Kıskançlık

  • 2:109

    Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (Hakk) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkâra döndürmeyi arzu etmektedirler. Fakat, Allah'ın (bunlarla ilgili bir) emri (ve tedbiri) gelinceye (ve size galibiyet verinceye) kadar (şimdilik) onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. (Bir müddet kırıcı tavırlarını bağışlayın ve müsamahalı davranıp idare edin.) Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 4:54

    Yoksa onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? (Oysa Allah'ın her takdiri ve taksimi hikmetli ve adaletlidir.) Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk (servet ve devlet) de bahşettik.

  • 48:15

    (Ey mü’minler!) Siz (Hayber’deki ve her yerdeki) ganimetleri almaya gittiğiniz zaman (dünya sevgileri ve samimiyetsizlikleri nedeniyle cihaddan) geri bırakılanlar (sorumluluktan ve fedakârlıktan kaytaranlar) gelip diyeceklerdir ki: "Bize müsaade edin de sizi izleyelim (sadık mücahitlerle birlikte gidelim, ganimet ve devlet işlerine iştirak edelim)." Onlar, Allah'ın kelâmını (ve kararını) değiştirmek (bedavadan ganimet devşirmek) istiyorlar. De ki: "Siz, kesin olarak bizim peşimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel sizinle alâkalı böyle (takdir) buyurdu (sizin niyetinizi ve mahiyetinizi bize bildirdi)." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyeceklerdir. Hayır, öyle değil; doğrusu onlar anlayışları pek kıt olan (ve feraset ehli mü’minleri kandıracağını sanan zavallı)lardır.

  • 113:5

    Ve kıskanıp (hıyanete ve zarar vermeye yeltendiği) zaman da, hasetçinin şerrinden (kâinatın Mevlâ’sına sığınırım.)

  • 2:109

    وَدَّ كَث۪يرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِكُمْ كُفَّارًاۚ حَسَدًا مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّۚ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

    Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (Hakk) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkâra döndürmeyi arzu etmektedirler. Fakat, Allah'ın (bunlarla ilgili bir) emri (ve tedbiri) gelinceye (ve size galibiyet verinceye) kadar (şimdilik) onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. (Bir müddet kırıcı tavırlarını bağışlayın ve müsamahalı davranıp idare edin.) Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 4:54

    اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظ۪يمًا

    Yoksa onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? (Oysa Allah'ın her takdiri ve taksimi hikmetli ve adaletlidir.) Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk (servet ve devlet) de bahşettik.

  • 48:15

    سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ اِذَا انْطَلَقْتُمْ اِلٰى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْۚ يُر۪يدُونَ اَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللّٰهِۜ قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذٰلِكُمْ قَالَ اللّٰهُ مِنْ قَبْلُۚ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَاۜ بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ اِلَّا قَل۪يلًا

    (Ey mü’minler!) Siz (Hayber’deki ve her yerdeki) ganimetleri almaya gittiğiniz zaman (dünya sevgileri ve samimiyetsizlikleri nedeniyle cihaddan) geri bırakılanlar (sorumluluktan ve fedakârlıktan kaytaranlar) gelip diyeceklerdir ki: "Bize müsaade edin de sizi izleyelim (sadık mücahitlerle birlikte gidelim, ganimet ve devlet işlerine iştirak edelim)." Onlar, Allah'ın kelâmını (ve kararını) değiştirmek (bedavadan ganimet devşirmek) istiyorlar. De ki: "Siz, kesin olarak bizim peşimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel sizinle alâkalı böyle (takdir) buyurdu (sizin niyetinizi ve mahiyetinizi bize bildirdi)." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyeceklerdir. Hayır, öyle değil; doğrusu onlar anlayışları pek kıt olan (ve feraset ehli mü’minleri kandıracağını sanan zavallı)lardır.

  • 113:5

    وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ

    Ve kıskanıp (hıyanete ve zarar vermeye yeltendiği) zaman da, hasetçinin şerrinden (kâinatın Mevlâ’sına sığınırım.)

  • 2:109

    وَدَّ كَث۪يرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِكُمْ كُفَّارًاۚ حَسَدًا مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّۚ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

  • 4:54

    اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظ۪يمًا

  • 48:15

    سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ اِذَا انْطَلَقْتُمْ اِلٰى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْۚ يُر۪يدُونَ اَنْ يُبَدِّلُوا كَلَامَ اللّٰهِۜ قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذٰلِكُمْ قَالَ اللّٰهُ مِنْ قَبْلُۚ فَسَيَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَاۜ بَلْ كَانُوا لَا يَفْقَهُونَ اِلَّا قَل۪يلًا

  • 113:5

    وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ