Kehf Suresi

82 Ayetler

Nüzul Yeri Mekke. 110 ayettir.

  • 18:82

    (O ücretsiz tamir ettiğimiz) Duvara gelince: (Burası,) O kasabadaki iki yetim oğlanın (malıy)dı. (O duvarın) Altında, onlara ait olan (kendilerine miras ve emanet bırakılan) bir define-hazine vardı. Babaları da salih (bir insandı). İşte bu yüzden, Rabbin diledi ki, o çocuklar rüşdlerine erişinceye ve kendi hakları olan hazineye sahiplik edinceye kadar (bu duvar yıkılmasın ve hazine başkalarınca kapışılmasındı). Bu, Rabbinden bir rahmet (inayet ve hikmet sebebi ve sonucu) idi… Ben bunların hiçbirini kendiliğimden (nefsi heves ve hedefimden) yapmış değilim. İşte senin sabretmeye takat getiremediğin bu işlerin te’vili (gerçek nedeni, hikmet ve hakikati ve kader bilgisi) bu idi” demişti. [Not: Bu kıssada, Hz. Musa şeriat ve adalet ölçülerini takip etmekte, Hz. Hızır ise İlahi Kader ve Hikmet Gizemini temsil ve tebliğ etmekteydi. Yani Mevlâ’mız bizlere Hz. Musa ile Hz. Hızır hadisesiyle bazı musibet ve felaketler sürecinde zahiri hükümlerle amel etmeyi, ama gizli kader hikmetiyle düşünüp değerlendirmeyi öğretmekteydi.]

  • 18:82

    وَاَمَّا الْجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَامَيْنِ يَت۪يمَيْنِ فِي الْمَد۪ينَةِ وَكَانَ تَحْتَهُ كَنْزٌ لَهُمَا وَكَانَ اَبُوهُمَا صَالِحًاۚ فَاَرَادَ رَبُّكَ اَنْ يَبْلُغَٓا اَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَاۗ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۚ وَمَا فَعَلْتُهُ عَنْ اَمْر۪يۜ ذٰلِكَ تَأْو۪يلُ مَا لَمْ تَسْطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًاۜ۟

    (O ücretsiz tamir ettiğimiz) Duvara gelince: (Burası,) O kasabadaki iki yetim oğlanın (malıy)dı. (O duvarın) Altında, onlara ait olan (kendilerine miras ve emanet bırakılan) bir define-hazine vardı. Babaları da salih (bir insandı). İşte bu yüzden, Rabbin diledi ki, o çocuklar rüşdlerine erişinceye ve kendi hakları olan hazineye sahiplik edinceye kadar (bu duvar yıkılmasın ve hazine başkalarınca kapışılmasındı). Bu, Rabbinden bir rahmet (inayet ve hikmet sebebi ve sonucu) idi… Ben bunların hiçbirini kendiliğimden (nefsi heves ve hedefimden) yapmış değilim. İşte senin sabretmeye takat getiremediğin bu işlerin te’vili (gerçek nedeni, hikmet ve hakikati ve kader bilgisi) bu idi” demişti. [Not: Bu kıssada, Hz. Musa şeriat ve adalet ölçülerini takip etmekte, Hz. Hızır ise İlahi Kader ve Hikmet Gizemini temsil ve tebliğ etmekteydi. Yani Mevlâ’mız bizlere Hz. Musa ile Hz. Hızır hadisesiyle bazı musibet ve felaketler sürecinde zahiri hükümlerle amel etmeyi, ama gizli kader hikmetiyle düşünüp değerlendirmeyi öğretmekteydi.]

  • 18:82

    وَاَمَّا الْجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَامَيْنِ يَت۪يمَيْنِ فِي الْمَد۪ينَةِ وَكَانَ تَحْتَهُ كَنْزٌ لَهُمَا وَكَانَ اَبُوهُمَا صَالِحًاۚ فَاَرَادَ رَبُّكَ اَنْ يَبْلُغَٓا اَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَاۗ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۚ وَمَا فَعَلْتُهُ عَنْ اَمْر۪يۜ ذٰلِكَ تَأْو۪يلُ مَا لَمْ تَسْطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًاۜ۟