Hendek savaşı

  • 33:9

    Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki (her türlü) nimetini hatırlayın. Hani o zaman (Hendek savunmasında) size (hücum eden müşrik) ordular (hırsla ve hınçla üzerinize saldırıp) gelmişti; Biz de onların üzerine (kahredici) bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular göndermiş (ve böylece onların belasını defetmiş)tik. Allah, yaptıklarınızı Görendir (ve mü’min kullarına sahip çıkandır).

  • 33:10

    (Hatırlayın ki) O vakit onlar, (kâfir düşmanlar) size hem üst kısmınızdan hem alt tarafınızdan gelmiş (ve hücuma geçmişlerdi de korkudan) gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve (hatta) siz Allah hakkında (birtakım olumsuz) zanlarda bulunmaya (başlamıştınız).

  • 33:11

    İşte orada, iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sıkıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.

  • 33:12

    O sırada münafıklar ve kalbinde maraz olanlar: “Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey va’ad etmiyor (boş ve imkânsız zafer ve ganimet müjdeleriyle oyalıyorlar)” diyerek (fesatlık yapmış ve kafaları karıştırmışlardı).

  • 33:13

    Onlar (münafıklar)dan bir grup da demişti ki: "Ey Yesrib (Medine) halkı! Artık burası (Hendek Savaşının sıkıntılı ortamı) sizin için durulacak yer değil, haydi (hemen ayrılıp evlerinize) dönün!” (Yahut: “Artık bu dinde durmanız doğru değil, bırakın ve ayrılın" diye kışkırtmışlardı. Bunun üzerine) Onlardan (kalbi kaymış) bir grup da: "Evlerimiz (sağlam ve korunaklı değil) açıktır (ve sahipsiz kalmıştır)” diyerek Peygamberden izin almak (için bahaneler uyduruyorlardı). Oysa onların evleri açık (ve korumasız) değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.

  • 33:14

    Eğer onlara (şehrin her) yanından (düşmanlarca) girilip saldırılsaydı, sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları ve Hakk’tan kopup ayrılmaları) istenmiş olsaydı; hiç şüphesiz buna hemen yanaşacak, bu konuda pek az duraklayacaklar ve onu yapacaklardı.

  • 33:15

    (Halbuki) Andolsun, daha önce "arkalarını dönüp kaçmayacaklarına (ve İslam davasından kaytarmayacaklarına)" dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahit) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahdine vefa etmeyenler belasını bulacaktır.)

  • 33:16

    (Ey Resulüm, cihaddan kaytaranlara) De ki: "Eğer ölümden veya katledilmekten (korkup) kaçıyorsanız, (bu) kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; (yanlış bir zanla) böyle olsa bile, (o takdirde yine) pek az (bir zaman) dışında (dünyada sürekli) metalanıp-yararlandırılmazsınız (ölümden asla kurtulamazsınız.)"

  • 33:17

    De ki: "Eğer size bir kötülük isteyecek olsa, sizi Allah'tan koruyacak; veya size bir rahmet dileyecek olsa (buna da engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli (sahip çıkıcı), ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

  • 33:18

    Gerçekten Allah, içinizden (mü’minleri cihaddan ve din yolunda fedakârlıktan) alıkoyan (münafık)ları ve (şeytani bir maksatla) kendi ihvanına (ve yâranlarına: ‘Hakk’tan ayrılarak) bize gelip (katılın ve sıkıntıları sırtınızdan atın)' diyen (inkârcıları) bilip durmaktadır. (O münafıklar var ya) Bunların, pek azı dışında (onlar şiddetli ve tehlikeli mücadele sıkıntılarına ve) savaş şartlarına zaten gelemiyorlardı. (Münafıklardan; cihadın zorluğuna dayanan, rahatının ve menfaatinin bozulmasına katlanan pek çıkmayacaktır.)

  • 33:19

    (Münafık ve marazlı kimseler cihad hizmetine geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler (ucuz kahramanlığı ve nefsi çıkarlarını gözetirler).' Şayet (rahatlarının ve hayatlarının tehlikeye gireceği) korkusu gelip (onları kuşatsa), o zaman ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri (şaşkınlık ve pişmanlıkla) dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. (Bu kuşku ve) Korku gidince (tehlike geçince), hayra karşı (ganimet-mal-makam hırsıyla) oldukça düşkünlük göstererek; sizi sert ve keskin dilleriyle (eleştirip inciterek ağır sözler) söyleyeceklerdir. İşte onlar (hakiki) iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını (göstermelik hayırlarını ve sinsi planlarını) boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.

  • 33:20

    Onlar (münafıklar, korkaklıklarından dolayı düşman) birliklerinin hâlâ gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (düşman) birlikler (dönüp üzerinize geri) gelecek olsalar, (bunlar) çölde Bedevi-Araplar arasında bulunup sizin (felaket ve hezimet) haberlerinizi (onlardan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Velev ki içinizde olsalardı (bile), ancak pek az (ve gönülsüz) savaşırlardı. (Hemen kaçıp kaytarırlardı.)

  • 33:21

    Andolsun sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredip (Rabbine bağlananlar ve Kur’ani gerçekleri ananlar) için Allah’ın Resulü’nde (her konuda uyulacak) en güzel (ve mükemmel) bir örnek vardır. (Demek ki; huzur ve şuurla yapılan devamlı zikir ve fikir sohbeti, insanı örnek alınacak bir tevekkül ve teslimiyet olgunluğuna ulaştıracaktır. Ve Hz. Peygamber, kıyamete kadar her konuda en güzel ve en mükemmel örnek konumundadır.)

  • 33:22

    (Sadık ve sağlam) Mü’minler ise (düşman) birliklerini gördükleri zaman (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resulü’nün bize va’ad ettiği (ve haber verdiği) şeydir (zalim ve güçlü saldırganları yenmek için bize manevi yardım edilecektir); Allah ve Resulü doğru söylemiştir." Ve (bu tehdit ve tehlikeler) sadece onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırmaktan (başka sonuç doğurmayacaktır).

  • 33:23

    Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini) değiştirmemişlerdir.

  • 33:24

    Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak, veya tevbe (nasip edip dilek)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.

  • 33:25

    (Sonunda) Allah, (Hendek harbinde Medine’yi kuşatan) kâfirleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar (bu saldırılarında) hiçbir hayra (ve başarıya da) erişememişlerdi. Savaşta Allah (yardımcı ve tehlikelerden kurtarıcı olarak) mü'minlere yetti. (Bundan sonra da yetecektir.) Allah çok Güçlüdür, Üstün ve Galiptir.

  • 85:4

    Kahrolsun Ashab-ı Uhdud (ki bunlar mü’minleri kazdıkları ateş hendeklerinde yakan Yemen Yahudileri olmaktaydı).

  • 85:5

    Tutuşturulmuş yakıt (malzemeleriyle) dolu o ateş (sahipleri ki; ateş çukurlarını masum mü’minlere işkence için hazırlamışlardı).

  • 85:6

    Hani kendileri de (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı. [Not: 4, 5 ve 6. ayetler, Siyonist ve emperyalist güçlerin dünyayı ateşe verebilecek nükleer yığınaklarına ve bunların engellenmesi lüzumuna da işaret buyurmakta, ilgilileri ve ilim ehlini uyarmaktadır.]

  • 85:7

    Ve onlar mü'minlere yaptıklarını (şeytani duygularla şahitlik edip) seyrediyorlardı.

  • 85:8

    Onlardan (Müslümanlardan), sırf Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.

  • 33:9

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرًاۚ

    Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki (her türlü) nimetini hatırlayın. Hani o zaman (Hendek savunmasında) size (hücum eden müşrik) ordular (hırsla ve hınçla üzerinize saldırıp) gelmişti; Biz de onların üzerine (kahredici) bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular göndermiş (ve böylece onların belasını defetmiş)tik. Allah, yaptıklarınızı Görendir (ve mü’min kullarına sahip çıkandır).

  • 33:10

    اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا

    (Hatırlayın ki) O vakit onlar, (kâfir düşmanlar) size hem üst kısmınızdan hem alt tarafınızdan gelmiş (ve hücuma geçmişlerdi de korkudan) gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve (hatta) siz Allah hakkında (birtakım olumsuz) zanlarda bulunmaya (başlamıştınız).

  • 33:11

    هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَد۪يدًا

    İşte orada, iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sıkıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.

  • 33:12

    وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا

    O sırada münafıklar ve kalbinde maraz olanlar: “Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey va’ad etmiyor (boş ve imkânsız zafer ve ganimet müjdeleriyle oyalıyorlar)” diyerek (fesatlık yapmış ve kafaları karıştırmışlardı).

  • 33:13

    وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَارًا

    Onlar (münafıklar)dan bir grup da demişti ki: "Ey Yesrib (Medine) halkı! Artık burası (Hendek Savaşının sıkıntılı ortamı) sizin için durulacak yer değil, haydi (hemen ayrılıp evlerinize) dönün!” (Yahut: “Artık bu dinde durmanız doğru değil, bırakın ve ayrılın" diye kışkırtmışlardı. Bunun üzerine) Onlardan (kalbi kaymış) bir grup da: "Evlerimiz (sağlam ve korunaklı değil) açıktır (ve sahipsiz kalmıştır)” diyerek Peygamberden izin almak (için bahaneler uyduruyorlardı). Oysa onların evleri açık (ve korumasız) değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.

  • 33:14

    وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يرًا

    Eğer onlara (şehrin her) yanından (düşmanlarca) girilip saldırılsaydı, sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları ve Hakk’tan kopup ayrılmaları) istenmiş olsaydı; hiç şüphesiz buna hemen yanaşacak, bu konuda pek az duraklayacaklar ve onu yapacaklardı.

  • 33:15

    وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لًا

    (Halbuki) Andolsun, daha önce "arkalarını dönüp kaçmayacaklarına (ve İslam davasından kaytarmayacaklarına)" dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahit) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahdine vefa etmeyenler belasını bulacaktır.)

  • 33:16

    قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذًا لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلًا

    (Ey Resulüm, cihaddan kaytaranlara) De ki: "Eğer ölümden veya katledilmekten (korkup) kaçıyorsanız, (bu) kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; (yanlış bir zanla) böyle olsa bile, (o takdirde yine) pek az (bir zaman) dışında (dünyada sürekli) metalanıp-yararlandırılmazsınız (ölümden asla kurtulamazsınız.)"

  • 33:17

    قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءًا اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًا

    De ki: "Eğer size bir kötülük isteyecek olsa, sizi Allah'tan koruyacak; veya size bir rahmet dileyecek olsa (buna da engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli (sahip çıkıcı), ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

  • 33:18

    قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ

    Gerçekten Allah, içinizden (mü’minleri cihaddan ve din yolunda fedakârlıktan) alıkoyan (münafık)ları ve (şeytani bir maksatla) kendi ihvanına (ve yâranlarına: ‘Hakk’tan ayrılarak) bize gelip (katılın ve sıkıntıları sırtınızdan atın)' diyen (inkârcıları) bilip durmaktadır. (O münafıklar var ya) Bunların, pek azı dışında (onlar şiddetli ve tehlikeli mücadele sıkıntılarına ve) savaş şartlarına zaten gelemiyorlardı. (Münafıklardan; cihadın zorluğuna dayanan, rahatının ve menfaatinin bozulmasına katlanan pek çıkmayacaktır.)

  • 33:19

    اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

    (Münafık ve marazlı kimseler cihad hizmetine geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler (ucuz kahramanlığı ve nefsi çıkarlarını gözetirler).' Şayet (rahatlarının ve hayatlarının tehlikeye gireceği) korkusu gelip (onları kuşatsa), o zaman ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri (şaşkınlık ve pişmanlıkla) dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. (Bu kuşku ve) Korku gidince (tehlike geçince), hayra karşı (ganimet-mal-makam hırsıyla) oldukça düşkünlük göstererek; sizi sert ve keskin dilleriyle (eleştirip inciterek ağır sözler) söyleyeceklerdir. İşte onlar (hakiki) iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını (göstermelik hayırlarını ve sinsi planlarını) boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.

  • 33:20

    يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلًا۟

    Onlar (münafıklar, korkaklıklarından dolayı düşman) birliklerinin hâlâ gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (düşman) birlikler (dönüp üzerinize geri) gelecek olsalar, (bunlar) çölde Bedevi-Araplar arasında bulunup sizin (felaket ve hezimet) haberlerinizi (onlardan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Velev ki içinizde olsalardı (bile), ancak pek az (ve gönülsüz) savaşırlardı. (Hemen kaçıp kaytarırlardı.)

  • 33:21

    لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ

    Andolsun sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredip (Rabbine bağlananlar ve Kur’ani gerçekleri ananlar) için Allah’ın Resulü’nde (her konuda uyulacak) en güzel (ve mükemmel) bir örnek vardır. (Demek ki; huzur ve şuurla yapılan devamlı zikir ve fikir sohbeti, insanı örnek alınacak bir tevekkül ve teslimiyet olgunluğuna ulaştıracaktır. Ve Hz. Peygamber, kıyamete kadar her konuda en güzel ve en mükemmel örnek konumundadır.)

  • 33:22

    وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَانًا وَتَسْل۪يمًاۜ

    (Sadık ve sağlam) Mü’minler ise (düşman) birliklerini gördükleri zaman (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resulü’nün bize va’ad ettiği (ve haber verdiği) şeydir (zalim ve güçlü saldırganları yenmek için bize manevi yardım edilecektir); Allah ve Resulü doğru söylemiştir." Ve (bu tehdit ve tehlikeler) sadece onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırmaktan (başka sonuç doğurmayacaktır).

  • 33:23

    مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًاۙ

    Mü’minlerden öyle (mert ve metin) er kişiler vardır ki, Allah üzerine yaptıkları ahde (iman, itaat ve cihad sözlerine) sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirip (Hakk uğrunda canını vermiştir), kimi de (gönülden cenneti ve şehadeti umup) beklemektedirler. Onlar hiçbir vazgeçme ve yan çizme (bedel ve bahanesi) ile (Allah adına verdikleri sözlerini) değiştirmemişlerdir.

  • 33:24

    لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًاۚ

    Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak, veya tevbe (nasip edip dilek)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.

  • 33:25

    وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًاۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِيًّا عَز۪يزًاۚ

    (Sonunda) Allah, (Hendek harbinde Medine’yi kuşatan) kâfirleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar (bu saldırılarında) hiçbir hayra (ve başarıya da) erişememişlerdi. Savaşta Allah (yardımcı ve tehlikelerden kurtarıcı olarak) mü'minlere yetti. (Bundan sonra da yetecektir.) Allah çok Güçlüdür, Üstün ve Galiptir.

  • 85:4

    قُتِلَ اَصْحَابُ الْاُخْدُودِۙ

    Kahrolsun Ashab-ı Uhdud (ki bunlar mü’minleri kazdıkları ateş hendeklerinde yakan Yemen Yahudileri olmaktaydı).

  • 85:5

    اَلنَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِۙ

    Tutuşturulmuş yakıt (malzemeleriyle) dolu o ateş (sahipleri ki; ateş çukurlarını masum mü’minlere işkence için hazırlamışlardı).

  • 85:6

    اِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌۙ

    Hani kendileri de (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı. [Not: 4, 5 ve 6. ayetler, Siyonist ve emperyalist güçlerin dünyayı ateşe verebilecek nükleer yığınaklarına ve bunların engellenmesi lüzumuna da işaret buyurmakta, ilgilileri ve ilim ehlini uyarmaktadır.]

  • 85:7

    وَهُمْ عَلٰى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ شُهُودٌۜ

    Ve onlar mü'minlere yaptıklarını (şeytani duygularla şahitlik edip) seyrediyorlardı.

  • 85:8

    وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ اِلَّٓا اَنْ يُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِۙ

    Onlardan (Müslümanlardan), sırf Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.