Harpte zafer

  • 3:13

    (Bedir’de) Karşı karşıya gelen iki toplulukta da, andolsun sizin için bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu; diğeri ise kâfirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini (mü’minleri) kendilerinin iki katı görüyorlardı. (Böylece Allah kâfirlerin moralini bozmakta ve cesaretlerini kırmaktaydı.) İşte Allah, dilediğine yardımıyla (böyle) destek (çıkmaktadır). Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.

  • 3:110

    Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma'rufu (Hakkı ve hayrı) emredip yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah'a (tam) iman edip (bağlanırsınız). Şayet Kitap Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içinden de (bazı) iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.

  • 3:111

    (Ancak bu inkârcılar ve münafıklar) Onlar size ezadan (geçici sıkıntı ve zorluklardan) başka, kesinlikle (ciddi) hiçbir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez. (Sahipsiz ve desteksiz kalacaklardır.)

  • 3:121

    (Ey Resulüm!) Hani Sen, (Uhud Muharebesi’nde) mü’minleri savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ve ailenden ayrılmıştın. Ki Allah (sizi her an takip eden ve her şeyi) hakkıyla İşiten, her şeyi Bilendir.

  • 3:122

    (Uhud gününde) O zaman sizden (mü’minlerden) iki grup, (düşmanın çok üstün gücünden ürkerek) neredeyse 'çözülüp geri çekilmeye (ve savaşa girmemeye)' yönelmişti. Oysa (endişeleri yersizdi, çünkü) Allah onların (velisi) destekçisiydi. Artık mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etmelidir.

  • 3:123

    Andolsun, siz zayıf ve güçsüz iken Allah size Bedir'de de yardımıyla zafer vermişti. Şu halde Allah'tan (korkup O’na sığının, itiraz ve isyandan) sakının ki, O'na şükredebilesiniz.

  • 3:124

    (Ey Nebim!) Hani o zaman Sen mü’minlere: “Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım iletmesi size yetmez mi?” diye (uyarıvermiştin).

  • 3:125

    Evet, eğer (siz Hakk ve hayır yolundaki sıkıntılara) sabrederseniz, (günahlardan da) sakınırsanız ve onlar (düşmanlarınız) da aniden üstünüze (saldırırsa yine) Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle (yani görmediğiniz, ama hissettiğiniz manevi desteklerle) yardım eriştirecek ve imdadınıza yetişecektir.

  • 3:126

    Allah bunu (melekler ve manevi güçlerle yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. (Yoksa) "Yardım ve zafer" (nusret) ancak, Üstün ve Güçlü, Hüküm ve Hikmet sahibi olan Allah'a aittir. (O’nun indindedir.)

  • 3:127

    (Ki bununla) İnkâr edenlerin (önde gelenlerinden) bir kısmını(n kökünü) kessin (helak etsin), ya da ‘umutları suya düşmüşler olarak onları tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler' (diye kâfirleri ve zalimleri hezimete uğratıverecektir).

  • 3:128

    (Ey Resulüm! Allah'ın) Onların (bazılarının) tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azap vermesi işinden Sana bir şey (sorumluluk ve görev) verilmiş değildir.

  • 8:19

    (Ey müşrikler ve Yahudiler!) Eğer fetih (ve zafer) istiyor idiyseniz, işte size fetih (fırsatı ve şansı Hz. Muhammed’le) gelmiştir! (Zafer öyle değil, böyle gerçekleşir!) Eğer (inkârdan ve eski yaptıklarınızdan) vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Yok, eğer siz (tekrar) geri (küfre ve hıyanete) dönerseniz Biz de (sizi cezalandırmaya ve mü’minler eliyle hezimete uğratmaya) döneriz. Topluluğunuz çok da olsa, size bir şey sağlayamaz (ve gelecek belaları savamaz). Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir.

  • 8:42

    Hani siz (mü’minler Bedir Harbi’nde) vadinin yakın kenarında, onlar (münkirler ise) uzak yamacındaydılar; (Şam’dan gelen müşriklere ait ticari) kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer (önceden düşmanlarınızla) sözleşseydiniz bile, kesinlikle (sizin için en uygun) buluşma yeri ve vakti hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz (Ebu Cehil ordularını yenmek için böylesine münasip bir mevzi seçemezdiniz); ancak Allah, olacağı takdir buyrulan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece helâk olacak (pişmanlık ve perişanlık içinde kıvranacak) kişi (ve kesimler); apaçık bir delilden (sonra, “bilmedim, ikaz edilmedim” gibi mazeretlere sığınma imkânı kalmadan, hak ettiği) belaya ve cezaya uğrasındı; (buna karşılık manevi olarak ve karakter bakımından) diri kalacak (dünyada izzete, ahirette saadete ulaşacak, onurlu ve şuurlu yaşayacak) kişi (ve kimseler) de, yine apaçık bir delil ve bilgiyle hayatta kalıp (huzura ulaşsındı). Şüphesiz Allah, gerçekten (her şeyi) İşitendir, (ve herkesin kalbinden geçenleri ve niyetlerini) Bilendir.

  • 8:43

    Hani Allah, onları (düşman ordularını) Sana uykunda (sayıca) az gösteriyordu; eğer Sana (onları) çok gösterseydi, kesinlikle yılgınlığa kapılacaktınız ve (cihadla ilgili) işler konusunda gerçekten çekişmeye başlayacaktınız. Ancak Allah (mü’min mücahitlere) esenlik (kurtuluş) bağışladı (ve onları bu durumdan kurtardı). Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı Bilendir.

  • 8:44

    Karşı karşıya geldiğinizde, Allah, 'olacağı olan (takdir buyrulan) işi gerçekleştirmek' için, onları (düşmanları) gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. (Böylece siz onları güçlü görüp ürkmüyor, onlar ise sizi zayıf görüp tedbirsiz davranıyordu.) Ve (bütün) işler Allah'a döndürülmektedir. (Herkesin ve her şeyin hesabı O’nun huzurunda görülecektir.)

  • 8:45

    Ey iman edenler! (Düşman) Bir toplulukla (savaşmak veya milli çıkarlarınızı korumak için) karşı karşıya geldiğiniz zaman, sebat edip dayanıklılık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin (zaferi de, zahmeti de O’ndan bilin ve kulluk şuuruyla hareket edin) ki, başarıya ve kurtuluşa (felaha) erişesiniz.

  • 33:26

    (Hendek harbinde) Allah, Ehl-i Kitaptan (olup da) onlara (müşrik düşmanlara) yardım edip arka çıkanları da (korunaklı) kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürüverdi; siz onlardan bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz (ki bunlar Allah’ın sayesinde idi).

  • 33:27

    Ve (Allah) sizi (cihadınız ve sadakatınız sonucu) onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha (henüz) ayak basmadığınız yerlere (ve imkânlara) mirasçı kıldı (ve kılacaktır). Allah, her şeye güç yetirendir (Mutlak Kâdir olandır).

  • 3:13

    قَدْ كَانَ لَكُمْ اٰيَةٌ ف۪ي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَاۜ فِئَةٌ تُقَاتِلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَاُخْرٰى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِۜ وَاللّٰهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِاُو۬لِي الْاَبْصَارِ

    (Bedir’de) Karşı karşıya gelen iki toplulukta da, andolsun sizin için bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu; diğeri ise kâfirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini (mü’minleri) kendilerinin iki katı görüyorlardı. (Böylece Allah kâfirlerin moralini bozmakta ve cesaretlerini kırmaktaydı.) İşte Allah, dilediğine yardımıyla (böyle) destek (çıkmaktadır). Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.

  • 3:110

    كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ

    Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma'rufu (Hakkı ve hayrı) emredip yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah'a (tam) iman edip (bağlanırsınız). Şayet Kitap Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içinden de (bazı) iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.

  • 3:111

    لَنْ يَضُرُّوكُمْ اِلَّٓا اَذًىۜ وَاِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْاَدْبَارَ۠ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ

    (Ancak bu inkârcılar ve münafıklar) Onlar size ezadan (geçici sıkıntı ve zorluklardan) başka, kesinlikle (ciddi) hiçbir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez. (Sahipsiz ve desteksiz kalacaklardır.)

  • 3:121

    وَاِذْ غَدَوْتَ مِنْ اَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِن۪ينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ

    (Ey Resulüm!) Hani Sen, (Uhud Muharebesi’nde) mü’minleri savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ve ailenden ayrılmıştın. Ki Allah (sizi her an takip eden ve her şeyi) hakkıyla İşiten, her şeyi Bilendir.

  • 3:122

    اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

    (Uhud gününde) O zaman sizden (mü’minlerden) iki grup, (düşmanın çok üstün gücünden ürkerek) neredeyse 'çözülüp geri çekilmeye (ve savaşa girmemeye)' yönelmişti. Oysa (endişeleri yersizdi, çünkü) Allah onların (velisi) destekçisiydi. Artık mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etmelidir.

  • 3:123

    وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

    Andolsun, siz zayıf ve güçsüz iken Allah size Bedir'de de yardımıyla zafer vermişti. Şu halde Allah'tan (korkup O’na sığının, itiraz ve isyandan) sakının ki, O'na şükredebilesiniz.

  • 3:124

    اِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ اَلَنْ يَكْفِيَكُمْ اَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلٰثَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُنْزَل۪ينَۜ

    (Ey Nebim!) Hani o zaman Sen mü’minlere: “Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım iletmesi size yetmez mi?” diye (uyarıvermiştin).

  • 3:125

    بَلٰٓىۙ اِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ اٰلَافٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُسَوِّم۪ينَ

    Evet, eğer (siz Hakk ve hayır yolundaki sıkıntılara) sabrederseniz, (günahlardan da) sakınırsanız ve onlar (düşmanlarınız) da aniden üstünüze (saldırırsa yine) Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle (yani görmediğiniz, ama hissettiğiniz manevi desteklerle) yardım eriştirecek ve imdadınıza yetişecektir.

  • 3:126

    وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِه۪ۜ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِۙ

    Allah bunu (melekler ve manevi güçlerle yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. (Yoksa) "Yardım ve zafer" (nusret) ancak, Üstün ve Güçlü, Hüküm ve Hikmet sahibi olan Allah'a aittir. (O’nun indindedir.)

  • 3:127

    لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَٓائِب۪ينَ

    (Ki bununla) İnkâr edenlerin (önde gelenlerinden) bir kısmını(n kökünü) kessin (helak etsin), ya da ‘umutları suya düşmüşler olarak onları tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler' (diye kâfirleri ve zalimleri hezimete uğratıverecektir).

  • 3:128

    لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ

    (Ey Resulüm! Allah'ın) Onların (bazılarının) tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azap vermesi işinden Sana bir şey (sorumluluk ve görev) verilmiş değildir.

  • 8:19

    اِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَٓاءَكُمُ الْفَتْحُۚ وَاِنْ تَنْتَهُوا فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَعُودُوا نَعُدْۚ وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْـًٔا وَلَوْ كَثُرَتْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟

    (Ey müşrikler ve Yahudiler!) Eğer fetih (ve zafer) istiyor idiyseniz, işte size fetih (fırsatı ve şansı Hz. Muhammed’le) gelmiştir! (Zafer öyle değil, böyle gerçekleşir!) Eğer (inkârdan ve eski yaptıklarınızdan) vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Yok, eğer siz (tekrar) geri (küfre ve hıyanete) dönerseniz Biz de (sizi cezalandırmaya ve mü’minler eliyle hezimete uğratmaya) döneriz. Topluluğunuz çok da olsa, size bir şey sağlayamaz (ve gelecek belaları savamaz). Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir.

  • 8:42

    اِذْ اَنْتُمْ بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوٰى وَالرَّكْبُ اَسْفَلَ مِنْكُمْۜ وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْم۪يعَادِۙ وَلٰكِنْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْرًا كَانَ مَفْعُولًاۙ لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيٰى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَسَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ

    Hani siz (mü’minler Bedir Harbi’nde) vadinin yakın kenarında, onlar (münkirler ise) uzak yamacındaydılar; (Şam’dan gelen müşriklere ait ticari) kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer (önceden düşmanlarınızla) sözleşseydiniz bile, kesinlikle (sizin için en uygun) buluşma yeri ve vakti hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz (Ebu Cehil ordularını yenmek için böylesine münasip bir mevzi seçemezdiniz); ancak Allah, olacağı takdir buyrulan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece helâk olacak (pişmanlık ve perişanlık içinde kıvranacak) kişi (ve kesimler); apaçık bir delilden (sonra, “bilmedim, ikaz edilmedim” gibi mazeretlere sığınma imkânı kalmadan, hak ettiği) belaya ve cezaya uğrasındı; (buna karşılık manevi olarak ve karakter bakımından) diri kalacak (dünyada izzete, ahirette saadete ulaşacak, onurlu ve şuurlu yaşayacak) kişi (ve kimseler) de, yine apaçık bir delil ve bilgiyle hayatta kalıp (huzura ulaşsındı). Şüphesiz Allah, gerçekten (her şeyi) İşitendir, (ve herkesin kalbinden geçenleri ve niyetlerini) Bilendir.

  • 8:43

    اِذْ يُر۪يكَهُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَنَامِكَ قَل۪يلًاۜ وَلَوْ اَرٰيكَهُمْ كَث۪يرًا لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ سَلَّمَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

    Hani Allah, onları (düşman ordularını) Sana uykunda (sayıca) az gösteriyordu; eğer Sana (onları) çok gösterseydi, kesinlikle yılgınlığa kapılacaktınız ve (cihadla ilgili) işler konusunda gerçekten çekişmeye başlayacaktınız. Ancak Allah (mü’min mücahitlere) esenlik (kurtuluş) bağışladı (ve onları bu durumdan kurtardı). Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı Bilendir.

  • 8:44

    وَاِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلًا وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْرًا كَانَ مَفْعُولًاۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟

    Karşı karşıya geldiğinizde, Allah, 'olacağı olan (takdir buyrulan) işi gerçekleştirmek' için, onları (düşmanları) gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. (Böylece siz onları güçlü görüp ürkmüyor, onlar ise sizi zayıf görüp tedbirsiz davranıyordu.) Ve (bütün) işler Allah'a döndürülmektedir. (Herkesin ve her şeyin hesabı O’nun huzurunda görülecektir.)

  • 8:45

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَق۪يتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَث۪يرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ

    Ey iman edenler! (Düşman) Bir toplulukla (savaşmak veya milli çıkarlarınızı korumak için) karşı karşıya geldiğiniz zaman, sebat edip dayanıklılık gösterin ve Allah'ı çokça zikredin (zaferi de, zahmeti de O’ndan bilin ve kulluk şuuruyla hareket edin) ki, başarıya ve kurtuluşa (felaha) erişesiniz.

  • 33:26

    وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقًاۚ

    (Hendek harbinde) Allah, Ehl-i Kitaptan (olup da) onlara (müşrik düşmanlara) yardım edip arka çıkanları da (korunaklı) kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürüverdi; siz onlardan bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz (ki bunlar Allah’ın sayesinde idi).

  • 33:27

    وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضًا لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرًا۟

    Ve (Allah) sizi (cihadınız ve sadakatınız sonucu) onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha (henüz) ayak basmadığınız yerlere (ve imkânlara) mirasçı kıldı (ve kılacaktır). Allah, her şeye güç yetirendir (Mutlak Kâdir olandır).