Allah’ın varlığı

  • 6:73

    O (Allah), gökleri ve yeri Hakk ile (ölçü, denge ve kader projesiyle) yaratandır. "OL!" dediği gün (an) her şey (birden) olur (ve hemen vücut bulur). O'nun sözü Hakk’tır, doğrudur. Sur'a üflendiği gün de mülk ve hükümranlık (yalnız) O'nundur. Gizliyi ve açığı Bilendir ve O, Hikmet sahibidir, her şeyden Haberdardır.

  • 6:78

    (Ve sabahleyin) Güneş'i doğarken görünce: “(Kim bilir; belki de) Rabbim budur, bu hepsinden büyük” demişti. O da batınca: “Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (Sonradan yaratılan ve batıp kaybolan şeylerden ilah olmayacağını anladım ve âlemlerin Rabbine sığındım)” diye (uyarıp imanını ilan etmişti).

  • 13:2

    Allah O'dur ki, (muhteşem) gökleri direksiz ve dayanaksız olarak yükseltti; ki onları (çıplak gözle, teleskop dürbünlerle ve uzay gezileriyle) görmektesiniz. Sonra (Kudret ve Azamet tecellisiyle) Arş’a istiva etti ve Güneş ile Ay’a boyun eğdirdi; her biri adı konulmuş bir süreye kadar (kendi yörüngesinde ve bağlı olduğu merkezi yıldız kümesinde) akıp gitmektedir. (Yüce Mevlâ’nız) Her işi tedbir ederek (evirip düzenlemektedir. İşte Allah) ayetleri böyle birer birer açıklayıp öğretir; umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle (yakinen) inanırsınız (diye Kur’an ve Peygamber gönderir). [Not: Şu ana kadar yapılan tespitlere göre; Dünya gezegenimizin bağlı olduğu Güneş Sistemi’nin de içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi gibi 2 trilyon galaksi vardır. Her bir galakside 300 milyar kadar güneş gibi yıldız saptanmıştır. Hızla dönen bir topacın dik durup devrilmemesi gibi, bütün yıldızlar ve gezegenler Allah’ın tayin ettiği en uygun bir hızla kendisi ve merkezi etrafında dönüp durmaktadır… Aksi halde dağılıp çarpışacak ve kıyametler kopacaktır. İşte bu Dünya’mız bütün kâinatın bir özeti ve örneği konumundadır. İnsan ise dünyanın ve tüm kâinatın hulasası makamındadır.]

  • 13:3

    Ve yine O, yeri (insanların ve tüm canlıların yaşamasına ve ihtiyaçlarını karşılamasına en uygun şekilde) yayıp uzatan, onda sarsılmaz dağlar ve ırmaklar (yaratıp var) kılandır. Orada ürünlerin her birinden (döllenip çoğalmaları için) ikişer çift yaratmıştır; geceyi de gündüze bürüyüp katmaktadır. (Dünya’yı, Güneş’i, Ay’ı, gezegenleri ve galaksileri, muhteşem bir denge ve düzen içinde ve kendi yörüngelerinde döndürüp durmaktadır.) Şüphesiz bunlarda, düşünen bir topluluk için gerçekten ibretler vardır.

  • 13:4

    (Ayrıca) Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; (bunlarda) üzüm bağları, (çok çeşitli) ekinler (ve ziraat ortamı), çatallı ve çatalsız (salkım salkım) hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde(ki verimde ve vitaminde) bazısını bazısına üstün (değerli ve lezzetli) kılıyoruz. Şüphesiz, bütün bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler (açıktır.)

  • 22:18

    Görmedin mi ki, gerçekten göklerde ve yerde olanlar, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. (İnsanların) Birçoğu üzerine ise (küfür ve kötülükleri sebebiyle) azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir (yüceltici ve) ikram edici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapandır. (Her işini hikmet ve adaletle görendir.)

  • 29:61

    Andolsun onlara (müşrik takımına): “Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş’i ve Ay’ı kim musahhar (emre âmade ve hizmetkâr) kıldı?” diye soracak olursan kesinlikle “Allah” diyeceklerdir. O halde ne diye (Hakk’tan) çevrilip yan çiziyorlardı?

  • 29:63

    Gerçekten eğer onlara; “Gökyüzünden yağmuru indirip onunla (kışın donup) öldükten sonra yeryüzünü (baharda ve yağmurla tekrar) dirilten kimdir?” diye sorsan, elbette “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Elhamdülillah!” (Her türlü övgü ve şükür Allah’ın hakkıdır, ki öyledir... Ama buna rağmen yine de imandan ve İslam’dan yüz çevrilmektedir!?) Doğrusu onların çoğu aklını kullanmamaktadır.

  • 64:1

    Göklerde ve yeryüzünde olanların tümü Allah'ı tesbih etmekte (yaratılış görevlerini yerine getirmekte)dirler. Mülk (Kâinat ve Saltanat) O'na aittir, hamd (övgü) de O'nun içindir. O, her şeye güç yetirendir.

  • 64:2

    Sizi yaratan O'dur; (ama) buna rağmen sizden kiminiz kâfirdir, kiminiz mü'mindir; Allah, yaptıklarınızı Görendir.

  • 64:3

    Gökleri ve yeri Hakk olmak üzere (hikmet ve adalet ölçüleriyle ve imtihan gayesiyle) yarattı ve size (dengeli) bir biçim (şekil) verdi; (bütün sistemlerinizi mükemmel) suretlerinizi de güzel yapıp düzenledi. Dönüş ancak O'nadır. (Sonunda hepinizi huzuruna toplayıp hesaba çekecektir.)

  • 64:4

    Göklerde ve yeryüzünde olanları (bütün yarattıklarını elbette) bilir, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri de bilir. Allah, göğüslerin (gönüllerin) özünü Bilendir.

  • 67:19

    (Onlar) Üstlerinde kanat süzerken ve açıp yumarken sıra sıra uçanlara (gökyüzündeki kuşlara ve uçaklara) bakıp görmüyorlar mı (ve hiç düşünüp ibret almıyorlar mı)? Ki onları (bütün kuşları, uçakları ve uzay araçlarını havada) Rahman’dan başkası tutmuyor (her şey O’nun koyduğu tabii kanunlarla ve insana verdiği akıl yoluyla yürüyor). Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla (ve bütün incelik ve gizlilikleriyle) görüp durandır.

  • 67:30

    (Bütün kâfirlere, münafıklık edenlere, nankörlük yapan döneklere ve Allah’ı bırakıp, şer güçlere güvenenlere) De ki: “Hâlâ (gerçeği) görmez misiniz? Düşünüp haber verin bakalım: Bir sabah (kalktığınızda), eğer (içme ve ekin) suyunuz, (çekilip yerin dibine) batıverecek olsa, bu durumda, kim size bir akarsu getirebilir? (Biraz olsun akıl edip insafa ve İslam’a gelmez misiniz?)[Not: Nil Nehri’nin yatağında akan bir saniyelik suyu dondursanız, çıktığı Sudan’daki dağdan daha büyük tepeler oluşur. Peki, yüz binlerce senedir bu küçük dağdan çıkıp akan ve milyonlarca insana hayat kaynağı olan bu nehirlerin ve tüm nimetlerin asıl sahibinin Yüce Allah olduğunu, zahiri sebepleri bırakıp, hakiki müsebbip olan Yaratıcımıza şükür ve kulluk borcumuzu, ne zaman hatıra getireceksiniz?]

  • 87:1

    (Ey Nebim ve Ümmeti!) Rabbinin Yüce ismini tesbih et. (Allah’ın her türlü noksanlık, haksızlık ve yanlışlıktan uzak bulunduğunu an ve anlat, ki O Rahim ve Rahman’dır.)

  • 87:2

    (O Rabbin hepinizi ve her şeyi hiç yoktan) Yaratan, (mükemmel bir sistem içinde biçim verip) düzene koyandır (ki her şeyi her an yeniden yaratmaktadır, mükemmel şekilde donatmaktadır).

  • 87:3

    (O; her şeyin biçimini, özelliğini, süresini en ince ayrıntılarıyla) Takdir edip, böylece (yaratılış gayesine ulaşması için yol gösterip) hidayet buyurandır.

  • 87:4

    (O Rabbiniz, kuru topraktan) Yemyeşil otlağı (ve binbir çeşit nebatatı) çıkarandır.

  • 87:5

    Ardından (o yeşillikleri) kupkuru ve kararmış çer çöp haline sokandır.

  • 6:73

    وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ وَيَوْمَ يَقُولُ كُنْ فَيَكُونُۜ قَوْلُهُ الْحَقُّۜ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِۜ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْخَب۪يرُ

    O (Allah), gökleri ve yeri Hakk ile (ölçü, denge ve kader projesiyle) yaratandır. "OL!" dediği gün (an) her şey (birden) olur (ve hemen vücut bulur). O'nun sözü Hakk’tır, doğrudur. Sur'a üflendiği gün de mülk ve hükümranlık (yalnız) O'nundur. Gizliyi ve açığı Bilendir ve O, Hikmet sahibidir, her şeyden Haberdardır.

  • 6:78

    فَلَمَّا رَاَ الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هٰذَا رَبّ۪ي هٰذَٓا اَكْبَرُۚ فَلَمَّٓا اَفَلَتْ قَالَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ

    (Ve sabahleyin) Güneş'i doğarken görünce: “(Kim bilir; belki de) Rabbim budur, bu hepsinden büyük” demişti. O da batınca: “Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (Sonradan yaratılan ve batıp kaybolan şeylerden ilah olmayacağını anladım ve âlemlerin Rabbine sığındım)” diye (uyarıp imanını ilan etmişti).

  • 13:2

    اَللّٰهُ الَّذ۪ي رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ يُدَبِّرُ الْاَمْرَ يُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ

    Allah O'dur ki, (muhteşem) gökleri direksiz ve dayanaksız olarak yükseltti; ki onları (çıplak gözle, teleskop dürbünlerle ve uzay gezileriyle) görmektesiniz. Sonra (Kudret ve Azamet tecellisiyle) Arş’a istiva etti ve Güneş ile Ay’a boyun eğdirdi; her biri adı konulmuş bir süreye kadar (kendi yörüngesinde ve bağlı olduğu merkezi yıldız kümesinde) akıp gitmektedir. (Yüce Mevlâ’nız) Her işi tedbir ederek (evirip düzenlemektedir. İşte Allah) ayetleri böyle birer birer açıklayıp öğretir; umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle (yakinen) inanırsınız (diye Kur’an ve Peygamber gönderir). [Not: Şu ana kadar yapılan tespitlere göre; Dünya gezegenimizin bağlı olduğu Güneş Sistemi’nin de içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi gibi 2 trilyon galaksi vardır. Her bir galakside 300 milyar kadar güneş gibi yıldız saptanmıştır. Hızla dönen bir topacın dik durup devrilmemesi gibi, bütün yıldızlar ve gezegenler Allah’ın tayin ettiği en uygun bir hızla kendisi ve merkezi etrafında dönüp durmaktadır… Aksi halde dağılıp çarpışacak ve kıyametler kopacaktır. İşte bu Dünya’mız bütün kâinatın bir özeti ve örneği konumundadır. İnsan ise dünyanın ve tüm kâinatın hulasası makamındadır.]

  • 13:3

    وَهُوَ الَّذ۪ي مَدَّ الْاَرْضَ وَجَعَلَ ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْهَارًاۜ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ ف۪يهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي الَّيْلَ النَّهَارَۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

    Ve yine O, yeri (insanların ve tüm canlıların yaşamasına ve ihtiyaçlarını karşılamasına en uygun şekilde) yayıp uzatan, onda sarsılmaz dağlar ve ırmaklar (yaratıp var) kılandır. Orada ürünlerin her birinden (döllenip çoğalmaları için) ikişer çift yaratmıştır; geceyi de gündüze bürüyüp katmaktadır. (Dünya’yı, Güneş’i, Ay’ı, gezegenleri ve galaksileri, muhteşem bir denge ve düzen içinde ve kendi yörüngelerinde döndürüp durmaktadır.) Şüphesiz bunlarda, düşünen bir topluluk için gerçekten ibretler vardır.

  • 13:4

    وَفِي الْاَرْضِ قِطَعٌ مُتَجَاوِرَاتٌ وَجَنَّاتٌ مِنْ اَعْنَابٍ وَزَرْعٌ وَنَخ۪يلٌ صِنْوَانٌ وَغَيْرُ صِنْوَانٍ يُسْقٰى بِمَٓاءٍ وَاحِدٍ۠ وَنُفَضِّلُ بَعْضَهَا عَلٰى بَعْضٍ فِي الْاُكُلِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

    (Ayrıca) Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; (bunlarda) üzüm bağları, (çok çeşitli) ekinler (ve ziraat ortamı), çatallı ve çatalsız (salkım salkım) hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde(ki verimde ve vitaminde) bazısını bazısına üstün (değerli ve lezzetli) kılıyoruz. Şüphesiz, bütün bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler (açıktır.)

  • 22:18

    اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَٓابُّ وَكَث۪يرٌ مِنَ النَّاسِۜ وَكَث۪يرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُۜ وَمَنْ يُهِنِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍۜ اِنَّ اللّٰهَ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ

    Görmedin mi ki, gerçekten göklerde ve yerde olanlar, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. (İnsanların) Birçoğu üzerine ise (küfür ve kötülükleri sebebiyle) azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir (yüceltici ve) ikram edici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapandır. (Her işini hikmet ve adaletle görendir.)

  • 29:61

    وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۚ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَ

    Andolsun onlara (müşrik takımına): “Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş’i ve Ay’ı kim musahhar (emre âmade ve hizmetkâr) kıldı?” diye soracak olursan kesinlikle “Allah” diyeceklerdir. O halde ne diye (Hakk’tan) çevrilip yan çiziyorlardı?

  • 29:63

    وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ۟

    Gerçekten eğer onlara; “Gökyüzünden yağmuru indirip onunla (kışın donup) öldükten sonra yeryüzünü (baharda ve yağmurla tekrar) dirilten kimdir?” diye sorsan, elbette “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Elhamdülillah!” (Her türlü övgü ve şükür Allah’ın hakkıdır, ki öyledir... Ama buna rağmen yine de imandan ve İslam’dan yüz çevrilmektedir!?) Doğrusu onların çoğu aklını kullanmamaktadır.

  • 64:1

    يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

    Göklerde ve yeryüzünde olanların tümü Allah'ı tesbih etmekte (yaratılış görevlerini yerine getirmekte)dirler. Mülk (Kâinat ve Saltanat) O'na aittir, hamd (övgü) de O'nun içindir. O, her şeye güç yetirendir.

  • 64:2

    هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

    Sizi yaratan O'dur; (ama) buna rağmen sizden kiminiz kâfirdir, kiminiz mü'mindir; Allah, yaptıklarınızı Görendir.

  • 64:3

    خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ

    Gökleri ve yeri Hakk olmak üzere (hikmet ve adalet ölçüleriyle ve imtihan gayesiyle) yarattı ve size (dengeli) bir biçim (şekil) verdi; (bütün sistemlerinizi mükemmel) suretlerinizi de güzel yapıp düzenledi. Dönüş ancak O'nadır. (Sonunda hepinizi huzuruna toplayıp hesaba çekecektir.)

  • 64:4

    يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

    Göklerde ve yeryüzünde olanları (bütün yarattıklarını elbette) bilir, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri de bilir. Allah, göğüslerin (gönüllerin) özünü Bilendir.

  • 67:19

    اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ

    (Onlar) Üstlerinde kanat süzerken ve açıp yumarken sıra sıra uçanlara (gökyüzündeki kuşlara ve uçaklara) bakıp görmüyorlar mı (ve hiç düşünüp ibret almıyorlar mı)? Ki onları (bütün kuşları, uçakları ve uzay araçlarını havada) Rahman’dan başkası tutmuyor (her şey O’nun koyduğu tabii kanunlarla ve insana verdiği akıl yoluyla yürüyor). Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla (ve bütün incelik ve gizlilikleriyle) görüp durandır.

  • 67:30

    قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ

    (Bütün kâfirlere, münafıklık edenlere, nankörlük yapan döneklere ve Allah’ı bırakıp, şer güçlere güvenenlere) De ki: “Hâlâ (gerçeği) görmez misiniz? Düşünüp haber verin bakalım: Bir sabah (kalktığınızda), eğer (içme ve ekin) suyunuz, (çekilip yerin dibine) batıverecek olsa, bu durumda, kim size bir akarsu getirebilir? (Biraz olsun akıl edip insafa ve İslam’a gelmez misiniz?)[Not: Nil Nehri’nin yatağında akan bir saniyelik suyu dondursanız, çıktığı Sudan’daki dağdan daha büyük tepeler oluşur. Peki, yüz binlerce senedir bu küçük dağdan çıkıp akan ve milyonlarca insana hayat kaynağı olan bu nehirlerin ve tüm nimetlerin asıl sahibinin Yüce Allah olduğunu, zahiri sebepleri bırakıp, hakiki müsebbip olan Yaratıcımıza şükür ve kulluk borcumuzu, ne zaman hatıra getireceksiniz?]

  • 87:1

    سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ

    (Ey Nebim ve Ümmeti!) Rabbinin Yüce ismini tesbih et. (Allah’ın her türlü noksanlık, haksızlık ve yanlışlıktan uzak bulunduğunu an ve anlat, ki O Rahim ve Rahman’dır.)

  • 87:2

    اَلَّذ۪ي خَلَقَ فَسَوّٰىۙۖ

    (O Rabbin hepinizi ve her şeyi hiç yoktan) Yaratan, (mükemmel bir sistem içinde biçim verip) düzene koyandır (ki her şeyi her an yeniden yaratmaktadır, mükemmel şekilde donatmaktadır).

  • 87:3

    وَالَّذ۪ي قَدَّرَ فَهَدٰىۙۖ

    (O; her şeyin biçimini, özelliğini, süresini en ince ayrıntılarıyla) Takdir edip, böylece (yaratılış gayesine ulaşması için yol gösterip) hidayet buyurandır.

  • 87:4

    وَالَّذ۪ٓي اَخْرَجَ الْمَرْعٰىۙۖ

    (O Rabbiniz, kuru topraktan) Yemyeşil otlağı (ve binbir çeşit nebatatı) çıkarandır.

  • 87:5

    فَجَعَلَهُ غُثَٓاءً اَحْوٰىۜ

    Ardından (o yeşillikleri) kupkuru ve kararmış çer çöp haline sokandır.