Kalb

  • 7:43

    (Cennetteki Müslümanların) Biz onların göğüslerinde kinden ve hasetten ne varsa çekip almışızdır. (Konaklarının) Altlarından (ve etrafından sürekli ve ferahlık verici) ırmaklar akacaktır. (Sevinçle) Derler ki: "Bizi buna (cennet huzuruna) ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ulaşamazdık. Andolsun, Rabbimizin elçileri Hakk ile geldiler (ve bizi hayra ve huzura ilettiler.)" Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye nida edilip duyurulacaktır.

  • 10:57

    Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve uyarı, sinelerde olana (kalbi ve ruhi hastalıklarınıza, stres ve bunalımlarınıza) bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet (olarak Kur’an-ı Kerim) gelmiştir.

  • 13:27

    İnkâr edenler: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, dilediğini (küfür ve kötülük ehlini) şaşırtıp-saptırıverir, Kendisine tam bir bağlılıkla yöneleni de dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Kim gönlünü Kendisine çevirirse, Allah onu hidayete eriştirir.)"

  • 13:28

    (Hidayeti ve istikameti bulan) Şunlardır ki, onlar (tam ve sağlam) iman etmişlerdir ve kalpleri Allah’ın zikriyle itminana (huzur ve sükûnete) erişmiştir. Şunu kesinlikle biliniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle (O’nu devamlı hatırlayıverip, emir ve yasak çizgisinde hareket etmekle ve sürekli Kur’an-ı Kerim’i ve mealini okuyup düşünmekle) mutmain olup (huzur iklimine ve Hakke’l-yakin -kesin iman- derecesine yetişir.)

  • 23:78

    O (Allah) sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri (düşünme ve değerlendirme yetileri yaratıp) inşa edendir; ne (kadar) az şükür (teşekkür ve tefekkür) yapmaktasınız. (Sürekli gaflete ve nankörlüğe kaymaktasınız.)

  • 32:9

    Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona (insana, Kendi) Ruhundan (hayat ve şuur sırrından) üfledi (üflemektedir). Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti, (etmektedir. Buna rağmen) Pek az şükrediyorsunuz? (Ne nankör insanlarsınız!) [Not: “Ruh” ile “can” farklı kavramlardır. Ruh sadece insanlarda, can ise bitkilerde ve hayvanlarda da vardır.]

  • 33:4

    Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmamış (iki gönül yaratmamıştır. İmanla beraber inkârın ve nifakın bir kalpte barışık bulunması imkânsızdır). Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunup “Artık bana annem gibisin” diyerek boşadığınız) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmamıştır; (başkalarından alıp edindiğiniz) evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymamıştır. Bunlar sadece sizin ağzınızla söylediğiniz (boş laflardır. Her konuda elbette) Hakkı söyleyen ve (doğru olan) yola yöneltip-ileten ise ancak Allah’tır.

  • 7:43

    وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُۚ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُۚ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّۜ وَنُودُٓوا اَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

    (Cennetteki Müslümanların) Biz onların göğüslerinde kinden ve hasetten ne varsa çekip almışızdır. (Konaklarının) Altlarından (ve etrafından sürekli ve ferahlık verici) ırmaklar akacaktır. (Sevinçle) Derler ki: "Bizi buna (cennet huzuruna) ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ulaşamazdık. Andolsun, Rabbimizin elçileri Hakk ile geldiler (ve bizi hayra ve huzura ilettiler.)" Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye nida edilip duyurulacaktır.

  • 10:57

    يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ

    Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve uyarı, sinelerde olana (kalbi ve ruhi hastalıklarınıza, stres ve bunalımlarınıza) bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet (olarak Kur’an-ı Kerim) gelmiştir.

  • 13:27

    وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ اَنَابَۚ

    İnkâr edenler: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, dilediğini (küfür ve kötülük ehlini) şaşırtıp-saptırıverir, Kendisine tam bir bağlılıkla yöneleni de dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Kim gönlünü Kendisine çevirirse, Allah onu hidayete eriştirir.)"

  • 13:28

    اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ

    (Hidayeti ve istikameti bulan) Şunlardır ki, onlar (tam ve sağlam) iman etmişlerdir ve kalpleri Allah’ın zikriyle itminana (huzur ve sükûnete) erişmiştir. Şunu kesinlikle biliniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle (O’nu devamlı hatırlayıverip, emir ve yasak çizgisinde hareket etmekle ve sürekli Kur’an-ı Kerim’i ve mealini okuyup düşünmekle) mutmain olup (huzur iklimine ve Hakke’l-yakin -kesin iman- derecesine yetişir.)

  • 23:78

    وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ

    O (Allah) sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri (düşünme ve değerlendirme yetileri yaratıp) inşa edendir; ne (kadar) az şükür (teşekkür ve tefekkür) yapmaktasınız. (Sürekli gaflete ve nankörlüğe kaymaktasınız.)

  • 32:9

    ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ ف۪يهِ مِنْ رُوحِه۪ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ

    Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona (insana, Kendi) Ruhundan (hayat ve şuur sırrından) üfledi (üflemektedir). Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti, (etmektedir. Buna rağmen) Pek az şükrediyorsunuz? (Ne nankör insanlarsınız!) [Not: “Ruh” ile “can” farklı kavramlardır. Ruh sadece insanlarda, can ise bitkilerde ve hayvanlarda da vardır.]

  • 33:4

    مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓـ۪ٔي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ

    Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmamış (iki gönül yaratmamıştır. İmanla beraber inkârın ve nifakın bir kalpte barışık bulunması imkânsızdır). Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunup “Artık bana annem gibisin” diyerek boşadığınız) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmamıştır; (başkalarından alıp edindiğiniz) evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymamıştır. Bunlar sadece sizin ağzınızla söylediğiniz (boş laflardır. Her konuda elbette) Hakkı söyleyen ve (doğru olan) yola yöneltip-ileten ise ancak Allah’tır.