Harpte bozguncular

  • 4:72

    Şüphesiz içinizden (aynı din ve dava mensubu görünen kimselerden, cihad ve fedakârlık konusunda) ağır davrananlar (bu hizmetleri angarya sayan münafıklar) vardır. (Bu imani ve insani gayretlerinizden dolayı) Şayet size bir musibet (sorun ve sıkıntı) dokunacak olsa (hemen): “Kesinlikle Allah’ın bana bir nimetidir ki, onlarla birlikte (cihad amaçlı hizmetlerine katılıp) şahit olmadım (hazır bulunmadım; yoksa aynı sıkıntıya ben de uğrayacaktım)” diyerek (sevinirler).

  • 4:73

    (Ama) Eğer size Allah’tan bir fazıl (zafer ve ferahlık) isabet ederse, o zaman da sanki kendisiyle aranızda hiçbir samimi yakınlık (tanışıklık ve sevgi bağı) yokmuş gibi, kuşkusuz şöyle deyip (sızlanır): “Ah keşke onlarla birlikte olsaydım. (Bazı fedakârlıklara katlansaydım ve ucuz kahramanlıklar yapsaydım.) Ben de, (şimdi onlar gibi) büyük kurtuluş ve mutluluğa ulaşsaydım” (şeklinde ve maalesef ahiret endişesiyle değil, hâlâ dünyalık düşüncesiyle pişmanlık gösterirler).

  • 4:88

    Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın.

  • 4:89

    (O münafıklar) Onlar, kendilerinin (hıyanet ve nankörlük edip) inkâra saptıkları gibi, sizin de (Hakk’tan ayrılıp) inkâra kaymanızı arzulamaktadırlar. (Eğer onlara uysaydınız) Böylelikle (ahlâk ve anlayış bakımından) onlarla bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye (küfür ve zulüm düzeninden vazgeçip Hakka dönünceye) kadar onlardan veliler (dostlar) tutmayın (onlara aldanmayın). Şayet (hicretlerinden ve tevbelerinden sonra bile) yine yüz çevirirlerse (tekrar Hakk’tan döner ve halkı fesada yönelirlerse), artık onları yakalayın ve her nerede ele geçirirseniz öldürüp (etkisiz bırakın! Artık) onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı! (Çünkü onlar güvenilmez insanlardır.)

  • 4:90

    Ancak (bunlardan), sizinle aralarında antlaşma bulunan bir kavme sığınanlar, ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basarak size gelmiş olanlar (ayrı, bunlar dokunulmaz)dır. Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece onlar sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa (işinize karışmaz ve içinizi karıştırmazlarsa), artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.

  • 4:91

    (Bunun yanında, inkârcı ve münafıklardan) Diğer bazılarını da, (hem) sizden ve (hem de) kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye (teşvik edilip) her geri çağrılışlarında ise (hemen onun) içine baş aşağı (şuursuzca balıklama) dalarlar. Şayet bunlar sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini (fitne fesatlıktan) çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız, tutup yakalayın ve onları öldürüp (etkisiz bırakın). İşte size, onların aleyhinde apaçık olan bir sultan (destekleyici bir delil-bürhan) kıldık.

  • 9:9

    Allah'ın ayetlerini az bir değer (dünya menfaati) karşılığı sattılar, böylece O'nun yolundan (insanları) alıkoydular. (İslam’ı dejenere edip, değiştirip engellemeye çalıştılar.) Onların yaptıkları gerçekten ne kötü bir şeydir.

  • 9:11

    Eğer onlar (şirkten ve kâfirlere tarafgirlikten) tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

  • 9:38

    Ey inananlar! Size ne oldu ki: “Allah yolunda seferber olup (topluca cihada) çıkınız” dendiği zaman (ürkeklik ve gevşeklikle ağırlaşarak) yere çakılıp kalıyorsunuz? Yoksa ahireti bırakıp, dünya hayatına (rahatlığına ve çıkarına) mı razı oldunuz? (Hâlâ anlamıyor ve inanmıyor musunuz?) Halbuki dünya hayatının nimet ve lezzeti ahirete nazaran pek az (ve kıymetsizdir).

  • 9:39

    Eğer (ciddiyetle kuşanıp hazırlanıp, cihad ve savunma için) sefere=çarpışmaya (savaşa) çıkmazsanız, O size pek acı bir azapla azap edecek ve yerinize bir başka topluluğu getirip (sizinle yer) değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 9:40

    Siz Ona (Peygambere ve Hakk Dava Önderine) yardım etmezseniz (zararlı çıkan siz olacaksınız, çünkü) Allah Ona zaten ve kesinlikle yardım etti (ve edecektir). Hani o zaman kâfirler, (Hz. Ebubekir’le) ikiden biri (Kelime-i Tevhidin ikinci iman gereği ve “Muhammedün Resulüllah” gerçeği) olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı da; o ikisi mağarada (ve kıstırılmış durumda) oldukları sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma (ve sakın endişe duyma, çünkü), elbette Allah bizimle beraberdir!" Böylece Allah Ona 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin de kelimesini (inkâr sözlerini ve küfür-sömürü sistemlerini) ise aşağı ve bayağı (konuma) getirmişti. Allah'ın kelimesi (Kur’an kelâmı ve ahkâmı) ise, en yücedir (ve kıyamete kadar geçerlidir). Allah Üstün ve Güçlüdür, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 9:41

    (Ey mü’minler!) Gerek hafif (gençlik çağında ve teknolojik imkânlarla), gerek ağırlıklı (olgun yaşta ve klasik-ağır silahlarla donatılmış) olarak seferber olun ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad edin. (Adalet düzeni kurulsun ve insan hakları korunsun diye gayret gösterin.) Eğer bilirseniz sizin için bu pek hayırlı (bir gayrettir).

  • 9:42

    (Şayet onları çağırdığın şey) Yakın bir dünya menfaati ve orta halli (zahmetsiz) bir sefer olsaydı, herhalde (o münafıklar) Sana tâbi olurlardı. Fakat zorlukla (ve uzun zamanda) aşılacak mesafe (ve hizmetler) onlara uzak ve meşakkatli geldi. (Her biri birer bahane uydurup Tebük seferinden kaytardı.) Üstelik; “Eğer gücümüz ve imkânımız olsaydı, mutlaka sizinle beraber çıkardık” diye de gelip (yalan yere) Allah'a yemin ederek boşuna kendilerini helak ediyorlardı. Çünkü, Allah onların yalancı olduklarını elbette bilmektedir.

  • 9:43

    Allah Seni affetsin; doğru söyleyenler Sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğrenip tanıyıncaya kadar, niye onlara (cihaddan kaytarmak için bahane uyduranlara) izin verdin?

  • 9:44

    Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (Allah yolunda çaba harcamaktan kaçınmak ve kaytarmak için) Senden (uydurma özürlerle) izin istemezler. Allah takva sahiplerini Bilendir.

  • 9:45

    Ancak Allah'a ve ahiret gününe (gerçekten) inanmayanlar, kalpleri (Hakk’tan ve hayırdan kayıp) kuşkuya kapılanlar, şüpheler (ve endişeler) içinde bocalayıp duranlar (cihaddan kaçmak için yalan özürler uydurup) Senden izin isteyeceklerdir.

  • 9:46

    Aslında (o münafıklar) eğer (cihad için yola) çıkmak isteselerdi (herhalde) bu maksatla bir hazırlık görür (ve gayret gösterirlerdi). Ancak Allah, onların harekete geçip (aranıza katılmalarını) kerih bulup (münasip görmemiştir) de (bu yüzden) ayaklarını dolayıp oyalayıvermiş ve (onlara); "siz de (evlerinde) oturanlarla birlikte oturun (da Allah’ın rahmetinden mahrum olun!..)" denilmiştir.

  • 9:47

    (Sizden ayrıldıklarına üzüldükleriniz,) Eğer sizinle (kalıp) birlikte (yola) çıksalardı, size kötülük ve zarardan başka (faydaları dokunmaz, zannettiğiniz gibi gücünüzü de) artırmazlardı ve kesinlikle aranıza fitne-fesat sokmaya uğraşırlardı. (Hâlâ) İçinizde onlara haber taşıyanlar (bile) vardır. Allah zalimleri (ve hainleri) Bilendir (ve oyunlarını bozuverecektir).

  • 9:48

    Andolsun, (Uhud savunmasında ve başka sahalarda olduğu gibi) onlar daha önce de fitne (çıkarmak için fırsat) aramışlardı. Ve Sana karşı birtakım (kötü niyetli) işler çevirip tezgâhlamışlardı. Sonunda onlar, istemedikleri halde Hakk geldi ve Allah'ın emri (Kur’an’ın müjdesi) ortaya çıkıp, üstünlük sağladı.

  • 9:49

    (Bu uyarılarımıza rağmen, kalbi hastalıklı takımdan) Onlardan öylesi var ki: “(Ben ticaret ve memuriyet ehliyim. Çoluk çocuk sahibiyim. Beni deşifre etmeyin.) Bana (şimdilik) müsaade edip (izin verin). Beni fitneye düşürmeyin. (Siyasi kavga ve kargaşanın içine çekmeyin)” derler. Oysa dikkatli olup bilesiniz ki (aslında) onlar, (iman zayıflıkları ve Allah’a itimatsızlıkları yüzünden, hizmet ve mesuliyetten kaçıp kaytarmaları sebebiyle) zaten fitneye kapılmış (ve şeytanın tuzağına takılmış)lardır. Hiç şüphesiz (ahirette de) cehennem, bu tür inkârcıları (ve münafıkları) mutlaka kuşatacaktır.

  • 9:50

    (O dönek ve ödlek münafıklar var ya) Sana bir hasene (iyilik ve izzet) ulaşsa, bu onları kötüleştirir (ve kederlendirir. Ama) Eğer Sana (kötü) bir musibet dokunsa; “(Oh, iyi ki biz önceden) kesinlikle işimizi sağlam tutarak (tedbirimizi alıp bunlardan ayrılmıştık)” diye sevinip ferahlanarak dönüp giden (kimse)lerdir.

  • 9:51

    De ki: “Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmeyecektir. O bizim Mevlâ’mızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.”

  • 9:52

    De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) “Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.”

  • 9:53

    (Kalpleri marazlı takımına) De ki: “(Malınızı) İster gönüllü ister gönülsüz infak edin; (bunlar) sizden kesin olarak kabul edilmeyecektir. (Çünkü Allah, kötü niyetinizi bilmektedir.) Gerçekten siz bir fasıklar topluluğu (günah ve kötülük grubu) oldunuz.”

  • 9:54

    (Bunların) İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve Elçisini inkâr (gizlice isyan ve itiraz) etmeleri, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken (istemeyerek) infak etmeleridir. (Böylece fasıkları ve münafıkları sizlere tanıtıyoruz.)

  • 9:55

    Şu halde onların malları ve çocukları(nın, imkân ve taraftarlarının fazlalığı) Seni imrendirmesin; Allah bunlarla, sadece onları dünya hayatında (uğraştırıp) azaplandırmayı ve canlarının da inkâr içindeyken zorlukla çıkmasını istemektedir.

  • 9:56

    (O münafıklar, hâlâ) Gerçekten sizden olduklarına (zahiren düşmanlarla işbirliğine girişseler de, içten ve gizlice davaya bağlılıklarına dair) Allah’a yemin ederler. Halbuki onlar (kesinlikle) sizden değillerdir. (Aslında) Onlar ancak korkak (ve Hakk davadan ayrılan kaypak) bir kavim (ve kesim)dir.

  • 9:57

    (Düşman tehlikesi karşısında korkak ve kaypak insanlar) Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya kaçıp girebilecekleri yurtlar bulsalardı, hızla oraya yönelip koşuverirlerdi (ve İslam davasından yüz çevirirlerdi).

  • 9:81

    Allah'ın Elçisine muhalif olarak (cihaddan) geri kalanlar, (evlerinde) oturup-kalmalarına ferahlanıp sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi (çaba harcamayı) çirkin ve tehlikeli görerek (çevrelerine): "Bu sıcakta (sefere) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Keşke bir kavrayıp-anlasalardı.

  • 9:82

    Öyleyse bu yaptıklarının (çeşitli bahanelerle cihaddan kaçtıklarının ve Hakk’tan kaytardıklarının) cezası olarak, artık az gülsünler çok ağlasınlardı!

  • 9:83

    (Zafer ve galibiyete erişince) Bundan böyle, Allah Seni onlardan (daha önce cihaddan kaçan münafıklardan) bir topluluğun yanına döndürür de (bu sefer sahte bir kahramanlıkla cihada katılmak üzere) çıkmak için Senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak artık Benimle hiçbir zaman (cihada ve stratejik yolculuklara) çıkamazsınız ve kesin olarak Benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz ta başında (ve en sıkışık anımızda, zaten yerinizde) oturmaya razı olmuşlardınız; öyleyse (şimdi de) geride kalıp (kaytaranlarla) birlikte oturup (durmalısınız)." [Bu ayetle; daha önce döneklik ve hıyanet edenlerin, zaferden sonra devlet işlerinde stratejik görevlere getirilmeleri yasaklanmıştır.]

  • 9:84

    (Ey Resulüm, münafıklardan) Onlardan ölen birinin namazını (artık) hiçbir zaman kılma, mezarı başında da durma. Çünkü onlar, Allah'a ve Elçisine (karşı ihanet ve) inkâra sapmışlar ve fasık kimseler olarak ölüp (bu dünyadan imansız ayrılmışlardır).

  • 9:86

    “Allah'a (tam ve sağlam) inanın ve O'nun Elçisi ile beraber cihada çıkın” diye (Kur’an’dan) bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar (dünyalık rahat, menfaat ve makam peşinde koşanlar), Senden izin isteyip: “Bizi bırakıver de oturanlarla birlikte olalım (hayatımızı ve çıkarlarımızı riske atmayalım)” deyip (bozuk niyetlerini ve mahiyetlerini ortaya koyacaklardır).

  • 9:88

    Ama Resul (Peygamber) ve Onunla birlikte olan mü'minler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edip çalıştılar (ve Hakk yolundan sapmadılar); işte (dünyada ve ahirette) bütün hayırlar onlarındır, kurtuluşa (zafer ve huzura) erenler de onlardır.

  • 9:89

    Allah onlar için, (ahirette) süresiz kalacakları, altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetler hazırlamıştır. İşte (asıl) büyük “kurtuluş (ve mutluluk)” bu (olacaktır).

  • 9:91

    (Cihada ve Milli Savunmaya katılamayanlardan) Allah ve Elçisi için nasihatte bulundukları (Dine ve davaya sadık kalıp insanları Kur’an’a ve Sünnete bağlı kalmaya çağırdıkları) sürece; güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir günah yoktur, (böyleleri) sorumlu tutulmayacaklardır. Muhsinlerin (iyilik sahibi, ibadet ve hizmetlerinde dikkatli ve samimi kimselerin) aleyhinde de bir yol yoktur. Allah Bağışlayandır, Esirgeyip Koruyandır.

  • 9:92

    Bir de (cihada katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için Sana her gelişlerinde; “Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum” dediğin (sadık kimseler) ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşanır vaziyette geri dönenler üzerinde de (vebal) yoktur. (Onlar da sorumlu tutulmayacaklardır.)

  • 9:93

    Ancak yol (suç ve sorumluluk), kesinlikle o kimseler aleyhinedir ki; zengin (ve sağlıklı) oldukları halde (cihada katılmamak ve kaytarmak için) Senden izin isteyip (bahane uydururlar) ve bunlar (riskten ve zahmetten kaçıp) geride kalanlar (kadınlar ve sakatlar)la birlikte bulunmaya razı olurlar. Allah, onların kalplerine mühür basmıştır, bundan dolayı da artık onlar bilmeyen (ve akıl erdirmeyen kimseler olup kalmışlardır).

  • 9:94

    Onlara geri döndüğünüz (ve yanlarına vardığınız) zaman (cihaddan kaçtıkları ve davadan kaytardıkları için) size özür belirtip (yaranmaya çalışacaklardır). De ki: “(Boşuna) Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmayacağız. (Çünkü) Allah bize, (gerçek) durumunuzu (Kur’an’la) haber vermiş (ve bizi uyarmıştır, bundan sonra) yaptıklarınızı da Allah ve O'nun Elçisi görecek (durumunuza bakacaktır). Daha sonra gaybı da, müşahede edilebileni de (gizliyi de görüleni de) bilene (Allah’a) döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecek (ve hak ettiğinize ulaştıracaktır).”

  • 9:95

    Onlara geri döndüğünüzde kendilerin(i kötü görmek)den vazgeçmeniz (onları hâlâ sadık mü’minler olarak bilmeniz) için Allah'a yemin edip duracaklardır. Artık siz onlardan yüz çevirip (tedbirli davranın). Onlar (münafıklar ve Hakk’tan cayıp bâtıla uyanlar) gerçekten pisliktirler (manen necis konumundadırlar. Artık bozuk niyetleri ve kötülük girişimleriyle) kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, varacakları barınma yerleri cehennem (zindanıdır).

  • 9:96

    (Buna rağmen, münafık tıynetleri gereği) Kendilerinden hoşnut olmanız (ve samimi olduklarına inanmanız) için size yemin edip duracaklardır. (Halbuki) Siz onlardan hoşnut olsanız bile, şüphesiz Allah, (Hakka hıyanet eden) fasıklar topluluğundan asla razı (ve memnun) olmayacaktır.

  • 33:9

    Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki (her türlü) nimetini hatırlayın. Hani o zaman (Hendek savunmasında) size (hücum eden müşrik) ordular (hırsla ve hınçla üzerinize saldırıp) gelmişti; Biz de onların üzerine (kahredici) bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular göndermiş (ve böylece onların belasını defetmiş)tik. Allah, yaptıklarınızı Görendir (ve mü’min kullarına sahip çıkandır).

  • 33:10

    (Hatırlayın ki) O vakit onlar, (kâfir düşmanlar) size hem üst kısmınızdan hem alt tarafınızdan gelmiş (ve hücuma geçmişlerdi de korkudan) gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve (hatta) siz Allah hakkında (birtakım olumsuz) zanlarda bulunmaya (başlamıştınız).

  • 33:11

    İşte orada, iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sıkıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.

  • 33:12

    O sırada münafıklar ve kalbinde maraz olanlar: “Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey va’ad etmiyor (boş ve imkânsız zafer ve ganimet müjdeleriyle oyalıyorlar)” diyerek (fesatlık yapmış ve kafaları karıştırmışlardı).

  • 33:13

    Onlar (münafıklar)dan bir grup da demişti ki: "Ey Yesrib (Medine) halkı! Artık burası (Hendek Savaşının sıkıntılı ortamı) sizin için durulacak yer değil, haydi (hemen ayrılıp evlerinize) dönün!” (Yahut: “Artık bu dinde durmanız doğru değil, bırakın ve ayrılın" diye kışkırtmışlardı. Bunun üzerine) Onlardan (kalbi kaymış) bir grup da: "Evlerimiz (sağlam ve korunaklı değil) açıktır (ve sahipsiz kalmıştır)” diyerek Peygamberden izin almak (için bahaneler uyduruyorlardı). Oysa onların evleri açık (ve korumasız) değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.

  • 33:14

    Eğer onlara (şehrin her) yanından (düşmanlarca) girilip saldırılsaydı, sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları ve Hakk’tan kopup ayrılmaları) istenmiş olsaydı; hiç şüphesiz buna hemen yanaşacak, bu konuda pek az duraklayacaklar ve onu yapacaklardı.

  • 33:15

    (Halbuki) Andolsun, daha önce "arkalarını dönüp kaçmayacaklarına (ve İslam davasından kaytarmayacaklarına)" dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahit) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahdine vefa etmeyenler belasını bulacaktır.)

  • 33:16

    (Ey Resulüm, cihaddan kaytaranlara) De ki: "Eğer ölümden veya katledilmekten (korkup) kaçıyorsanız, (bu) kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; (yanlış bir zanla) böyle olsa bile, (o takdirde yine) pek az (bir zaman) dışında (dünyada sürekli) metalanıp-yararlandırılmazsınız (ölümden asla kurtulamazsınız.)"

  • 33:17

    De ki: "Eğer size bir kötülük isteyecek olsa, sizi Allah'tan koruyacak; veya size bir rahmet dileyecek olsa (buna da engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli (sahip çıkıcı), ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

  • 33:18

    Gerçekten Allah, içinizden (mü’minleri cihaddan ve din yolunda fedakârlıktan) alıkoyan (münafık)ları ve (şeytani bir maksatla) kendi ihvanına (ve yâranlarına: ‘Hakk’tan ayrılarak) bize gelip (katılın ve sıkıntıları sırtınızdan atın)' diyen (inkârcıları) bilip durmaktadır. (O münafıklar var ya) Bunların, pek azı dışında (onlar şiddetli ve tehlikeli mücadele sıkıntılarına ve) savaş şartlarına zaten gelemiyorlardı. (Münafıklardan; cihadın zorluğuna dayanan, rahatının ve menfaatinin bozulmasına katlanan pek çıkmayacaktır.)

  • 33:19

    (Münafık ve marazlı kimseler cihad hizmetine geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler (ucuz kahramanlığı ve nefsi çıkarlarını gözetirler).' Şayet (rahatlarının ve hayatlarının tehlikeye gireceği) korkusu gelip (onları kuşatsa), o zaman ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri (şaşkınlık ve pişmanlıkla) dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. (Bu kuşku ve) Korku gidince (tehlike geçince), hayra karşı (ganimet-mal-makam hırsıyla) oldukça düşkünlük göstererek; sizi sert ve keskin dilleriyle (eleştirip inciterek ağır sözler) söyleyeceklerdir. İşte onlar (hakiki) iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını (göstermelik hayırlarını ve sinsi planlarını) boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.

  • 33:20

    Onlar (münafıklar, korkaklıklarından dolayı düşman) birliklerinin hâlâ gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (düşman) birlikler (dönüp üzerinize geri) gelecek olsalar, (bunlar) çölde Bedevi-Araplar arasında bulunup sizin (felaket ve hezimet) haberlerinizi (onlardan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Velev ki içinizde olsalardı (bile), ancak pek az (ve gönülsüz) savaşırlardı. (Hemen kaçıp kaytarırlardı.)

  • 33:21

    Andolsun sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredip (Rabbine bağlananlar ve Kur’ani gerçekleri ananlar) için Allah’ın Resulü’nde (her konuda uyulacak) en güzel (ve mükemmel) bir örnek vardır. (Demek ki; huzur ve şuurla yapılan devamlı zikir ve fikir sohbeti, insanı örnek alınacak bir tevekkül ve teslimiyet olgunluğuna ulaştıracaktır. Ve Hz. Peygamber, kıyamete kadar her konuda en güzel ve en mükemmel örnek konumundadır.)

  • 4:72

    وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يدًا

    Şüphesiz içinizden (aynı din ve dava mensubu görünen kimselerden, cihad ve fedakârlık konusunda) ağır davrananlar (bu hizmetleri angarya sayan münafıklar) vardır. (Bu imani ve insani gayretlerinizden dolayı) Şayet size bir musibet (sorun ve sıkıntı) dokunacak olsa (hemen): “Kesinlikle Allah’ın bana bir nimetidir ki, onlarla birlikte (cihad amaçlı hizmetlerine katılıp) şahit olmadım (hazır bulunmadım; yoksa aynı sıkıntıya ben de uğrayacaktım)” diyerek (sevinirler).

  • 4:73

    وَلَئِنْ اَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللّٰهِ لَيَقُولَنَّ كَاَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ مَعَهُمْ فَاَفُوزَ فَوْزًا عَظ۪يمًا

    (Ama) Eğer size Allah’tan bir fazıl (zafer ve ferahlık) isabet ederse, o zaman da sanki kendisiyle aranızda hiçbir samimi yakınlık (tanışıklık ve sevgi bağı) yokmuş gibi, kuşkusuz şöyle deyip (sızlanır): “Ah keşke onlarla birlikte olsaydım. (Bazı fedakârlıklara katlansaydım ve ucuz kahramanlıklar yapsaydım.) Ben de, (şimdi onlar gibi) büyük kurtuluş ve mutluluğa ulaşsaydım” (şeklinde ve maalesef ahiret endişesiyle değil, hâlâ dünyalık düşüncesiyle pişmanlık gösterirler).

  • 4:88

    فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلًا

    Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın.

  • 4:89

    وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًاۙ

    (O münafıklar) Onlar, kendilerinin (hıyanet ve nankörlük edip) inkâra saptıkları gibi, sizin de (Hakk’tan ayrılıp) inkâra kaymanızı arzulamaktadırlar. (Eğer onlara uysaydınız) Böylelikle (ahlâk ve anlayış bakımından) onlarla bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye (küfür ve zulüm düzeninden vazgeçip Hakka dönünceye) kadar onlardan veliler (dostlar) tutmayın (onlara aldanmayın). Şayet (hicretlerinden ve tevbelerinden sonra bile) yine yüz çevirirlerse (tekrar Hakk’tan döner ve halkı fesada yönelirlerse), artık onları yakalayın ve her nerede ele geçirirseniz öldürüp (etkisiz bırakın! Artık) onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı! (Çünkü onlar güvenilmez insanlardır.)

  • 4:90

    اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلًا

    Ancak (bunlardan), sizinle aralarında antlaşma bulunan bir kavme sığınanlar, ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basarak size gelmiş olanlar (ayrı, bunlar dokunulmaz)dır. Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece onlar sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa (işinize karışmaz ve içinizi karıştırmazlarsa), artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.

  • 4:91

    سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُب۪ينًا۟

    (Bunun yanında, inkârcı ve münafıklardan) Diğer bazılarını da, (hem) sizden ve (hem de) kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye (teşvik edilip) her geri çağrılışlarında ise (hemen onun) içine baş aşağı (şuursuzca balıklama) dalarlar. Şayet bunlar sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini (fitne fesatlıktan) çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız, tutup yakalayın ve onları öldürüp (etkisiz bırakın). İşte size, onların aleyhinde apaçık olan bir sultan (destekleyici bir delil-bürhan) kıldık.

  • 9:9

    اِشْتَرَوْا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَل۪يلًا فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    Allah'ın ayetlerini az bir değer (dünya menfaati) karşılığı sattılar, böylece O'nun yolundan (insanları) alıkoydular. (İslam’ı dejenere edip, değiştirip engellemeye çalıştılar.) Onların yaptıkları gerçekten ne kötü bir şeydir.

  • 9:11

    فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

    Eğer onlar (şirkten ve kâfirlere tarafgirlikten) tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

  • 9:38

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ

    Ey inananlar! Size ne oldu ki: “Allah yolunda seferber olup (topluca cihada) çıkınız” dendiği zaman (ürkeklik ve gevşeklikle ağırlaşarak) yere çakılıp kalıyorsunuz? Yoksa ahireti bırakıp, dünya hayatına (rahatlığına ve çıkarına) mı razı oldunuz? (Hâlâ anlamıyor ve inanmıyor musunuz?) Halbuki dünya hayatının nimet ve lezzeti ahirete nazaran pek az (ve kıymetsizdir).

  • 9:39

    اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـًٔاۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

    Eğer (ciddiyetle kuşanıp hazırlanıp, cihad ve savunma için) sefere=çarpışmaya (savaşa) çıkmazsanız, O size pek acı bir azapla azap edecek ve yerinize bir başka topluluğu getirip (sizinle yer) değiştirecektir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 9:40

    اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

    Siz Ona (Peygambere ve Hakk Dava Önderine) yardım etmezseniz (zararlı çıkan siz olacaksınız, çünkü) Allah Ona zaten ve kesinlikle yardım etti (ve edecektir). Hani o zaman kâfirler, (Hz. Ebubekir’le) ikiden biri (Kelime-i Tevhidin ikinci iman gereği ve “Muhammedün Resulüllah” gerçeği) olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı da; o ikisi mağarada (ve kıstırılmış durumda) oldukları sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma (ve sakın endişe duyma, çünkü), elbette Allah bizimle beraberdir!" Böylece Allah Ona 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin de kelimesini (inkâr sözlerini ve küfür-sömürü sistemlerini) ise aşağı ve bayağı (konuma) getirmişti. Allah'ın kelimesi (Kur’an kelâmı ve ahkâmı) ise, en yücedir (ve kıyamete kadar geçerlidir). Allah Üstün ve Güçlüdür, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 9:41

    اِنْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

    (Ey mü’minler!) Gerek hafif (gençlik çağında ve teknolojik imkânlarla), gerek ağırlıklı (olgun yaşta ve klasik-ağır silahlarla donatılmış) olarak seferber olun ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad edin. (Adalet düzeni kurulsun ve insan hakları korunsun diye gayret gösterin.) Eğer bilirseniz sizin için bu pek hayırlı (bir gayrettir).

  • 9:42

    لَوْ كَانَ عَرَضًا قَر۪يبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟

    (Şayet onları çağırdığın şey) Yakın bir dünya menfaati ve orta halli (zahmetsiz) bir sefer olsaydı, herhalde (o münafıklar) Sana tâbi olurlardı. Fakat zorlukla (ve uzun zamanda) aşılacak mesafe (ve hizmetler) onlara uzak ve meşakkatli geldi. (Her biri birer bahane uydurup Tebük seferinden kaytardı.) Üstelik; “Eğer gücümüz ve imkânımız olsaydı, mutlaka sizinle beraber çıkardık” diye de gelip (yalan yere) Allah'a yemin ederek boşuna kendilerini helak ediyorlardı. Çünkü, Allah onların yalancı olduklarını elbette bilmektedir.

  • 9:43

    عَفَا اللّٰهُ عَنْكَۚ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِب۪ينَ

    Allah Seni affetsin; doğru söyleyenler Sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğrenip tanıyıncaya kadar, niye onlara (cihaddan kaytarmak için bahane uyduranlara) izin verdin?

  • 9:44

    لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ

    Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (Allah yolunda çaba harcamaktan kaçınmak ve kaytarmak için) Senden (uydurma özürlerle) izin istemezler. Allah takva sahiplerini Bilendir.

  • 9:45

    اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ

    Ancak Allah'a ve ahiret gününe (gerçekten) inanmayanlar, kalpleri (Hakk’tan ve hayırdan kayıp) kuşkuya kapılanlar, şüpheler (ve endişeler) içinde bocalayıp duranlar (cihaddan kaçmak için yalan özürler uydurup) Senden izin isteyeceklerdir.

  • 9:46

    وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

    Aslında (o münafıklar) eğer (cihad için yola) çıkmak isteselerdi (herhalde) bu maksatla bir hazırlık görür (ve gayret gösterirlerdi). Ancak Allah, onların harekete geçip (aranıza katılmalarını) kerih bulup (münasip görmemiştir) de (bu yüzden) ayaklarını dolayıp oyalayıvermiş ve (onlara); "siz de (evlerinde) oturanlarla birlikte oturun (da Allah’ın rahmetinden mahrum olun!..)" denilmiştir.

  • 9:47

    لَوْ خَرَجُوا ف۪يكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالًا وَلَا۬اَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَۚ وَف۪يكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ

    (Sizden ayrıldıklarına üzüldükleriniz,) Eğer sizinle (kalıp) birlikte (yola) çıksalardı, size kötülük ve zarardan başka (faydaları dokunmaz, zannettiğiniz gibi gücünüzü de) artırmazlardı ve kesinlikle aranıza fitne-fesat sokmaya uğraşırlardı. (Hâlâ) İçinizde onlara haber taşıyanlar (bile) vardır. Allah zalimleri (ve hainleri) Bilendir (ve oyunlarını bozuverecektir).

  • 9:48

    لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْاُمُورَ حَتّٰى جَٓاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ اَمْرُ اللّٰهِ وَهُمْ كَارِهُونَ

    Andolsun, (Uhud savunmasında ve başka sahalarda olduğu gibi) onlar daha önce de fitne (çıkarmak için fırsat) aramışlardı. Ve Sana karşı birtakım (kötü niyetli) işler çevirip tezgâhlamışlardı. Sonunda onlar, istemedikleri halde Hakk geldi ve Allah'ın emri (Kur’an’ın müjdesi) ortaya çıkıp, üstünlük sağladı.

  • 9:49

    وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ ل۪ي وَلَا تَفْتِنّ۪يۜ اَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَ

    (Bu uyarılarımıza rağmen, kalbi hastalıklı takımdan) Onlardan öylesi var ki: “(Ben ticaret ve memuriyet ehliyim. Çoluk çocuk sahibiyim. Beni deşifre etmeyin.) Bana (şimdilik) müsaade edip (izin verin). Beni fitneye düşürmeyin. (Siyasi kavga ve kargaşanın içine çekmeyin)” derler. Oysa dikkatli olup bilesiniz ki (aslında) onlar, (iman zayıflıkları ve Allah’a itimatsızlıkları yüzünden, hizmet ve mesuliyetten kaçıp kaytarmaları sebebiyle) zaten fitneye kapılmış (ve şeytanın tuzağına takılmış)lardır. Hiç şüphesiz (ahirette de) cehennem, bu tür inkârcıları (ve münafıkları) mutlaka kuşatacaktır.

  • 9:50

    اِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۚ وَاِنْ تُصِبْكَ مُص۪يبَةٌ يَقُولُوا قَدْ اَخَذْنَٓا اَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ

    (O dönek ve ödlek münafıklar var ya) Sana bir hasene (iyilik ve izzet) ulaşsa, bu onları kötüleştirir (ve kederlendirir. Ama) Eğer Sana (kötü) bir musibet dokunsa; “(Oh, iyi ki biz önceden) kesinlikle işimizi sağlam tutarak (tedbirimizi alıp bunlardan ayrılmıştık)” diye sevinip ferahlanarak dönüp giden (kimse)lerdir.

  • 9:51

    قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

    De ki: “Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmeyecektir. O bizim Mevlâ’mızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.”

  • 9:52

    قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ

    De ki: (Ey inkârcılar ve münafıklar!) “Siz bizim başımıza, ancak (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet gibi) iki güzellikten birinin (dışında herhangi bir şeyin) gelmesini gözleyebilir misiniz? (Hayır, çünkü Allah, mücahit ve müstakim mü’minler aleyhindeki kurgu ve kuruntularınızı sonunda boşa çıkarıverecektir. Bu nedenle) Biz ise, şüphesiz Allah’ın Kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap indirmesini (zaten) gözleyip beklemekteyiz. Öyle ise (şimdilik) bekleyin bakalım, çünkü biz de sizinle beraber (Allah’ın va’adini) gözetleyip duruyoruz.”

  • 9:53

    قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعًا اَوْ كَرْهًا لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْمًا فَاسِق۪ينَ

    (Kalpleri marazlı takımına) De ki: “(Malınızı) İster gönüllü ister gönülsüz infak edin; (bunlar) sizden kesin olarak kabul edilmeyecektir. (Çünkü Allah, kötü niyetinizi bilmektedir.) Gerçekten siz bir fasıklar topluluğu (günah ve kötülük grubu) oldunuz.”

  • 9:54

    وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ

    (Bunların) İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve Elçisini inkâr (gizlice isyan ve itiraz) etmeleri, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken (istemeyerek) infak etmeleridir. (Böylece fasıkları ve münafıkları sizlere tanıtıyoruz.)

  • 9:55

    فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ

    Şu halde onların malları ve çocukları(nın, imkân ve taraftarlarının fazlalığı) Seni imrendirmesin; Allah bunlarla, sadece onları dünya hayatında (uğraştırıp) azaplandırmayı ve canlarının da inkâr içindeyken zorlukla çıkmasını istemektedir.

  • 9:56

    وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ

    (O münafıklar, hâlâ) Gerçekten sizden olduklarına (zahiren düşmanlarla işbirliğine girişseler de, içten ve gizlice davaya bağlılıklarına dair) Allah’a yemin ederler. Halbuki onlar (kesinlikle) sizden değillerdir. (Aslında) Onlar ancak korkak (ve Hakk davadan ayrılan kaypak) bir kavim (ve kesim)dir.

  • 9:57

    لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـًٔا اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلًا لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ

    (Düşman tehlikesi karşısında korkak ve kaypak insanlar) Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya kaçıp girebilecekleri yurtlar bulsalardı, hızla oraya yönelip koşuverirlerdi (ve İslam davasından yüz çevirirlerdi).

  • 9:81

    فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَرًّاۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

    Allah'ın Elçisine muhalif olarak (cihaddan) geri kalanlar, (evlerinde) oturup-kalmalarına ferahlanıp sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd etmeyi (çaba harcamayı) çirkin ve tehlikeli görerek (çevrelerine): "Bu sıcakta (sefere) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Keşke bir kavrayıp-anlasalardı.

  • 9:82

    فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلًا وَلْيَبْكُوا كَث۪يرًاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

    Öyleyse bu yaptıklarının (çeşitli bahanelerle cihaddan kaçtıklarının ve Hakk’tan kaytardıklarının) cezası olarak, artık az gülsünler çok ağlasınlardı!

  • 9:83

    فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّاۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ

    (Zafer ve galibiyete erişince) Bundan böyle, Allah Seni onlardan (daha önce cihaddan kaçan münafıklardan) bir topluluğun yanına döndürür de (bu sefer sahte bir kahramanlıkla cihada katılmak üzere) çıkmak için Senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak artık Benimle hiçbir zaman (cihada ve stratejik yolculuklara) çıkamazsınız ve kesin olarak Benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz ta başında (ve en sıkışık anımızda, zaten yerinizde) oturmaya razı olmuşlardınız; öyleyse (şimdi de) geride kalıp (kaytaranlarla) birlikte oturup (durmalısınız)." [Bu ayetle; daha önce döneklik ve hıyanet edenlerin, zaferden sonra devlet işlerinde stratejik görevlere getirilmeleri yasaklanmıştır.]

  • 9:84

    وَلَا تُصَلِّ عَلٰٓى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَدًا وَلَا تَقُمْ عَلٰى قَبْرِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ

    (Ey Resulüm, münafıklardan) Onlardan ölen birinin namazını (artık) hiçbir zaman kılma, mezarı başında da durma. Çünkü onlar, Allah'a ve Elçisine (karşı ihanet ve) inkâra sapmışlar ve fasık kimseler olarak ölüp (bu dünyadan imansız ayrılmışlardır).

  • 9:86

    وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

    “Allah'a (tam ve sağlam) inanın ve O'nun Elçisi ile beraber cihada çıkın” diye (Kur’an’dan) bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar (dünyalık rahat, menfaat ve makam peşinde koşanlar), Senden izin isteyip: “Bizi bırakıver de oturanlarla birlikte olalım (hayatımızı ve çıkarlarımızı riske atmayalım)” deyip (bozuk niyetlerini ve mahiyetlerini ortaya koyacaklardır).

  • 9:88

    لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

    Ama Resul (Peygamber) ve Onunla birlikte olan mü'minler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edip çalıştılar (ve Hakk yolundan sapmadılar); işte (dünyada ve ahirette) bütün hayırlar onlarındır, kurtuluşa (zafer ve huzura) erenler de onlardır.

  • 9:89

    اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟

    Allah onlar için, (ahirette) süresiz kalacakları, altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetler hazırlamıştır. İşte (asıl) büyük “kurtuluş (ve mutluluk)” bu (olacaktır).

  • 9:91

    لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ

    (Cihada ve Milli Savunmaya katılamayanlardan) Allah ve Elçisi için nasihatte bulundukları (Dine ve davaya sadık kalıp insanları Kur’an’a ve Sünnete bağlı kalmaya çağırdıkları) sürece; güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir günah yoktur, (böyleleri) sorumlu tutulmayacaklardır. Muhsinlerin (iyilik sahibi, ibadet ve hizmetlerinde dikkatli ve samimi kimselerin) aleyhinde de bir yol yoktur. Allah Bağışlayandır, Esirgeyip Koruyandır.

  • 9:92

    وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ

    Bir de (cihada katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için Sana her gelişlerinde; “Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum” dediğin (sadık kimseler) ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşanır vaziyette geri dönenler üzerinde de (vebal) yoktur. (Onlar da sorumlu tutulmayacaklardır.)

  • 9:93

    اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

    Ancak yol (suç ve sorumluluk), kesinlikle o kimseler aleyhinedir ki; zengin (ve sağlıklı) oldukları halde (cihada katılmamak ve kaytarmak için) Senden izin isteyip (bahane uydururlar) ve bunlar (riskten ve zahmetten kaçıp) geride kalanlar (kadınlar ve sakatlar)la birlikte bulunmaya razı olurlar. Allah, onların kalplerine mühür basmıştır, bundan dolayı da artık onlar bilmeyen (ve akıl erdirmeyen kimseler olup kalmışlardır).

  • 9:94

    يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

    Onlara geri döndüğünüz (ve yanlarına vardığınız) zaman (cihaddan kaçtıkları ve davadan kaytardıkları için) size özür belirtip (yaranmaya çalışacaklardır). De ki: “(Boşuna) Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmayacağız. (Çünkü) Allah bize, (gerçek) durumunuzu (Kur’an’la) haber vermiş (ve bizi uyarmıştır, bundan sonra) yaptıklarınızı da Allah ve O'nun Elçisi görecek (durumunuza bakacaktır). Daha sonra gaybı da, müşahede edilebileni de (gizliyi de görüleni de) bilene (Allah’a) döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecek (ve hak ettiğinize ulaştıracaktır).”

  • 9:95

    سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

    Onlara geri döndüğünüzde kendilerin(i kötü görmek)den vazgeçmeniz (onları hâlâ sadık mü’minler olarak bilmeniz) için Allah'a yemin edip duracaklardır. Artık siz onlardan yüz çevirip (tedbirli davranın). Onlar (münafıklar ve Hakk’tan cayıp bâtıla uyanlar) gerçekten pisliktirler (manen necis konumundadırlar. Artık bozuk niyetleri ve kötülük girişimleriyle) kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, varacakları barınma yerleri cehennem (zindanıdır).

  • 9:96

    يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ

    (Buna rağmen, münafık tıynetleri gereği) Kendilerinden hoşnut olmanız (ve samimi olduklarına inanmanız) için size yemin edip duracaklardır. (Halbuki) Siz onlardan hoşnut olsanız bile, şüphesiz Allah, (Hakka hıyanet eden) fasıklar topluluğundan asla razı (ve memnun) olmayacaktır.

  • 33:9

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرًاۚ

    Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki (her türlü) nimetini hatırlayın. Hani o zaman (Hendek savunmasında) size (hücum eden müşrik) ordular (hırsla ve hınçla üzerinize saldırıp) gelmişti; Biz de onların üzerine (kahredici) bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular göndermiş (ve böylece onların belasını defetmiş)tik. Allah, yaptıklarınızı Görendir (ve mü’min kullarına sahip çıkandır).

  • 33:10

    اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا

    (Hatırlayın ki) O vakit onlar, (kâfir düşmanlar) size hem üst kısmınızdan hem alt tarafınızdan gelmiş (ve hücuma geçmişlerdi de korkudan) gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve (hatta) siz Allah hakkında (birtakım olumsuz) zanlarda bulunmaya (başlamıştınız).

  • 33:11

    هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَد۪يدًا

    İşte orada, iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sıkıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.

  • 33:12

    وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا

    O sırada münafıklar ve kalbinde maraz olanlar: “Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey va’ad etmiyor (boş ve imkânsız zafer ve ganimet müjdeleriyle oyalıyorlar)” diyerek (fesatlık yapmış ve kafaları karıştırmışlardı).

  • 33:13

    وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَارًا

    Onlar (münafıklar)dan bir grup da demişti ki: "Ey Yesrib (Medine) halkı! Artık burası (Hendek Savaşının sıkıntılı ortamı) sizin için durulacak yer değil, haydi (hemen ayrılıp evlerinize) dönün!” (Yahut: “Artık bu dinde durmanız doğru değil, bırakın ve ayrılın" diye kışkırtmışlardı. Bunun üzerine) Onlardan (kalbi kaymış) bir grup da: "Evlerimiz (sağlam ve korunaklı değil) açıktır (ve sahipsiz kalmıştır)” diyerek Peygamberden izin almak (için bahaneler uyduruyorlardı). Oysa onların evleri açık (ve korumasız) değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.

  • 33:14

    وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يرًا

    Eğer onlara (şehrin her) yanından (düşmanlarca) girilip saldırılsaydı, sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları ve Hakk’tan kopup ayrılmaları) istenmiş olsaydı; hiç şüphesiz buna hemen yanaşacak, bu konuda pek az duraklayacaklar ve onu yapacaklardı.

  • 33:15

    وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لًا

    (Halbuki) Andolsun, daha önce "arkalarını dönüp kaçmayacaklarına (ve İslam davasından kaytarmayacaklarına)" dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahit) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahdine vefa etmeyenler belasını bulacaktır.)

  • 33:16

    قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذًا لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلًا

    (Ey Resulüm, cihaddan kaytaranlara) De ki: "Eğer ölümden veya katledilmekten (korkup) kaçıyorsanız, (bu) kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; (yanlış bir zanla) böyle olsa bile, (o takdirde yine) pek az (bir zaman) dışında (dünyada sürekli) metalanıp-yararlandırılmazsınız (ölümden asla kurtulamazsınız.)"

  • 33:17

    قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءًا اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًا

    De ki: "Eğer size bir kötülük isteyecek olsa, sizi Allah'tan koruyacak; veya size bir rahmet dileyecek olsa (buna da engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli (sahip çıkıcı), ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

  • 33:18

    قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ

    Gerçekten Allah, içinizden (mü’minleri cihaddan ve din yolunda fedakârlıktan) alıkoyan (münafık)ları ve (şeytani bir maksatla) kendi ihvanına (ve yâranlarına: ‘Hakk’tan ayrılarak) bize gelip (katılın ve sıkıntıları sırtınızdan atın)' diyen (inkârcıları) bilip durmaktadır. (O münafıklar var ya) Bunların, pek azı dışında (onlar şiddetli ve tehlikeli mücadele sıkıntılarına ve) savaş şartlarına zaten gelemiyorlardı. (Münafıklardan; cihadın zorluğuna dayanan, rahatının ve menfaatinin bozulmasına katlanan pek çıkmayacaktır.)

  • 33:19

    اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

    (Münafık ve marazlı kimseler cihad hizmetine geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler (ucuz kahramanlığı ve nefsi çıkarlarını gözetirler).' Şayet (rahatlarının ve hayatlarının tehlikeye gireceği) korkusu gelip (onları kuşatsa), o zaman ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri (şaşkınlık ve pişmanlıkla) dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. (Bu kuşku ve) Korku gidince (tehlike geçince), hayra karşı (ganimet-mal-makam hırsıyla) oldukça düşkünlük göstererek; sizi sert ve keskin dilleriyle (eleştirip inciterek ağır sözler) söyleyeceklerdir. İşte onlar (hakiki) iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını (göstermelik hayırlarını ve sinsi planlarını) boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.

  • 33:20

    يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلًا۟

    Onlar (münafıklar, korkaklıklarından dolayı düşman) birliklerinin hâlâ gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (düşman) birlikler (dönüp üzerinize geri) gelecek olsalar, (bunlar) çölde Bedevi-Araplar arasında bulunup sizin (felaket ve hezimet) haberlerinizi (onlardan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Velev ki içinizde olsalardı (bile), ancak pek az (ve gönülsüz) savaşırlardı. (Hemen kaçıp kaytarırlardı.)

  • 33:21

    لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ

    Andolsun sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredip (Rabbine bağlananlar ve Kur’ani gerçekleri ananlar) için Allah’ın Resulü’nde (her konuda uyulacak) en güzel (ve mükemmel) bir örnek vardır. (Demek ki; huzur ve şuurla yapılan devamlı zikir ve fikir sohbeti, insanı örnek alınacak bir tevekkül ve teslimiyet olgunluğuna ulaştıracaktır. Ve Hz. Peygamber, kıyamete kadar her konuda en güzel ve en mükemmel örnek konumundadır.)

  • 4:72

    وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يدًا

  • 4:73

    وَلَئِنْ اَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللّٰهِ لَيَقُولَنَّ كَاَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ مَعَهُمْ فَاَفُوزَ فَوْزًا عَظ۪يمًا

  • 4:88

    فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلًا

  • 4:89

    وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًاۙ

  • 4:90

    اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلًا

  • 4:91

    سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُب۪ينًا۟

  • 9:9

    اِشْتَرَوْا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَل۪يلًا فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

  • 9:11

    فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

  • 9:38

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۜ اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ

  • 9:39

    اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـًٔاۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

  • 9:40

    اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

  • 9:41

    اِنْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

  • 9:42

    لَوْ كَانَ عَرَضًا قَر۪يبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ وَلٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُۜ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْۚ يُهْلِكُونَ اَنْفُسَهُمْۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ۟

  • 9:43

    عَفَا اللّٰهُ عَنْكَۚ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِب۪ينَ

  • 9:44

    لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ

  • 9:45

    اِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ ف۪ي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ

  • 9:46

    وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَق۪يلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

  • 9:47

    لَوْ خَرَجُوا ف۪يكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالًا وَلَا۬اَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَۚ وَف۪يكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ

  • 9:48

    لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْاُمُورَ حَتّٰى جَٓاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ اَمْرُ اللّٰهِ وَهُمْ كَارِهُونَ

  • 9:49

    وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ ل۪ي وَلَا تَفْتِنّ۪يۜ اَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواۜ وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمُح۪يطَةٌ بِالْكَافِر۪ينَ

  • 9:50

    اِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۚ وَاِنْ تُصِبْكَ مُص۪يبَةٌ يَقُولُوا قَدْ اَخَذْنَٓا اَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ

  • 9:51

    قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

  • 9:52

    قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَٓا اِلَّٓا اِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِۜ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ اَنْ يُص۪يبَكُمُ اللّٰهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِه۪ٓ اَوْ بِاَيْد۪ينَاۘ فَتَرَبَّصُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ

  • 9:53

    قُلْ اَنْفِقُوا طَوْعًا اَوْ كَرْهًا لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْۜ اِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْمًا فَاسِق۪ينَ

  • 9:54

    وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّٓا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِه۪ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ

  • 9:55

    فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ

  • 9:56

    وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ

  • 9:57

    لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـًٔا اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلًا لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ

  • 9:81

    فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللّٰهِ وَكَرِهُٓوا اَنْ يُجَاهِدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّۜ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَرًّاۜ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

  • 9:82

    فَلْيَضْحَكُوا قَل۪يلًا وَلْيَبْكُوا كَث۪يرًاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

  • 9:83

    فَاِنْ رَجَعَكَ اللّٰهُ اِلٰى طَٓائِفَةٍ مِنْهُمْ فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ اَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّاۜ اِنَّكُمْ رَض۪يتُمْ بِالْقُعُودِ اَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِف۪ينَ

  • 9:84

    وَلَا تُصَلِّ عَلٰٓى اَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ اَبَدًا وَلَا تَقُمْ عَلٰى قَبْرِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ

  • 9:86

    وَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ اَنْ اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ اُو۬لُوا الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِد۪ينَ

  • 9:88

    لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

  • 9:89

    اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟

  • 9:91

    لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ

  • 9:92

    وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ

  • 9:93

    اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

  • 9:94

    يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْۜ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْۜ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

  • 9:95

    سَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ اِذَا انْقَلَبْتُمْ اِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْۜ فَاَعْرِضُوا عَنْهُمْۜ اِنَّهُمْ رِجْسٌۘ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

  • 9:96

    يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْۚ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِق۪ينَ

  • 33:9

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرًاۚ

  • 33:10

    اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا

  • 33:11

    هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَد۪يدًا

  • 33:12

    وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا

  • 33:13

    وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَارًا

  • 33:14

    وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يرًا

  • 33:15

    وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لًا

  • 33:16

    قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذًا لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلًا

  • 33:17

    قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءًا اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًا

  • 33:18

    قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ

  • 33:19

    اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

  • 33:20

    يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلًا۟

  • 33:21

    لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ