Evlatlar

  • 2:233

    (Boşandıktan sonra bebekleri konusunda) Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği ve giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. (Böylece) Anne çocuğu yüzünden, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu nedeniyle zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi (ücretlerini) örfe uygun olarak ödedikten sonra (yine) size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı Görendir.

  • 3:10

    (Kendilerine tebliğ yapıldığı ve İslami gerçeklere akılları yattığı halde; işlerine gelmediği için bile bile inkâr eden) Kâfirlerin ne malları (ekonomik ve teknolojik imkânları), ne de çocukları (nüfus ve askeri çoklukları) onlara, Allah'tan (gelecek felaket ve hezimet gibi) şeylere karşı (hiçbir fonksiyonu olmayacak ve) hiçbir fayda sağlamayacaktır. (Adil bir düzene ve yönetime karşı, haksız inkâr ve isyana kalkışanların da, devlet katında can ve mal güvenlikleri ortadan kalkacaktır.) Ve onlar ateşin yakıtlarıdır.

  • 6:140

    (Meşru ve makbul) Hiçbir bilgiye (ve yetkiye) dayanmaksızın (masum) çocuklarını akılsızca (ve vicdansızca) öldürenler, (kürtajla bebeklerini katledenler, nesillerini ahlâk ve maneviyatla terbiye etmeyenler) ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini (kendi kafalarından ve takvalık taslayarak) haram kılanlar, elbette hüsrana (büyük bir kayba) düşmüşlerdir. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu da bulamamış kimselerdir.

  • 6:151

    De ki: “Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi (hiçbir şekilde) asla ortak koşmayın. Ana-Baba’ya ihsan ve ikramla (hizmet yapın, kalplerini kırmayın ve isyandan sakının), yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeye (kalkışmayın. Nüfus planlaması bahanesiyle anne karnında şekillenmiş bebekleri aldırmayın.) Sizin de, onların da, rızıklarını Bizim verdiğimizi (unutmayın.) Çirkin kötülüklerin (her türlü fuhuş ve rezaletlerin) açığına da, gizli saklısına da yaklaşmayın. (Savaş, eşkıyalık, devlete isyan, adam öldürmek gibi) Hak etmeleri dışında, Allah’ın haram kıldığı hiçbir cana kıymayın. İşte böylece (Allah) bunlarla size emredip tavsiyede bulunuyor (huzur ve kurtuluş yolunu öğretiyor). Umulur ki akıl erdirir (ve düşünüp gereğince amel edersiniz).”

  • 8:28

    Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan vesilesidir; mal, makam ve evlat hatırına, Hakk’tan ve hayırdan ayrılmayanlar için ise) Allah’ın yanında, elbette büyük bir mükâfat vardır.

  • 17:31

    (Sakın) Yoksulluk endişesiyle (anne karnından itibaren) çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size Biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek büyük bir suç ve günahtır (ağır bir vebaldir).

  • 18:46

    (Sizin beğenip böbürlendiğiniz) Mal ve çocuklar, (sadece) dünya hayatının geçici ve çekici-süsü (konumundadır); asıl sürekli (bâki kalacak ve yarar sağlayacak) olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır, ümit ve temenni edilecek (yüksek makamlar) bakımından da daha hayırlıdır.

  • 42:49

    Göklerin ve yerin mülkü Allah'a aittir. Dilediğini yaratıverir, dilediğine kız çocukları ihsan edebilir, dilediğine de erkek çocukları bağışlayıp verir.

  • 42:50

    Veya erkekler ve dişiler olarak çift (ikiz) verir. Dilediğini ise kısır bırakıverir. Gerçekten O, (her şeyi ve ayrıntıları ile) Bilendir, Güç yetirendir.

  • 52:21

    İman edenler ve nesillerinden bu iman (ve istikamet) üzere kendilerini izleyenler (var ya); Biz onları da (iman ve itaat ehlinin mü’min zürriyetlerini de, aynı nimet ve faziletlere ulaştıracağız, cennete onları da kavuşturup) kendilerine katacağız. (Ama Biz) Onların amellerinden de hiçbir şey eksiltmiş olmayacağız. Herkes kendi (ahiret) kazancı karşılığı (kurtulmak üzere, ipotekli kefil misali) rehin (alınmış) konumundadır.

  • 57:20

    Biliniz ki dünya hayatı, (aslında sadece bir) oyun ve oyalanma (süreci), ziynetlenme (zevklenme) ve aranızda (gururlanıp) övünme (vesilesi) ve daha çok mal ve çocuk sahibi olma hevesinden ibarettir. Bu ise şu yağmura benzer ki, onun (topraktan) bitirdiği yeşillikler, (önce) ekincilerin hoşuna gitmektedir. Ama bu bitkiler, (düşünün ki daha) sonra (meyve vermeden birden) kuruyuverecek ve sapsarı olduğu görülecek, ardından çer çöp olup gidecektir. Ahirette ise, (kulluğunu-görevlerini unutup dünyaya dalıverenleri) çetin (ve sonsuz) bir azap (beklemektedir; dünyalıklarını Allah’ın emirlerine uygun olarak kazanıp O’nun yolunda harcayanlar için ise) orada Allah’ın rızası ve afv edip bağışlaması vardır. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir geçimlikten (ve geçici bir süreçten) ibarettir.

  • 60:12

    Ey Nebi(m)! Mü'min kadınlar; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinaya bulaşmamak, çocuklarını öldürmeye kalkışmamak, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayrimeşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan ve itirazdan sakınmak üzere, Sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. (Çünkü İslam’ın adalet düzeninde, kadınlar da erkekler gibi hür ve asil bireylerdir.) Şüphesiz Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.

  • 63:9

    Ey iman edenler (ve Müslümanlık iddiasında bulunanlar!) Ne mallarınız ne de evlatlarınız, sakın sizleri Allah’ı anmaktan (her durumda ve her konuda Kur’ani buyruklara göre yaşamaktan geri bırakmasın ve sakın tutkuyla dünyaya bağlanarak ahireti hatırlayıp hazırlanmaktan sizi) alıkoymasın. Her kim böyle yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

  • 64:15

    Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (ve en güzel karşılık) O'nun katındadır.

  • 65:6

    (Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin (evin) bir yanında (uygun ve ayrı bir odasında) oturtup barındırın, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeye (kalkmayın). Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka (geçim standardı) sağlayın. (Boşanan kadınlar) Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onların ücretlerini karşılayın. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda ma’ruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşup (anlaşın.) Eğer (maddi ve ailevi bir) güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir başkası da emzirebilir (zorlamayın).

  • 2:233

    وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَۜ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَاۚ لَا تُضَٓارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِه۪ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَۚ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَاۜ وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُٓوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَٓا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

    (Boşandıktan sonra bebekleri konusunda) Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği ve giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. (Böylece) Anne çocuğu yüzünden, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu nedeniyle zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi (ücretlerini) örfe uygun olarak ödedikten sonra (yine) size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı Görendir.

  • 3:10

    اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ

    (Kendilerine tebliğ yapıldığı ve İslami gerçeklere akılları yattığı halde; işlerine gelmediği için bile bile inkâr eden) Kâfirlerin ne malları (ekonomik ve teknolojik imkânları), ne de çocukları (nüfus ve askeri çoklukları) onlara, Allah'tan (gelecek felaket ve hezimet gibi) şeylere karşı (hiçbir fonksiyonu olmayacak ve) hiçbir fayda sağlamayacaktır. (Adil bir düzene ve yönetime karşı, haksız inkâr ve isyana kalkışanların da, devlet katında can ve mal güvenlikleri ortadan kalkacaktır.) Ve onlar ateşin yakıtlarıdır.

  • 6:140

    قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟

    (Meşru ve makbul) Hiçbir bilgiye (ve yetkiye) dayanmaksızın (masum) çocuklarını akılsızca (ve vicdansızca) öldürenler, (kürtajla bebeklerini katledenler, nesillerini ahlâk ve maneviyatla terbiye etmeyenler) ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini (kendi kafalarından ve takvalık taslayarak) haram kılanlar, elbette hüsrana (büyük bir kayba) düşmüşlerdir. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu da bulamamış kimselerdir.

  • 6:151

    قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔاۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

    De ki: “Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi (hiçbir şekilde) asla ortak koşmayın. Ana-Baba’ya ihsan ve ikramla (hizmet yapın, kalplerini kırmayın ve isyandan sakının), yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeye (kalkışmayın. Nüfus planlaması bahanesiyle anne karnında şekillenmiş bebekleri aldırmayın.) Sizin de, onların da, rızıklarını Bizim verdiğimizi (unutmayın.) Çirkin kötülüklerin (her türlü fuhuş ve rezaletlerin) açığına da, gizli saklısına da yaklaşmayın. (Savaş, eşkıyalık, devlete isyan, adam öldürmek gibi) Hak etmeleri dışında, Allah’ın haram kıldığı hiçbir cana kıymayın. İşte böylece (Allah) bunlarla size emredip tavsiyede bulunuyor (huzur ve kurtuluş yolunu öğretiyor). Umulur ki akıl erdirir (ve düşünüp gereğince amel edersiniz).”

  • 8:28

    وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ۟

    Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan vesilesidir; mal, makam ve evlat hatırına, Hakk’tan ve hayırdan ayrılmayanlar için ise) Allah’ın yanında, elbette büyük bir mükâfat vardır.

  • 17:31

    وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَاِيَّاكُمْۜ اِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـًٔا كَب۪يرًا

    (Sakın) Yoksulluk endişesiyle (anne karnından itibaren) çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size Biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek büyük bir suç ve günahtır (ağır bir vebaldir).

  • 18:46

    اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ اَمَلًا

    (Sizin beğenip böbürlendiğiniz) Mal ve çocuklar, (sadece) dünya hayatının geçici ve çekici-süsü (konumundadır); asıl sürekli (bâki kalacak ve yarar sağlayacak) olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır, ümit ve temenni edilecek (yüksek makamlar) bakımından da daha hayırlıdır.

  • 42:49

    لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ يَهَبُ لِمَنْ يَشَٓاءُ اِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَنْ يَشَٓاءُ الذُّكُورَۙ

    Göklerin ve yerin mülkü Allah'a aittir. Dilediğini yaratıverir, dilediğine kız çocukları ihsan edebilir, dilediğine de erkek çocukları bağışlayıp verir.

  • 42:50

    اَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَاِنَاثًاۚ وَيَجْعَلُ مَنْ يَشَٓاءُ عَق۪يمًاۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ قَد۪يرٌ

    Veya erkekler ve dişiler olarak çift (ikiz) verir. Dilediğini ise kısır bırakıverir. Gerçekten O, (her şeyi ve ayrıntıları ile) Bilendir, Güç yetirendir.

  • 52:21

    وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ

    İman edenler ve nesillerinden bu iman (ve istikamet) üzere kendilerini izleyenler (var ya); Biz onları da (iman ve itaat ehlinin mü’min zürriyetlerini de, aynı nimet ve faziletlere ulaştıracağız, cennete onları da kavuşturup) kendilerine katacağız. (Ama Biz) Onların amellerinden de hiçbir şey eksiltmiş olmayacağız. Herkes kendi (ahiret) kazancı karşılığı (kurtulmak üzere, ipotekli kefil misali) rehin (alınmış) konumundadır.

  • 57:20

    اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

    Biliniz ki dünya hayatı, (aslında sadece bir) oyun ve oyalanma (süreci), ziynetlenme (zevklenme) ve aranızda (gururlanıp) övünme (vesilesi) ve daha çok mal ve çocuk sahibi olma hevesinden ibarettir. Bu ise şu yağmura benzer ki, onun (topraktan) bitirdiği yeşillikler, (önce) ekincilerin hoşuna gitmektedir. Ama bu bitkiler, (düşünün ki daha) sonra (meyve vermeden birden) kuruyuverecek ve sapsarı olduğu görülecek, ardından çer çöp olup gidecektir. Ahirette ise, (kulluğunu-görevlerini unutup dünyaya dalıverenleri) çetin (ve sonsuz) bir azap (beklemektedir; dünyalıklarını Allah’ın emirlerine uygun olarak kazanıp O’nun yolunda harcayanlar için ise) orada Allah’ın rızası ve afv edip bağışlaması vardır. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir geçimlikten (ve geçici bir süreçten) ibarettir.

  • 60:12

    يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِذَا جَٓاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلٰٓى اَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللّٰهِ شَيْـًٔا وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْن۪ينَ وَلَا يَقْتُلْنَ اَوْلَادَهُنَّ وَلَا يَأْت۪ينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَر۪ينَهُ بَيْنَ اَيْد۪يهِنَّ وَاَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْص۪ينَكَ ف۪ي مَعْرُوفٍ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    Ey Nebi(m)! Mü'min kadınlar; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinaya bulaşmamak, çocuklarını öldürmeye kalkışmamak, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayrimeşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan ve itirazdan sakınmak üzere, Sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. (Çünkü İslam’ın adalet düzeninde, kadınlar da erkekler gibi hür ve asil bireylerdir.) Şüphesiz Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.

  • 63:9

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ اَمْوَالُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

    Ey iman edenler (ve Müslümanlık iddiasında bulunanlar!) Ne mallarınız ne de evlatlarınız, sakın sizleri Allah’ı anmaktan (her durumda ve her konuda Kur’ani buyruklara göre yaşamaktan geri bırakmasın ve sakın tutkuyla dünyaya bağlanarak ahireti hatırlayıp hazırlanmaktan sizi) alıkoymasın. Her kim böyle yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

  • 64:15

    اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ

    Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (ve en güzel karşılık) O'nun katındadır.

  • 65:6

    اَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَٓارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّۜ وَاِنْ كُنَّ اُو۬لَاتِ حَمْلٍ فَاَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتّٰى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۚ فَاِنْ اَرْضَعْنَ لَكُمْ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۚ وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍۚ وَاِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُٓ اُخْرٰىۜ

    (Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin (evin) bir yanında (uygun ve ayrı bir odasında) oturtup barındırın, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeye (kalkmayın). Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka (geçim standardı) sağlayın. (Boşanan kadınlar) Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onların ücretlerini karşılayın. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda ma’ruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşup (anlaşın.) Eğer (maddi ve ailevi bir) güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir başkası da emzirebilir (zorlamayın).

  • 2:233

    وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَۜ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَاۚ لَا تُضَٓارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِه۪ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَۚ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَاۜ وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُٓوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَٓا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

  • 3:10

    اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ

  • 6:140

    قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟

  • 6:151

    قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔاۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

  • 8:28

    وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ۟

  • 17:31

    وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَاِيَّاكُمْۜ اِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـًٔا كَب۪يرًا

  • 18:46

    اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ اَمَلًا

  • 42:49

    لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ يَهَبُ لِمَنْ يَشَٓاءُ اِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَنْ يَشَٓاءُ الذُّكُورَۙ

  • 42:50

    اَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَاِنَاثًاۚ وَيَجْعَلُ مَنْ يَشَٓاءُ عَق۪يمًاۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ قَد۪يرٌ

  • 52:21

    وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ

  • 57:20

    اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

  • 60:12

    يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِذَا جَٓاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلٰٓى اَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللّٰهِ شَيْـًٔا وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْن۪ينَ وَلَا يَقْتُلْنَ اَوْلَادَهُنَّ وَلَا يَأْت۪ينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَر۪ينَهُ بَيْنَ اَيْد۪يهِنَّ وَاَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْص۪ينَكَ ف۪ي مَعْرُوفٍ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

  • 63:9

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ اَمْوَالُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

  • 64:15

    اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ

  • 65:6

    اَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَٓارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّۜ وَاِنْ كُنَّ اُو۬لَاتِ حَمْلٍ فَاَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتّٰى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۚ فَاِنْ اَرْضَعْنَ لَكُمْ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّۚ وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍۚ وَاِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُٓ اُخْرٰىۜ