Gurur-aldanma

  • 3:24

    Bu, onların: “(Biz seçilmiş ve sevgili kullarız, bu yüzden) Ateş bize (hafifletilmiş olarak) sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmesi sebebiyledir. [Not: Bunları asıl aldatan ve avutan şeytan vesvesesi ise; “Dünyalık makam ve menfaat için, bazı Tevrat hükümlerini -şimdi Kur'ani emirleri- terk etmemizde ve bazı günahları işlememizde, öyle korkulacak bir vebal yoktur. Çünkü bizim bu kötülüklerimize karşı, hayırlı hizmetlerimiz ve ibadetlerimiz de vardır. Bu nedenle cehennem ateşi ve ahiret azabı bize sayılı gün dışında asla dokunmaz” düşüncesidir.]

  • 3:136

    İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetlerdir. (Böylesi hizmet ve ibadetleri) Yapmak için gayret edenlere ne güzel bir karşılık (ecir verilecektir).

  • 4:120

    (Kâfir şeytan) Onlara (sadece kuru kuruya) va’ad ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'ad etmez (boşuna umutlandırır).

  • 6:70

    (Ey Resulüm! İslamiyet’in gereklerini ve gerçeklerini kendi basit zevklerine alet edip hafife alarak; yarı çıplak TV çekimleri, Ramazan festivalleri, Bayram tatilleri gibi) Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) yapanları, (İslam’ı; yaşam imtihanının motoru ve esası değil, bir aksesuarı gibi kullanan) ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılıp aldatanları (uyardığın halde Kur’an’a uymadıkları için, kapıldıkları gaflet içerisinde) bırak (oyalansınlar…) Onunla (bu Kur’an’la) hatırlat ki, bir kimse kendi kazandıklarıyla (işledikleri kötülük, zulüm ve günahları yüzünden şeytani bir gaflet ve cesaretle) helake düşmesin; (veya herkes çalışıp çabalayarak elde ettiği konuma erişsin. Artık böylesinin) Allah’tan başka (umut bağladığı ve kendisine yardımcı olacağını sandığı) ne bir velisi, ne de bir şefaatçisi bulunacaktır; (kurtulmak için) her türlü fidyeyi (rüşveti ve suç bedelini) verse de kabul olunmayacaktır. İşte bunlar kazandıkları (haksızlık ve hayâsızlıkları)nın eline teslim edilmiş (kendi kazdıkları tuzağa itilmiş) durumdadırlar. (Bunlar) İnkârcı olduklarından dolayı onlar için kaynar (irinli) bir içecek ve acı bir azap vardır.

  • 6:112

    Böylece bütün Nebilere (ve Hakk dava elçilerine), insan ve cinn şeytanlarından düşmanlar kıldık. Onlar birbirlerini aldatmak için yaldızlı sözler fısıldaşırlar. (Hakka davetçilerle onların yakın çevrelerine yerleşmiş bazı şeytani ekipler, sanki birbirlerine güveniyormuş tavrıyla sahte iltifatlar yağdırırlar.) Rabbin dileseydi (izin vermeseydi, elbette) bunu yapamazlardı. Öyleyse onları (Hakk dine ve hizbe sızmış insan suretli şeytanları) yalan olarak uydurmakta oldukları iftiralarıyla baş başa bırak. (Seyret ki sonları nasıl olacaktır!) [Not: Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette belirtildiği gibi, insanlar; 1- Ya Hizbullah=Allah’ın Tarafgirleri, Destekçileri, Partisi ve Ekibi olmaktadır. (Bak: Maide: 56), 2- Ya da; Hizbüşşeytan=Şeytanın Tâbileri, Destekçileri, Partisi ve Ekibi olmaktadır. (Bak: Mücadele: 19)]

  • 6:130

    (Yüce Rabbimiz:) “Ey cinn ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve (sonunda mutlaka ulaşacağınız) şimdi bu karşı karşıya kaldığınız (hesap) gününüzle (ahiretle) sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi?” (diye sorunca) Onlar: "Nefislerimiz üzerine ve kendi aleyhimize şahitlik ederiz (ki, evet bize uyarıcılar geldi, ama dünyalık şeref ve şehvetler bizi alt etti)” diyeceklerdir. (Doğrusu) Dünya hayatı onları aldatıp oyalayıvermiştir ve gerçekten kâfir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şahitlik edeceklerdir.

  • 7:22

    (Şeytan bu suretle) Onları aldattı (ve derecelerini alçalttı). Ağacı (şehvetle) tadınca çirkin yerleri kendilerine göründü ve (o çıplak vaziyetlerinden utanarak) cennet yapraklarıyla üzerlerini örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" diye seslendi.

  • 7:51

    Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun (istismar ve suistimal konusu ve hoş vakit geçirme aracı) edinmişlerdi (veya nefislerinin hoşuna giden şeytani yorumlara ve yollara özenmişlerdi. Ayrıca günahkâr vicdanlarını bastıracak, ama his ve heyecanlarını da coşturacak dindarlık numaralarını, zikir ve ibadet diye, müzik eşliğinde kadın erkek karışık raks ve dans yapmayı kendilerine din-yol olarak benimsemişlerdi) ve dünya hayatı onları aldatıvermişti. Ki onlar, bu (hesap) günleriyle karşılaşacaklarını (ve Allah’a kavuşacaklarını) unuttukları ve (apaçık) ayetlerimizi (artık gereksiz ve geçersiz sayıp ve yanlış yorumlayıp çarpıtarak) tanımadıkları gibi, Biz de bugün onları (cehennem azabına ve yalnızlık girdabına atıp) unutacağız. (Onulmaz kahırlarıyla baş başa bırakacağız.)

  • 8:49

    (Dış Güçler ve Şeytani Merkezlerle irtibat kurup imkân ve iktidara kavuşan) Münafıklar ve kalbinde maraz olanlar (Hakk davada ve hayır yolunda sabit ve sağlam kalan mü’minlere): “Bunları dinleri (ve Allah’ın va’adine olan hayali güvenleri) aldatıp şımartmıştır (ve bu yüzden büyük güçlere ve zalim yönetimlere kafa tutmaya başlamışlardır)” diyorlardı. Oysa kim Allah’a tevekkül (ve teslimiyet) gösterirse, şüphesiz (onu zafere ulaştıracaktır, çünkü) Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibi (mutlak hükümrandır).

  • 17:64

    (Ey İblis, insanlardan) Onlardan güç yetirdiklerini sesinle (vesvesenle) sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli (kuruntu) va’adlerde bulun (haydi sana fırsat!” denilmişti). Ancak şeytan, onlara sadece aldatmadan başka ne va’ad edebilir ki?

  • 28:78

    (Karun ise) Dedi ki: “Bu (servet ve selahiyet), ancak bende olan bir bilgi (ve beceri) dolayısıyla bana verilmiştir.” (Oysa) Bilmez (ve akledip düşünmez) mi ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından ondan daha güçlü olan ve insan-sayısı bakımından ekseriyeti (arkasına takan) ve daha çok mal toplayan (nice) kimseleri yıkıma uğratmıştır. Ve zaten suçlu-günahkârlardan (zalim ve mücrim takımından) kendi günahları (bile) sorulmayacaktır. (Çünkü zaten Cenab-ı Hakk hepsini bilip durmaktadır. Onlar hemen azarlanıp cezalandırılacaklardır.)

  • 31:33

    Ey insanlar, Rabbinizden korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-hazırlanın ki, (o gün hiç)bir baba, çocuğu için bir karşılık veremez (bir bedel ödeyemez) ve (hiç)bir çocuk da babası(nı kurtarmak) için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şüphesiz Allah'ın va'adi Hakk’tır. Artık dünya hayatı sizi aldanmaya sürüklemesin ve (iblis gibi kendilerine; ermiş, bilmiş, seçilmiş havası veren) aldatıcı(lar) da sizi Allah ile (hıyanet ve rezaletlerinize dini fetvalar üretmekle) aldatmasın (diye uyanık olmalıdır).

  • 33:12

    O sırada münafıklar ve kalbinde maraz olanlar: “Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey va’ad etmiyor (boş ve imkânsız zafer ve ganimet müjdeleriyle oyalıyorlar)” diyerek (fesatlık yapmış ve kafaları karıştırmışlardı).

  • 35:5

    Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va’adi Hakk’tır (her dediği olacaktır); öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve (şeytan gibi birtakım) aldatıcı(lar) da, (Kur’an’ın ayetlerini, Peygamberin hadislerini istismar edip eğrilterek ve kendisine Hakk dostu havası vererek) sizi Allah ile aldatmasın. (Bundan sakının ki, en yaygın ve maalesef saygın bir sahtekârlıktır.)

  • 35:40

    De ki: "Siz, (aklınızı başınıza alıp) Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınıza (hiç) bakmıyor musunuz? (Haydi söyleyin ve) Bana (görüş ve düşüncelerinizi belirtin); bunlar yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı vardır? Gösterin bakalım!.. Yoksa Biz onlara (Kur’an dışında özel ve gizli) bir kitap vermişiz de, onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde mi (sanılmaktadırlar)?” Hayır, zulmedenler birbirlerini aldatmaktan (boş gurur ve kuruntulardan) başka bir va’adde bulunmuyorlar. (Bunu da yakında anlayacaklardır.)

  • 40:4

    Allah'ın ayetleri (ve Kur’an’ın hükümleri) konusunda, inkâr edenlerden (münafık ve kâfirlerden) başkası (itiraz ve isyan içinde) mücadele etmez (gerçekleri çarpıtmaya girişmezler). Öyleyse (bu gibi fasık ve münafıkların ve Hakk’tan cayıp bâtıla kayanların) ülkelerde ve beldelerde (bir müddet varlık ve şımarıklık içinde) dönüp dolaşmaları Seni aldatıp imrendirmesin (kafanı karıştırmasın).

  • 45:35

    (Bu azaba düşmenizin ve cehennem zindanına hapsedilmenizin) Sebebi ise şudur: Siz Allah’ın ayetlerini alay ve istismar konusu edindiniz ve dünya hayatının (geçici makam ve çıkarlarına) aldanıp gittiniz!” (denilecek.) Artık bugün çıkarılmamak üzere onlar (cehenneme kilitlenecek) ve Allah'tan özür dileme ve hoşnutluğunu kazanmak için fırsat isteme talepleri de kabul edilmeyecektir.

  • 57:14

    (Galibiyet döneminde ve ahirette münafıklar, sadık ve salih) Olanlara (yalvarıp): “Biz de sizlerle birlikte değil miydik? (Niçin şimdi bize yüz vermiyor ve sahip çıkmıyorsunuz?)” diye seslenince, onlar da derler ki: “Evet (önceleri bizimle beraberdiniz), ancak siz kendinizi fitneye sürüklediniz. (Hakk davadan vazgeçip bizim yenilmemizi ve zillete düşmemizi) Gözetleyip beklediniz. (Allah’ın va’adine karşı çeşitli ve şeytani) Kuşkulara kapılıverdiniz. (Nefsi ve dünyevi) Kuruntular sizleri yanıltıp günaha sevk etti. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı (olan şeytanlar ve şarlatanlar) da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, ve kendilerini sizden birileri gibi tanıtarak) aldatıp (peşlerinden sürükledi.)

  • 57:20

    Biliniz ki dünya hayatı, (aslında sadece bir) oyun ve oyalanma (süreci), ziynetlenme (zevklenme) ve aranızda (gururlanıp) övünme (vesilesi) ve daha çok mal ve çocuk sahibi olma hevesinden ibarettir. Bu ise şu yağmura benzer ki, onun (topraktan) bitirdiği yeşillikler, (önce) ekincilerin hoşuna gitmektedir. Ama bu bitkiler, (düşünün ki daha) sonra (meyve vermeden birden) kuruyuverecek ve sapsarı olduğu görülecek, ardından çer çöp olup gidecektir. Ahirette ise, (kulluğunu-görevlerini unutup dünyaya dalıverenleri) çetin (ve sonsuz) bir azap (beklemektedir; dünyalıklarını Allah’ın emirlerine uygun olarak kazanıp O’nun yolunda harcayanlar için ise) orada Allah’ın rızası ve afv edip bağışlaması vardır. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir geçimlikten (ve geçici bir süreçten) ibarettir.

  • 67:20

    (Ey Siyonist ve emperyalist zalim güçler ve Allah’tan ziyade bunlardan çekinen ve güvenen gafiller! İşte bu yegâne kuvvet ve kudret sahibi olan) Rahman’a karşı (ve O’na rağmen), size yardım edeceğine (inandığınız ve süper güç sandığınız) şu sizin ordunuz (uçak gemilerinizden, balistik füzelerinizden ve tank roketlerinizden oluşan bir sürü devasa filonuz; Cenab-ı Hakkın Kudreti karşısında neymiş ve) kimmiş (ki korkup onlara sığınmaktasınız...?) Oysa gerçekte bütün kâfirler, sadece boş bir gurur ve aldanış içinde bulunmaktadırlar.

  • 82:6

    Ey insan, ‘sonsuz Kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni ne(ler, kimler, hangi nimetler ve yetkiler) aldatıp gururlandırmıştı? (Hangi şeytani odaklar; hangi imkân ve iğvalarla sizi kandırıp Hakk’tan ve hayırdan caydırmıştı?)

  • 3:24

    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

    Bu, onların: “(Biz seçilmiş ve sevgili kullarız, bu yüzden) Ateş bize (hafifletilmiş olarak) sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmesi sebebiyledir. [Not: Bunları asıl aldatan ve avutan şeytan vesvesesi ise; “Dünyalık makam ve menfaat için, bazı Tevrat hükümlerini -şimdi Kur'ani emirleri- terk etmemizde ve bazı günahları işlememizde, öyle korkulacak bir vebal yoktur. Çünkü bizim bu kötülüklerimize karşı, hayırlı hizmetlerimiz ve ibadetlerimiz de vardır. Bu nedenle cehennem ateşi ve ahiret azabı bize sayılı gün dışında asla dokunmaz” düşüncesidir.]

  • 3:136

    اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۜ

    İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetlerdir. (Böylesi hizmet ve ibadetleri) Yapmak için gayret edenlere ne güzel bir karşılık (ecir verilecektir).

  • 4:120

    يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا

    (Kâfir şeytan) Onlara (sadece kuru kuruya) va’ad ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'ad etmez (boşuna umutlandırır).

  • 6:70

    وَذَرِ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِه۪ٓ اَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْۗ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيٌّ وَلَا شَف۪يعٌۚ وَاِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُواۚ لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَم۪يمٍ وَعَذَابٌ اَل۪يمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ۟

    (Ey Resulüm! İslamiyet’in gereklerini ve gerçeklerini kendi basit zevklerine alet edip hafife alarak; yarı çıplak TV çekimleri, Ramazan festivalleri, Bayram tatilleri gibi) Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) yapanları, (İslam’ı; yaşam imtihanının motoru ve esası değil, bir aksesuarı gibi kullanan) ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılıp aldatanları (uyardığın halde Kur’an’a uymadıkları için, kapıldıkları gaflet içerisinde) bırak (oyalansınlar…) Onunla (bu Kur’an’la) hatırlat ki, bir kimse kendi kazandıklarıyla (işledikleri kötülük, zulüm ve günahları yüzünden şeytani bir gaflet ve cesaretle) helake düşmesin; (veya herkes çalışıp çabalayarak elde ettiği konuma erişsin. Artık böylesinin) Allah’tan başka (umut bağladığı ve kendisine yardımcı olacağını sandığı) ne bir velisi, ne de bir şefaatçisi bulunacaktır; (kurtulmak için) her türlü fidyeyi (rüşveti ve suç bedelini) verse de kabul olunmayacaktır. İşte bunlar kazandıkları (haksızlık ve hayâsızlıkları)nın eline teslim edilmiş (kendi kazdıkları tuzağa itilmiş) durumdadırlar. (Bunlar) İnkârcı olduklarından dolayı onlar için kaynar (irinli) bir içecek ve acı bir azap vardır.

  • 6:112

    وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاط۪ينَ الْاِنْسِ وَالْجِنِّ يُوح۪ي بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًاۜ وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ

    Böylece bütün Nebilere (ve Hakk dava elçilerine), insan ve cinn şeytanlarından düşmanlar kıldık. Onlar birbirlerini aldatmak için yaldızlı sözler fısıldaşırlar. (Hakka davetçilerle onların yakın çevrelerine yerleşmiş bazı şeytani ekipler, sanki birbirlerine güveniyormuş tavrıyla sahte iltifatlar yağdırırlar.) Rabbin dileseydi (izin vermeseydi, elbette) bunu yapamazlardı. Öyleyse onları (Hakk dine ve hizbe sızmış insan suretli şeytanları) yalan olarak uydurmakta oldukları iftiralarıyla baş başa bırak. (Seyret ki sonları nasıl olacaktır!) [Not: Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette belirtildiği gibi, insanlar; 1- Ya Hizbullah=Allah’ın Tarafgirleri, Destekçileri, Partisi ve Ekibi olmaktadır. (Bak: Maide: 56), 2- Ya da; Hizbüşşeytan=Şeytanın Tâbileri, Destekçileri, Partisi ve Ekibi olmaktadır. (Bak: Mücadele: 19)]

  • 6:130

    يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا شَهِدْنَا عَلٰٓى اَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِر۪ينَ

    (Yüce Rabbimiz:) “Ey cinn ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve (sonunda mutlaka ulaşacağınız) şimdi bu karşı karşıya kaldığınız (hesap) gününüzle (ahiretle) sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi?” (diye sorunca) Onlar: "Nefislerimiz üzerine ve kendi aleyhimize şahitlik ederiz (ki, evet bize uyarıcılar geldi, ama dünyalık şeref ve şehvetler bizi alt etti)” diyeceklerdir. (Doğrusu) Dünya hayatı onları aldatıp oyalayıvermiştir ve gerçekten kâfir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şahitlik edeceklerdir.

  • 7:22

    فَدَلّٰيهُمَا بِغُرُورٍۚ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْاٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِۜ وَنَادٰيهُمَا رَبُّهُمَٓا اَلَمْ اَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَاَقُلْ لَكُمَٓا اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُب۪ينٌ

    (Şeytan bu suretle) Onları aldattı (ve derecelerini alçalttı). Ağacı (şehvetle) tadınca çirkin yerleri kendilerine göründü ve (o çıplak vaziyetlerinden utanarak) cennet yapraklarıyla üzerlerini örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" diye seslendi.

  • 7:51

    اَلَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ نَنْسٰيهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَٓاءَ يَوْمِهِمْ هٰذَاۙ وَمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ

    Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun (istismar ve suistimal konusu ve hoş vakit geçirme aracı) edinmişlerdi (veya nefislerinin hoşuna giden şeytani yorumlara ve yollara özenmişlerdi. Ayrıca günahkâr vicdanlarını bastıracak, ama his ve heyecanlarını da coşturacak dindarlık numaralarını, zikir ve ibadet diye, müzik eşliğinde kadın erkek karışık raks ve dans yapmayı kendilerine din-yol olarak benimsemişlerdi) ve dünya hayatı onları aldatıvermişti. Ki onlar, bu (hesap) günleriyle karşılaşacaklarını (ve Allah’a kavuşacaklarını) unuttukları ve (apaçık) ayetlerimizi (artık gereksiz ve geçersiz sayıp ve yanlış yorumlayıp çarpıtarak) tanımadıkları gibi, Biz de bugün onları (cehennem azabına ve yalnızlık girdabına atıp) unutacağız. (Onulmaz kahırlarıyla baş başa bırakacağız.)

  • 8:49

    اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ د۪ينُهُمْۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

    (Dış Güçler ve Şeytani Merkezlerle irtibat kurup imkân ve iktidara kavuşan) Münafıklar ve kalbinde maraz olanlar (Hakk davada ve hayır yolunda sabit ve sağlam kalan mü’minlere): “Bunları dinleri (ve Allah’ın va’adine olan hayali güvenleri) aldatıp şımartmıştır (ve bu yüzden büyük güçlere ve zalim yönetimlere kafa tutmaya başlamışlardır)” diyorlardı. Oysa kim Allah’a tevekkül (ve teslimiyet) gösterirse, şüphesiz (onu zafere ulaştıracaktır, çünkü) Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibi (mutlak hükümrandır).

  • 17:64

    وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَاَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ وَعِدْهُمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا

    (Ey İblis, insanlardan) Onlardan güç yetirdiklerini sesinle (vesvesenle) sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli (kuruntu) va’adlerde bulun (haydi sana fırsat!” denilmişti). Ancak şeytan, onlara sadece aldatmadan başka ne va’ad edebilir ki?

  • 28:78

    قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍ عِنْد۪يۜ اَوَلَمْ يَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَهْلَكَ مِنْ قَبْلِه۪ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَاَكْثَرُ جَمْعًاۜ وَلَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ

    (Karun ise) Dedi ki: “Bu (servet ve selahiyet), ancak bende olan bir bilgi (ve beceri) dolayısıyla bana verilmiştir.” (Oysa) Bilmez (ve akledip düşünmez) mi ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından ondan daha güçlü olan ve insan-sayısı bakımından ekseriyeti (arkasına takan) ve daha çok mal toplayan (nice) kimseleri yıkıma uğratmıştır. Ve zaten suçlu-günahkârlardan (zalim ve mücrim takımından) kendi günahları (bile) sorulmayacaktır. (Çünkü zaten Cenab-ı Hakk hepsini bilip durmaktadır. Onlar hemen azarlanıp cezalandırılacaklardır.)

  • 31:33

    يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـًٔاۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

    Ey insanlar, Rabbinizden korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-hazırlanın ki, (o gün hiç)bir baba, çocuğu için bir karşılık veremez (bir bedel ödeyemez) ve (hiç)bir çocuk da babası(nı kurtarmak) için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şüphesiz Allah'ın va'adi Hakk’tır. Artık dünya hayatı sizi aldanmaya sürüklemesin ve (iblis gibi kendilerine; ermiş, bilmiş, seçilmiş havası veren) aldatıcı(lar) da sizi Allah ile (hıyanet ve rezaletlerinize dini fetvalar üretmekle) aldatmasın (diye uyanık olmalıdır).

  • 33:12

    وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا

    O sırada münafıklar ve kalbinde maraz olanlar: “Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey va’ad etmiyor (boş ve imkânsız zafer ve ganimet müjdeleriyle oyalıyorlar)” diyerek (fesatlık yapmış ve kafaları karıştırmışlardı).

  • 35:5

    يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

    Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va’adi Hakk’tır (her dediği olacaktır); öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve (şeytan gibi birtakım) aldatıcı(lar) da, (Kur’an’ın ayetlerini, Peygamberin hadislerini istismar edip eğrilterek ve kendisine Hakk dostu havası vererek) sizi Allah ile aldatmasın. (Bundan sakının ki, en yaygın ve maalesef saygın bir sahtekârlıktır.)

  • 35:40

    قُلْ اَرَاَيْتُمْ شُرَكَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۚ اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلٰى بَيِّنَتٍ مِنْهُۚ بَلْ اِنْ يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا اِلَّا غُرُورًا

    De ki: "Siz, (aklınızı başınıza alıp) Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınıza (hiç) bakmıyor musunuz? (Haydi söyleyin ve) Bana (görüş ve düşüncelerinizi belirtin); bunlar yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı vardır? Gösterin bakalım!.. Yoksa Biz onlara (Kur’an dışında özel ve gizli) bir kitap vermişiz de, onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde mi (sanılmaktadırlar)?” Hayır, zulmedenler birbirlerini aldatmaktan (boş gurur ve kuruntulardan) başka bir va’adde bulunmuyorlar. (Bunu da yakında anlayacaklardır.)

  • 40:4

    مَا يُجَادِلُ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ

    Allah'ın ayetleri (ve Kur’an’ın hükümleri) konusunda, inkâr edenlerden (münafık ve kâfirlerden) başkası (itiraz ve isyan içinde) mücadele etmez (gerçekleri çarpıtmaya girişmezler). Öyleyse (bu gibi fasık ve münafıkların ve Hakk’tan cayıp bâtıla kayanların) ülkelerde ve beldelerde (bir müddet varlık ve şımarıklık içinde) dönüp dolaşmaları Seni aldatıp imrendirmesin (kafanı karıştırmasın).

  • 45:35

    ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

    (Bu azaba düşmenizin ve cehennem zindanına hapsedilmenizin) Sebebi ise şudur: Siz Allah’ın ayetlerini alay ve istismar konusu edindiniz ve dünya hayatının (geçici makam ve çıkarlarına) aldanıp gittiniz!” (denilecek.) Artık bugün çıkarılmamak üzere onlar (cehenneme kilitlenecek) ve Allah'tan özür dileme ve hoşnutluğunu kazanmak için fırsat isteme talepleri de kabul edilmeyecektir.

  • 57:14

    يُنَادُونَهُمْ اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ اَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْاَمَانِيُّ حَتّٰى جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ وَغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

    (Galibiyet döneminde ve ahirette münafıklar, sadık ve salih) Olanlara (yalvarıp): “Biz de sizlerle birlikte değil miydik? (Niçin şimdi bize yüz vermiyor ve sahip çıkmıyorsunuz?)” diye seslenince, onlar da derler ki: “Evet (önceleri bizimle beraberdiniz), ancak siz kendinizi fitneye sürüklediniz. (Hakk davadan vazgeçip bizim yenilmemizi ve zillete düşmemizi) Gözetleyip beklediniz. (Allah’ın va’adine karşı çeşitli ve şeytani) Kuşkulara kapılıverdiniz. (Nefsi ve dünyevi) Kuruntular sizleri yanıltıp günaha sevk etti. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı (olan şeytanlar ve şarlatanlar) da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, ve kendilerini sizden birileri gibi tanıtarak) aldatıp (peşlerinden sürükledi.)

  • 57:20

    اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

    Biliniz ki dünya hayatı, (aslında sadece bir) oyun ve oyalanma (süreci), ziynetlenme (zevklenme) ve aranızda (gururlanıp) övünme (vesilesi) ve daha çok mal ve çocuk sahibi olma hevesinden ibarettir. Bu ise şu yağmura benzer ki, onun (topraktan) bitirdiği yeşillikler, (önce) ekincilerin hoşuna gitmektedir. Ama bu bitkiler, (düşünün ki daha) sonra (meyve vermeden birden) kuruyuverecek ve sapsarı olduğu görülecek, ardından çer çöp olup gidecektir. Ahirette ise, (kulluğunu-görevlerini unutup dünyaya dalıverenleri) çetin (ve sonsuz) bir azap (beklemektedir; dünyalıklarını Allah’ın emirlerine uygun olarak kazanıp O’nun yolunda harcayanlar için ise) orada Allah’ın rızası ve afv edip bağışlaması vardır. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir geçimlikten (ve geçici bir süreçten) ibarettir.

  • 67:20

    اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ

    (Ey Siyonist ve emperyalist zalim güçler ve Allah’tan ziyade bunlardan çekinen ve güvenen gafiller! İşte bu yegâne kuvvet ve kudret sahibi olan) Rahman’a karşı (ve O’na rağmen), size yardım edeceğine (inandığınız ve süper güç sandığınız) şu sizin ordunuz (uçak gemilerinizden, balistik füzelerinizden ve tank roketlerinizden oluşan bir sürü devasa filonuz; Cenab-ı Hakkın Kudreti karşısında neymiş ve) kimmiş (ki korkup onlara sığınmaktasınız...?) Oysa gerçekte bütün kâfirler, sadece boş bir gurur ve aldanış içinde bulunmaktadırlar.

  • 82:6

    يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَر۪يمِۙ

    Ey insan, ‘sonsuz Kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni ne(ler, kimler, hangi nimetler ve yetkiler) aldatıp gururlandırmıştı? (Hangi şeytani odaklar; hangi imkân ve iğvalarla sizi kandırıp Hakk’tan ve hayırdan caydırmıştı?)

  • 3:24

    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَاتٍۖ وَغَرَّهُمْ ف۪ي د۪ينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ

  • 3:136

    اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۜ

  • 4:120

    يَعِدُهُمْ وَيُمَنّ۪يهِمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا

  • 6:70

    وَذَرِ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِه۪ٓ اَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْۗ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيٌّ وَلَا شَف۪يعٌۚ وَاِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُواۚ لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَم۪يمٍ وَعَذَابٌ اَل۪يمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ۟

  • 6:112

    وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاط۪ينَ الْاِنْسِ وَالْجِنِّ يُوح۪ي بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًاۜ وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ

  • 6:130

    يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا شَهِدْنَا عَلٰٓى اَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِر۪ينَ

  • 7:22

    فَدَلّٰيهُمَا بِغُرُورٍۚ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْاٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِۜ وَنَادٰيهُمَا رَبُّهُمَٓا اَلَمْ اَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَاَقُلْ لَكُمَٓا اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُب۪ينٌ

  • 7:51

    اَلَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ نَنْسٰيهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَٓاءَ يَوْمِهِمْ هٰذَاۙ وَمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ

  • 8:49

    اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ د۪ينُهُمْۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

  • 17:64

    وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَاَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ وَعِدْهُمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُورًا

  • 28:78

    قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍ عِنْد۪يۜ اَوَلَمْ يَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَهْلَكَ مِنْ قَبْلِه۪ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَاَكْثَرُ جَمْعًاۜ وَلَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ

  • 31:33

    يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْز۪ي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِه۪ۘ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِه۪ شَيْـًٔاۜ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

  • 33:12

    وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا

  • 35:5

    يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

  • 35:40

    قُلْ اَرَاَيْتُمْ شُرَكَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۚ اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلٰى بَيِّنَتٍ مِنْهُۚ بَلْ اِنْ يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا اِلَّا غُرُورًا

  • 40:4

    مَا يُجَادِلُ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ

  • 45:35

    ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

  • 57:14

    يُنَادُونَهُمْ اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ اَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْاَمَانِيُّ حَتّٰى جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ وَغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

  • 57:20

    اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

  • 67:20

    اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ

  • 82:6

    يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَر۪يمِۙ