Kaza ve kader

  • 3:145

    Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın sevabını ve çıkarını ister (menfaati maneviyata tercih eder)se ona ondan veririz; (ama cennetimizden mahrum ederiz,) kim de ahiret sevabını (ve ebedi hayatını) ister (Allah’ın rızasını ve İslam davasını önemseyip önceler)se, ona da ondan veririz. Biz (ahireti tercih edenlere, şirkten ve şikâyetten sakınıp) şükredenlere karşılığını ileride vereceğiz.

  • 3:154

    Sonra (o yenilgi ve) kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, (rahatlamak ve o şaşkınlığı atlatmak üzere tatlı) bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. (Sizden kalpleri hastalıklı) Bir grubu da, nefisleri can derdine düşürmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla (kötü) zanlara kapılarak: “Bu işten bize ne var ki? (Cihada katıldık da ne kazandık?)” diyorlardı. De ki: “Şüphesiz işin (takdirin) tümü Allah'ındır.” Onlar (münafıklar), Sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, “Bu işten bize (hayırlı) bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik” diye (sızlanıyorlardı). De ki: “Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri (ölüp mezarı boylayacakları) yerlere gidecekti. (Kimse ölümden kaçamazdı. Bunu) Allah, sizi deneyip sinelerinizdeki (nifak ve itirazı yoklayıp açığa çıkarmak) ve kalplerinizdeki (kötü duyguları) arındırmak için (yaptı). Allah, göğüslerin-gönüllerin özünde (saklı) olanı bilip durandır.”

  • 6:2

    Sizi çamurdan (topraktan beslenen, nebati ve hayvani gıdalardan oluşan meni tohumlarından) yaratan, sonra bir ecel (süreci) belirleyip (yaşatan) O'dur. (Bu) Adı konulmuş (zamanı belli olmuş) ecel (bilgisi) O'nun katındadır. (Buna rağmen) Sonra siz (hâlâ, kitap ve hesap konusunda) kuşkuya kapılmaktasınız.

  • 6:35

    Eğer onların yüz çevirmeleri Sana ağır geliyor (ve büyük sıkıntı veriyorsa; haydi) onlara bir ayet (mucize) getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap! Halbuki) eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (Çünkü hissi ve fevri davrananlar hakikate ulaşamayacaklardır.)

  • 7:34

    Her ümmet için bir ecel vardır. (Her medeniyet ve devletin de belli bir ömrü bulunmaktadır.) Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenip geri kalır, ne de öne alınır (tam zamanında çöküp dağılır. Adaleti uygulayan ve ilme dayanan devletler ayakta kalır, zulüm yapan ve geri kalan devletler yıkılır.)

  • 10:49

    De ki: “Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin (her devletin, her sistemin ve medeniyetin) bir eceli (bir hâkimiyet süreci) vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.”

  • 11:6

    Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki; her türlü rızkı (ve ihtiyacı) Allah’a ait olmasın. (Tek hücreli canlılardan balinalara kadar) Onun yuvasını ve yaşadığı yeri de, gezip dolaştığı geçici yerleri de her an bilir. (Ve zaten) Bunların hepsi, her şeyi açıklayan (ve kayıt altına alan) bir kitabın içindedir.

  • 15:4

    Biz, kendisi için bilinen (takdir edilmiş bir kader yazısı ve gönderilmiş) bir Kitap olmaksızın (yani uyarılmaksızın) hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değilizdir.

  • 15:5

    Hiçbir ümmet (millet ve medeniyet) ecelini (takdir edilmiş süresini) ne önüne geçip (erkene alabilir), ne de geciktirip uzatabilir.

  • 17:58

    Hiçbir ülke (veya şehir) istisna olmamak üzere (haksızlık ve ahlâksızlıkları nedeniyle), kıyamet gününden önce Biz onu (ya deprem ve sel gibi afetlerle) bir yıkıma uğratacağız, veya onu (salgın hastalıklar ve savaşlar benzeri) şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) kitapta (kader programında) yazılıdır.

  • 24:43

    Görmez misin ki, Allah bulutları sürmekte, sonra (artı ve eksi yüklü bulutların) aralarını (telif edip) birleştirmekte, sonra da onları üst üste getirip yığıvermektedir; böylece, yağmurun bunların arasından çıkıp aktığını görürsün. (Ayrıca) Gökten içinde buz taneleri bulunan dağlar (gibi bulutlardan dolu yağdırıp) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirip (felakete çevirir) de, dilediğinden onu (dolu ve sel musibetini) giderip (esirgemektedir). Şimşeğinin şiddetli parıltısı ise neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.

  • 27:74

    Ve şüphesiz, Senin Rabbin, sinelerinin gizli tuttuklarını da ve açığa vurduklarını da kesin olarak bilmektedir (ve kaydetmektedir).

  • 27:75

    (Muhteşem) Göklerde ve yerde (gördüklerinizin ve bildiklerinizin dışında size gaib ve) gizli olan hiçbir (sır, âlem, varlık ve yaratık) yoktur ki, apaçık bir Kitapta (Levh-i Mahfuz'da kayıtlı) bulunmasın.

  • 34:3

    İnkâr edenler dediler ki: "Kıyamet saati (asla) bize gelmez (ve bu dünya hayatı ve fırsatları bizden sonraki neslimizde de sonsuza kadar devam eder.)" De ki: "Hayır, gaybı (görünmeyen varlıkları ve olmuş ve ileride olacak bütün olayları ayrıntılarıyla) bilen Rabbime andolsun ki, o (kıyamet ve ahiret) muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız hepsi, kesinlikle apaçık bir kitapta (yazılı)dır." (İlahi bilgi merkezlerinde kayıtlıdır.)

  • 35:11

    Allah sizi (babanız Hz. Adem’i) topraktan yarattı, sonra (hepinizi topraktan beslenen hayvani ve nebati gıdalardan hâsıl olan) bir damla sudan (yapıp varlığa çıkardı). Sonra da sizi (evli) çiftler kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür süren (varlığın) ömrünün uzatılması veya ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Ve kuşkusuz bu (karmaşık plan ve program) Allah’a kolaydır.

  • 54:51

    Andolsun Biz sizin benzerleriniz (olan nice güçlü ve zalim kavimleri, medeniyetleri) yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

  • 54:52

    Ki onların (bütün insanların) işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır. (Görevli meleklerin İlahi kameralarla çektikleri özel videolarda hepsi vardır.)

  • 54:53

    Küçük, büyük her şey satır satır (kayıtlı)dır.

  • 57:22

    Ne yeryüzünde ne de kendi nefislerinizde (gerek genel ve gerekse özel olsun), hiçbir (hadise ve) musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, o bir kitapta (ezeli takdir programında tayin ve tespit edilmiş) bulunmasın. (Her şey belirlenmiştir, bilinmektedir. Ancak; Allah ezelden öyle yazdığı için, kullar mecburen böyle hareket etmemekte; doğrusu Rabbimiz kimin ne yapacağını bildiği için bunları önceden kaydetmiştir. Çünkü ilim maluma tâbidir.) Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolay bir şeydir.

  • 59:3

    Eğer Allah (fesatlıkları ve bozuk fıtratları dolayısıyla) onların vatanlarından çıkarılacaklarını (sürgüne yollanacaklarını kaderde) yazmamış olsaydı (bile, kesinlikle) onların dünyadaki azabını (yine başka türlü) verecekti. Zaten ahirette de cehennemin ateş azabı onlar içindir.

  • 65:3

    Ve onu hesaba katmadığı (hiç ummadığı) bir yönden rızıklandıracaktır. Kim de Allah'a tevekkül ederse O, kendisine yeterlidir (onu asla sahipsiz bırakmayacaktır). Elbette Allah, Kendi emrini (ve takdirini) yerine getirip amacına ulaştırandır. Allah, her şey için bir ölçü koyup (geçerli) kılmıştır. (O her konuyla ilgili bir miktar ve mikyas=tartma ve kıyaslama ayarı yaratmıştır.)

  • 71:4

    "Ki böylece (O da) günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele (belirlenmiş bir süreye) kadar erteleyip (yaşatsın). Elbette Allah'ın (takdir ettiği) eceli (ölüm vaktiniz) geldiği zaman, o (asla) ertelenmeyecektir. (Keşke) Bir bilmiş olsaydınız (ve düşünseydiniz!)"

  • 72:25

    De ki: "Bilmiyorum, size va’ad edilen (kıyamet ve azap) yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır?" (Bu gaybi bilgiler Allah katındadır.)

  • 72:28

    (Allah, nebilerine de bazı gaybi bilgiler aktarır) Öyle ki (insanlar) onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilip (anlasınlar. Allah) Onların nezdinde olanları sarıp kuşatmış ve her şeyi tek tek sayıp tespitini yapmış bulunmaktadır.

  • 3:145

    وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تَمُوتَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًاۜ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَاۚ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْاٰخِرَةِ نُؤْتِه۪ مِنْهَاۜ وَسَنَجْزِي الشَّاكِر۪ينَ

    Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın sevabını ve çıkarını ister (menfaati maneviyata tercih eder)se ona ondan veririz; (ama cennetimizden mahrum ederiz,) kim de ahiret sevabını (ve ebedi hayatını) ister (Allah’ın rızasını ve İslam davasını önemseyip önceler)se, ona da ondan veririz. Biz (ahireti tercih edenlere, şirkten ve şikâyetten sakınıp) şükredenlere karşılığını ileride vereceğiz.

  • 3:154

    ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُعَاسًا يَغْشٰى طَٓائِفَةً مِنْكُمْۙ وَطَٓائِفَةٌ قَدْ اَهَمَّتْهُمْ اَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِۜ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ مِنْ شَيْءٍۜ قُلْ اِنَّ الْاَمْرَ كُلَّهُ لِلّٰهِۜ يُخْفُونَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَۜ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هٰهُنَاۜ قُلْ لَوْ كُنْتُمْ ف۪ي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذ۪ينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ اِلٰى مَضَاجِعِهِمْۚ وَلِيَبْتَلِيَ اللّٰهُ مَا ف۪ي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

    Sonra (o yenilgi ve) kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, (rahatlamak ve o şaşkınlığı atlatmak üzere tatlı) bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. (Sizden kalpleri hastalıklı) Bir grubu da, nefisleri can derdine düşürmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla (kötü) zanlara kapılarak: “Bu işten bize ne var ki? (Cihada katıldık da ne kazandık?)” diyorlardı. De ki: “Şüphesiz işin (takdirin) tümü Allah'ındır.” Onlar (münafıklar), Sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, “Bu işten bize (hayırlı) bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik” diye (sızlanıyorlardı). De ki: “Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri (ölüp mezarı boylayacakları) yerlere gidecekti. (Kimse ölümden kaçamazdı. Bunu) Allah, sizi deneyip sinelerinizdeki (nifak ve itirazı yoklayıp açığa çıkarmak) ve kalplerinizdeki (kötü duyguları) arındırmak için (yaptı). Allah, göğüslerin-gönüllerin özünde (saklı) olanı bilip durandır.”

  • 6:2

    هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ط۪ينٍ ثُمَّ قَضٰٓى اَجَلًاۜ وَاَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ اَنْتُمْ تَمْتَرُونَ

    Sizi çamurdan (topraktan beslenen, nebati ve hayvani gıdalardan oluşan meni tohumlarından) yaratan, sonra bir ecel (süreci) belirleyip (yaşatan) O'dur. (Bu) Adı konulmuş (zamanı belli olmuş) ecel (bilgisi) O'nun katındadır. (Buna rağmen) Sonra siz (hâlâ, kitap ve hesap konusunda) kuşkuya kapılmaktasınız.

  • 6:35

    وَاِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكَ اِعْرَاضُهُمْ فَاِنِ اسْتَطَعْتَ اَنْ تَبْتَغِيَ نَفَقًا فِي الْاَرْضِ اَوْ سُلَّمًا فِي السَّمَٓاءِ فَتَأْتِيَهُمْ بِاٰيَةٍۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدٰى فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ

    Eğer onların yüz çevirmeleri Sana ağır geliyor (ve büyük sıkıntı veriyorsa; haydi) onlara bir ayet (mucize) getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap! Halbuki) eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (Çünkü hissi ve fevri davrananlar hakikate ulaşamayacaklardır.)

  • 7:34

    وَلِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ

    Her ümmet için bir ecel vardır. (Her medeniyet ve devletin de belli bir ömrü bulunmaktadır.) Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenip geri kalır, ne de öne alınır (tam zamanında çöküp dağılır. Adaleti uygulayan ve ilme dayanan devletler ayakta kalır, zulüm yapan ve geri kalan devletler yıkılır.)

  • 10:49

    قُلْ لَٓا اَمْلِكُ لِنَفْس۪ي ضَرًّا وَلَا نَفْعًا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ لِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۜ اِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ

    De ki: “Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin (her devletin, her sistemin ve medeniyetin) bir eceli (bir hâkimiyet süreci) vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.”

  • 11:6

    وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ

    Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki; her türlü rızkı (ve ihtiyacı) Allah’a ait olmasın. (Tek hücreli canlılardan balinalara kadar) Onun yuvasını ve yaşadığı yeri de, gezip dolaştığı geçici yerleri de her an bilir. (Ve zaten) Bunların hepsi, her şeyi açıklayan (ve kayıt altına alan) bir kitabın içindedir.

  • 15:4

    وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ

    Biz, kendisi için bilinen (takdir edilmiş bir kader yazısı ve gönderilmiş) bir Kitap olmaksızın (yani uyarılmaksızın) hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değilizdir.

  • 15:5

    مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ

    Hiçbir ümmet (millet ve medeniyet) ecelini (takdir edilmiş süresini) ne önüne geçip (erkene alabilir), ne de geciktirip uzatabilir.

  • 17:58

    وَاِنْ مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ اَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَد۪يدًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا

    Hiçbir ülke (veya şehir) istisna olmamak üzere (haksızlık ve ahlâksızlıkları nedeniyle), kıyamet gününden önce Biz onu (ya deprem ve sel gibi afetlerle) bir yıkıma uğratacağız, veya onu (salgın hastalıklar ve savaşlar benzeri) şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) kitapta (kader programında) yazılıdır.

  • 24:43

    اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُزْج۪ي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ جِبَالٍ ف۪يهَا مِنْ بَرَدٍ فَيُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَصْرِفُهُ عَنْ مَنْ يَشَٓاءُۜ يَكَادُ سَنَا بَرْقِه۪ يَذْهَبُ بِالْاَبْصَارِۜ

    Görmez misin ki, Allah bulutları sürmekte, sonra (artı ve eksi yüklü bulutların) aralarını (telif edip) birleştirmekte, sonra da onları üst üste getirip yığıvermektedir; böylece, yağmurun bunların arasından çıkıp aktığını görürsün. (Ayrıca) Gökten içinde buz taneleri bulunan dağlar (gibi bulutlardan dolu yağdırıp) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirip (felakete çevirir) de, dilediğinden onu (dolu ve sel musibetini) giderip (esirgemektedir). Şimşeğinin şiddetli parıltısı ise neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.

  • 27:74

    وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ

    Ve şüphesiz, Senin Rabbin, sinelerinin gizli tuttuklarını da ve açığa vurduklarını da kesin olarak bilmektedir (ve kaydetmektedir).

  • 27:75

    وَمَا مِنْ غَٓائِبَةٍ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ

    (Muhteşem) Göklerde ve yerde (gördüklerinizin ve bildiklerinizin dışında size gaib ve) gizli olan hiçbir (sır, âlem, varlık ve yaratık) yoktur ki, apaçık bir Kitapta (Levh-i Mahfuz'da kayıtlı) bulunmasın.

  • 34:3

    وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَأْت۪ينَا السَّاعَةُۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِۚ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِ وَلَٓا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَٓا اَكْبَرُ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍۙ

    İnkâr edenler dediler ki: "Kıyamet saati (asla) bize gelmez (ve bu dünya hayatı ve fırsatları bizden sonraki neslimizde de sonsuza kadar devam eder.)" De ki: "Hayır, gaybı (görünmeyen varlıkları ve olmuş ve ileride olacak bütün olayları ayrıntılarıyla) bilen Rabbime andolsun ki, o (kıyamet ve ahiret) muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız hepsi, kesinlikle apaçık bir kitapta (yazılı)dır." (İlahi bilgi merkezlerinde kayıtlıdır.)

  • 35:11

    وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ اَزْوَاجًاۜ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ اُنْثٰى وَلَا تَضَعُ اِلَّا بِعِلْمِه۪ۜ وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِه۪ٓ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ

    Allah sizi (babanız Hz. Adem’i) topraktan yarattı, sonra (hepinizi topraktan beslenen hayvani ve nebati gıdalardan hâsıl olan) bir damla sudan (yapıp varlığa çıkardı). Sonra da sizi (evli) çiftler kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür süren (varlığın) ömrünün uzatılması veya ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Ve kuşkusuz bu (karmaşık plan ve program) Allah’a kolaydır.

  • 54:51

    وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ

    Andolsun Biz sizin benzerleriniz (olan nice güçlü ve zalim kavimleri, medeniyetleri) yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

  • 54:52

    وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ

    Ki onların (bütün insanların) işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır. (Görevli meleklerin İlahi kameralarla çektikleri özel videolarda hepsi vardır.)

  • 54:53

    وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ

    Küçük, büyük her şey satır satır (kayıtlı)dır.

  • 57:22

    مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ

    Ne yeryüzünde ne de kendi nefislerinizde (gerek genel ve gerekse özel olsun), hiçbir (hadise ve) musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, o bir kitapta (ezeli takdir programında tayin ve tespit edilmiş) bulunmasın. (Her şey belirlenmiştir, bilinmektedir. Ancak; Allah ezelden öyle yazdığı için, kullar mecburen böyle hareket etmemekte; doğrusu Rabbimiz kimin ne yapacağını bildiği için bunları önceden kaydetmiştir. Çünkü ilim maluma tâbidir.) Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolay bir şeydir.

  • 59:3

    وَلَوْلَٓا اَنْ كَتَبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَٓاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَاۜ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ

    Eğer Allah (fesatlıkları ve bozuk fıtratları dolayısıyla) onların vatanlarından çıkarılacaklarını (sürgüne yollanacaklarını kaderde) yazmamış olsaydı (bile, kesinlikle) onların dünyadaki azabını (yine başka türlü) verecekti. Zaten ahirette de cehennemin ateş azabı onlar içindir.

  • 65:3

    وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا

    Ve onu hesaba katmadığı (hiç ummadığı) bir yönden rızıklandıracaktır. Kim de Allah'a tevekkül ederse O, kendisine yeterlidir (onu asla sahipsiz bırakmayacaktır). Elbette Allah, Kendi emrini (ve takdirini) yerine getirip amacına ulaştırandır. Allah, her şey için bir ölçü koyup (geçerli) kılmıştır. (O her konuyla ilgili bir miktar ve mikyas=tartma ve kıyaslama ayarı yaratmıştır.)

  • 71:4

    يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ اَجَلَ اللّٰهِ اِذَا جَٓاءَ لَا يُؤَخَّرُۢ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

    "Ki böylece (O da) günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele (belirlenmiş bir süreye) kadar erteleyip (yaşatsın). Elbette Allah'ın (takdir ettiği) eceli (ölüm vaktiniz) geldiği zaman, o (asla) ertelenmeyecektir. (Keşke) Bir bilmiş olsaydınız (ve düşünseydiniz!)"

  • 72:25

    قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَدًا

    De ki: "Bilmiyorum, size va’ad edilen (kıyamet ve azap) yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır?" (Bu gaybi bilgiler Allah katındadır.)

  • 72:28

    لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا

    (Allah, nebilerine de bazı gaybi bilgiler aktarır) Öyle ki (insanlar) onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilip (anlasınlar. Allah) Onların nezdinde olanları sarıp kuşatmış ve her şeyi tek tek sayıp tespitini yapmış bulunmaktadır.