Dünya hayatı

  • 2:212

    İnkâr edenlere (kâfirlere ve gafillere) dünya hayatı çekici kılındı (ve süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa (takva ehli olarak) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

  • 3:14

    Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüş (paraya), salma (serbest dolaşan bakımlı) güzel atlara (lüks arabalara, yatlara), hayvanlara ve ekinlere (bahçelere, bağlara) duyulan şehvetli tutku insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. (Oysa) Bunlar, (fani) dünya hayatının (geçim) metaıdır. Asıl varılacak güzel yer ise Allah katındadır.

  • 4:77

    (Daha önce Hz. Peygamberden silahlı mücadele için izin istediklerinde;) Kendilerine: “(Şimdilik) Elinizi (kıtalden ve kötülüklerden, düşmanlarla silahlı mücadeleden) çekin, namazı (şuurla ve huzurla) ikame edip (yerine getirin), zekâtı verin (ve Allah’ın hükmünü bekleyin!)” denilen kimseleri görmedin mi? Oysa ardından (Hakk ve adalet düzeni kurulsun diye) savaş(mak) üzerlerine yazıldığında (cihadla ve milli savunmayla sorumlu tutulduklarında) onlardan bir grup, Allah'tan korkar gibi, hatta daha da şiddetli bir korkuyla insanlardan (düşmanlardan) korkuya kapılıp, “Rabbimiz ne diye savaşı üzerimize farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?” diye (itiraz etmektedirler). De ki: “Dünyanın metaı ve sefası azdır, (rahatı ve menfaati kısadır;) ahiret ise müttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki incecik bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.” (Öyleyse bu dünya tutkunuz ve zalim odaklardan korkunuz nedendir?)

  • 6:62

    Sonra (herkes gerçek sahipleri ve) Hakk Mevlâ’ları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli (hızlı ve kararlı) olanıdır.

  • 6:70

    (Ey Resulüm! İslamiyet’in gereklerini ve gerçeklerini kendi basit zevklerine alet edip hafife alarak; yarı çıplak TV çekimleri, Ramazan festivalleri, Bayram tatilleri gibi) Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) yapanları, (İslam’ı; yaşam imtihanının motoru ve esası değil, bir aksesuarı gibi kullanan) ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılıp aldatanları (uyardığın halde Kur’an’a uymadıkları için, kapıldıkları gaflet içerisinde) bırak (oyalansınlar…) Onunla (bu Kur’an’la) hatırlat ki, bir kimse kendi kazandıklarıyla (işledikleri kötülük, zulüm ve günahları yüzünden şeytani bir gaflet ve cesaretle) helake düşmesin; (veya herkes çalışıp çabalayarak elde ettiği konuma erişsin. Artık böylesinin) Allah’tan başka (umut bağladığı ve kendisine yardımcı olacağını sandığı) ne bir velisi, ne de bir şefaatçisi bulunacaktır; (kurtulmak için) her türlü fidyeyi (rüşveti ve suç bedelini) verse de kabul olunmayacaktır. İşte bunlar kazandıkları (haksızlık ve hayâsızlıkları)nın eline teslim edilmiş (kendi kazdıkları tuzağa itilmiş) durumdadırlar. (Bunlar) İnkârcı olduklarından dolayı onlar için kaynar (irinli) bir içecek ve acı bir azap vardır.

  • 10:7

    Gerçekten (dirilmeyi inkâr edip, hesap vermek üzere) Bize kavuşmayı ummayanlar, (ahiretten gafil olduklarından dolayı) dünya hayatına (geçici servet, şöhret ve lezzet ortamına) razı olmuşlardır ve bununla tatmin olup rahatlamışlardır ki, onlar ayetlerimizden (Yüce Yaratan'ın varlığını gösteren delillerden ve Kur’ani hükümlerden) gafil olanlardır.

  • 10:24

    Gerçek şu ki (sizin tapındığınız) dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki; onunla insanların ve hayvanların yedikleri, yeryüzünün birbirine karışmış olan (türlü özellikteki) bitkileri (bütün çekici) güzelliğini takınıp süslenmişken ve ahalisi (sahipleri de) gerçekten ona güç yetirdiklerini (ekinlerini ve meyvelerini devşireceklerini) sanmışlarken; (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona (felaket ve afet) emrimiz gelmiştir de, sanki dün (orada) hiçbir zenginliği (ve nimet şenliği) yokmuş gibi, onu (ekin ve meyveleri) kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışızdır. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri işte böyle birer birer açıklar (ibretli ve hikmetli uyarılar yapar)ız.

  • 11:16

    (Ancak) İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların orada (dünyada) bütün işledikleri (bazı hayırlı ve yararlı işler de) boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz ve değersiz olacaktır.

  • 13:26

    Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve (istediğini ise) daraltır (ve fakirleştirir). Onlar (gafiller) ise sadece dünya hayatına (nimetlerine) ferahlanıp sevinmektedirler. Oysaki dünya hayatı, ahirette(ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir.

  • 14:3

    (Ki onlar) Dünya hayatını sevip ahirete tercih ederek (zalim ve bâtıl yönetimleri destekleyen ve insanları aldatıp) Allah yolundan çeviren ve onun (İslam gerçeğinin) eğrilmesini (yanlış ve eksik öğretilmesini ve istismar edilmesini) isteyen, işte onlar (bu yüzden de sinsi ve) derin bir sapkınlık içine düşen kimselerdir.

  • 16:107

    Bu (hidayet kararması durumu); onların dünya hayatını sevip (bile bile) ahirete tercih etmeleri (yüzündendir;) ve şüphesiz Allah'ın da inkâr ve nankörlük eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.

  • 18:28

    Sen de, sabah akşam, (her zaman) O’nun rızasını dileyerek, Rablerine dua edenlerle birlikte (olmaya, hizmet ve ibadet üzerinde durmaya) sabret. Dünya hayatının (geçici ve çekici) süsünü isteyerek gözlerini onlardan (Allah dostlarından) ayırıp kaydırma! (Sakın) Kalplerini, Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi ‘hevâ ve heveslerine’ tâbi olan (ve nefsi arzularına tapan) ve (her) işinde aşırılığa kayan (ve ölçüyü kaçıran) kimselere uyma! (Ki bunun sonu hasarettir.)

  • 18:45

    Onlara, dünya hayatının örneğini (şöyle) ver; gökten indirdiğimiz (bir yağmur) suyuna benzer ki, onunla yeryüzünün bitkileri (yeşerip) birbirine karışır (ama sonra kuruyup), böylece rüzgârların savurduğu çalı-çırpı halini alır. Allah, her şeyin üzerinde güç yetiren (Muktedir olandır).

  • 18:46

    (Sizin beğenip böbürlendiğiniz) Mal ve çocuklar, (sadece) dünya hayatının geçici ve çekici-süsü (konumundadır); asıl sürekli (bâki kalacak ve yarar sağlayacak) olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır, ümit ve temenni edilecek (yüksek makamlar) bakımından da daha hayırlıdır.

  • 20:129

    Eğer Rabbin tarafından geçmişte (takdir edilen) bir söz ve belirlenmiş bir süre olmasaydı (bu hain ve zalim kimselerin de öteki kavimler gibi hemen) helak olmaları lazımdı. (Azap onları da kuşatırdı.)

  • 20:131

    (Ey Nebim!) Onlardan bazı gruplara (inkârcı ve münafık takımına), kendilerini denemek (üzere fitne olması) için yararlandırdığımız dünya hayatının süsü olan iştah çekici benzer şeylere gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.

  • 26:60

    Nihayet (Firavun ve ordusu) Güneş’in doğuş vakti onların (arkalarına düşüp Musa’yı ve İsrailoğullarını) izlemeye koyulmuşlardı.

  • 26:61

    (Derken suya varmadan onlara yaklaşmışlardı.) Vaktâki iki topluluk birbirini gördüklerinde Musa'nın adamları: “Eyvah, şimdi gerçekten yakalandık” diye (telaşlanmışlardı).

  • 28:60

    (Ey münkirler ve nankörler!) Size verilen şeyler, sadece (fani) dünya hayatının geçimi ve ziynetidir. (Sadık ve mücahit mü’minler için) Allah katında olan ise (elbette) daha hayırlı ve daha süreklidir (bâkidir). Hâlâ aklınızı (ve vicdanınızı) kullanmayacak mısınız?

  • 29:64

    (Oysa) Bu dünya hayatı, sadece bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadan ibarettir. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Keşke (insanlar bu gerçeği) bilmiş olsalardı.

  • 30:7

    Onlar dünya hayatının sadece dış (görünüşü)nü bilirler (maddenin gerçeğinden ve içyüzünden habersizdirler). Ahiretten ise onlar (daha da) gafildirler. [Not: Dünya’nın, Kâinat’ın ve tüm varlıkların; ●Cenab-ı Hakkın “Nur”unun farklı yoğunluktaki enerji dalgaları, ●Esma ve sıfatlarının tezahür ve tecelli yansımaları ●Ve her an İlahi sanat ve kudretle yaratılan görüntü boyutları olduğu gerçeğine dikkat çekilmektedir.]

  • 35:6

    Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman sayın (fısıltı ve fırıldaklarına kanmayın!) O, kendi hizbini (partisini, taifesini ve tâbilerini), ancak çılgınca yanan (cehennemî) ateşin ehlinden olmaları için (küfre ve kötülüklere) çağırıp durmaktadır.

  • 40:39

    "Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma ve oyalanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt orasıdır."

  • 42:20

    Kim ahiret sevabını (ve ticaretini) isterse onun sevabını artırırız. (Dünyada da kendisine izzeti ve bereketi tattırırız.) Kim de (sadece) dünya (menfaatini ve) ekinini ister (dinini bile dünyevi beklentileri için istismar eder)se, ona da ondan (geçici makam ve çıkardan) veririz. Fakat ahirette ona hiçbir nasip yoktur (eli boş kalacaktır).

  • 42:34

    Ya da (Allah kullarının) kazandıkları (kötülük ve zulümler) dolayısıyla onları yok edebilir, (zaten) birçoğunu da affetmektedir.

  • 43:32

    (Ey Resulüm!) Rabbinin rahmetini (ve kullarına faziletini) kendileri (servet ve siyaset sahipleri) mi bölüştürüyorlar? (Ki kendilerini işçi ve ücretlilerden ve halk kesiminden üstün görüyorlardı.) Halbuki dünya hayatında insanların geçimlerini (ve kazanç biçimlerini) Biz taksim (ve takdir) ettik ve birbirlerini işçi tutup çalıştırabilsin ve (böylece nizâm-ı âlem korunabilsin) diye, kimini kimine (servet, kuvvet ve kabiliyet yönünden) derece derece üstün kıldık. (Eğer bilseler) Rabbinin rahmet (ve mükâfatı, o servet ve sermaye sahiplerinin; işçilerin, hizmetlilerinin ve fakirlerin hakkını keserek) biriktirdikleri şeylerden çok daha hayırlıdır.

  • 46:20

    İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün (onlara şöyle denir:) “Siz dünya hayatınızda bütün güzelliklerinizi (ve zevklerinizi) tüketip-yok ettiniz, onlarla (Allah'ın verdiği nimet ve imkânlarla) gönlünüzce yaşayıp-zevkini sürüverdiniz (ahiret için hiçbir hazırlık ve yatırım yapmadınız). İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.”

  • 47:36

    (O bazılarınızın şiddetle arzuladığı ve elde etmek için davasını ve ahiret hayatını feda etmekten sakınmadığı) Dünya hayatı ise, gerçekte sadece bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. (Sonunda uyanacağınız bir rüyadır.) Eğer iman eder (küfür ve kötülüğe dönmekten) sakınırsanız, O size ecirlerinizin (karşılığını her iki dünyada da fazlasıyla) verir ve mallarınızı da istemez. (Allah bunlara ihtiyaç duymayandır.)

  • 57:20

    Biliniz ki dünya hayatı, (aslında sadece bir) oyun ve oyalanma (süreci), ziynetlenme (zevklenme) ve aranızda (gururlanıp) övünme (vesilesi) ve daha çok mal ve çocuk sahibi olma hevesinden ibarettir. Bu ise şu yağmura benzer ki, onun (topraktan) bitirdiği yeşillikler, (önce) ekincilerin hoşuna gitmektedir. Ama bu bitkiler, (düşünün ki daha) sonra (meyve vermeden birden) kuruyuverecek ve sapsarı olduğu görülecek, ardından çer çöp olup gidecektir. Ahirette ise, (kulluğunu-görevlerini unutup dünyaya dalıverenleri) çetin (ve sonsuz) bir azap (beklemektedir; dünyalıklarını Allah’ın emirlerine uygun olarak kazanıp O’nun yolunda harcayanlar için ise) orada Allah’ın rızası ve afv edip bağışlaması vardır. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir geçimlikten (ve geçici bir süreçten) ibarettir.

  • 64:15

    Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (ve en güzel karşılık) O'nun katındadır.

  • 2:212

    زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۢ وَالَّذ۪ينَ اتَّقَوْا فَوْقَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

    İnkâr edenlere (kâfirlere ve gafillere) dünya hayatı çekici kılındı (ve süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa (takva ehli olarak) korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

  • 3:14

    زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ

    Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüş (paraya), salma (serbest dolaşan bakımlı) güzel atlara (lüks arabalara, yatlara), hayvanlara ve ekinlere (bahçelere, bağlara) duyulan şehvetli tutku insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. (Oysa) Bunlar, (fani) dünya hayatının (geçim) metaıdır. Asıl varılacak güzel yer ise Allah katındadır.

  • 4:77

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلًا

    (Daha önce Hz. Peygamberden silahlı mücadele için izin istediklerinde;) Kendilerine: “(Şimdilik) Elinizi (kıtalden ve kötülüklerden, düşmanlarla silahlı mücadeleden) çekin, namazı (şuurla ve huzurla) ikame edip (yerine getirin), zekâtı verin (ve Allah’ın hükmünü bekleyin!)” denilen kimseleri görmedin mi? Oysa ardından (Hakk ve adalet düzeni kurulsun diye) savaş(mak) üzerlerine yazıldığında (cihadla ve milli savunmayla sorumlu tutulduklarında) onlardan bir grup, Allah'tan korkar gibi, hatta daha da şiddetli bir korkuyla insanlardan (düşmanlardan) korkuya kapılıp, “Rabbimiz ne diye savaşı üzerimize farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?” diye (itiraz etmektedirler). De ki: “Dünyanın metaı ve sefası azdır, (rahatı ve menfaati kısadır;) ahiret ise müttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki incecik bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.” (Öyleyse bu dünya tutkunuz ve zalim odaklardan korkunuz nedendir?)

  • 6:62

    ثُمَّ رُدُّٓوا اِلَى اللّٰهِ مَوْلٰيهُمُ الْحَقِّۜ اَلَا لَهُ الْحُكْمُ وَهُوَ اَسْرَعُ الْحَاسِب۪ينَ

    Sonra (herkes gerçek sahipleri ve) Hakk Mevlâ’ları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli (hızlı ve kararlı) olanıdır.

  • 6:70

    وَذَرِ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِه۪ٓ اَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْۗ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيٌّ وَلَا شَف۪يعٌۚ وَاِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُواۚ لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَم۪يمٍ وَعَذَابٌ اَل۪يمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ۟

    (Ey Resulüm! İslamiyet’in gereklerini ve gerçeklerini kendi basit zevklerine alet edip hafife alarak; yarı çıplak TV çekimleri, Ramazan festivalleri, Bayram tatilleri gibi) Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) yapanları, (İslam’ı; yaşam imtihanının motoru ve esası değil, bir aksesuarı gibi kullanan) ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılıp aldatanları (uyardığın halde Kur’an’a uymadıkları için, kapıldıkları gaflet içerisinde) bırak (oyalansınlar…) Onunla (bu Kur’an’la) hatırlat ki, bir kimse kendi kazandıklarıyla (işledikleri kötülük, zulüm ve günahları yüzünden şeytani bir gaflet ve cesaretle) helake düşmesin; (veya herkes çalışıp çabalayarak elde ettiği konuma erişsin. Artık böylesinin) Allah’tan başka (umut bağladığı ve kendisine yardımcı olacağını sandığı) ne bir velisi, ne de bir şefaatçisi bulunacaktır; (kurtulmak için) her türlü fidyeyi (rüşveti ve suç bedelini) verse de kabul olunmayacaktır. İşte bunlar kazandıkları (haksızlık ve hayâsızlıkları)nın eline teslim edilmiş (kendi kazdıkları tuzağa itilmiş) durumdadırlar. (Bunlar) İnkârcı olduklarından dolayı onlar için kaynar (irinli) bir içecek ve acı bir azap vardır.

  • 10:7

    اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاطْمَاَنُّوا بِهَا وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ اٰيَاتِنَا غَافِلُونَۙ

    Gerçekten (dirilmeyi inkâr edip, hesap vermek üzere) Bize kavuşmayı ummayanlar, (ahiretten gafil olduklarından dolayı) dünya hayatına (geçici servet, şöhret ve lezzet ortamına) razı olmuşlardır ve bununla tatmin olup rahatlamışlardır ki, onlar ayetlerimizden (Yüce Yaratan'ın varlığını gösteren delillerden ve Kur’ani hükümlerden) gafil olanlardır.

  • 10:24

    اِنَّمَا مَثَلُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْاَنْعَامُۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذَتِ الْاَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ اَهْلُهَٓا اَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَٓاۙ اَتٰيهَٓا اَمْرُنَا لَيْلًا اَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَاهَا حَص۪يدًا كَاَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْاَمْسِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

    Gerçek şu ki (sizin tapındığınız) dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki; onunla insanların ve hayvanların yedikleri, yeryüzünün birbirine karışmış olan (türlü özellikteki) bitkileri (bütün çekici) güzelliğini takınıp süslenmişken ve ahalisi (sahipleri de) gerçekten ona güç yetirdiklerini (ekinlerini ve meyvelerini devşireceklerini) sanmışlarken; (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona (felaket ve afet) emrimiz gelmiştir de, sanki dün (orada) hiçbir zenginliği (ve nimet şenliği) yokmuş gibi, onu (ekin ve meyveleri) kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışızdır. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri işte böyle birer birer açıklar (ibretli ve hikmetli uyarılar yapar)ız.

  • 11:16

    اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا النَّارُۘ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا ف۪يهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    (Ancak) İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların orada (dünyada) bütün işledikleri (bazı hayırlı ve yararlı işler de) boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz ve değersiz olacaktır.

  • 13:26

    اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟

    Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve (istediğini ise) daraltır (ve fakirleştirir). Onlar (gafiller) ise sadece dünya hayatına (nimetlerine) ferahlanıp sevinmektedirler. Oysaki dünya hayatı, ahirette(ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir.

  • 14:3

    اَلَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ

    (Ki onlar) Dünya hayatını sevip ahirete tercih ederek (zalim ve bâtıl yönetimleri destekleyen ve insanları aldatıp) Allah yolundan çeviren ve onun (İslam gerçeğinin) eğrilmesini (yanlış ve eksik öğretilmesini ve istismar edilmesini) isteyen, işte onlar (bu yüzden de sinsi ve) derin bir sapkınlık içine düşen kimselerdir.

  • 16:107

    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ

    Bu (hidayet kararması durumu); onların dünya hayatını sevip (bile bile) ahirete tercih etmeleri (yüzündendir;) ve şüphesiz Allah'ın da inkâr ve nankörlük eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.

  • 18:28

    وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدٰوةِ وَالْعَشِيِّ يُر۪يدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْۚ تُر۪يدُ ز۪ينَةَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ اَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوٰيهُ وَكَانَ اَمْرُهُ فُرُطًا

    Sen de, sabah akşam, (her zaman) O’nun rızasını dileyerek, Rablerine dua edenlerle birlikte (olmaya, hizmet ve ibadet üzerinde durmaya) sabret. Dünya hayatının (geçici ve çekici) süsünü isteyerek gözlerini onlardan (Allah dostlarından) ayırıp kaydırma! (Sakın) Kalplerini, Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi ‘hevâ ve heveslerine’ tâbi olan (ve nefsi arzularına tapan) ve (her) işinde aşırılığa kayan (ve ölçüyü kaçıran) kimselere uyma! (Ki bunun sonu hasarettir.)

  • 18:45

    وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ فَاَصْبَحَ هَش۪يمًا تَذْرُوهُ الرِّيَاحُۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُقْتَدِرًا

    Onlara, dünya hayatının örneğini (şöyle) ver; gökten indirdiğimiz (bir yağmur) suyuna benzer ki, onunla yeryüzünün bitkileri (yeşerip) birbirine karışır (ama sonra kuruyup), böylece rüzgârların savurduğu çalı-çırpı halini alır. Allah, her şeyin üzerinde güç yetiren (Muktedir olandır).

  • 18:46

    اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ اَمَلًا

    (Sizin beğenip böbürlendiğiniz) Mal ve çocuklar, (sadece) dünya hayatının geçici ve çekici-süsü (konumundadır); asıl sürekli (bâki kalacak ve yarar sağlayacak) olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır, ümit ve temenni edilecek (yüksek makamlar) bakımından da daha hayırlıdır.

  • 20:129

    وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَاَجَلٌ مُسَمًّىۜ

    Eğer Rabbin tarafından geçmişte (takdir edilen) bir söz ve belirlenmiş bir süre olmasaydı (bu hain ve zalim kimselerin de öteki kavimler gibi hemen) helak olmaları lazımdı. (Azap onları da kuşatırdı.)

  • 20:131

    وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجًا مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۜ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَاَبْقٰى

    (Ey Nebim!) Onlardan bazı gruplara (inkârcı ve münafık takımına), kendilerini denemek (üzere fitne olması) için yararlandırdığımız dünya hayatının süsü olan iştah çekici benzer şeylere gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.

  • 26:60

    فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِق۪ينَ

    Nihayet (Firavun ve ordusu) Güneş’in doğuş vakti onların (arkalarına düşüp Musa’yı ve İsrailoğullarını) izlemeye koyulmuşlardı.

  • 26:61

    فَلَمَّا تَرَٓاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰٓى اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ

    (Derken suya varmadan onlara yaklaşmışlardı.) Vaktâki iki topluluk birbirini gördüklerinde Musa'nın adamları: “Eyvah, şimdi gerçekten yakalandık” diye (telaşlanmışlardı).

  • 28:60

    وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟

    (Ey münkirler ve nankörler!) Size verilen şeyler, sadece (fani) dünya hayatının geçimi ve ziynetidir. (Sadık ve mücahit mü’minler için) Allah katında olan ise (elbette) daha hayırlı ve daha süreklidir (bâkidir). Hâlâ aklınızı (ve vicdanınızı) kullanmayacak mısınız?

  • 29:64

    وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌۜ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

    (Oysa) Bu dünya hayatı, sadece bir oyun ve (eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadan ibarettir. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Keşke (insanlar bu gerçeği) bilmiş olsalardı.

  • 30:7

    يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِنَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَهُمْ عَنِ الْاٰخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ

    Onlar dünya hayatının sadece dış (görünüşü)nü bilirler (maddenin gerçeğinden ve içyüzünden habersizdirler). Ahiretten ise onlar (daha da) gafildirler. [Not: Dünya’nın, Kâinat’ın ve tüm varlıkların; ●Cenab-ı Hakkın “Nur”unun farklı yoğunluktaki enerji dalgaları, ●Esma ve sıfatlarının tezahür ve tecelli yansımaları ●Ve her an İlahi sanat ve kudretle yaratılan görüntü boyutları olduğu gerçeğine dikkat çekilmektedir.]

  • 35:6

    اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّاۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ

    Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman sayın (fısıltı ve fırıldaklarına kanmayın!) O, kendi hizbini (partisini, taifesini ve tâbilerini), ancak çılgınca yanan (cehennemî) ateşin ehlinden olmaları için (küfre ve kötülüklere) çağırıp durmaktadır.

  • 40:39

    يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌۘ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ

    "Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma ve oyalanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt orasıdır."

  • 42:20

    مَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ ف۪ي حَرْثِه۪ۚ وَمَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ نَص۪يبٍ

    Kim ahiret sevabını (ve ticaretini) isterse onun sevabını artırırız. (Dünyada da kendisine izzeti ve bereketi tattırırız.) Kim de (sadece) dünya (menfaatini ve) ekinini ister (dinini bile dünyevi beklentileri için istismar eder)se, ona da ondan (geçici makam ve çıkardan) veririz. Fakat ahirette ona hiçbir nasip yoktur (eli boş kalacaktır).

  • 42:34

    اَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَنْ كَث۪يرٍۘ

    Ya da (Allah kullarının) kazandıkları (kötülük ve zulümler) dolayısıyla onları yok edebilir, (zaten) birçoğunu da affetmektedir.

  • 43:32

    اَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَۜ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَع۪يشَتَهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّاۜ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ

    (Ey Resulüm!) Rabbinin rahmetini (ve kullarına faziletini) kendileri (servet ve siyaset sahipleri) mi bölüştürüyorlar? (Ki kendilerini işçi ve ücretlilerden ve halk kesiminden üstün görüyorlardı.) Halbuki dünya hayatında insanların geçimlerini (ve kazanç biçimlerini) Biz taksim (ve takdir) ettik ve birbirlerini işçi tutup çalıştırabilsin ve (böylece nizâm-ı âlem korunabilsin) diye, kimini kimine (servet, kuvvet ve kabiliyet yönünden) derece derece üstün kıldık. (Eğer bilseler) Rabbinin rahmet (ve mükâfatı, o servet ve sermaye sahiplerinin; işçilerin, hizmetlilerinin ve fakirlerin hakkını keserek) biriktirdikleri şeylerden çok daha hayırlıdır.

  • 46:20

    وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ ف۪ي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَاۚ فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَ۟

    İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün (onlara şöyle denir:) “Siz dünya hayatınızda bütün güzelliklerinizi (ve zevklerinizi) tüketip-yok ettiniz, onlarla (Allah'ın verdiği nimet ve imkânlarla) gönlünüzce yaşayıp-zevkini sürüverdiniz (ahiret için hiçbir hazırlık ve yatırım yapmadınız). İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.”

  • 47:36

    اِنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ اُجُورَكُمْ وَلَا يَسْـَٔلْكُمْ اَمْوَالَكُمْ

    (O bazılarınızın şiddetle arzuladığı ve elde etmek için davasını ve ahiret hayatını feda etmekten sakınmadığı) Dünya hayatı ise, gerçekte sadece bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. (Sonunda uyanacağınız bir rüyadır.) Eğer iman eder (küfür ve kötülüğe dönmekten) sakınırsanız, O size ecirlerinizin (karşılığını her iki dünyada da fazlasıyla) verir ve mallarınızı da istemez. (Allah bunlara ihtiyaç duymayandır.)

  • 57:20

    اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

    Biliniz ki dünya hayatı, (aslında sadece bir) oyun ve oyalanma (süreci), ziynetlenme (zevklenme) ve aranızda (gururlanıp) övünme (vesilesi) ve daha çok mal ve çocuk sahibi olma hevesinden ibarettir. Bu ise şu yağmura benzer ki, onun (topraktan) bitirdiği yeşillikler, (önce) ekincilerin hoşuna gitmektedir. Ama bu bitkiler, (düşünün ki daha) sonra (meyve vermeden birden) kuruyuverecek ve sapsarı olduğu görülecek, ardından çer çöp olup gidecektir. Ahirette ise, (kulluğunu-görevlerini unutup dünyaya dalıverenleri) çetin (ve sonsuz) bir azap (beklemektedir; dünyalıklarını Allah’ın emirlerine uygun olarak kazanıp O’nun yolunda harcayanlar için ise) orada Allah’ın rızası ve afv edip bağışlaması vardır. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir geçimlikten (ve geçici bir süreçten) ibarettir.

  • 64:15

    اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ

    Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (ve en güzel karşılık) O'nun katındadır.

  • 2:212

    زُيِّنَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۢ وَالَّذ۪ينَ اتَّقَوْا فَوْقَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

  • 3:14

    زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ

  • 4:77

    اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلًا

  • 6:62

    ثُمَّ رُدُّٓوا اِلَى اللّٰهِ مَوْلٰيهُمُ الْحَقِّۜ اَلَا لَهُ الْحُكْمُ وَهُوَ اَسْرَعُ الْحَاسِب۪ينَ

  • 6:70

    وَذَرِ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِه۪ٓ اَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْۗ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيٌّ وَلَا شَف۪يعٌۚ وَاِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُواۚ لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَم۪يمٍ وَعَذَابٌ اَل۪يمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ۟

  • 10:7

    اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاطْمَاَنُّوا بِهَا وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ اٰيَاتِنَا غَافِلُونَۙ

  • 10:24

    اِنَّمَا مَثَلُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْاَنْعَامُۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذَتِ الْاَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ اَهْلُهَٓا اَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَٓاۙ اَتٰيهَٓا اَمْرُنَا لَيْلًا اَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَاهَا حَص۪يدًا كَاَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْاَمْسِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

  • 11:16

    اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا النَّارُۘ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا ف۪يهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

  • 13:26

    اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟

  • 14:3

    اَلَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ

  • 16:107

    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ

  • 18:28

    وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدٰوةِ وَالْعَشِيِّ يُر۪يدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْۚ تُر۪يدُ ز۪ينَةَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ اَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوٰيهُ وَكَانَ اَمْرُهُ فُرُطًا

  • 18:45

    وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ فَاَصْبَحَ هَش۪يمًا تَذْرُوهُ الرِّيَاحُۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُقْتَدِرًا

  • 18:46

    اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ اَمَلًا

  • 20:129

    وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَاَجَلٌ مُسَمًّىۜ

  • 20:131

    وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجًا مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۜ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَاَبْقٰى

  • 26:60

    فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِق۪ينَ

  • 26:61

    فَلَمَّا تَرَٓاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰٓى اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ

  • 28:60

    وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟

  • 29:64

    وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌۜ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

  • 30:7

    يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِنَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَهُمْ عَنِ الْاٰخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ

  • 35:6

    اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّاۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ

  • 40:39

    يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌۘ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ

  • 42:20

    مَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ ف۪ي حَرْثِه۪ۚ وَمَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ نَص۪يبٍ

  • 42:34

    اَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَنْ كَث۪يرٍۘ

  • 43:32

    اَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَۜ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَع۪يشَتَهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّاۜ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ

  • 46:20

    وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِۜ اَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ ف۪ي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَاۚ فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَ۟

  • 47:36

    اِنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ اُجُورَكُمْ وَلَا يَسْـَٔلْكُمْ اَمْوَالَكُمْ

  • 57:20

    اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

  • 64:15

    اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ