Allah korkusu

  • 2:74

    (Ey Beni İsrail ve tüm nankör ve hain kimseler!) Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı (kesildi). Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan (kendiliğinden akan) ırmaklar kaynamaktadır, öyleleri vardır ki (kırılıp) yarılır da, ondan sular çıkıp fışkırır, öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla (aşağıya) yuvarlanır. Allah (ne tabiattaki olaylardan ne de sizin) yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.

  • 2:150

    (Ey Nebim! Namaza) Her nereden çıkarsan, yüzünü (Mekke’deki) Mescid-i Haram yönüne (Kâbe’ye) çevir. (Ey mü’minler, siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, (bile bile iftira dizip) zulmedenleri dışında insanların, size karşı (kullanabilecekleri) bir delilleri (ve itiraz gerekçeleri) olmasın. (Artık sakın) Onlardan (güç odaklarından) korkmayın, (sadece) Benden korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının (ki); üzerinizdeki nimetimi (izzet ve haysiyetinizi, huzur ve hürriyetinizi ve her türlü nimet ve faziletlerimi) tamamlayayım. (Böylece) Umulur ki hidayete erersiniz.

  • 2:194

    Hürmetli ay, hürmetli aya karşılıktır. (Haklara ve anlaşmalara riayetler karşılıklıdır.) Haramlara (işlenen cinayet ve suçlara) karşı da (misliyle-dengiyle karşılık) kısas vardır (hürmetler karşılıklıdır). Kim size saldırırsa, siz de ona size yaptıklarının misliyle-dengiyle saldırın. (Ama daha ileri gitmeyin ve zulme meyletmeyin.) Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah müttakilerle beraberdir.

  • 2:212

    İnkâr edenlere (kâfirlere ve gafillere) dünya hayatı çekici kılındı (ve süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa (takva ehli olarak) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

  • 3:102

    Ey iman edenler! Allah'tan (lafla ve işinize geldiği kadarıyla değil) hakkıyla korkup (Kur'an'ın hükümlerine, Resulüllah'ın sünnetine ve hayat sistemine, kısmen veya tamamen karşı gelmekten ve aykırı hareket etmekten sakının) ve siz (böylece İslamca düşünüp, yaşamak suretiyle) ancak Müslüman olarak ölmeye (bakın).

  • 3:200

    Ey iman edenler! (Din ve dava uğrundaki zorluklara, hayatın ve cihadın sıkıntılarına) Sabredin ve sabır üzerinde yarışın, (Allah’la, peygamberlerle, cihad emirinizle, Hakk yoldaki cemaatinizle) irtibatınızı koparmayın, kararlı ve sebatlı davranın (ve nöbet ve hizmet yerlerinizi terk edip ayrılmayın. Bu emirlere karşı gelmek hususunda) Allah’tan korkun. (Bu sayede) Umulur ki kurtuluşa ve başarıya (felaha) ulaşırsınız!..

  • 5:93

    İman edenler ve salih ameller işleyenler için; (Allah’tan) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakındıkları, iman ettikleri ve salih amellerde bulundukları, sonra (ayakları kaysa bile tekrar Allah’tan) korkup (O’na itiraz ve isyandan) sakındıkları ve iman ettikleri ve (yeniden nefsi ve şeytani dürtülere kapıldıktan) sonra (yine sürekli) korkup (Allah’ın gazabından) sakındıkları ve (ihsan ve cihad ehli olarak) iyilik (ve istikamet) üzere bulundukları takdirde, (yasaklanmadan önce) tattıkları (ve bulaştıkları kötülükler) dolayısıyla kendilerine bir sorumluluk yoktur. Allah muhsinleri (mesuliyetlerini dikkatle yerine getiren iyilik ehlini) sevendir. (Samimiyetle tevbe edip iman ettikten sonra, önceki cahiliye sürecinde ve sisteminde işlenen kötülükler affedilecektir.)

  • 6:72

    Bir de: “Namazı (dosdoğru, şuurla ve huşûyla) kılın ve O'ndan (Allah’tan) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının” (diye de emrolunduk). Huzuruna (götürülüp) toplanacağınız O (Allah’tır).

  • 7:35

    Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber verip anlatan elçiler geldiğinde, kim (isyandan ve günahtan) sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltip ıslah olursa, işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

  • 8:2

    (Gerçek) Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürpererek (Kur’an’ın hükmüne yönelir, hesabı ve azabı düşünüp kendilerine çekidüzen verirler). O'nun ayetleri kendilerine okunduğunda (bu) onların imanlarını arttırıverir ve yalnızca Rablerine tevekkül (ve teslimiyet) gösterip (her işlerinde Allah’a güvenirler).

  • 8:29

    Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız (küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız) O size (Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran) furkan (feraset nuru ve hidayet şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi (olan) Allah’tır.

  • 10:31

    De ki: “Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan (insanlara ve hayvanlara görme ve işitme imkânı sağlayan) kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve (bu muhteşem kâinattaki bütün) işleri evirip-çeviren kimdir?” Onlar: 'Allah' diyeceklerdir. Öyleyse de ki: “Peki siz yine de korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınmayacak mısınız?”

  • 15:45

    Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve (gölgelik ve yeşillikler içindeki) pınar başlarındadırlar.

  • 16:30

    Takva sahiplerine (küfür ve kötülükten korkup çekinenlere): 'Rabbiniz ne indirdi?' dendiğinde ise, onlar (dinimiz baştan sona) 'Hayır' (ve hakikattır) diyecekler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara (elbette iyilik, huzur ve) güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu (olan cennet) ne güzeldir. (Ve zaten müttaki mü’minler, Allah’ın onlara indirdiği ve ruh ekranlarına gösterdiği her hali kendileri hakkında “hayır ve rahmet” olarak nitelendirmektedirler.)

  • 16:51

    Allah buyurmuştur ki: "(Sakın) İki (ve daha fazla) ilah edinmeyin: O, ancak tek bir İlahtır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun (ki böylece müttaki olursunuz)."

  • 16:52

    Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Din de daima O’nundur. (Kıyamete kadar yalnız O’nun hükmü uygulanacaktır.) Gerçek böyle iken siz hâlâ Allah'tan başkalarından mı korkuyorsunuz?

  • 22:34

    Biz her ümmet için bir “Mensek (ibadet ve hizmet şekli)” kıldık, O'nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye (bunları kararlaştırdık). İşte sizin İlahınız bir tek İlahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara (ve mütevazı kullarıma) müjde ver.

  • 23:1

    Kesinlikle ve elbette felaha (gerçek kurtuluşa ve mutluluğa) ermiştir (ve erecektir, samimi) mü’minler (ki, onlar şu özellikleri taşıyan kimselerdir):

  • 23:2

    Onlar namazlarında (Hacclarında ve tüm dua ve niyazlarında) huşû (dikkat ve hürmet) halindedirler. (Mü'minler; Allah’a karşı ürken ve boyun büken bir saygı; derin bir edep, minnet ve mahcubiyet duygusu ve tevazu içindedirler. İbadetlerin, tebliğ görevlerinin ve cihad mesuliyetinin zahiri ve kalbi esaslarına dikkat ve riayet ederler. Zaten iman şuuruyla, kulluk borcuyla ve hesap korkusuyla devamlı huzur halindedirler. Çünkü namaz Allah’la “ahit”leşme ve “akit”leşmeyi tazelemektir; ayrıca namaz, “abid”leşmedir, yani kulluk görevidir ve Kur’an’ın tamamının sorumluluğunu üstlenme bilincidir.)

  • 23:70

    Yahut “Onda bir delilik var” iddiasında mı bulunuyorlar? Hayır, aslında (Peygamber) onlara Hakk ile gelmiştir ve onların çoğu Hakkı kerih (çirkin ve rahatsız edici) görmektedirler.

  • 39:61

    (İnanarak ve cihad yaparak hayırlı) Galibiyete ve zafere ulaşmaları (fevz-ü necat bulmaları) nedeniyle, Allah takva sahiplerini (dünyada umulmadık kolaylıklarla zulüm iktidarından, ahirette ise cehennem azabından) kurtaracaktır. Artık onlara hiçbir fenalık dokunmayacak ve onlar hüzne kapılmayacaklardır.

  • 64:16

    Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınıverin, (Kur’an’ın ve Resulüllah’ın emirlerini) dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize bir hayır yatırımı (en büyük yarar kaynağı) olmak üzere infakta bulunun (helâl kazancınızı cihad ve hayır yolunda harcayın). Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.

  • 65:5

    Bu (Kur’an ve kadın hakları) Allah'ın size indirdiği emri (ve kurallarıdır). Kim Allah'tan korkup (kadın haklarına tecavüzden) sakınırsa, Allah kötülüklerini örter ve onun ecrini büyültüp-çoğaltır.

  • 67:12

    Gerçekten Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde), içleri titreyerek ve saygı göstererek korkanlara gelince; şüphesiz onlar için (günahlarından) mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır.

  • 74:56

    (Ve tabi insanlar hidayete ve istikamete yönelmedikçe ve) Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; (oysa) takvanın sahibi (korkulmaya layık ve ehil olan) O'dur, mağfiretin sahibi (insanı bağışlamaya ehil ve yetkin olan da) O'dur.

  • 2:74

    ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ اَوْ اَشَدُّ قَسْوَةًۜ وَاِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْاَنْهَارُۜ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَٓاءُۜ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

    (Ey Beni İsrail ve tüm nankör ve hain kimseler!) Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı (kesildi). Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan (kendiliğinden akan) ırmaklar kaynamaktadır, öyleleri vardır ki (kırılıp) yarılır da, ondan sular çıkıp fışkırır, öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla (aşağıya) yuvarlanır. Allah (ne tabiattaki olaylardan ne de sizin) yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.

  • 2:150

    وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۙ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْن۪ي وَلِاُتِمَّ نِعْمَت۪ي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ

    (Ey Nebim! Namaza) Her nereden çıkarsan, yüzünü (Mekke’deki) Mescid-i Haram yönüne (Kâbe’ye) çevir. (Ey mü’minler, siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, (bile bile iftira dizip) zulmedenleri dışında insanların, size karşı (kullanabilecekleri) bir delilleri (ve itiraz gerekçeleri) olmasın. (Artık sakın) Onlardan (güç odaklarından) korkmayın, (sadece) Benden korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının (ki); üzerinizdeki nimetimi (izzet ve haysiyetinizi, huzur ve hürriyetinizi ve her türlü nimet ve faziletlerimi) tamamlayayım. (Böylece) Umulur ki hidayete erersiniz.

  • 2:194

    اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ فَمَنِ اعْتَدٰى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ

    Hürmetli ay, hürmetli aya karşılıktır. (Haklara ve anlaşmalara riayetler karşılıklıdır.) Haramlara (işlenen cinayet ve suçlara) karşı da (misliyle-dengiyle karşılık) kısas vardır (hürmetler karşılıklıdır). Kim size saldırırsa, siz de ona size yaptıklarının misliyle-dengiyle saldırın. (Ama daha ileri gitmeyin ve zulme meyletmeyin.) Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah müttakilerle beraberdir.

  • 2:212

    زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۢ وَالَّذ۪ينَ اتَّقَوْا فَوْقَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

    İnkâr edenlere (kâfirlere ve gafillere) dünya hayatı çekici kılındı (ve süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa (takva ehli olarak) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

  • 3:102

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ

    Ey iman edenler! Allah'tan (lafla ve işinize geldiği kadarıyla değil) hakkıyla korkup (Kur'an'ın hükümlerine, Resulüllah'ın sünnetine ve hayat sistemine, kısmen veya tamamen karşı gelmekten ve aykırı hareket etmekten sakının) ve siz (böylece İslamca düşünüp, yaşamak suretiyle) ancak Müslüman olarak ölmeye (bakın).

  • 3:200

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

    Ey iman edenler! (Din ve dava uğrundaki zorluklara, hayatın ve cihadın sıkıntılarına) Sabredin ve sabır üzerinde yarışın, (Allah’la, peygamberlerle, cihad emirinizle, Hakk yoldaki cemaatinizle) irtibatınızı koparmayın, kararlı ve sebatlı davranın (ve nöbet ve hizmet yerlerinizi terk edip ayrılmayın. Bu emirlere karşı gelmek hususunda) Allah’tan korkun. (Bu sayede) Umulur ki kurtuluşa ve başarıya (felaha) ulaşırsınız!..

  • 5:93

    لَيْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ ف۪يمَا طَعِمُٓوا اِذَا مَا اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَاَحْسَنُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟

    İman edenler ve salih ameller işleyenler için; (Allah’tan) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakındıkları, iman ettikleri ve salih amellerde bulundukları, sonra (ayakları kaysa bile tekrar Allah’tan) korkup (O’na itiraz ve isyandan) sakındıkları ve iman ettikleri ve (yeniden nefsi ve şeytani dürtülere kapıldıktan) sonra (yine sürekli) korkup (Allah’ın gazabından) sakındıkları ve (ihsan ve cihad ehli olarak) iyilik (ve istikamet) üzere bulundukları takdirde, (yasaklanmadan önce) tattıkları (ve bulaştıkları kötülükler) dolayısıyla kendilerine bir sorumluluk yoktur. Allah muhsinleri (mesuliyetlerini dikkatle yerine getiren iyilik ehlini) sevendir. (Samimiyetle tevbe edip iman ettikten sonra, önceki cahiliye sürecinde ve sisteminde işlenen kötülükler affedilecektir.)

  • 6:72

    وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

    Bir de: “Namazı (dosdoğru, şuurla ve huşûyla) kılın ve O'ndan (Allah’tan) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının” (diye de emrolunduk). Huzuruna (götürülüp) toplanacağınız O (Allah’tır).

  • 7:35

    يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪يۙ فَمَنِ اتَّقٰى وَاَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

    Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber verip anlatan elçiler geldiğinde, kim (isyandan ve günahtan) sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltip ıslah olursa, işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

  • 8:2

    اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ ا۪يمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَۚ

    (Gerçek) Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürpererek (Kur’an’ın hükmüne yönelir, hesabı ve azabı düşünüp kendilerine çekidüzen verirler). O'nun ayetleri kendilerine okunduğunda (bu) onların imanlarını arttırıverir ve yalnızca Rablerine tevekkül (ve teslimiyet) gösterip (her işlerinde Allah’a güvenirler).

  • 8:29

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ

    Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız (küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız) O size (Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran) furkan (feraset nuru ve hidayet şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi (olan) Allah’tır.

  • 10:31

    قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اَمَّنْ يَمْلِكُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَمَنْ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَنْ يُدَبِّرُ الْاَمْرَۜ فَسَيَقُولُونَ اللّٰهُۚ فَقُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ

    De ki: “Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan (insanlara ve hayvanlara görme ve işitme imkânı sağlayan) kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve (bu muhteşem kâinattaki bütün) işleri evirip-çeviren kimdir?” Onlar: 'Allah' diyeceklerdir. Öyleyse de ki: “Peki siz yine de korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınmayacak mısınız?”

  • 15:45

    اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ

    Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve (gölgelik ve yeşillikler içindeki) pınar başlarındadırlar.

  • 16:30

    وَق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا خَيْرًاۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌۜ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّق۪ينَۙ

    Takva sahiplerine (küfür ve kötülükten korkup çekinenlere): 'Rabbiniz ne indirdi?' dendiğinde ise, onlar (dinimiz baştan sona) 'Hayır' (ve hakikattır) diyecekler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara (elbette iyilik, huzur ve) güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu (olan cennet) ne güzeldir. (Ve zaten müttaki mü’minler, Allah’ın onlara indirdiği ve ruh ekranlarına gösterdiği her hali kendileri hakkında “hayır ve rahmet” olarak nitelendirmektedirler.)

  • 16:51

    وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ

    Allah buyurmuştur ki: "(Sakın) İki (ve daha fazla) ilah edinmeyin: O, ancak tek bir İlahtır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun (ki böylece müttaki olursunuz)."

  • 16:52

    وَلَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَهُ الدّ۪ينُ وَاصِبًاۜ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَتَّقُونَ

    Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Din de daima O’nundur. (Kıyamete kadar yalnız O’nun hükmü uygulanacaktır.) Gerçek böyle iken siz hâlâ Allah'tan başkalarından mı korkuyorsunuz?

  • 22:34

    وَلِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۜ فَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُٓ اَسْلِمُواۜ وَبَشِّرِ الْمُخْبِت۪ينَۙ

    Biz her ümmet için bir “Mensek (ibadet ve hizmet şekli)” kıldık, O'nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye (bunları kararlaştırdık). İşte sizin İlahınız bir tek İlahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara (ve mütevazı kullarıma) müjde ver.

  • 23:1

    قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ

    Kesinlikle ve elbette felaha (gerçek kurtuluşa ve mutluluğa) ermiştir (ve erecektir, samimi) mü’minler (ki, onlar şu özellikleri taşıyan kimselerdir):

  • 23:2

    اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ

    Onlar namazlarında (Hacclarında ve tüm dua ve niyazlarında) huşû (dikkat ve hürmet) halindedirler. (Mü'minler; Allah’a karşı ürken ve boyun büken bir saygı; derin bir edep, minnet ve mahcubiyet duygusu ve tevazu içindedirler. İbadetlerin, tebliğ görevlerinin ve cihad mesuliyetinin zahiri ve kalbi esaslarına dikkat ve riayet ederler. Zaten iman şuuruyla, kulluk borcuyla ve hesap korkusuyla devamlı huzur halindedirler. Çünkü namaz Allah’la “ahit”leşme ve “akit”leşmeyi tazelemektir; ayrıca namaz, “abid”leşmedir, yani kulluk görevidir ve Kur’an’ın tamamının sorumluluğunu üstlenme bilincidir.)

  • 23:70

    اَمْ يَقُولُونَ بِه۪ جِنَّةٌۜ بَلْ جَٓاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَاَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ

    Yahut “Onda bir delilik var” iddiasında mı bulunuyorlar? Hayır, aslında (Peygamber) onlara Hakk ile gelmiştir ve onların çoğu Hakkı kerih (çirkin ve rahatsız edici) görmektedirler.

  • 39:61

    وَيُنَجِّي اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْۘ لَا يَمَسُّهُمُ السُّٓوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

    (İnanarak ve cihad yaparak hayırlı) Galibiyete ve zafere ulaşmaları (fevz-ü necat bulmaları) nedeniyle, Allah takva sahiplerini (dünyada umulmadık kolaylıklarla zulüm iktidarından, ahirette ise cehennem azabından) kurtaracaktır. Artık onlara hiçbir fenalık dokunmayacak ve onlar hüzne kapılmayacaklardır.

  • 64:16

    فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْرًا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

    Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınıverin, (Kur’an’ın ve Resulüllah’ın emirlerini) dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize bir hayır yatırımı (en büyük yarar kaynağı) olmak üzere infakta bulunun (helâl kazancınızı cihad ve hayır yolunda harcayın). Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.

  • 65:5

    ذٰلِكَ اَمْرُ اللّٰهِ اَنْزَلَهُٓ اِلَيْكُمْۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَهُٓ اَجْرًا

    Bu (Kur’an ve kadın hakları) Allah'ın size indirdiği emri (ve kurallarıdır). Kim Allah'tan korkup (kadın haklarına tecavüzden) sakınırsa, Allah kötülüklerini örter ve onun ecrini büyültüp-çoğaltır.

  • 67:12

    اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ

    Gerçekten Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde), içleri titreyerek ve saygı göstererek korkanlara gelince; şüphesiz onlar için (günahlarından) mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır.

  • 74:56

    وَمَا يَذْكُرُونَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ هُوَ اَهْلُ التَّقْوٰى وَاَهْلُ الْمَغْفِرَةِ

    (Ve tabi insanlar hidayete ve istikamete yönelmedikçe ve) Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; (oysa) takvanın sahibi (korkulmaya layık ve ehil olan) O'dur, mağfiretin sahibi (insanı bağışlamaya ehil ve yetkin olan da) O'dur.