Harp mucizeleri

  • 8:5

    Hani nasıl ki; Rabbin Seni evinden Hakk uğrunda (Bedir Savaşı’na) çıkardığında, kesinlikle mü'minlerden bir grup (bundan hoşlanmamış ve) isteksiz davranmışlardı.

  • 8:6

    (Her konuda) Hakk (ve hayır, artık İslam’la) ortaya çıkmış iken, sanki göz göre göre (gereksiz yere ve kesin bir) ölüme sürülüyorlarmış gibi (cihad hususunda) Seninle (boşuna) tartışıp duruyorlardı.

  • 8:7

    (Bedir Savaşı öncesinde) Hani o vakit Allah, iki topluluktan (Ebu Süfyan’ın kervanından ve Ebu Cehil’in ordusundan) birinin sizin olacağını (ya GANİMET’e veya müşriklerle savaşıp ZAFER’e ulaşacağınızı) va’ad etmişti; siz ise şevketsiz (silahsız ve desteksiz) olanın (daha kolay ele geçirilip yararlı olacağına inanılan kervanın ve ganimet mallarının) sizin olmasını dilemiştiniz. Oysa Allah; Kelimeleri (Kur’ani hüküm ve haberleri) ile Hakkı(n hâkimiyetini) gerçekleştirmek ve inkârcıların (ve münafıkların) ardını-kökünü kesmek (böylece zulüm ve hıyanet saltanatlarını sizin elinizle devirmek) istiyordu.

  • 8:8

    Allah bununla; mücrimler hoşlanmasalar da, Hakkı gerçekleştirip (üste çıkarmak) ve bâtılı geçersiz kılıp ortadan kaldırmak (diliyordu).

  • 8:9

    Hatırlayın ki, o vakit siz Rabbinizden yardım dilemiştiniz de, O da hemen (Peygambere), “Ben peş peşe (inen) bin melek ile size yardım edeceğim” diyerek duanıza icabet etmişti.

  • 8:10

    (Aslında) Allah bunu, sadece bir müjde olması ve kalplerinizin tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah'ın katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur. Hiç şüphesiz Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 8:11

    Hani (Allah) Kendisinden bir güvenlik olarak o sırada sizi bir uyuklama bürüyordu (böylece yorgunluk ve yılgınlığınızı gideriyordu). Sizi Kendisiyle tertemiz kılıvermek, sizden şeytanın pisliklerini (içinizdeki şüphe ve endişeleri) gidermek, kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (Arz üzerinde ve cihad hizmetinde) sağlamlaştırıp yerleştirmek için size gökten su (yağmur) indiriyordu.

  • 8:12

    Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim. Haydi; iman edenlere sağlamlık katın, inkâr edenlerin kalplerine ise amansız bir korku ve dehşet salacağım. Öyleyse (ey mücahit mü’minler ve manevi görevliler), vurun (zalim kâfirlerin) boyunlarının üstüne, (onların elebaşlarını ve merkezi teşkilatlarını etkisiz kılın) ve vurun onların bütün parmaklarına!" (Küfür ve zulüm güçlerinin altyapılarını, yan kuruluşlarını ve kollarını, irtibat ve destek kanallarını koparıp dağıtın ve böylece onların kirli ve kibirli oyunlarını bozup boşa çıkarın! Buyurmuştu.)

  • 9:25

    Andolsun, birçok yerlerde ve Huneyn gününde Allah size (manevi) yardım ulaştırmıştı. Hani o zaman sayıca çok (fazla) oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat bu size (yararlı) bir şey de sağlayamamıştı. (Bir kabile karşısında hezimete uğramış) Bütün genişliğine rağmen, yeryüzü başınıza dar gelmeye başlamıştı. Nihayet bozularak arkanızı dönmüş (ve kaçmaya mecbur kalmıştınız).

  • 9:26

    Daha sonra Allah (CC); Resulünün ve mü’minlerin üzerine sükûnet (nusret ve metanetini) indirdi ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular gönderdi de, (böylece) kâfirleri cezalandırdı (ve bozguna uğrattı). Bu, inkârcıların (dünyadaki) cezasıdır.

  • 9:27

    Sonra, bunun ardından Allah, (samimiyetle pişmanlık gösterenlerden) dilediği kimsenin tevbesini kabul eder. Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir.

  • 8:5

    كَمَٓا اَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنْ بَيْتِكَ بِالْحَقِّۖ وَاِنَّ فَر۪يقًا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ لَكَارِهُونَۙ

    Hani nasıl ki; Rabbin Seni evinden Hakk uğrunda (Bedir Savaşı’na) çıkardığında, kesinlikle mü'minlerden bir grup (bundan hoşlanmamış ve) isteksiz davranmışlardı.

  • 8:6

    يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَ مَا تَبَيَّنَ كَاَنَّمَا يُسَاقُونَ اِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنْظُرُونَۜ

    (Her konuda) Hakk (ve hayır, artık İslam’la) ortaya çıkmış iken, sanki göz göre göre (gereksiz yere ve kesin bir) ölüme sürülüyorlarmış gibi (cihad hususunda) Seninle (boşuna) tartışıp duruyorlardı.

  • 8:7

    وَاِذْ يَعِدُكُمُ اللّٰهُ اِحْدَى الطَّٓائِفَتَيْنِ اَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ اَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِه۪ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِر۪ينَۙ

    (Bedir Savaşı öncesinde) Hani o vakit Allah, iki topluluktan (Ebu Süfyan’ın kervanından ve Ebu Cehil’in ordusundan) birinin sizin olacağını (ya GANİMET’e veya müşriklerle savaşıp ZAFER’e ulaşacağınızı) va’ad etmişti; siz ise şevketsiz (silahsız ve desteksiz) olanın (daha kolay ele geçirilip yararlı olacağına inanılan kervanın ve ganimet mallarının) sizin olmasını dilemiştiniz. Oysa Allah; Kelimeleri (Kur’ani hüküm ve haberleri) ile Hakkı(n hâkimiyetini) gerçekleştirmek ve inkârcıların (ve münafıkların) ardını-kökünü kesmek (böylece zulüm ve hıyanet saltanatlarını sizin elinizle devirmek) istiyordu.

  • 8:8

    لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَۚ

    Allah bununla; mücrimler hoşlanmasalar da, Hakkı gerçekleştirip (üste çıkarmak) ve bâtılı geçersiz kılıp ortadan kaldırmak (diliyordu).

  • 8:9

    اِذْ تَسْتَغ۪يثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ اَنّ۪ي مُمِدُّكُمْ بِاَلْفٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُرْدِف۪ينَ

    Hatırlayın ki, o vakit siz Rabbinizden yardım dilemiştiniz de, O da hemen (Peygambere), “Ben peş peşe (inen) bin melek ile size yardım edeceğim” diyerek duanıza icabet etmişti.

  • 8:10

    وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى وَلِتَطْمَئِنَّ بِه۪ قُلُوبُكُمْۚ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟

    (Aslında) Allah bunu, sadece bir müjde olması ve kalplerinizin tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah'ın katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur. Hiç şüphesiz Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 8:11

    اِذْ يُغَشّ۪يكُمُ النُّعَاسَ اَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِه۪ وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْاَقْدَامَۜ

    Hani (Allah) Kendisinden bir güvenlik olarak o sırada sizi bir uyuklama bürüyordu (böylece yorgunluk ve yılgınlığınızı gideriyordu). Sizi Kendisiyle tertemiz kılıvermek, sizden şeytanın pisliklerini (içinizdeki şüphe ve endişeleri) gidermek, kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (Arz üzerinde ve cihad hizmetinde) sağlamlaştırıp yerleştirmek için size gökten su (yağmur) indiriyordu.

  • 8:12

    اِذْ يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ سَاُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜ

    Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim. Haydi; iman edenlere sağlamlık katın, inkâr edenlerin kalplerine ise amansız bir korku ve dehşet salacağım. Öyleyse (ey mücahit mü’minler ve manevi görevliler), vurun (zalim kâfirlerin) boyunlarının üstüne, (onların elebaşlarını ve merkezi teşkilatlarını etkisiz kılın) ve vurun onların bütün parmaklarına!" (Küfür ve zulüm güçlerinin altyapılarını, yan kuruluşlarını ve kollarını, irtibat ve destek kanallarını koparıp dağıtın ve böylece onların kirli ve kibirli oyunlarını bozup boşa çıkarın! Buyurmuştu.)

  • 9:25

    لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـًٔا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ

    Andolsun, birçok yerlerde ve Huneyn gününde Allah size (manevi) yardım ulaştırmıştı. Hani o zaman sayıca çok (fazla) oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat bu size (yararlı) bir şey de sağlayamamıştı. (Bir kabile karşısında hezimete uğramış) Bütün genişliğine rağmen, yeryüzü başınıza dar gelmeye başlamıştı. Nihayet bozularak arkanızı dönmüş (ve kaçmaya mecbur kalmıştınız).

  • 9:26

    ثُمَّ اَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَنْزَلَ جُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ

    Daha sonra Allah (CC); Resulünün ve mü’minlerin üzerine sükûnet (nusret ve metanetini) indirdi ve sizin görmediğiniz (manevi) ordular gönderdi de, (böylece) kâfirleri cezalandırdı (ve bozguna uğrattı). Bu, inkârcıların (dünyadaki) cezasıdır.

  • 9:27

    ثُمَّ يَتُوبُ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    Sonra, bunun ardından Allah, (samimiyetle pişmanlık gösterenlerden) dilediği kimsenin tevbesini kabul eder. Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir.