Mucizeler

  • 2:243

    Şu binlerce kişi (oldukları halde cihaddan kaytarmak ve güya hayatlarını garantiye almak için), ölüm korkusuyla yurtlarından çıkıp kaçanların durumunu görmedin mi? (Ne garipti!) Oysa Allah ‘ölün’ derse ölecekler, ‘yaşayın’ derse yaşayacaklar(dı ve her şey Allah’ın takdirindeydi). Allah insanoğluna fazıl (ihsan ve ikram) sahibiydi. Fakat insanların çoğu şükretmeyip nankörlük etmektedirler.

  • 6:35

    Eğer onların yüz çevirmeleri Sana ağır geliyor (ve büyük sıkıntı veriyorsa; haydi) onlara bir ayet (mucize) getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap! Halbuki) eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (Çünkü hissi ve fevri davrananlar hakikate ulaşamayacaklardır.)

  • 6:37

    (Müşrik ve münafık kimseler:) "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: “Şüphesiz Allah ayet indirmeye Kâdir’dir.” Ama onların çoğu (gerçeği ve başlarına gelecekleri) bilmezler.

  • 10:20

    Bir de derler ki: "Rabbinden (Peygamberinin) üzerine (bizi ikna ve mecbur edici) bir ayet (mucize) indirilse ya!.." De ki: "Gayb yalnızca Allah'ındır, siz bekleyedurun; Ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

  • 12:105

    Göklerde ve yerde nice ayetler (Allah’ın varlığını ve harika sanatını gösteren öyle belge ve alâmetler) vardır ki, (gafiller) onların yanından hiç düşünmeden, yüz çevirerek geçip gitmektedirler.

  • 13:7

    Kâfirler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." (Oysa) Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve bütün toplumlar için bir hidayet önderi makamındasın (veya; her kavmin İslam’ı öğretecek ve yol gösterecek kendi "hâdi"leri ve Mehdileri vardır).

  • 13:27

    İnkâr edenler: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, dilediğini (küfür ve kötülük ehlini) şaşırtıp-saptırıverir, Kendisine tam bir bağlılıkla yöneleni de dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Kim gönlünü Kendisine çevirirse, Allah onu hidayete eriştirir.)"

  • 13:31

    (Bu Kitap) Eğer kendisiyle dağların yürütülüp (temelinden koparıldığı), yerin parçalandığı veya ölülerin (dirilip) konuşturulmaya başlandığı bir Kur'an olsaydı (o yine bu Kur'an olurdu ve yine inanmazlardı). Hayır, emrin (işlerin, hükümlerin ve takdirin) tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. (Ama imtihan gereği serbest bıraktı.) İnkâr edenler(in) ise, Allah'ın va'adi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla, ya başlarına çetin bir bela çatacak veya (felaketler) yurtlarının yakınına kadar ulaşacaktır. Şüphesiz Allah, verdiği sözünden caymayan (veya miadını=va’ad ettiği zamanı şaşırmayan)dır.

  • 13:38

    Kesinlikle, Senden önce de elçiler gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik. (Zaten) Allah'ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmesi olacak iş değildir. Her ecel (her varlığın hayat serüveni ve belirlenmiş süresi) için bir kitap (yazılmış ve karar kılınmış bir kader kaydı) vardır.

  • 17:1

    • NOT: [İSRA SURESİ ilk ayetlerinde: a-Hem Miraç hadisesinin hikmet ve hedefleri anlatılmaktadır. b-Hem Mescid-i Aksa’nın (Kudüs ve Filistin topraklarının) ve civarının; Doğu Akdeniz Havzası, Türkiye, Mısır, Sudan, Suriye, Irak, İran ve Arabistan yarımadasının, iklim ve bitki ürünleri ve yer altı zenginlikleri bakımından bereketli kılındığı, ve özellikle Hakk Dinin ve büyük medeniyetlerin beşiği yapıldığı vurgulanmaktadır. c-Hem de Beni İsrail’in küfür ve zulüm ehlinin kirli geçmişlerine ve günümüzdeki acı akıbetlerine işaret buyrulmaktadır.]

    Bazı ayetlerimizden (ibret ve hikmet mucizelerimizden) kendisine göstermek için, (en makbul ve muhterem) kulunu (Hz. Muhammed’i AS) bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren (oradan da bütün gök katlarına yükseltip kudret ve hikmet eserlerini seyrettiren. Bak: İsrâ-93) ) O (Allah) Yücedir. (Sübhan olup her türlü hata ve noksanlıktan münezzehtir.) Gerçekten O (her şeyi, herkesi, her sesi ve kalpten geçeni) İşitendir, Görendir. (Öyle ise devamlı O’nun huzurunda bulunduğunuzu unutmayınız.) [Not: Böylece insanlar içerisinden seçip Kendi Zatına en güzel ve en mükemmel Halife makamına eriştirdiği Hz. Muhammed’e (SAV), Kâinatın bütün tabakalarını ve oralardaki harika yaratıklarını bizzat göstermek ve İlahi müjde ve mesajlarını hepsine iletmek üzere, Onu Mİ’RAC’a çıkarmıştır.]

  • 17:59

    Bizi (müşrik ve münafıkların her istedikleri) ayet (ve mucize)leri göndermekten alıkoyan şey; (daha) öncekilerin (yaptığı gibi) onu yalanlamalarından (kendilerinin de inkâr ve isyana kalkışıp daha büyük belalara uğramalarından) başka bir şey değildir. (Hani Hz. Salih’in kavmi) Semud'a dişi deveyi gözle görünür (açık bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmişlerdi. Oysa Biz ayetleri (mucizeleri) ancak (gafil ve cahil takımını) korkutmak (uyarıp uyandırmak) için göndeririz.

  • 17:60

    Hani o vakit Biz Sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı (Mi’raç’taki muhteşem temaşaları) da, Kur'an'da (bildirilen ve Allah’ın kudretiyle cehennem alevleri içinde yetişen) lanetlenmiş ağacı (zakkum cezasını) da insanları (eğitmek ve) denemek için yaptık. Biz onları (böylece) korkutup (uyarıyoruz). Fakat (bu) onlarda sadece büyük bir azgınlığı ziyadeleştirmektedir.

  • 20:133

    (Müşrikler ve münafıklar ikide bir) Derler ki: "(Bu peygamber ise;) Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?" (Halbuki) Onlara önceki kitaplardaki açık belgeleri (barındıran Kur'an) gelmedi mi? (Hidayet ve istikamet bulmak için Kur’an yeterli sayılmadı mı?)

  • 21:16

    Biz, gökleri ve yeri ve bunlar arasında bulunan (nurani ve maddi bütün) şeyleri, oyun ve eğlence için (boş yere) yaratmadık.

  • 21:17

    Eğer Biz eğlence edinmek isteseydik, Kendi katımızdan edinirdik. Eğer (eğlence istemiş) olsaydık böyle yapardık (ama Biz, boş ve nahoş şeylerle uğraşmayız.)

  • 29:50

    “Ona Rabbinden (başkaca) ayetler (mucizeler) de indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “O ayetler ancak Allah’ın nezdinde (ve takdirinde)dir. Ben sadece (inkârcıları ve isyancıları, uğrayacakları kötü neticelerden) apaçık bir uyarıcı ve sakındırıcıyım.”

  • 29:51

    Sana indirdiğimiz O Kitap -ki karşılarında okunup duruyor- onlara yeterli olmadı mı? Onda iman edecek bir kavim için elbette (büyük) bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. (Çünkü Kur'an; dini, ahlâki, siyasi, ekonomik ve sosyal her türlü sorunun çözümüne esas olacak temel hükümleri içeren en yetkili ve en kutsi kaynaktır.)

  • 29:52

    De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeterlidir. O, göklerde ve yerde olanı (canlı ve cansız tüm varlıkları ayrıntılarıyla) bilir. Bâtıla (yanlış, haksız ve bozuk yollara) inanan ve Allah'ı inkâr edenler ise, işte onlar hüsrana (pişmanlık dolu zarara) uğrayanlardır.” (Aslında bunlar, Müslüman görüntülü münafıklardır. Ve Hakka değil bâtıla inanıp zulme destek çıkan, böylece Allah'ın va’adini ve kudretini inkâr edip sapıtan insanlardır.)

  • 32:15

    Bizim ayetlerimize ancak; kendilerine (Hakk) hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edip duranlar ve (Allah’a karşı) büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman edip (felaha ve mutluluğa ulaşacaklar.)

  • 33:9

    Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki (her türlü) nimetini hatırlayın. Hani o zaman (Hendek savunmasında) size (hücum eden müşrik) ordular (hırsla ve hınçla üzerinize saldırıp) gelmişti; Biz de onların üzerine (kahredici) bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular göndermiş (ve böylece onların belasını defetmiş)tik. Allah, yaptıklarınızı Görendir (ve mü’min kullarına sahip çıkandır).

  • 40:35

    “Ki onlar, Allah'ın ayetleri (ve Kitabın açık hükümleri) konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın (kafa karıştırmak ve sorumluluktan kaçmak için tartışan ve) mücadele edip duran kimselerdir. (Bu) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir nefret ve öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürlemekte (ve hidayetini karartıvermekte)dir.”

  • 42:35

    (Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele (ve münakaşa) edenler, kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip öğrensinler (diye bunlar size haber verilmektedir.)

  • 2:243

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَهُمْ اُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِۖ فَقَالَ لَهُمُ اللّٰهُ مُوتُوا ثُمَّ اَحْيَاهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ

    Şu binlerce kişi (oldukları halde cihaddan kaytarmak ve güya hayatlarını garantiye almak için), ölüm korkusuyla yurtlarından çıkıp kaçanların durumunu görmedin mi? (Ne garipti!) Oysa Allah ‘ölün’ derse ölecekler, ‘yaşayın’ derse yaşayacaklar(dı ve her şey Allah’ın takdirindeydi). Allah insanoğluna fazıl (ihsan ve ikram) sahibiydi. Fakat insanların çoğu şükretmeyip nankörlük etmektedirler.

  • 6:35

    وَاِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكَ اِعْرَاضُهُمْ فَاِنِ اسْتَطَعْتَ اَنْ تَبْتَغِيَ نَفَقًا فِي الْاَرْضِ اَوْ سُلَّمًا فِي السَّمَٓاءِ فَتَأْتِيَهُمْ بِاٰيَةٍۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدٰى فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ

    Eğer onların yüz çevirmeleri Sana ağır geliyor (ve büyük sıkıntı veriyorsa; haydi) onlara bir ayet (mucize) getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap! Halbuki) eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (Çünkü hissi ve fevri davrananlar hakikate ulaşamayacaklardır.)

  • 6:37

    وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يُنَزِّلَ اٰيَةً وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

    (Müşrik ve münafık kimseler:) "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: “Şüphesiz Allah ayet indirmeye Kâdir’dir.” Ama onların çoğu (gerçeği ve başlarına gelecekleri) bilmezler.

  • 10:20

    وَيَقُولُونَ لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۚ فَقُلْ اِنَّمَا الْغَيْبُ لِلّٰهِ فَانْتَظِرُواۚ اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ۟

    Bir de derler ki: "Rabbinden (Peygamberinin) üzerine (bizi ikna ve mecbur edici) bir ayet (mucize) indirilse ya!.." De ki: "Gayb yalnızca Allah'ındır, siz bekleyedurun; Ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."

  • 12:105

    وَكَاَيِّنْ مِنْ اٰيَةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ

    Göklerde ve yerde nice ayetler (Allah’ın varlığını ve harika sanatını gösteren öyle belge ve alâmetler) vardır ki, (gafiller) onların yanından hiç düşünmeden, yüz çevirerek geçip gitmektedirler.

  • 13:7

    وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ۟

    Kâfirler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." (Oysa) Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve bütün toplumlar için bir hidayet önderi makamındasın (veya; her kavmin İslam’ı öğretecek ve yol gösterecek kendi "hâdi"leri ve Mehdileri vardır).

  • 13:27

    وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ اَنَابَۚ

    İnkâr edenler: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, dilediğini (küfür ve kötülük ehlini) şaşırtıp-saptırıverir, Kendisine tam bir bağlılıkla yöneleni de dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Kim gönlünü Kendisine çevirirse, Allah onu hidayete eriştirir.)"

  • 13:31

    وَلَوْ اَنَّ قُرْاٰنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ اَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الْاَرْضُ اَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتٰىۜ بَلْ لِلّٰهِ الْاَمْرُ جَم۪يعًاۜ اَفَلَمْ يَا۬يْـَٔسِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ لَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَهَدَى النَّاسَ جَم۪يعًاۜ وَلَا يَزَالُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا تُص۪يبُهُمْ بِمَا صَنَعُوا قَارِعَةٌ اَوْ تَحُلُّ قَر۪يبًا مِنْ دَارِهِمْ حَتّٰى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟

    (Bu Kitap) Eğer kendisiyle dağların yürütülüp (temelinden koparıldığı), yerin parçalandığı veya ölülerin (dirilip) konuşturulmaya başlandığı bir Kur'an olsaydı (o yine bu Kur'an olurdu ve yine inanmazlardı). Hayır, emrin (işlerin, hükümlerin ve takdirin) tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. (Ama imtihan gereği serbest bıraktı.) İnkâr edenler(in) ise, Allah'ın va'adi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla, ya başlarına çetin bir bela çatacak veya (felaketler) yurtlarının yakınına kadar ulaşacaktır. Şüphesiz Allah, verdiği sözünden caymayan (veya miadını=va’ad ettiği zamanı şaşırmayan)dır.

  • 13:38

    وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ اَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةًۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ لِكُلِّ اَجَلٍ كِتَابٌ

    Kesinlikle, Senden önce de elçiler gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik. (Zaten) Allah'ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmesi olacak iş değildir. Her ecel (her varlığın hayat serüveni ve belirlenmiş süresi) için bir kitap (yazılmış ve karar kılınmış bir kader kaydı) vardır.

  • 17:1

    سُبْحَانَ الَّذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ

    • NOT: [İSRA SURESİ ilk ayetlerinde: a-Hem Miraç hadisesinin hikmet ve hedefleri anlatılmaktadır. b-Hem Mescid-i Aksa’nın (Kudüs ve Filistin topraklarının) ve civarının; Doğu Akdeniz Havzası, Türkiye, Mısır, Sudan, Suriye, Irak, İran ve Arabistan yarımadasının, iklim ve bitki ürünleri ve yer altı zenginlikleri bakımından bereketli kılındığı, ve özellikle Hakk Dinin ve büyük medeniyetlerin beşiği yapıldığı vurgulanmaktadır. c-Hem de Beni İsrail’in küfür ve zulüm ehlinin kirli geçmişlerine ve günümüzdeki acı akıbetlerine işaret buyrulmaktadır.]

    Bazı ayetlerimizden (ibret ve hikmet mucizelerimizden) kendisine göstermek için, (en makbul ve muhterem) kulunu (Hz. Muhammed’i AS) bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren (oradan da bütün gök katlarına yükseltip kudret ve hikmet eserlerini seyrettiren. Bak: İsrâ-93) ) O (Allah) Yücedir. (Sübhan olup her türlü hata ve noksanlıktan münezzehtir.) Gerçekten O (her şeyi, herkesi, her sesi ve kalpten geçeni) İşitendir, Görendir. (Öyle ise devamlı O’nun huzurunda bulunduğunuzu unutmayınız.) [Not: Böylece insanlar içerisinden seçip Kendi Zatına en güzel ve en mükemmel Halife makamına eriştirdiği Hz. Muhammed’e (SAV), Kâinatın bütün tabakalarını ve oralardaki harika yaratıklarını bizzat göstermek ve İlahi müjde ve mesajlarını hepsine iletmek üzere, Onu Mİ’RAC’a çıkarmıştır.]

  • 17:59

    وَمَا مَنَعَنَٓا اَنْ نُرْسِلَ بِالْاٰيَاتِ اِلَّٓا اَنْ كَذَّبَ بِهَا الْاَوَّلُونَۜ وَاٰتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُوا بِهَاۜ وَمَا نُرْسِلُ بِالْاٰيَاتِ اِلَّا تَخْو۪يفًا

    Bizi (müşrik ve münafıkların her istedikleri) ayet (ve mucize)leri göndermekten alıkoyan şey; (daha) öncekilerin (yaptığı gibi) onu yalanlamalarından (kendilerinin de inkâr ve isyana kalkışıp daha büyük belalara uğramalarından) başka bir şey değildir. (Hani Hz. Salih’in kavmi) Semud'a dişi deveyi gözle görünür (açık bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmişlerdi. Oysa Biz ayetleri (mucizeleri) ancak (gafil ve cahil takımını) korkutmak (uyarıp uyandırmak) için göndeririz.

  • 17:60

    وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِۜ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّت۪ٓي اَرَيْنَاكَ اِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْاٰنِۜ وَنُخَوِّفُهُمْۙ فَمَا يَز۪يدُهُمْ اِلَّا طُغْيَانًا كَب۪يرًا۟

    Hani o vakit Biz Sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı (Mi’raç’taki muhteşem temaşaları) da, Kur'an'da (bildirilen ve Allah’ın kudretiyle cehennem alevleri içinde yetişen) lanetlenmiş ağacı (zakkum cezasını) da insanları (eğitmek ve) denemek için yaptık. Biz onları (böylece) korkutup (uyarıyoruz). Fakat (bu) onlarda sadece büyük bir azgınlığı ziyadeleştirmektedir.

  • 20:133

    وَقَالُوا لَوْلَا يَأْت۪ينَا بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ اَوَلَمْ تَأْتِهِمْ بَيِّنَةُ مَا فِي الصُّحُفِ الْاُولٰى

    (Müşrikler ve münafıklar ikide bir) Derler ki: "(Bu peygamber ise;) Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?" (Halbuki) Onlara önceki kitaplardaki açık belgeleri (barındıran Kur'an) gelmedi mi? (Hidayet ve istikamet bulmak için Kur’an yeterli sayılmadı mı?)

  • 21:16

    وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ

    Biz, gökleri ve yeri ve bunlar arasında bulunan (nurani ve maddi bütün) şeyleri, oyun ve eğlence için (boş yere) yaratmadık.

  • 21:17

    لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ

    Eğer Biz eğlence edinmek isteseydik, Kendi katımızdan edinirdik. Eğer (eğlence istemiş) olsaydık böyle yapardık (ama Biz, boş ve nahoş şeylerle uğraşmayız.)

  • 29:50

    وَقَالُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَاتٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّمَا الْاٰيَاتُ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ

    “Ona Rabbinden (başkaca) ayetler (mucizeler) de indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “O ayetler ancak Allah’ın nezdinde (ve takdirinde)dir. Ben sadece (inkârcıları ve isyancıları, uğrayacakları kötü neticelerden) apaçık bir uyarıcı ve sakındırıcıyım.”

  • 29:51

    اَوَلَمْ يَكْفِهِمْ اَنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلٰى عَلَيْهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرٰى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟

    Sana indirdiğimiz O Kitap -ki karşılarında okunup duruyor- onlara yeterli olmadı mı? Onda iman edecek bir kavim için elbette (büyük) bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. (Çünkü Kur'an; dini, ahlâki, siyasi, ekonomik ve sosyal her türlü sorunun çözümüne esas olacak temel hükümleri içeren en yetkili ve en kutsi kaynaktır.)

  • 29:52

    قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْ شَه۪يدًاۚ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللّٰهِۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

    De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeterlidir. O, göklerde ve yerde olanı (canlı ve cansız tüm varlıkları ayrıntılarıyla) bilir. Bâtıla (yanlış, haksız ve bozuk yollara) inanan ve Allah'ı inkâr edenler ise, işte onlar hüsrana (pişmanlık dolu zarara) uğrayanlardır.” (Aslında bunlar, Müslüman görüntülü münafıklardır. Ve Hakka değil bâtıla inanıp zulme destek çıkan, böylece Allah'ın va’adini ve kudretini inkâr edip sapıtan insanlardır.)

  • 32:15

    اِنَّمَا يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

    Bizim ayetlerimize ancak; kendilerine (Hakk) hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edip duranlar ve (Allah’a karşı) büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman edip (felaha ve mutluluğa ulaşacaklar.)

  • 33:9

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرًاۚ

    Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki (her türlü) nimetini hatırlayın. Hani o zaman (Hendek savunmasında) size (hücum eden müşrik) ordular (hırsla ve hınçla üzerinize saldırıp) gelmişti; Biz de onların üzerine (kahredici) bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular göndermiş (ve böylece onların belasını defetmiş)tik. Allah, yaptıklarınızı Görendir (ve mü’min kullarına sahip çıkandır).

  • 40:35

    اَلَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۜ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ

    “Ki onlar, Allah'ın ayetleri (ve Kitabın açık hükümleri) konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın (kafa karıştırmak ve sorumluluktan kaçmak için tartışan ve) mücadele edip duran kimselerdir. (Bu) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir nefret ve öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürlemekte (ve hidayetini karartıvermekte)dir.”

  • 42:35

    وَيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَاۜ مَا لَهُمْ مِنْ مَح۪يصٍ

    (Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele (ve münakaşa) edenler, kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip öğrensinler (diye bunlar size haber verilmektedir.)