Evlenmek

  • 2:129

    “Rabbimiz; (gelecek nesillerimize de) kendi içlerinden onlara bir elçi gönder, (ki) onlara Senin ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen Güçlü ve Üstün olansın, Hüküm ve Hikmet sahibisin.”

  • 2:221

    Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cariye (cahiliye toplumunda fakir ve hakir görülen kızlar ve kadınlar; güzelliği ve zenginliği), hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, (düşük statüde görülen kesimden mü’min ve müstakim kimse; varlığı ve yakışıklılığı) hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, (şirk ve şekavet ehli odaklar sizi) ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O (Allah), insanlara ayetlerini (böyle) açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

  • 2:230

    Eğer yine onu (kadını üçüncü defa tekrar) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça, artık ona (eş olarak) helâl olmaz. Eğer (bu yeni kocası da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için bir günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklayıp (öğütlemektedir).

  • 2:232

    Kadınları boşadığınızda, iddet (mecburi bekleme) sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle ma’ruf (bilinen, meşru biçimde) anlaştıkları (karı-koca yeniden uzlaşıp uyuştukları) takdirde- onların, kendilerini kocalarına nikâhlamalarına engel çıkarmayın. (Bu kadınları evlenme konusunda özgür bırakın.) İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.

  • 2:235

    (Böyle iddet bekleyen) Kadınları nikâhlamak istediğinizi (ima edip onlara) sezdirmenizde, ya da böyle bir isteği gönlünüzde beslemenizde de sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Fakat sakın bilinen (meşru) sözler (örfi ve ahlâki girişimler) dışında; onlarla (boşandığınız veya alacağınız kadınlarla) gizlice va’adleşmeyin (kirli ilişkilere girmeyin); bekleme süresi (iddetleri) tamamlanıncaya kadar, nikâh bağını akdedip resmileştirmeye kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan (gizli ve kirli ilişkiler kurmak konusunda Allah’tan korkup çirkin işlerden) kaçının. Ve bilin ki, (geçmişteki günahlarınızdan dolayı) şüphesiz Allah Bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır.

  • 2:237

    Eğer onlara mehir tespit eder de, (sonra) el sürmeden (gerdeğe girmeden) boşarsanız, bu durumda -kendilerinin veya nikâh akdi elinde bulunan (vekil ve vasi olan kimselerin) bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehir)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız (ise) takvaya daha yakındır. Aranızdaki (yakınlık ve tanışıklıktan doğan) fazlı (fazladan hakkı ve hatırı) da unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı Görendir (ve ona göre muamele buyurandır).

  • 4:3

    (Savaş, doğal âfat ve salgın hastalıklar sonucu, genellikle erkeklerin azalıp kadınların kocasız ve korumasız kaldıkları durumda) Şayet (nikâhlamak istediğiniz) yetim (kızlar ve yetim anası dul kadınlar) konusunda hakkaniyetsizlikten korkarsanız; bu takdirde sizin için uygun olan kadınlardan (sahipsiz kalmasınlar diye) ikiye, üçe ve dörde kadar nikâhlayıp (evlenebilirsiniz). Ancak eğer (aralarında ekonomik ve biyolojik ihtiyaçları bakımından) adaleti sağlayamamaktan kuşku duyarsanız (ve nikâh için başvurulan resmi makamlar da böyle bir kanaate varırsa), o zaman bir-tek (eş)le veya ellerinizin malik olduğu ile (geçerli mazeret ve yükümlülüklerle yapılan özel ve resmi nikâh sözleşmeleri gereği, münasip görülen meşru birliktelikle yetinin). Bu yaklaşım, (haksızlık ve hayâsızlığa) sapmamanız için daha uygun ve elverişlidir… [Not: Nisa Suresi 24. Ayetin sonundaki açıklamaya bakınız.]

  • 4:6

    Yetimleri, nikâha erişecekleri büluğ çağına kadar (bekleyip-eğitip) deneyin; şayet kendilerinde bir “rüşd” (fiziki ve akli olgunlaşma) gördünüz mü, hemen onlara mallarını (geri) verin. (Rüşde, yani bedeni ve beyni yetişkinliğe erişmemiş küçük yaştaki kız ve erkek çocukların evlendirilmesi caiz ve münasip değildir. Emanet aldığınız mallarını da) Büyüyecekler (ve geri isteyecekler) diye israf ile çarçabuk yemeyin. (Yetim malları konusunda) Zengin olan iffetli ve müstağni olmaya (hak yemekten sakınmaya) çalışsın, yoksul olan da artık ma’ruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yiyip harcasın. Mallarını kendilerine (yetimlere geri) verdiğiniz zaman, onlara karşı şahit bulundurun. (Emanet mallarını korumayı üstlendiğinizde ve geri devrettiğinizde resmi kayıt tutun.) Hesap görücü olarak Allah yeterlidir.

  • 4:19

    Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız (sizden boşanmak istediği halde, sadece malından yararlanmak için yanınızda tutmanız veya cahiliye alışkanlığıyla; ölen yakınlarınızın dul kalan hanımlarını “miras malı” sayıp, keyfinizce tasarruf etmeye çalışmanız) helâl değildir. Apaçık (şahitli ispatlı olarak) 'çirkin bir hayâsızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin (mehirlerinizin ve hediyelerinizin) bir kısmını giderip (geri almanız) için, onlara baskı yapmanız da (helâl değildir). Onlarla güzellikle ve iyilikle geçinin. (Kadınlarla güzel geçinmeyi, kusurlarını hoş görmeyi ve onlara eziyet ve hakaret etmemeyi Kur'an istemektedir.) Şayet onların (bazı tavırlarından) hoşlanmazsanız (ve huysuzluk yapıyorlarsa sabredin;) belki bir şey hoşunuza gitmeyebilir ama Allah onda birçok hayır takdir etmiştir (de siz farkına varmamışsınızdır).

  • 4:22

    Kadınlardan; babalarınızın nikâhladıklarını (üvey analarınızı sakın) kendinize nikâhlamayın. (Bu haramdır. Çünkü onlar sizin anneniz konumundadır.) Ancak (cahiliye döneminde) geçen geçmişte kalmıştır (ama artık bu rezaleti derhal bırakın). Çünkü bu, 'çirkin bir hayâsızlık' ve 'öfke duyulan iğrenç bir alışkanlıktır.' O ne kötü bir yoldu (ve ahlâksız bir davranıştı).

  • 4:25

    İçinizden muhsan (iffetli ve asaletli) mü'min kadınları nikâhlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu (işçi ve hizmetli kesiminden) imanlı (ve ahlâklı) “feteyat” (genç ve dinç hanımlar)dan (nikâhına) alabilirler. Allah sizin imanınızı (ve amacınızı) en iyi Bilendir. Yoksa sizin kiminiz kiminizdendir (hepiniz aynı insan cinsindendir). Öyleyse onları, fuhuşta bulunmamış, iffetli (yaşamış) ve gizlice dostlar tutmamış olarak, velilerinin (ailelerinin ve devletin) izniyle nikâhlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) ma’ruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Eğer evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, (bunlara) muhsan (hür ve korunmuş) kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın. Çünkü bunlar genellikle hukuki disiplinden habersiz ve ahlâki eğitimden nasipsiz olanlardır). Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir. [Not: Bu Ayet-i Kerime, İslam’da; 4 şahidin erkek ve kadını çıplak halde ve fiili vaziyette gördüklerini beyan etmeleri -ki pratikte pek mümkün değildir- durumunda, zina yapanlara uygulanacak 100 celde (cildi-deriyi acıtacak ama hiçbir organda zarar açmayacak) ceza dışında, RECM (gömülüp taşlanarak öldürme) cezasının uygun bulunmadığına, çünkü “Recm’in yarısının olamayacağına” delil gösterilmiştir.]

  • 4:34

    (Deneme ve doğal denge gereği) Allah'ın, (insanların) bazısını bazısına üstün kılması (sebebiyle) ve onların (aile efradına) kendi mallarından harcaması (ve ailenin sorumluluğunu üzerine alması) nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde “kavvam=sorumlu gözeticidirler.” Saliha (hayırlı ve yararlı) kadınlar; gönülden itaatli ve edepli olanlar, Allah nasıl koru(yup saklanmasını emir buyur)duysa, görünmeyeni (gizlenmesi gereken yerlerini ve özel hallerini öylece örtüp) koruyanlardır. Nüşuzundan (huysuzluğundan, kıskandırıcı tavırlarından) korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin (vaizü nasihat yapın, sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe ve zarar vermeden) darp edip uyarın. (Eğer eşleriniz kötü huylarından vazgeçer ve artık) Size itaat (hürmet ve muhabbet) ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın (iyi geçinmeye bakın). Doğrusu Allah çok Yücedir, çok Büyük olandır. [Not-1: “Darb” etmek: ●Bir kimseden yüz çevirmek suretiyle kışkırtıp gayret ve rikkate getirmek ●Hikmetli sözler ve deyimlerle kalpleri vurup etkilemek (Darb-ı mesel) ●Nefesli çalgıları (ney gibi) üflemek ●Savuşup geçmek (darbü zaman) ●Bir kimsenin elini sıkıca tutup salıvermek ●Süratle yürüyüp gitmek (Nisa:101) ●Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi ●Üzüp incitecek ama zarar vermeyecek şekilde hafifçe dövmek anlamlarını içerir. Bu ayetteki “darp etmeyi” de bütün bu mana ve maksatlara uygun düşünmek ve Hz. Peygamberimizin hanımlarını asla dövmediğini bilerek hareket etmek gerekir. Not-2: Aile toplumun çekirdeği sayılan küçük bir teşkilat modeli olduğundan, onların eğitim ve yönetimi, itaat ve disiplin gerektirir. Erkekler doğal konumları ve sorumlulukları nedeniyle bu görevi yüklenirler. Erkeklerin “sefih=beyinsiz, mesuliyetsiz ve beceriksiz” olmaları halinde bu görev kadınlara verilir.]

  • 4:35

    Eğer (bütün bunlar sonuç vermezse veya tam tersine erkek kadınına hakaret ve eziyet ederse, o takdirde kadın ile kocanın) aralarının (iyice) açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem (belirleyip) gönderin. Eğer bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, Bilendir, Haberdar olandır. (Bu ayetle; ailevi, içtimai ve iktisadi sorunların hakemlik-arabuluculuk sistemiyle ve devlet-resmiyet gözetiminde çözülebileceğine işaret ve izin buyrulmaktadır.)

  • 4:127

    (Ey Nebim!) Kadınlara (nasıl davranmak gerektiği) konusunda Senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah (şöyle) veriyor. (Bu fetva:) Kendilerine yazılanı (haklarını veya miraslarını) vermediğiniz (kadınları bundan sonra mutlaka gözetin ve sakın onları mahrum ve mağdur etmeyin), ve kendilerini nikâhlamayı istediğiniz yetim kızları (gözetin), ve zayıf çocuklar (hakkında) ve yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda, size Kitap'ta (Kur’an’da açıklanmakta ve) okunmakta olanları (yerine getirin). Artık hayır ve iyilik adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilmektedir (ve karşılıksız bırakmayacaktır).”

  • 4:128

    Eğer bir kadın, kocasının nüşuzundan (baskı ve huysuzluğundan), veya kendisinden yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, barış düşüncesiyle (ve huzursuzluğu gidermek gayretiyle onların kendi) aralarını bulup düzeltmek (girişimi) her ikisi için de (bu bir ayıp değil) sevaptır; (çünkü her halde) barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır (her ameliniz O’nun bilgisi dâhilindedir).

  • 4:129

    (Bazı mazeret ve mecburiyetlerle ruhsat verilen ikinci evlilik durumunda eşleriniz olan) Kadınlar arasında tam adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetirip başaramazsınız. Öyleyse, bari büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi (terk ve mahrum) bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve (hanımlarınızla iyi geçinir ve haksızlıktan) sakınırsanız, şüphesiz, Allah (hata ve günahlarınızı) Bağışlayandır, çok Merhametlidir.

  • 5:5

    Bugün(den itibaren) size temiz ve güzel olan şeyler helâl kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin (haram karıştırılmayan) yemekleri size helâl, sizin de yemekleriniz onlara helâldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da; namuslu ve iffetli olmak, fuhuşta bulunmamak ve gizlice dostlar tutmamak şartı ile -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- (evlenmek) size (helâl kılındı.) Kim imanı (ve İslam ahkâmını) tanımayıp küfre saparsa, elbette onun (hayır adına) yaptığı (her şey) boşa çıkıverecektir. O ahirette de hüsrana uğrayan kimselerdendir.

  • 23:27

    Böylelikle Biz ona: “Gözetimimiz altında ve vahyimiz uyarınca (sağlam ve sanatlı) bir gemi yapıver” (dedik). Nitekim Bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca (yağan ve kaynayan sular her tarafı kaplayınca), “onun içine her (cins evcil hayvanlardan) ikişer çift ile; onlardan (kavminin azgınlarından) aleyhlerine söz geçmiş (ve azap hükmü kesinleşmiş) olanlar dışında kalan aileni de alıp yerleştir; zulmedenler konusunda ise Bana muhatap olma (ricada bulunma), çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır” diye vahyettik.

  • 24:3

    Zina eden (ve bundan tevbe edip vazgeçmeyen) erkek, zina eden (ve fuhşu alışkanlık haline getiren) ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikâhlayamaz; (devamlı) zina eden kadını da (yine sürekli) zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikâhlayamaz. (Bu ahlâksız ilişkiler, cahiliye âdetidir.) Bu (tür evlilikler), mü'minlere haram ve yasak edilmiştir.

  • 24:32

    İçinizden bekâr olanları, erkek ve kadın hizmetlilerden salih (tevbekâr ve artık namus ehli) olup da (maddi imkânları yetersiz ve kimsesiz bulunanları) evlendirin. Eğer fakir iseler Allah Kendi fazlından onları zengin edecek (geçim ve rızık kapıları açıverecektir). Allah (rahmet ve kudreti sınırsız olan) Vâsi’dir (sonsuz imkân ve ikram sahibidir) ve Alîm’dir.

  • 24:33

    Nikâh (evlenme imkânı) bulamayanlar ise, Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Ellerinizin malik olduğu (hükmünüz altında bulunup da) mükatebe isteyenlere (İslam’ın ilk dönemlerinde, kölelik ve cariyelikten özgürlüğe erişmeye; şimdi ise size olan borçları yüzünden hapse girip de bu cezadan kurtulmayı arzu edenlere) -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe (özgür bırakma anlaşması) yapın. Ve Allah'ın size verdiği maldan (paradan) onlara da verin. Dünya hayatının geçici metaını ve menfaatini elde etmek için; ırzlarını korumak istedikleri halde, (cahiliye dönemindeki gibi) korumanız altındaki genç kadınları (sakın) fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa (büyük vebal altındadır); şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra (tevbe edip namusunu koruyanları ise) Allah (onları) Bağışlayandır, Esirgeyendir.

  • 24:60

    Kadınlardan (artık) evliliği ummayıp da (doğumdan kesildiklerinden ve yaşları ilerlediğinden dolayı evinde) oturmakta olanların, süslerini (mahrem yerlerini) açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında (ve o vaziyette gezip dolaşmalarında) kendileri için bir sakınca yoktur. (Buna rağmen) Yine de iffetli (edepli ve erdemli) davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah, İşitendir, Bilendir.

  • 33:30

    Ey Peygamberin hanımları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, (Resulüllah’a hürmet ve edep konusunda şımarık davranırsa,) onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır.

  • 33:37

    (Ey Nebim!) Hani Sen, Allah'ın kendisine nimet (ve fazilet) verdiği ve Senin de kendisine nimet (ve kıymet) verdiğin kişiye (Zeyd bin Harise’ye): "Eşini yanında tut ve (ona haksızlık yapmak hususunda) Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan (onların kınamalarından ve fitne çıkarmalarından) çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi (Halanızın kızı olan Zeyneb’in bir türlü ısınıp uzlaşamadığı eski evlatlığın Zeyd’den ayrılacağı ve Senin de sahipsiz kalmaması ve kırılan kalbinin onarılması için onu nikâhlayacağın gerçeğini) kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisinden çekinmene çok daha layıktır. Artık (eski evlatlığın) Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu Seninle evlendirdik (buna izin verdik); ki böylelikle (bâtıl ve yanlış bir âdet olduğu için yasaklanan) evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük ve günah olmasın (diye ruhsat yolunu açtık. Böylece) Allah'ın emri (hükmü) yerine getirilmiş (bulunmaktadır).

  • 33:49

    Ey iman edenler, mü'min kadınları nikâhlayıp da, sonra (anlaşamayacağınızı fark edip) onlara dokunmadan (zifaf olmadan önce) boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. (Ama) Bu durumda (uygun bir tavırla) onları yararlandırın (yeterli miktar mut’alarını: Tanışma ve dayanışma paylarını verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları boşayıverin.

  • 33:50

    Ey Peygamber (AS), gerçekten Biz Sana (nikâh) ücretlerini (mehirlerini) verdiğin (kendi) hanımlarını ve Allah'ın Sana ganimet (özel bir nimet ve kısmet) olarak verdiklerinden sağ elinin malik olduğu (özel nikâh sözleşmeli kadınlar) ile; Seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını (bunlardan biriyle ve karşılıklı uygun bulmak üzere evlenmenizi) helâl kıldık; bir de, kendisini Peygambere hibe eden (Allah rızası için Efendimizin hizmetinde olmayı hedefleyen) ve Peygamberin de kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -diğer mü'minler için değil, sadece Sana has olmak üzere- (Senin için helâl kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (sözleşmelileri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı (evlenme şartlarını) biliyoruz (Kur’an’la da beyan ediyoruz ki) böylelikle Senin için hiçbir sıkıntı ve zorluk olmasın. Allah çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.

  • 33:52

    Bundan sonra (başka) kadınlarla (evlenmek) ve bunları başka eşlerle değiştirmek (onları boşayıp yeni hanımlar getirmek) -şayet güzellikleri Senin hoşuna gitse bile- artık Sana helâl değildir; ancak (şimdilik) elinin altında bulunanlar hariçtir. Allah her şeyi Gözetleyip Denetleyendir.

  • 33:53

    Ey iman edenler! (Rastgele ve hürmetsizce) Peygamberin evlerine girmeyin; ancak, (davetli olarak) yemek için size izin verilmesi hariçtir. (Bir başka iş için girmişseniz, ille de) Yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) Davet edildiğiniz zaman (ise edep ve hürmetle içeri) girin, yemeği yiyince (de hemen) dağılın ve (sohbet için eğleşip uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu (durum), Peygambere eziyet vermekte, ama o da sizden (kalkınız demekten) utanmaktadır; oysa Allah, Hak(kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (Peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz (veya soru yönelteceğiniz) zaman ise perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah'ın Resulüne eziyet vermeniz ve ondan (ölümünden) sonra eşlerini nikâhlamanız size ebedi olarak (helâl) olmaz (onlar anneniz konumundadır). Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır.

  • 60:10

    Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları(n samimiyetini denemek için) imtihan edin. (Gerçi) Allah, onların imanlarını daha iyi Bilendir. Şayet (hakikaten) mü'min kadınlar olduklarını (dini gayretle ve iyi niyetle yola çıktıklarını) bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kâfirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helâldir, ne onlar bunlara helâldir. Onlara (kâfir kocalarına kendileri için) harcadıklarını geri verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikâhlamanızda da artık size bir günah ve sıkıntı yoktur. Kâfir (kadın)ların ismetlerini (nikâhlarını ise, bundan böyle kendi üzerinizde) tutmayın (onları bırakın) ve (onlar için) harcadıklarınızı (mehir miktarını geri) isteyin. Onlar (kâfirler) de (mü'min kadınlara veya kocalarına) harcadıklarını isteyebilirler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür; O sizin aranızda (adaletle) hükmeder. Allah (her şeyi hakkıyla) Bilen’dir, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 2:129

    رَبَّنَا وَابْعَثْ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّ۪يهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟

    “Rabbimiz; (gelecek nesillerimize de) kendi içlerinden onlara bir elçi gönder, (ki) onlara Senin ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen Güçlü ve Üstün olansın, Hüküm ve Hikmet sahibisin.”

  • 2:221

    وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّۜ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْۚ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواۜ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِه۪ۚ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ۟

    Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cariye (cahiliye toplumunda fakir ve hakir görülen kızlar ve kadınlar; güzelliği ve zenginliği), hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, (düşük statüde görülen kesimden mü’min ve müstakim kimse; varlığı ve yakışıklılığı) hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, (şirk ve şekavet ehli odaklar sizi) ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O (Allah), insanlara ayetlerini (böyle) açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.

  • 2:230

    فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُۜ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يَتَرَاجَعَٓا اِنْ ظَنَّٓا اَنْ يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

    Eğer yine onu (kadını üçüncü defa tekrar) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça, artık ona (eş olarak) helâl olmaz. Eğer (bu yeni kocası da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için bir günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklayıp (öğütlemektedir).

  • 2:232

    وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ اَنْ يَنْكِحْنَ اَزْوَاجَهُنَّ اِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ ذٰلِكَ يُوعَظُ بِه۪ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكُمْ اَزْكٰى لَكُمْ وَاَطْهَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

    Kadınları boşadığınızda, iddet (mecburi bekleme) sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle ma’ruf (bilinen, meşru biçimde) anlaştıkları (karı-koca yeniden uzlaşıp uyuştukları) takdirde- onların, kendilerini kocalarına nikâhlamalarına engel çıkarmayın. (Bu kadınları evlenme konusunda özgür bırakın.) İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.

  • 2:235

    وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا عَرَّضْتُمْ بِه۪ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَٓاءِ اَوْ اَكْنَنْتُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ عَلِمَ اللّٰهُ اَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا اِلَّٓا اَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًاۜ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتّٰى يَبْلُغَ الْكِتَابُ اَجَلَهُۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ حَل۪يمٌ۟

    (Böyle iddet bekleyen) Kadınları nikâhlamak istediğinizi (ima edip onlara) sezdirmenizde, ya da böyle bir isteği gönlünüzde beslemenizde de sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Fakat sakın bilinen (meşru) sözler (örfi ve ahlâki girişimler) dışında; onlarla (boşandığınız veya alacağınız kadınlarla) gizlice va’adleşmeyin (kirli ilişkilere girmeyin); bekleme süresi (iddetleri) tamamlanıncaya kadar, nikâh bağını akdedip resmileştirmeye kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan (gizli ve kirli ilişkiler kurmak konusunda Allah’tan korkup çirkin işlerden) kaçının. Ve bilin ki, (geçmişteki günahlarınızdan dolayı) şüphesiz Allah Bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır.

  • 2:237

    وَاِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَر۪يضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ اِلَّٓا اَنْ يَعْفُونَ اَوْ يَعْفُوَا الَّذ۪ي بِيَدِه۪ عُقْدَةُ النِّكَاحِۜ وَاَنْ تَعْفُٓوا اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۜ وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

    Eğer onlara mehir tespit eder de, (sonra) el sürmeden (gerdeğe girmeden) boşarsanız, bu durumda -kendilerinin veya nikâh akdi elinde bulunan (vekil ve vasi olan kimselerin) bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehir)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız (ise) takvaya daha yakındır. Aranızdaki (yakınlık ve tanışıklıktan doğan) fazlı (fazladan hakkı ve hatırı) da unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı Görendir (ve ona göre muamele buyurandır).

  • 4:3

    وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ

    (Savaş, doğal âfat ve salgın hastalıklar sonucu, genellikle erkeklerin azalıp kadınların kocasız ve korumasız kaldıkları durumda) Şayet (nikâhlamak istediğiniz) yetim (kızlar ve yetim anası dul kadınlar) konusunda hakkaniyetsizlikten korkarsanız; bu takdirde sizin için uygun olan kadınlardan (sahipsiz kalmasınlar diye) ikiye, üçe ve dörde kadar nikâhlayıp (evlenebilirsiniz). Ancak eğer (aralarında ekonomik ve biyolojik ihtiyaçları bakımından) adaleti sağlayamamaktan kuşku duyarsanız (ve nikâh için başvurulan resmi makamlar da böyle bir kanaate varırsa), o zaman bir-tek (eş)le veya ellerinizin malik olduğu ile (geçerli mazeret ve yükümlülüklerle yapılan özel ve resmi nikâh sözleşmeleri gereği, münasip görülen meşru birliktelikle yetinin). Bu yaklaşım, (haksızlık ve hayâsızlığa) sapmamanız için daha uygun ve elverişlidir… [Not: Nisa Suresi 24. Ayetin sonundaki açıklamaya bakınız.]

  • 4:6

    وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافًا وَبِدَارًا اَنْ يَكْبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يبًا

    Yetimleri, nikâha erişecekleri büluğ çağına kadar (bekleyip-eğitip) deneyin; şayet kendilerinde bir “rüşd” (fiziki ve akli olgunlaşma) gördünüz mü, hemen onlara mallarını (geri) verin. (Rüşde, yani bedeni ve beyni yetişkinliğe erişmemiş küçük yaştaki kız ve erkek çocukların evlendirilmesi caiz ve münasip değildir. Emanet aldığınız mallarını da) Büyüyecekler (ve geri isteyecekler) diye israf ile çarçabuk yemeyin. (Yetim malları konusunda) Zengin olan iffetli ve müstağni olmaya (hak yemekten sakınmaya) çalışsın, yoksul olan da artık ma’ruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yiyip harcasın. Mallarını kendilerine (yetimlere geri) verdiğiniz zaman, onlara karşı şahit bulundurun. (Emanet mallarını korumayı üstlendiğinizde ve geri devrettiğinizde resmi kayıt tutun.) Hesap görücü olarak Allah yeterlidir.

  • 4:19

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهًاۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْرًا كَث۪يرًا

    Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız (sizden boşanmak istediği halde, sadece malından yararlanmak için yanınızda tutmanız veya cahiliye alışkanlığıyla; ölen yakınlarınızın dul kalan hanımlarını “miras malı” sayıp, keyfinizce tasarruf etmeye çalışmanız) helâl değildir. Apaçık (şahitli ispatlı olarak) 'çirkin bir hayâsızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin (mehirlerinizin ve hediyelerinizin) bir kısmını giderip (geri almanız) için, onlara baskı yapmanız da (helâl değildir). Onlarla güzellikle ve iyilikle geçinin. (Kadınlarla güzel geçinmeyi, kusurlarını hoş görmeyi ve onlara eziyet ve hakaret etmemeyi Kur'an istemektedir.) Şayet onların (bazı tavırlarından) hoşlanmazsanız (ve huysuzluk yapıyorlarsa sabredin;) belki bir şey hoşunuza gitmeyebilir ama Allah onda birçok hayır takdir etmiştir (de siz farkına varmamışsınızdır).

  • 4:22

    وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًاۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا۟

    Kadınlardan; babalarınızın nikâhladıklarını (üvey analarınızı sakın) kendinize nikâhlamayın. (Bu haramdır. Çünkü onlar sizin anneniz konumundadır.) Ancak (cahiliye döneminde) geçen geçmişte kalmıştır (ama artık bu rezaleti derhal bırakın). Çünkü bu, 'çirkin bir hayâsızlık' ve 'öfke duyulan iğrenç bir alışkanlıktır.' O ne kötü bir yoldu (ve ahlâksız bir davranıştı).

  • 4:25

    وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا اَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

    İçinizden muhsan (iffetli ve asaletli) mü'min kadınları nikâhlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu (işçi ve hizmetli kesiminden) imanlı (ve ahlâklı) “feteyat” (genç ve dinç hanımlar)dan (nikâhına) alabilirler. Allah sizin imanınızı (ve amacınızı) en iyi Bilendir. Yoksa sizin kiminiz kiminizdendir (hepiniz aynı insan cinsindendir). Öyleyse onları, fuhuşta bulunmamış, iffetli (yaşamış) ve gizlice dostlar tutmamış olarak, velilerinin (ailelerinin ve devletin) izniyle nikâhlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) ma’ruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Eğer evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, (bunlara) muhsan (hür ve korunmuş) kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın. Çünkü bunlar genellikle hukuki disiplinden habersiz ve ahlâki eğitimden nasipsiz olanlardır). Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir. [Not: Bu Ayet-i Kerime, İslam’da; 4 şahidin erkek ve kadını çıplak halde ve fiili vaziyette gördüklerini beyan etmeleri -ki pratikte pek mümkün değildir- durumunda, zina yapanlara uygulanacak 100 celde (cildi-deriyi acıtacak ama hiçbir organda zarar açmayacak) ceza dışında, RECM (gömülüp taşlanarak öldürme) cezasının uygun bulunmadığına, çünkü “Recm’in yarısının olamayacağına” delil gösterilmiştir.]

  • 4:34

    اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلًاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيًّا كَب۪يرًا

    (Deneme ve doğal denge gereği) Allah'ın, (insanların) bazısını bazısına üstün kılması (sebebiyle) ve onların (aile efradına) kendi mallarından harcaması (ve ailenin sorumluluğunu üzerine alması) nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde “kavvam=sorumlu gözeticidirler.” Saliha (hayırlı ve yararlı) kadınlar; gönülden itaatli ve edepli olanlar, Allah nasıl koru(yup saklanmasını emir buyur)duysa, görünmeyeni (gizlenmesi gereken yerlerini ve özel hallerini öylece örtüp) koruyanlardır. Nüşuzundan (huysuzluğundan, kıskandırıcı tavırlarından) korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin (vaizü nasihat yapın, sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe ve zarar vermeden) darp edip uyarın. (Eğer eşleriniz kötü huylarından vazgeçer ve artık) Size itaat (hürmet ve muhabbet) ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın (iyi geçinmeye bakın). Doğrusu Allah çok Yücedir, çok Büyük olandır. [Not-1: “Darb” etmek: ●Bir kimseden yüz çevirmek suretiyle kışkırtıp gayret ve rikkate getirmek ●Hikmetli sözler ve deyimlerle kalpleri vurup etkilemek (Darb-ı mesel) ●Nefesli çalgıları (ney gibi) üflemek ●Savuşup geçmek (darbü zaman) ●Bir kimsenin elini sıkıca tutup salıvermek ●Süratle yürüyüp gitmek (Nisa:101) ●Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi ●Üzüp incitecek ama zarar vermeyecek şekilde hafifçe dövmek anlamlarını içerir. Bu ayetteki “darp etmeyi” de bütün bu mana ve maksatlara uygun düşünmek ve Hz. Peygamberimizin hanımlarını asla dövmediğini bilerek hareket etmek gerekir. Not-2: Aile toplumun çekirdeği sayılan küçük bir teşkilat modeli olduğundan, onların eğitim ve yönetimi, itaat ve disiplin gerektirir. Erkekler doğal konumları ve sorumlulukları nedeniyle bu görevi yüklenirler. Erkeklerin “sefih=beyinsiz, mesuliyetsiz ve beceriksiz” olmaları halinde bu görev kadınlara verilir.]

  • 4:35

    وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَمًا مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا خَب۪يرًا

    Eğer (bütün bunlar sonuç vermezse veya tam tersine erkek kadınına hakaret ve eziyet ederse, o takdirde kadın ile kocanın) aralarının (iyice) açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem (belirleyip) gönderin. Eğer bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, Bilendir, Haberdar olandır. (Bu ayetle; ailevi, içtimai ve iktisadi sorunların hakemlik-arabuluculuk sistemiyle ve devlet-resmiyet gözetiminde çözülebileceğine işaret ve izin buyrulmaktadır.)

  • 4:127

    وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَٓاءِۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ ف۪يهِنَّۙ وَمَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ ف۪ي يَتَامَى النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الْوِلْدَانِۙ وَاَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامٰى بِالْقِسْطِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِه۪ عَل۪يمًا

    (Ey Nebim!) Kadınlara (nasıl davranmak gerektiği) konusunda Senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah (şöyle) veriyor. (Bu fetva:) Kendilerine yazılanı (haklarını veya miraslarını) vermediğiniz (kadınları bundan sonra mutlaka gözetin ve sakın onları mahrum ve mağdur etmeyin), ve kendilerini nikâhlamayı istediğiniz yetim kızları (gözetin), ve zayıf çocuklar (hakkında) ve yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda, size Kitap'ta (Kur’an’da açıklanmakta ve) okunmakta olanları (yerine getirin). Artık hayır ve iyilik adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilmektedir (ve karşılıksız bırakmayacaktır).”

  • 4:128

    وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا اَوْ اِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًاۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا

    Eğer bir kadın, kocasının nüşuzundan (baskı ve huysuzluğundan), veya kendisinden yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, barış düşüncesiyle (ve huzursuzluğu gidermek gayretiyle onların kendi) aralarını bulup düzeltmek (girişimi) her ikisi için de (bu bir ayıp değil) sevaptır; (çünkü her halde) barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır (her ameliniz O’nun bilgisi dâhilindedir).

  • 4:129

    وَلَنْ تَسْتَط۪يعُٓوا اَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَٓاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَم۪يلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِۜ وَاِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًا

    (Bazı mazeret ve mecburiyetlerle ruhsat verilen ikinci evlilik durumunda eşleriniz olan) Kadınlar arasında tam adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetirip başaramazsınız. Öyleyse, bari büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi (terk ve mahrum) bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve (hanımlarınızla iyi geçinir ve haksızlıktan) sakınırsanız, şüphesiz, Allah (hata ve günahlarınızı) Bağışlayandır, çok Merhametlidir.

  • 5:5

    اَلْيَوْمَ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۜ وَطَعَامُ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْۖ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْۘ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَ وَلَا مُتَّخِذ۪ٓي اَخْدَانٍۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُۘ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ۟

    Bugün(den itibaren) size temiz ve güzel olan şeyler helâl kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin (haram karıştırılmayan) yemekleri size helâl, sizin de yemekleriniz onlara helâldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da; namuslu ve iffetli olmak, fuhuşta bulunmamak ve gizlice dostlar tutmamak şartı ile -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- (evlenmek) size (helâl kılındı.) Kim imanı (ve İslam ahkâmını) tanımayıp küfre saparsa, elbette onun (hayır adına) yaptığı (her şey) boşa çıkıverecektir. O ahirette de hüsrana uğrayan kimselerdendir.

  • 23:27

    فَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ اَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُۙ فَاسْلُكْ ف۪يهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْۚ وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ

    Böylelikle Biz ona: “Gözetimimiz altında ve vahyimiz uyarınca (sağlam ve sanatlı) bir gemi yapıver” (dedik). Nitekim Bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca (yağan ve kaynayan sular her tarafı kaplayınca), “onun içine her (cins evcil hayvanlardan) ikişer çift ile; onlardan (kavminin azgınlarından) aleyhlerine söz geçmiş (ve azap hükmü kesinleşmiş) olanlar dışında kalan aileni de alıp yerleştir; zulmedenler konusunda ise Bana muhatap olma (ricada bulunma), çünkü onlar kesinlikle boğulacaklardır” diye vahyettik.

  • 24:3

    اَلزَّان۪ي لَا يَنْكِحُ اِلَّا زَانِيَةً اَوْ مُشْرِكَةًۘ وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَٓا اِلَّا زَانٍ اَوْ مُشْرِكٌۚ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ

    Zina eden (ve bundan tevbe edip vazgeçmeyen) erkek, zina eden (ve fuhşu alışkanlık haline getiren) ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikâhlayamaz; (devamlı) zina eden kadını da (yine sürekli) zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikâhlayamaz. (Bu ahlâksız ilişkiler, cahiliye âdetidir.) Bu (tür evlilikler), mü'minlere haram ve yasak edilmiştir.

  • 24:32

    وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِح۪ينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَٓائِكُمْۜ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَٓاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ

    İçinizden bekâr olanları, erkek ve kadın hizmetlilerden salih (tevbekâr ve artık namus ehli) olup da (maddi imkânları yetersiz ve kimsesiz bulunanları) evlendirin. Eğer fakir iseler Allah Kendi fazlından onları zengin edecek (geçim ve rızık kapıları açıverecektir). Allah (rahmet ve kudreti sınırsız olan) Vâsi’dir (sonsuz imkân ve ikram sahibidir) ve Alîm’dir.

  • 24:33

    وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَالَّذ۪ينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ ف۪يهِمْ خَيْرًاۗ وَاٰتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اٰتٰيكُمْۜ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَٓاءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    Nikâh (evlenme imkânı) bulamayanlar ise, Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Ellerinizin malik olduğu (hükmünüz altında bulunup da) mükatebe isteyenlere (İslam’ın ilk dönemlerinde, kölelik ve cariyelikten özgürlüğe erişmeye; şimdi ise size olan borçları yüzünden hapse girip de bu cezadan kurtulmayı arzu edenlere) -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe (özgür bırakma anlaşması) yapın. Ve Allah'ın size verdiği maldan (paradan) onlara da verin. Dünya hayatının geçici metaını ve menfaatini elde etmek için; ırzlarını korumak istedikleri halde, (cahiliye dönemindeki gibi) korumanız altındaki genç kadınları (sakın) fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa (büyük vebal altındadır); şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra (tevbe edip namusunu koruyanları ise) Allah (onları) Bağışlayandır, Esirgeyendir.

  • 24:60

    وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ اَنْ يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِز۪ينَةٍۜ وَاَنْ يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ

    Kadınlardan (artık) evliliği ummayıp da (doğumdan kesildiklerinden ve yaşları ilerlediğinden dolayı evinde) oturmakta olanların, süslerini (mahrem yerlerini) açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında (ve o vaziyette gezip dolaşmalarında) kendileri için bir sakınca yoktur. (Buna rağmen) Yine de iffetli (edepli ve erdemli) davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah, İşitendir, Bilendir.

  • 33:30

    يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

    Ey Peygamberin hanımları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, (Resulüllah’a hürmet ve edep konusunda şımarık davranırsa,) onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır.

  • 33:37

    وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًاۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا

    (Ey Nebim!) Hani Sen, Allah'ın kendisine nimet (ve fazilet) verdiği ve Senin de kendisine nimet (ve kıymet) verdiğin kişiye (Zeyd bin Harise’ye): "Eşini yanında tut ve (ona haksızlık yapmak hususunda) Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan (onların kınamalarından ve fitne çıkarmalarından) çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi (Halanızın kızı olan Zeyneb’in bir türlü ısınıp uzlaşamadığı eski evlatlığın Zeyd’den ayrılacağı ve Senin de sahipsiz kalmaması ve kırılan kalbinin onarılması için onu nikâhlayacağın gerçeğini) kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisinden çekinmene çok daha layıktır. Artık (eski evlatlığın) Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu Seninle evlendirdik (buna izin verdik); ki böylelikle (bâtıl ve yanlış bir âdet olduğu için yasaklanan) evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük ve günah olmasın (diye ruhsat yolunu açtık. Böylece) Allah'ın emri (hükmü) yerine getirilmiş (bulunmaktadır).

  • 33:49

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَم۪يلًا

    Ey iman edenler, mü'min kadınları nikâhlayıp da, sonra (anlaşamayacağınızı fark edip) onlara dokunmadan (zifaf olmadan önce) boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. (Ama) Bu durumda (uygun bir tavırla) onları yararlandırın (yeterli miktar mut’alarını: Tanışma ve dayanışma paylarını verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları boşayıverin.

  • 33:50

    يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا

    Ey Peygamber (AS), gerçekten Biz Sana (nikâh) ücretlerini (mehirlerini) verdiğin (kendi) hanımlarını ve Allah'ın Sana ganimet (özel bir nimet ve kısmet) olarak verdiklerinden sağ elinin malik olduğu (özel nikâh sözleşmeli kadınlar) ile; Seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını (bunlardan biriyle ve karşılıklı uygun bulmak üzere evlenmenizi) helâl kıldık; bir de, kendisini Peygambere hibe eden (Allah rızası için Efendimizin hizmetinde olmayı hedefleyen) ve Peygamberin de kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -diğer mü'minler için değil, sadece Sana has olmak üzere- (Senin için helâl kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (sözleşmelileri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı (evlenme şartlarını) biliyoruz (Kur’an’la da beyan ediyoruz ki) böylelikle Senin için hiçbir sıkıntı ve zorluk olmasın. Allah çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.

  • 33:52

    لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟

    Bundan sonra (başka) kadınlarla (evlenmek) ve bunları başka eşlerle değiştirmek (onları boşayıp yeni hanımlar getirmek) -şayet güzellikleri Senin hoşuna gitse bile- artık Sana helâl değildir; ancak (şimdilik) elinin altında bulunanlar hariçtir. Allah her şeyi Gözetleyip Denetleyendir.

  • 33:53

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا

    Ey iman edenler! (Rastgele ve hürmetsizce) Peygamberin evlerine girmeyin; ancak, (davetli olarak) yemek için size izin verilmesi hariçtir. (Bir başka iş için girmişseniz, ille de) Yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) Davet edildiğiniz zaman (ise edep ve hürmetle içeri) girin, yemeği yiyince (de hemen) dağılın ve (sohbet için eğleşip uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu (durum), Peygambere eziyet vermekte, ama o da sizden (kalkınız demekten) utanmaktadır; oysa Allah, Hak(kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (Peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz (veya soru yönelteceğiniz) zaman ise perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah'ın Resulüne eziyet vermeniz ve ondan (ölümünden) sonra eşlerini nikâhlamanız size ebedi olarak (helâl) olmaz (onlar anneniz konumundadır). Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır.

  • 60:10

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا جَٓاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِهِنَّۚ فَاِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ اِلَى الْكُفَّارِۜ لَا هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّۜ وَاٰتُوهُمْ مَٓا اَنْفَقُواۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۜ وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ وَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقْتُمْ وَلْيَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقُواۜ ذٰلِكُمْ حُكْمُ اللّٰهِۜ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ

    Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları(n samimiyetini denemek için) imtihan edin. (Gerçi) Allah, onların imanlarını daha iyi Bilendir. Şayet (hakikaten) mü'min kadınlar olduklarını (dini gayretle ve iyi niyetle yola çıktıklarını) bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kâfirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helâldir, ne onlar bunlara helâldir. Onlara (kâfir kocalarına kendileri için) harcadıklarını geri verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikâhlamanızda da artık size bir günah ve sıkıntı yoktur. Kâfir (kadın)ların ismetlerini (nikâhlarını ise, bundan böyle kendi üzerinizde) tutmayın (onları bırakın) ve (onlar için) harcadıklarınızı (mehir miktarını geri) isteyin. Onlar (kâfirler) de (mü'min kadınlara veya kocalarına) harcadıklarını isteyebilirler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür; O sizin aranızda (adaletle) hükmeder. Allah (her şeyi hakkıyla) Bilen’dir, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

  • 2:129

    رَبَّنَا وَابْعَثْ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّ۪يهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟

  • 2:221

    وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّۜ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْۚ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواۜ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِه۪ۚ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ۟

  • 2:230

    فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُۜ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يَتَرَاجَعَٓا اِنْ ظَنَّٓا اَنْ يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

  • 2:232

    وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ اَنْ يَنْكِحْنَ اَزْوَاجَهُنَّ اِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ ذٰلِكَ يُوعَظُ بِه۪ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكُمْ اَزْكٰى لَكُمْ وَاَطْهَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

  • 2:235

    وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا عَرَّضْتُمْ بِه۪ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَٓاءِ اَوْ اَكْنَنْتُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ عَلِمَ اللّٰهُ اَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا اِلَّٓا اَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًاۜ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتّٰى يَبْلُغَ الْكِتَابُ اَجَلَهُۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ حَل۪يمٌ۟

  • 2:237

    وَاِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَر۪يضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ اِلَّٓا اَنْ يَعْفُونَ اَوْ يَعْفُوَا الَّذ۪ي بِيَدِه۪ عُقْدَةُ النِّكَاحِۜ وَاَنْ تَعْفُٓوا اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۜ وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

  • 4:3

    وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ

  • 4:6

    وَابْتَلُوا الْيَتَامٰى حَتّٰٓى اِذَا بَلَغُوا النِّكَاحَۚ فَاِنْ اٰنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُٓوا اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْۚ وَلَا تَأْكُلُوهَٓا اِسْرَافًا وَبِدَارًا اَنْ يَكْبَرُواۜ وَمَنْ كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْۚ وَمَنْ كَانَ فَق۪يرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِۜ فَاِذَا دَفَعْتُمْ اِلَيْهِمْ اَمْوَالَهُمْ فَاَشْهِدُوا عَلَيْهِمْۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يبًا

  • 4:19

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهًاۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْرًا كَث۪يرًا

  • 4:22

    وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًاۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا۟

  • 4:25

    وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا اَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

  • 4:34

    اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلًاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيًّا كَب۪يرًا

  • 4:35

    وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَمًا مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا خَب۪يرًا

  • 4:127

    وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَٓاءِۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ ف۪يهِنَّۙ وَمَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ ف۪ي يَتَامَى النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الْوِلْدَانِۙ وَاَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامٰى بِالْقِسْطِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِه۪ عَل۪يمًا

  • 4:128

    وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا اَوْ اِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًاۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًا

  • 4:129

    وَلَنْ تَسْتَط۪يعُٓوا اَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَٓاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَم۪يلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِۜ وَاِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًا

  • 5:5

    اَلْيَوْمَ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۜ وَطَعَامُ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْۖ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْۘ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَ وَلَا مُتَّخِذ۪ٓي اَخْدَانٍۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُۘ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ۟

  • 23:27

    فَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ اَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُۙ فَاسْلُكْ ف۪يهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْۚ وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ

  • 24:3

    اَلزَّان۪ي لَا يَنْكِحُ اِلَّا زَانِيَةً اَوْ مُشْرِكَةًۘ وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَٓا اِلَّا زَانٍ اَوْ مُشْرِكٌۚ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ

  • 24:32

    وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِح۪ينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَٓائِكُمْۜ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَٓاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ

  • 24:33

    وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَالَّذ۪ينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ ف۪يهِمْ خَيْرًاۗ وَاٰتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اٰتٰيكُمْۜ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَٓاءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

  • 24:60

    وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ اَنْ يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِز۪ينَةٍۜ وَاَنْ يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ

  • 33:30

    يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

  • 33:37

    وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًاۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا

  • 33:49

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَم۪يلًا

  • 33:50

    يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا

  • 33:52

    لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟

  • 33:53

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا

  • 60:10

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا جَٓاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِهِنَّۚ فَاِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ اِلَى الْكُفَّارِۜ لَا هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّۜ وَاٰتُوهُمْ مَٓا اَنْفَقُواۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۜ وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ وَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقْتُمْ وَلْيَسْـَٔلُوا مَٓا اَنْفَقُواۜ ذٰلِكُمْ حُكْمُ اللّٰهِۜ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ