik veya hâkimlik yapacağınız kimseler,) Onlar ister zengin olsun ister fakir bulunsun (yine sakın adaletten ve doğru bildiğinizden caymayın). Çünkü (taraflar kim olursa olsun,) Allah ikisine de sizden daha yakındır. (Yani, bizzat O'nun kullarıdır, buna rağmen adaleti buyurmaktadır.) Onun için siz adaletten ayrılıp haddinizi aşarak (Hakk’tan yüz çevirip) nefsinizin hevâsına uymayın. Eğer (adaletten ve doğru şahitlikten) dilinizi eğip bükerseniz veya büsbütün Hakk’tan yüz çevirirseniz, Allah şüphesiz yaptıklarınızdan Haberdardır. (Bunun hesabı ve azabı çok ağırdır!..)

  • 5:8

    Ey iman edenler! Allah için Hakkı (İslam’ın adalet nizamını) sağlayıp uygulayan (mü’minler) ve (hep haklıyı) savunan (hâkimler ve yetkililer olun) ve mutlaka doğruluk ve hakkaniyetle şahitlikte bulunan (daima Hakkı üstün tutan ve Adil Düzeni kurup korumaya çalışan) kimseler olun. (Tanık olduğunuz bir olayı olduğu gibi anlatın, yorum yapmayın, taraf tutmayın, hâkimi yanıltmayın.) Herhangi bir kavme (partiye, meşrebe, tarikata veya kişiye) olan kininiz (kırgınlık ve kızgınlığınız) sakın sizi adaletsizliğe sürüklemesin!.. (Karar verirken his ve heyecanlarınızla değil, aklınız ve vicdanınızla davranın, İslam'ı esas alın ve mutlaka) Adil olun ki takvaya yakın olan (ve yakışan) budur... Her halde Allah'tan korkun. Çünkü O bütün yaptıklarınızdan Haberdardır.

  • 9:52

    De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) “Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.”

  • 22:58

    Allah yolunda hicret edip sonra öldürülenleri veya (bu gayret ve istikamet üzerindeyken) ölenleri ise; muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

  • 25:72

    (Ve yine Rahman’ın makbul kulları) Onlar yalan yere şahitlik etmezler, (bildiklerini gizlemezler, ifadelerini eğip bükmezler.) Lağviyata (boş, yararsız ve hayâsız konuşmalara, tartışmalara, sataşmalara ve programlara) rastladıklarında ise vakarla (ve ağır başlılıkla) oradan uzaklaşarak geçip giderler. [Not: Onurlu ve şuurlu mü’minler, televizyon dizilerinde, internet sitelerinde, gazete ve dergilerde rastladıkları; İslam’la alay eden, ahlâkı dejenere eden, şehveti körükleyen yayınlar ve programları derhal değiştiren ve ilgili mercilere gerekli tepkiyi gösterenlerdir.]

  • 33:23

    Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini) değiştirmemişlerdir.

  • 47:4

    Öyleyse, (savaş sırasında) inkârcılarla karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun (saldırgan kâfirlerin ve zalimlerin, öncelikle elebaşlarını ve merkezi teşkilatlarını etkisiz kılıp fitneden kurtulun ve onları korkutup susturun); sonunda onları iyice bozguna uğratıp zafer kazandığınız zaman da, artık (müşrik esirlerin, boş gurur ve kibirlerini kırmak üzere iyice bağlayın ve) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları salın) veya bir fidye (karşılığı bırakın). Öyle ki (saldırganlar uslanıp) savaş ağırlıklarını bıraksınlar (ve teslime yanaşsınlar). İşte (emir) böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan (önceden ve başka şekilde de) intikam alırdı. Ancak (cihad ve savaş) sizleri birbirinizle denemesi (sadıklarla sahtekârları ayırt etmesi) için (bir imtihandır). Allah yolunda öldürülen (şehit)lere gelince; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmayacaktır. (Onların kardeşlerini zafer ve devlete kavuşturacak, dünyada izzetle ve ahirette hepsini cennetle mükâfatlandıracaktır.)

  • 70:33

    (Onlar) Şahitliklerinde dosdoğru davrananlardır. (Gördüklerini gizleyip eksiltmeyen, konuya çarpıtıcı ilaveler eklemeyen, kendi yorumunu gerçek gibi söylemeyen sadık insanlardır.)

  • 70:35

    İşte onlar, cennetler içinde ikram olunup ağırlanacaklardır.

  • 2:154

    وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

    Allah yolunda (yani, milli savunma; halkın huzurunu, onurunu ve namusunu koruma, Hakk ve adaleti hâkim kılma uğrunda çalışıp; düşmanlar ve anarşist saldırganlarla çarpışarak) öldürülen (şehit)lere, sakın “ölüler” deyip (gaflete düşmeyin, çünkü) bilakis onlar (gerçek ve yüksek bir hayata geçmiş olarak) diridirler. Velâkin siz bunun farkında ve şuurunda değilsinizdir.

  • 2:181

    فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَ مَا سَمِعَهُ فَاِنَّمَٓا اِثْمُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يُبَدِّلُونَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۜ

    (Artık) Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten (ve kesinliğini bildikten) sonra değiştirirse, (veya gizlerse bunun) günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah Semî’ (her şeyi duyan) ve Alîm (olan)dır.

  • 2:282

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُۜ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِۖ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ اَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّٰهُ فَلْيَكْتُبْۚ وَلْيُمْلِلِ الَّذ۪ي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْـًٔاۜ فَاِنْ كَانَ الَّذ۪ي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَف۪يهًا اَوْ ضَع۪يفًا اَوْ لَا يَسْتَط۪يعُ اَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِۜ وَاسْتَشْهِدُوا شَه۪يدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْۚ فَاِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَاَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَٓاءِ اَنْ تَضِلَّ اِحْدٰيهُمَا فَتُذَكِّرَ اِحْدٰيهُمَا الْاُخْرٰىۜ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَٓاءُ اِذَا مَا دُعُواۜ وَلَا تَسْـَٔمُٓوا اَنْ تَكْتُبُوهُ صَغ۪يرًا اَوْ كَب۪يرًا اِلٰٓى اَجَلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَاَدْنٰٓى اَلَّا تَرْتَابُٓوا اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُد۪يرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَلَّا تَكْتُبُوهَاۜ وَاَشْهِدُٓوا اِذَا تَبَايَعْتُمْۖ وَلَا يُضَٓارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَه۪يدٌۜ وَاِنْ تَفْعَلُوا فَاِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

    Ey iman edenler! Belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. (Senet yapınız. Şahitli noter sistemini uygulayınız.) Aranızdan (resmi görevli ve yetkili) bir kâtip (borçlanma senetlerini) doğru ve tam olarak yazsın. (Borçlar, noterlik gibi resmi ve geçerli bir kayıt altına alınsın.) Kâtip, Allah'ın kendisine öğrettiği (ve devletin belirlediği) gibi (gerçeği) yazmaktan kaçınmasın, (olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da (bu şahitli ve resmi senedi) yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmeye kalkmasın. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), aklı ermez (safdil) biri ya da za'af (bedeni ve psikolojik bir sorun) sahibi ise, veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, onun velisi (borç senedini) dosdoğru şekilde yazdırsın. (Bu borçlanma senedine) Erkeklerinizden de iki şahit tutun; eğer iki erkek yoksa, şahitliklerine rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri unutup şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur. Çünkü kadınlar genellikle duygusaldır ve kendi işlerine yoğunlaşırlar). Şahitler çağırıldıkları zaman (hâkim karşısında gerçeği aynen konuşmaktan) kaçınmasınlar. (Bu nedenle) Onu (her türlü borcu ve özellikle SELEM; yani para peşin, mal veresiye senetlerini) az olsun, çok olsun, (borçlandığınız şeyleri) süresiyle (cinsi ve miktarı ile) birlikte yazmaya üşenmeyin (ki, sonra hiç kimse borcunu inkâr ve istismara kalkmasın ve insanlar mağdur olmasın). Bu, Allah katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüpheye düşmemeniz için de en uygun olandır. Ancak aranızda (hemen) devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. (Artık) Alış-veriş ettiğinizde (para veya kıymetli eşya karşılığında arsa, araba, ev ve dükkân devrettiğinizde) de şahit tutun (ve resmiyete sokun). Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Noterlik ve yol masraflarını karşılayın.) Eğer aksini yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah (böylece senetleşmeyi ve borçlarınızı garanti etmeyi) size öğretiyor. Allah her şeyi (hakkıyla) Bilendir (ve ona uygun hükümler koyandır).

  • 2:283

    وَاِنْ كُنْتُمْ عَلٰى سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُوا كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَقْبُوضَةٌۜ فَاِنْ اَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ اَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُۜ وَلَا تَكْتُمُوا الشَّهَادَةَۜ وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَاِنَّهُٓ اٰثِمٌ قَلْبُهُۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَل۪يمٌ۟

    Eğer yolculukta olursanız ve (resmen yetkili ve görevli bir) kâtip de bulamazsanız, bu durumda (borçludan) alınan rehinler (yeterli sayılır). Yok eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan (korkup haramdan) sakınsın da emanetini (sahibine geri) ödesin (borcunu versin). Şahitliği (asla) gizlemeyin (ve değiştirmeyin). Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkârdır (ve kötülük yuvasıdır. Oysa) Allah, bütün yaptıklarınızı Bilendir.

  • 3:169

    وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتًاۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَۙ

    Sakın Allah yolunda öldürülmüş olanları ölmüşler sanma, hayır onlar (sonsuz bir) hayattadırlar ve Rableri yanında yaşayıp rızıklanırlar. (Onlar böyle kutlu ve mutlu bir ortamdadırlar.)

  • 3:170

    فَرِح۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۙ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذ۪ينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْۙ اَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۢ

    (Şehitler) Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle (ferahlanıp) sevinç içinde (mutludurlar). Onlar, arkalarından henüz kendilerine ulaşmayanlara (şunu) müjdelemeyi isterler ki: “Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”

  • 3:171

    يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ۟

    Onlar (şehit olanlar ve Allah’ın rızasına ulaşanlar), Allah'tan bir nimeti, bir fazilet ve bereketi ve kesinlikle Allah'ın mü'minlerin ecrini asla boşa vermeyeceği (gerçeğini) müjdeleyip durmaktadırlar.

  • 4:69

    وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ

    Her kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse (ve sonuna kadar İslam’da ve cihadda sebat gösterirse), işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar (Hakkı doğrulayan sadıklar), şehitler ve salihlerle beraberdirler. Bunlar arkadaş olarak; ne iyi ve ne güzel (kimseler)dir.

  • 4:135

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِيًّا اَوْ فَق۪يرًا فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا

    Ey iman edenler! Hakk üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan (hâkimler) ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. (Dürüstlükten ve hakkaniyetten asla uzaklaşmayın.) Velev ki bu şahitliğiniz kendinizin, ana-babanızın veya akraba ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa! (Yine doğruluktan ve Hakk’tan ayrılmayın. Üzerine şahitlik veya hâkimlik yapacağınız kimseler,) Onlar ister zengin olsun ister fakir bulunsun (yine sakın adaletten ve doğru bildiğinizden caymayın). Çünkü (taraflar kim olursa olsun,) Allah ikisine de sizden daha yakındır. (Yani, bizzat O'nun kullarıdır, buna rağmen adaleti buyurmaktadır.) Onun için siz adaletten ayrılıp haddinizi aşarak (Hakk’tan yüz çevirip) nefsinizin hevâsına uymayın. Eğer (adaletten ve doğru şahitlikten) dilinizi eğip bükerseniz veya büsbütün Hakk’tan yüz çevirirseniz, Allah şüphesiz yaptıklarınızdan Haberdardır. (Bunun hesabı ve azabı çok ağırdır!..)

  • 5:8

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

    Ey iman edenler! Allah için Hakkı (İslam’ın adalet nizamını) sağlayıp uygulayan (mü’minler) ve (hep haklıyı) savunan (hâkimler ve yetkililer olun) ve mutlaka doğruluk ve hakkaniyetle şahitlikte bulunan (daima Hakkı üstün tutan ve Adil Düzeni kurup korumaya çalışan) kimseler olun. (Tanık olduğunuz bir olayı olduğu gibi anlatın, yorum yapmayın, taraf tutmayın, hâkimi yanıltmayın.) Herhangi bir kavme (partiye, meşrebe, tarikata veya kişiye) olan kininiz (kırgınlık ve kızgınlığınız) sakın sizi adaletsizliğe sürüklemesin!.. (Karar verirken his ve heyecanlarınızla değil, aklınız ve vicdanınızla davranın, İslam'ı esas alın ve mutlaka) Adil olun ki takvaya yakın olan (ve yakışan) budur... Her halde Allah'tan korkun. Çünkü O bütün yaptıklarınızdan Haberdardır.

  • 9:52

    قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ

    De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) “Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.”

  • 22:58

    وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ قُتِلُٓوا اَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللّٰهُ رِزْقًا حَسَنًاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ

    Allah yolunda hicret edip sonra öldürülenleri veya (bu gayret ve istikamet üzerindeyken) ölenleri ise; muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

  • 25:72

    وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا

    (Ve yine Rahman’ın makbul kulları) Onlar yalan yere şahitlik etmezler, (bildiklerini gizlemezler, ifadelerini eğip bükmezler.) Lağviyata (boş, yararsız ve hayâsız konuşmalara, tartışmalara, sataşmalara ve programlara) rastladıklarında ise vakarla (ve ağır başlılıkla) oradan uzaklaşarak geçip giderler. [Not: Onurlu ve şuurlu mü’minler, televizyon dizilerinde, internet sitelerinde, gazete ve dergilerde rastladıkları; İslam’la alay eden, ahlâkı dejenere eden, şehveti körükleyen yayınlar ve programları derhal değiştiren ve ilgili mercilere gerekli tepkiyi gösterenlerdir.]

  • 33:23

    مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًاۙ

    Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini) değiştirmemişlerdir.

  • 47:4

    فَاِذَا لَق۪يتُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَۙ فَاِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَاِمَّا فِدَٓاءً حَتّٰى تَضَعَ الْحَرْبُ اَوْزَارَهَاۚۛ ذٰلِكَۜۛ وَلَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْۙ وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَ۬ا بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَنْ يُضِلَّ اَعْمَالَهُمْ

    Öyleyse, (savaş sırasında) inkârcılarla karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun (saldırgan kâfirlerin ve zalimlerin, öncelikle elebaşlarını ve merkezi teşkilatlarını etkisiz kılıp fitneden kurtulun ve onları korkutup susturun); sonunda onları iyice bozguna uğratıp zafer kazandığınız zaman da, artık (müşrik esirlerin, boş gurur ve kibirlerini kırmak üzere iyice bağlayın ve) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları salın) veya bir fidye (karşılığı bırakın). Öyle ki (saldırganlar uslanıp) savaş ağırlıklarını bıraksınlar (ve teslime yanaşsınlar). İşte (emir) böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan (önceden ve başka şekilde de) intikam alırdı. Ancak (cihad ve savaş) sizleri birbirinizle denemesi (sadıklarla sahtekârları ayırt etmesi) için (bir imtihandır). Allah yolunda öldürülen (şehit)lere gelince; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmayacaktır. (Onların kardeşlerini zafer ve devlete kavuşturacak, dünyada izzetle ve ahirette hepsini cennetle mükâfatlandıracaktır.)

  • 70:33

    وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَۖ

    (Onlar) Şahitliklerinde dosdoğru davrananlardır. (Gördüklerini gizleyip eksiltmeyen, konuya çarpıtıcı ilaveler eklemeyen, kendi yorumunu gerçek gibi söylemeyen sadık insanlardır.)

  • 70:35

    اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَۜ۟

    İşte onlar, cennetler içinde ikram olunup ağırlanacaklardır.

  • 2:154

    وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

  • 2:181

    فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَ مَا سَمِعَهُ فَاِنَّمَٓا اِثْمُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يُبَدِّلُونَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۜ

  • 2:282

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُۜ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِۖ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ اَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّٰهُ فَلْيَكْتُبْۚ وَلْيُمْلِلِ الَّذ۪ي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْـًٔاۜ فَاِنْ كَانَ الَّذ۪ي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَف۪يهًا اَوْ ضَع۪يفًا اَوْ لَا يَسْتَط۪يعُ اَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِۜ وَاسْتَشْهِدُوا شَه۪يدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْۚ فَاِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَاَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَٓاءِ اَنْ تَضِلَّ اِحْدٰيهُمَا فَتُذَكِّرَ اِحْدٰيهُمَا الْاُخْرٰىۜ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَٓاءُ اِذَا مَا دُعُواۜ وَلَا تَسْـَٔمُٓوا اَنْ تَكْتُبُوهُ صَغ۪يرًا اَوْ كَب۪يرًا اِلٰٓى اَجَلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَاَدْنٰٓى اَلَّا تَرْتَابُٓوا اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُد۪يرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَلَّا تَكْتُبُوهَاۜ وَاَشْهِدُٓوا اِذَا تَبَايَعْتُمْۖ وَلَا يُضَٓارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَه۪يدٌۜ وَاِنْ تَفْعَلُوا فَاِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

  • 2:283

    وَاِنْ كُنْتُمْ عَلٰى سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُوا كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَقْبُوضَةٌۜ فَاِنْ اَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ اَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُۜ وَلَا تَكْتُمُوا الشَّهَادَةَۜ وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَاِنَّهُٓ اٰثِمٌ قَلْبُهُۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَل۪يمٌ۟

  • 3:169

    وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتًاۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَۙ

  • 3:170

    فَرِح۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۙ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذ۪ينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْۙ اَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۢ

  • 3:171

    يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ۟

  • 4:69

    وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ

  • 4:135

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِيًّا اَوْ فَق۪يرًا فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا

  • 5:8

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

  • 9:52

    قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ

  • 22:58

    وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ قُتِلُٓوا اَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللّٰهُ رِزْقًا حَسَنًاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ

  • 25:72

    وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا

  • 33:23

    مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًاۙ

  • 47:4

    فَاِذَا لَق۪يتُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَۙ فَاِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَاِمَّا فِدَٓاءً حَتّٰى تَضَعَ الْحَرْبُ اَوْزَارَهَاۚۛ ذٰلِكَۜۛ وَلَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْۙ وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَ۬ا بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَنْ يُضِلَّ اَعْمَالَهُمْ

  • 70:33

    وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَۖ

  • 70:35

    اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَۜ۟