Hırsızlık

  • 5:38

    (Zaruri ihtiyaçlarını karşılama mecburiyeti gibi ciddi mazeretler ve çaresizlikler dışında, çalmayı meslek haline getiren ve 10 dirhem=iki koyun fiyatından fazla çalıveren) Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp haksız) kazandıklarına bir karşılık ve Allah'tan 'tekrarını önleyen etkin ve caydırıcı bir ceza' olmak üzere; her birinin (sağ) elini (bilekten) kesin! Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir. [Not: Ülke çapında ıslah edici tedbirler alınmasına, herkese meşru çalışma ve kazanma imkânları sağlanmasına, sakat ve sahipsiz ise ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmasına rağmen; ev ve işyeri gibi ortamlardan, kuyumculardan, kasalardan, mağazalardan hırsızlık yapanların, önce önlerinin kesilmesi, fayda vermiyorsa ellerinin kesilmesi, uygulanma şartları çok zor, ama caydırıcı bir ceza olarak önemli bir tedbirdir. İslam’da aslolan, hırsızlığın önünün kesilmesi, insanca yaşama şartlarının geliştirilmesidir. Zaten bu tedbirler alınmadan el kesme cezasının uygulanamayacağı belirtilmiştir. Cehalet ve mecburiyet sonucu işlenen suçlar, zararları ödenmek ve tekrar edilmemek şartıyla devletçe affedilir. (Bak: En’am 54. Ayet) Asıl suç ve sorumluluk; ülkede, faiz ve rantiye sistemiyle vurgun ve soygun düzeni kurarak halkı soyanların ve geçim darlığı içinde kıvrandıranların üzerindedir.]

  • 12:73

    (Yusuf'un kardeşleri) "Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmiş (ve sezmişsinizdir) ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız da değiliz."

  • 12:77

    (Üvey kardeşleri ise:) "Şayet (Bünyamin) çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de çalmıştı" diyerek (hâlâ Yusuf'u suçlamışlardı). Yusuf ise buna (kızgınlığını) kendi nefsinde (içinde) saklı tutmuş ve durumu onlara açıklamamış (ve içinden): "Siz daha kötü bir konumdasınız. Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir" demişti. [Not: Mağdur edilen kişiler ve adaleti arayan yetkililer; haklarını almak ve iftiradan kurtulmak üzere mümkün ve münasip yöntemlerle bazı hile ve çarelere başvurabilir.]

  • 5:38

    وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا جَزَٓاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

    (Zaruri ihtiyaçlarını karşılama mecburiyeti gibi ciddi mazeretler ve çaresizlikler dışında, çalmayı meslek haline getiren ve 10 dirhem=iki koyun fiyatından fazla çalıveren) Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp haksız) kazandıklarına bir karşılık ve Allah'tan 'tekrarını önleyen etkin ve caydırıcı bir ceza' olmak üzere; her birinin (sağ) elini (bilekten) kesin! Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir. [Not: Ülke çapında ıslah edici tedbirler alınmasına, herkese meşru çalışma ve kazanma imkânları sağlanmasına, sakat ve sahipsiz ise ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmasına rağmen; ev ve işyeri gibi ortamlardan, kuyumculardan, kasalardan, mağazalardan hırsızlık yapanların, önce önlerinin kesilmesi, fayda vermiyorsa ellerinin kesilmesi, uygulanma şartları çok zor, ama caydırıcı bir ceza olarak önemli bir tedbirdir. İslam’da aslolan, hırsızlığın önünün kesilmesi, insanca yaşama şartlarının geliştirilmesidir. Zaten bu tedbirler alınmadan el kesme cezasının uygulanamayacağı belirtilmiştir. Cehalet ve mecburiyet sonucu işlenen suçlar, zararları ödenmek ve tekrar edilmemek şartıyla devletçe affedilir. (Bak: En’am 54. Ayet) Asıl suç ve sorumluluk; ülkede, faiz ve rantiye sistemiyle vurgun ve soygun düzeni kurarak halkı soyanların ve geçim darlığı içinde kıvrandıranların üzerindedir.]

  • 12:73

    قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ

    (Yusuf'un kardeşleri) "Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmiş (ve sezmişsinizdir) ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız da değiliz."

  • 12:77

    قَالُٓوا اِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ اَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُۚ فَاَسَرَّهَا يُوسُفُ ف۪ي نَفْسِه۪ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ قَالَ اَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًاۚ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ

    (Üvey kardeşleri ise:) "Şayet (Bünyamin) çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de çalmıştı" diyerek (hâlâ Yusuf'u suçlamışlardı). Yusuf ise buna (kızgınlığını) kendi nefsinde (içinde) saklı tutmuş ve durumu onlara açıklamamış (ve içinden): "Siz daha kötü bir konumdasınız. Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir" demişti. [Not: Mağdur edilen kişiler ve adaleti arayan yetkililer; haklarını almak ve iftiradan kurtulmak üzere mümkün ve münasip yöntemlerle bazı hile ve çarelere başvurabilir.]